Herhangi bir birliğin komutanı olan TC. Ordusu’na mensup şerefli bir Türk subayı, terfi edebilmek, hatta kovulmamak için mutlaka…
30 Ağustos parolası: ‘İhbar et, terfi al!’
30 Ağustos yaklaşırken Silahlı Kuvvetler’e ilişkin terfi, tayin, emeklilik ve tabii ihraç haberleri piyasaya çıkmaya başladı.
Bu yıl 15 Temmuz Planlı Darbesi’nin birinci yıldönümü.
Daha aylar öncesinden, orduda 15 Temmuz bahanesiyle yapılan geniş çaplı tasfiyenin yarım kalan işlerinin tamamlanacağı haber veriliyordu.
Yani, geniş çaplı bir tasfiyenin daha yapılacağı ve böylece Silahlı Kuvvetleri’nin bir AKP silahlı gücüne dönüştürülmesine yönelik planların uygulanması sürecinin devam edeceği söyleniyordu.
Son gelen haberler bu terfi, tayin, ihraç vb. işlerinin AKP anlayışına göre nasıl yapılacağına ilişkin esasları da belirtiyor.
Bir takım geleneksel, mevzuata bağlı işlemler vb. dışında ana kural şu:
“İhbar et, terfi al!”
Yani, herhangi bir birliğin komutanı olan TC. Ordusu’na mensup şerefli bir Türk subayı, terfi edebilmek, hatta kovulmamak için mutlaka kendi maiyetinden birini ya da birilerini F..Ö’cü, şucu bucu diye ihbar etmek zorunda.
İktidarın düştüğü ahlaki çukurun derinliğine bakar mısınız?
İktidarı zaman zaman, taktiksel olarak eleştirir gibi yapıp, aslında bütün gücüyle savunan Abdurrahman Dilipak geçtiğimiz günlerde, her nasılsa ahlaki seviyesizliklerini anlatmak için, “Çukura düştük” demişti.
Ama bu çukurun seviyesi yok. Dibi açık bir çukur bu.
Türk Ordusu’nun şerefli mensuplarından adi bir ihbarcı olmaları bekleniyor. Hatta bu seviyesizlik dayatılıyor. Suçsuz, günahsız insanları kendilerini kurtarmak için kurban etmeleri, satmaları isteniyor.
Ahlaki seviyesizliklerine bakar mısınız?
Tabii ki böyle bir seviyesizlikle ve ahlaki çöküntüyle başedebilmek kolay değil.
Tabii ki böyle bir seviyesizliğin yaşandığı bir ortamda bir savcı yalan dolanlarla dolu bir iddianame hazırlayıp masum insanlara ömür boyu hapis vb. cezalar isteyebilir.
Niye istemesin ki?
Ülkenin cumhurbaşkanı, masum insanlar için, üstelik de elinde en ufak bir delil, belge vb. kırıntısı dahi olmadan terörist, casus, vatan haini vb. gibi suçlamalar da bulunabiliyorsa o niye yapmasın.
Haberin gerisi teferruat.
200 amiral ve generalin F..Ö’cü olup olmadıkları ya da ne derece F..Ö’cü oldukları incelenecekmiş.
Yüksek değerlendirme ölçülerine bakar mısınız?
Haberin yukarda değindiğimiz en önemli ve ibretlik bölümü şu:
“YAŞ’ta, Cemaatçi subayların örgütle bağlantılarına göz yuman kişilerden terfi sırası gelenler varsa terfilerinin askıya alınacağı bildirildi.
Başında olduğu birlikte Cemaatçi subay olup olmadığını araştırmayan, ihraçlar için hiçbir teklif veya öneride bulunmayan, adli ve idari mercilere yardımcı olmayanların terfileri askıya alınacak.”
Böyle bir ahlaki seviyesizlikle mücadele etmek kolay değil.
İçinde bulundukları ahlaki çukura hepimizi de çekmek istiyorlar.
Yaşadıkları çukurun Türkiye olmasından başka bir istekleri yok.
