Saray duvarlarının dayanamayacağı muazzam bir tsunami geliyor..
SARAY DUVARLARININ DAYANAMAYACAĞI MUAZZAM BİR TSUNAMİ GELİYOR
2007 yılında, dönemin popüler gazetecisi, dönemin kara kuvvetleri komutanına, 15 bin havacı askerin fişlendiği bir bellek kartını teslim etmiş.
10 sene sonra bunu, CHP Lideri gündeme getirdi.
Sonra gazeteci, bellek kartının kopyasını savcılığa iletti.
***
Gazeteci, Tuncay Özkan.
Komutan, İlker Başbuğ.
Gündeme getiren, Kemal Kılıçdaroğlu.
Yer, Salı günkü CHP TBMM grup toplantısı.
Kılıçdaroğlu, konunun Akın Öztürk tarafından kapatıldığını iddia etti.
Akın Öztürk 15 Temmuz darbe girişimine ilişkin soruşturma kapsamında askeri kanadın 1 numarası olmakla suçlanıyor. 16 Temmuz 2016’dan bu yana tutuklu.
Fakat tuhaf olan bu değil.
Akın Öztürk, o tarihlerde tümgeneral, Çiğli’de 2. Ana Jet Üssü Komutanı (2006-2008).
Kılıçdaroğlu’nun “dosya kapatıldı” dediği tarihte ise, yani 9 Şubat 2009’da, Hava Kuvvetleri İstihbarat Başkanı. Bu göreve Ağustos 2008’de atanmış. Yani fişleme listeleri bir yıl boyunca işleme konmamış.
***
İlker Başbuğ, Genelkurmay’ı bilgilendirdiğini, daha sonra konuyu Hava Kuvvetleri’ne havale ettiğini açıkladı. Konuyu kimin takipsiz bıraktığına girmedi.
Tuncay Özkan’a göre bellek kartında: 59 klasör 698 dosyadan ibaret 192 MB kapasiteli bilgiler var.
Kılıçdaroğlu’na göre ise: 15 bin subay ve astsubay hakkında yaşam biçimi ve alışkanlıklarına dair bilgiler ile 86 general hakkında özel fişleme bilgileri bulunuyor.
Elbette, kopya karttaki bilgilerin 2007 tarihli olup olmadığı için ayrıca bir araştırma gerekiyor. Yani, 10 sene önce oluşturulup oluşturulmadığı, 10 sene içerisinde ilave olup olmadığının tespiti.
***
Fişleme konusu ise başlı başına bir skandal.
Kaldı ki, Kemal Kılıçdaroğlu’nun bu konuda sayısız beyanatı, grup konuşması var.
Misal, 17 Mart 2015’te CHP TBMM Grup toplantısında şunları söylemiş:
-(Erdoğan’a hitaben) 77 milyon insan senin iktidarın döneminde fişlendi mi fişlenmedi mi? Cevap yok.
-Fişlenmek, bir kimseyi izlenmesi gerekenler listesine almak, kayıtlara geçirmek. Güzel bir şey mi? Kötü olduğunu biz de biliyoruz.
-Hüseyin Çelik, 5 Aralık 2013 “Eğer kendi insanınıza yönelik fişleme yapıyorsanız bu alçaklığın en büyüğüdür” Aynen kabul ediyorum.
-Yine ertesi gün, 6 Aralık 2013 “İnsanları mağdur etmek veya kategorizasyona tabii tutmak için fişleme yapılması alçaklıktır” Evet alçaklıktır.
-Bülent Arınç, “İnsanların takip edilmesi, özel hayatlarına girilmesi fevkalade çirkindir, suçtur, ahlaki noktadan bakarsak ahlaksızlığın ta kendisidir” diyor. Evet doğru.
***
Neresinden tutsak bilemiyorum ama sırasıyla sormaya başlayalım:
-Neden 10 yıl beklendi? Adalete güven yok ise, Tuncay Özkan 10 Mart 2014’te tahliye oldu, 3 yıl neyi bekledi? Yine güven yoksa, 15 Temmuz 2016’nın üzerinden bir yılı aşkın süre geçti, haftalar içinde TSK komutasının yarısı tasfiye edildi. Yüksek Askeri Şura’ya bir hafta kala gündeme getirilmesi maksatlı mıdır?
-İki sene önce, “Fişleme, kişilerin yaşam biçimine dair bilgilerin listelenmesi, kategorize edilmesi, ahlaksızlığın ve alçaklığın en büyüğü, bir suçtur” diyen Kılıçdaroğlu halen aynı görüşte mi?
-Gazeteciye kaynağı sorulmaz fakat şu sorulur; Tuncay Özkan 2007’de ulaştığı bu fişleme bilgilerini neden o zaman yayımlamıyor veya savcılığa teslim etmiyor?
-On beş bin kişinin fişlenmesi muazzam bir organizasyon ve çalışma gerektirir. Hangi istihbarat, bunun neresindedir?
-Tuncay Özkan, hangi sıfatla bunu Kara Kuvvetleri Komutanı’na götürüyor? Neden Genelkurmay Başkanı veya Hava Kuvvetleri değil de, Kara Kuvvetleri Komutanı?
-İlker Başbuğ ile Tuncay Özkan arasındaki ilişki nedir, bunu kim sağlamıştır?
-Şu günlerde ekranların baş konuğu olan Ahmet Zeki Üçok, o dönem Hava Kuvvetleri Askeri Savcısı. Akla gelmemiş mi, atlanmış mı?
-Kara Kuvvetleri Komutanı İlker Başbuğ, hangi gerekçeyle kendisine teslim edilen fişleme dosyalarını kabul ediyor? Genelkurmay ve Hava Kuvvetleri’ne ilettikten sonra bunu takip ediyor mu?
-Dönemin Genelkurmay Başkanı Yaşar Büyükanıt (2006-2008). Hava Kuvvetleri Komutanı Faruk Cömert (2005-2007). Sonraki komutan Aydoğan Babaoğlu (2007-2009). Bunların görüşünü neden kimse merak etmiyor?
-Peki, İlker Başbuğ, Genelkurmay Başkanı olduktan sonra konuyla ilgilenmiş mi? Başbuğ 2008-2010 arasında Silahlı Kuvvetler’in başıydı. Dosyanın kapatıldığı gün, Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ idi.
-Bellek kartını hazırlayan ekip, bunu gazeteciye servis eden, alan, hakkında işlem yapmayan, bugüne kadar saklayanın hiç mi kabahati yok?
***
Bırakın bu soruları, o günleri birebir yaşadığı halde, 2007’de Genelkurmay Başkanı’nın Hilmi Özkök olduğunu yazan kalemlere ne diyeceksiniz? Bu basit bilgi hatası, iyi niyetle telif edilebilir mi?
Asıl soru şudur esasen:
Aynı tarihlerde Mehmet Baransu da birtakım belgeler yayımladı ve yargıyla paylaştı. Bir darbe planıydı. İçinde reddedilmeyen konuşmalar, plan semineri detayları vardı. O gün buna karşı çıkanlar ve Baransu’yu halen taşlayanlara sormak isterim, şimdi Tuncay Özkan’ın yaptığı nedir? Nereye koyarsınız?
Orduda 15 bin kişi, yaşam biçimleriyle fişlenmiş. Ve haklarında işlem yapılması, yani Silahlı Kuvvetler’den atılmaları için dönemin Kara Kuvvetleri Komutanı’na sunuluyor.
Baransu, o dönem “darbe planlayanları” ihbar etmişti. Özkan ise 10 yıl arayla “darbe planlayanları” ihbar ediyor. Baransu savcılığa vermişti. Özkan da savcılığa verdi.
Şimdi bakıyorsunuz, o gün Baransu’yu topa tutanlar, bugün Özkan’ın yaptığını büyük puntolarla köpürtüyor!
Ey gazeteci milleti, şapkanızı önünüze koyup düşünme zamanı gelmedi mi daha?
***
Kanıtlarıyla sonraki yazıda ortaya koyarım, sadece özet geçeyim:
15 Temmuz 2016, öncelikle millete, sonra kendi ordusuna, komutanlarına, tasfiye listesindeki isimlere, bürokrasiye, akademiye, medyaya ve elbette Cemaate kurulan muazzam bir kumpastır.
Esasen bir darbe girişimi de yoktur. Emir komuta zinciri içinde bir hava verilmiş. Komutanlar işaret edince birtakım hevesliler dalmış, sonra aynı komutanlar onları iyot gibi ortada bırakmıştır.
TSK içindeki her görüşten darbe heveslisinin tuzağa düştüğü, lakin tek hedefe ihale edilen bir olaydır 15 Temmuz.
Zayiat ve hasar çok daha büyük olabilirdi. Önleyenler içeridedir, yapanlar ise dışarıda. Kilit noktalardaki komutanlar, yıllar önce yaptıkları planları, tekrar aynı görevlere atandıktan sonra başarıyla hayata geçiren isimlerdir.
***
Gördüğümüz şeylere (yok artık, dediklerimiz dahil) rahmet okutacak daha neler göreceğiz. Tahmin edebilsem örnek verirdim, bunu yapamam, sadece artık hayret etmiyorum.