Asıl direnmemiz gereken şey bu…
Herhangi bir birliğin komutanı olan TC. Ordusu’na mensup şerefli bir Türk subayı, terfi edebilmek, hatta kovulmamak için mutlaka…
30 Ağustos parolası: ‘İhbar et, terfi al!’
30 Ağustos yaklaşırken Silahlı Kuvvetler’e ilişkin terfi, tayin, emeklilik ve tabii ihraç haberleri piyasaya çıkmaya başladı.
Bu yıl 15 Temmuz Planlı Darbesi’nin birinci yıldönümü.
Daha aylar öncesinden, orduda 15 Temmuz bahanesiyle yapılan geniş çaplı tasfiyenin yarım kalan işlerinin tamamlanacağı haber veriliyordu.
Yani, geniş çaplı bir tasfiyenin daha yapılacağı ve böylece Silahlı Kuvvetleri’nin bir AKP silahlı gücüne dönüştürülmesine yönelik planların uygulanması sürecinin devam edeceği söyleniyordu.
Son gelen haberler bu terfi, tayin, ihraç vb. işlerinin AKP anlayışına göre nasıl yapılacağına ilişkin esasları da belirtiyor.
Bir takım geleneksel, mevzuata bağlı işlemler vb. dışında ana kural şu:
“İhbar et, terfi al!”
Yani, herhangi bir birliğin komutanı olan TC. Ordusu’na mensup şerefli bir Türk subayı, terfi edebilmek, hatta kovulmamak için mutlaka kendi maiyetinden birini ya da birilerini F..Ö’cü, şucu bucu diye ihbar etmek zorunda.
İktidarın düştüğü ahlaki çukurun derinliğine bakar mısınız?
İktidarı zaman zaman, taktiksel olarak eleştirir gibi yapıp, aslında bütün gücüyle savunan Abdurrahman Dilipak geçtiğimiz günlerde, her nasılsa ahlaki seviyesizliklerini anlatmak için, “Çukura düştük” demişti.
Ama bu çukurun seviyesi yok. Dibi açık bir çukur bu.
Türk Ordusu’nun şerefli mensuplarından adi bir ihbarcı olmaları bekleniyor. Hatta bu seviyesizlik dayatılıyor. Suçsuz, günahsız insanları kendilerini kurtarmak için kurban etmeleri, satmaları isteniyor.
Ahlaki seviyesizliklerine bakar mısınız?
Tabii ki böyle bir seviyesizlikle ve ahlaki çöküntüyle başedebilmek kolay değil.
Tabii ki böyle bir seviyesizliğin yaşandığı bir ortamda bir savcı yalan dolanlarla dolu bir iddianame hazırlayıp masum insanlara ömür boyu hapis vb. cezalar isteyebilir.
Niye istemesin ki?
Ülkenin cumhurbaşkanı, masum insanlar için, üstelik de elinde en ufak bir delil, belge vb. kırıntısı dahi olmadan terörist, casus, vatan haini vb. gibi suçlamalar da bulunabiliyorsa o niye yapmasın.
Haberin gerisi teferruat.
200 amiral ve generalin F..Ö’cü olup olmadıkları ya da ne derece F..Ö’cü oldukları incelenecekmiş.
Yüksek değerlendirme ölçülerine bakar mısınız?
Haberin yukarda değindiğimiz en önemli ve ibretlik bölümü şu:
“YAŞ’ta, Cemaatçi subayların örgütle bağlantılarına göz yuman kişilerden terfi sırası gelenler varsa terfilerinin askıya alınacağı bildirildi.
Başında olduğu birlikte Cemaatçi subay olup olmadığını araştırmayan, ihraçlar için hiçbir teklif veya öneride bulunmayan, adli ve idari mercilere yardımcı olmayanların terfileri askıya alınacak.”
Böyle bir ahlaki seviyesizlikle mücadele etmek kolay değil.
İçinde bulundukları ahlaki çukura hepimizi de çekmek istiyorlar.
Yaşadıkları çukurun Türkiye olmasından başka bir istekleri yok.
Asıl direnmemiz gereken şey bu…