Saray duvarlarının dayanamayacağı muazzam bir tsunami geliyor..
SARAY DUVARLARININ DAYANAMAYACAĞI MUAZZAM BİR TSUNAMİ GELİYOR
2007 yılında, dönemin popüler gazetecisi, dönemin kara kuvvetleri komutanına, 15 bin havacı askerin fişlendiği bir bellek kartını teslim etmiş.
10 sene sonra bunu, CHP Lideri gündeme getirdi.
Sonra gazeteci, bellek kartının kopyasını savcılığa iletti.
***
Gazeteci, Tuncay Özkan.
Komutan, İlker Başbuğ.
Gündeme getiren, Kemal Kılıçdaroğlu.
Yer, Salı günkü CHP TBMM grup toplantısı.
Kılıçdaroğlu, konunun Akın Öztürk tarafından kapatıldığını iddia etti.
Akın Öztürk 15 Temmuz darbe girişimine ilişkin soruşturma kapsamında askeri kanadın 1 numarası olmakla suçlanıyor. 16 Temmuz 2016’dan bu yana tutuklu.
Fakat tuhaf olan bu değil.
Akın Öztürk, o tarihlerde tümgeneral, Çiğli’de 2. Ana Jet Üssü Komutanı (2006-2008).
Kılıçdaroğlu’nun “dosya kapatıldı” dediği tarihte ise, yani 9 Şubat 2009’da, Hava Kuvvetleri İstihbarat Başkanı. Bu göreve Ağustos 2008’de atanmış. Yani fişleme listeleri bir yıl boyunca işleme konmamış.
***
İlker Başbuğ, Genelkurmay’ı bilgilendirdiğini, daha sonra konuyu Hava Kuvvetleri’ne havale ettiğini açıkladı. Konuyu kimin takipsiz bıraktığına girmedi.
Tuncay Özkan’a göre bellek kartında: 59 klasör 698 dosyadan ibaret 192 MB kapasiteli bilgiler var.
Kılıçdaroğlu’na göre ise: 15 bin subay ve astsubay hakkında yaşam biçimi ve alışkanlıklarına dair bilgiler ile 86 general hakkında özel fişleme bilgileri bulunuyor.
Elbette, kopya karttaki bilgilerin 2007 tarihli olup olmadığı için ayrıca bir araştırma gerekiyor. Yani, 10 sene önce oluşturulup oluşturulmadığı, 10 sene içerisinde ilave olup olmadığının tespiti.
***
Fişleme konusu ise başlı başına bir skandal.
Kaldı ki, Kemal Kılıçdaroğlu’nun bu konuda sayısız beyanatı, grup konuşması var.
Misal, 17 Mart 2015’te CHP TBMM Grup toplantısında şunları söylemiş:
-(Erdoğan’a hitaben) 77 milyon insan senin iktidarın döneminde fişlendi mi fişlenmedi mi? Cevap yok.
-Fişlenmek, bir kimseyi izlenmesi gerekenler listesine almak, kayıtlara geçirmek. Güzel bir şey mi? Kötü olduğunu biz de biliyoruz.
-Hüseyin Çelik, 5 Aralık 2013 “Eğer kendi insanınıza yönelik fişleme yapıyorsanız bu alçaklığın en büyüğüdür” Aynen kabul ediyorum.
-Yine ertesi gün, 6 Aralık 2013 “İnsanları mağdur etmek veya kategorizasyona tabii tutmak için fişleme yapılması alçaklıktır” Evet alçaklıktır.
-Bülent Arınç, “İnsanların takip edilmesi, özel hayatlarına girilmesi fevkalade çirkindir, suçtur, ahlaki noktadan bakarsak ahlaksızlığın ta kendisidir” diyor. Evet doğru.
***
Neresinden tutsak bilemiyorum ama sırasıyla sormaya başlayalım:
-Neden 10 yıl beklendi? Adalete güven yok ise, Tuncay Özkan 10 Mart 2014’te tahliye oldu, 3 yıl neyi bekledi? Yine güven yoksa, 15 Temmuz 2016’nın üzerinden bir yılı aşkın süre geçti, haftalar içinde TSK komutasının yarısı tasfiye edildi. Yüksek Askeri Şura’ya bir hafta kala gündeme getirilmesi maksatlı mıdır?
-İki sene önce, “Fişleme, kişilerin yaşam biçimine dair bilgilerin listelenmesi, kategorize edilmesi, ahlaksızlığın ve alçaklığın en büyüğü, bir suçtur” diyen Kılıçdaroğlu halen aynı görüşte mi?
-Gazeteciye kaynağı sorulmaz fakat şu sorulur; Tuncay Özkan 2007’de ulaştığı bu fişleme bilgilerini neden o zaman yayımlamıyor veya savcılığa teslim etmiyor?
-On beş bin kişinin fişlenmesi muazzam bir organizasyon ve çalışma gerektirir. Hangi istihbarat, bunun neresindedir?
-Tuncay Özkan, hangi sıfatla bunu Kara Kuvvetleri Komutanı’na götürüyor? Neden Genelkurmay Başkanı veya Hava Kuvvetleri değil de, Kara Kuvvetleri Komutanı?
-İlker Başbuğ ile Tuncay Özkan arasındaki ilişki nedir, bunu kim sağlamıştır?
-Şu günlerde ekranların baş konuğu olan Ahmet Zeki Üçok, o dönem Hava Kuvvetleri Askeri Savcısı. Akla gelmemiş mi, atlanmış mı?
-Kara Kuvvetleri Komutanı İlker Başbuğ, hangi gerekçeyle kendisine teslim edilen fişleme dosyalarını kabul ediyor? Genelkurmay ve Hava Kuvvetleri’ne ilettikten sonra bunu takip ediyor mu?
-Dönemin Genelkurmay Başkanı Yaşar Büyükanıt (2006-2008). Hava Kuvvetleri Komutanı Faruk Cömert (2005-2007). Sonraki komutan Aydoğan Babaoğlu (2007-2009). Bunların görüşünü neden kimse merak etmiyor?
-Peki, İlker Başbuğ, Genelkurmay Başkanı olduktan sonra konuyla ilgilenmiş mi? Başbuğ 2008-2010 arasında Silahlı Kuvvetler’in başıydı. Dosyanın kapatıldığı gün, Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ idi.
-Bellek kartını hazırlayan ekip, bunu gazeteciye servis eden, alan, hakkında işlem yapmayan, bugüne kadar saklayanın hiç mi kabahati yok?
***
Bırakın bu soruları, o günleri birebir yaşadığı halde, 2007’de Genelkurmay Başkanı’nın Hilmi Özkök olduğunu yazan kalemlere ne diyeceksiniz? Bu basit bilgi hatası, iyi niyetle telif edilebilir mi?
Asıl soru şudur esasen:
Aynı tarihlerde Mehmet Baransu da birtakım belgeler yayımladı ve yargıyla paylaştı. Bir darbe planıydı. İçinde reddedilmeyen konuşmalar, plan semineri detayları vardı. O gün buna karşı çıkanlar ve Baransu’yu halen taşlayanlara sormak isterim, şimdi Tuncay Özkan’ın yaptığı nedir? Nereye koyarsınız?
Orduda 15 bin kişi, yaşam biçimleriyle fişlenmiş. Ve haklarında işlem yapılması, yani Silahlı Kuvvetler’den atılmaları için dönemin Kara Kuvvetleri Komutanı’na sunuluyor.
Baransu, o dönem “darbe planlayanları” ihbar etmişti. Özkan ise 10 yıl arayla “darbe planlayanları” ihbar ediyor. Baransu savcılığa vermişti. Özkan da savcılığa verdi.
Şimdi bakıyorsunuz, o gün Baransu’yu topa tutanlar, bugün Özkan’ın yaptığını büyük puntolarla köpürtüyor!
Ey gazeteci milleti, şapkanızı önünüze koyup düşünme zamanı gelmedi mi daha?
***
Kanıtlarıyla sonraki yazıda ortaya koyarım, sadece özet geçeyim:
15 Temmuz 2016, öncelikle millete, sonra kendi ordusuna, komutanlarına, tasfiye listesindeki isimlere, bürokrasiye, akademiye, medyaya ve elbette Cemaate kurulan muazzam bir kumpastır.
Esasen bir darbe girişimi de yoktur. Emir komuta zinciri içinde bir hava verilmiş. Komutanlar işaret edince birtakım hevesliler dalmış, sonra aynı komutanlar onları iyot gibi ortada bırakmıştır.
TSK içindeki her görüşten darbe heveslisinin tuzağa düştüğü, lakin tek hedefe ihale edilen bir olaydır 15 Temmuz.
Zayiat ve hasar çok daha büyük olabilirdi. Önleyenler içeridedir, yapanlar ise dışarıda. Kilit noktalardaki komutanlar, yıllar önce yaptıkları planları, tekrar aynı görevlere atandıktan sonra başarıyla hayata geçiren isimlerdir.
***
Gördüğümüz şeylere (yok artık, dediklerimiz dahil) rahmet okutacak daha neler göreceğiz. Tahmin edebilsem örnek verirdim, bunu yapamam, sadece artık hayret etmiyorum.