“Biz hayatımızı insanlar ve çocuklar teröre kurban gitmesin diye doğuda harcadık. ”
Tr724’ten Gazeteci Basri Doğan’ın haberine göre, 15 Temmuz darbe girişiminden sonra türlü eziyetlere maruz kalan yüzbinlerden biri Ekinci Ailesi. 20 yıllık matematik öğretmeni Osman Nuri Ekinci, yıllarca doğu illerinde çocuklar teröre bulaşmasın, okusun diye gece gündüz çalıştığını ama bir gecede terörist ilan edildiğini söylerken kırgınlığını dile getiriyor. ’’Zor şartlara rağmen özel kolejlerde eğitim verdim. Görevimi hiç aksatmadım. Darbe olayına kadar aralıksız Doğu illerindeki insanların çocuklarına hizmet ettim. Ama bir günde öğretmenliğimiz elimizden alındı. Aynı gün terörist ilan edildim.’’ diyor.
Fizik öğretmeni olan eşi Emine Ekinci ise ’’Osman Nuri bey kendi çocuklarından çok velilerinin, öğrencilerinin dertleriyle ilgilenirdi. Kendini onlara adamıştı. Bu kadar baskıyı, dışlanmışlığı yapacak ne yaptığımızı biz anlayamadık’’ diye sitemini dile getiriyor.
Öğretmen Osman Nuri Ekinci ve Emine hanımla yaşadıkları zorlukları, ülkeden ayrılma süreçlerini konuştuk:
YAŞANANLAR RÜYA, GEÇER DİYE BEKLEDİM…
’’KHK ile çalışma akitlerimize son verildi. Yani bir günde diplomasız olduk. Diğer öğretmen arkadaşlar ile birlikte. 15 Temmuz günü Erzincan’da baba ocağında idim. Bu olay olurmaz o zaman ki Başbakan hemen bu darbeyi kimin yaptığı tespit edildiğini söyledi. Halk da bunu sorgulamadı bile. Araştırmadan yukarıdan gelen emirle bu işin arkasında bunlar var dediler. Erzincan’daki köyümüzde akrabalarımıza varıncaya kadar, biz ne dersek diyelim, ‘Siz bu işi aylardır biliyordunuz. Ve bu işi tamamen siz yaptınız.’ şeklinde ithamlara muhatap kaldık. Erzincan’dan ailem ile çocuklarımı arabam ile Antep’e götürürkken, o yol nasıl geçti, gerçekten tam bilmiyorum. ‘Çalıştığım yere gidince beni neler bekliyor? Arkada neler konuşuyorlar.’ diye düşünmeye başladım. Hatta darbe olayından aylar geçmesine rağmen bende şu his var idi. Ben bir rüya görüyorum. Bir şekilde uyanacağım. Ve aylardır böyle bir şey yaşıyormuşum gibi, bir sabah uyanacağım diye içimde bir his vardı. Fakat aylar değil yıllar geçti. Maalesef bu rüya değilmiş. Gerçekmiş bunu daha doğrusu görmüş olduk.
ÖMRÜMÜZ TERÖR İLE MÜCADELEDEN GEÇTİ
“Biz hayatımızı insanlar ve çocuklar teröre kurban gitmesin diye doğuda harcadık. Yıllardır Hocaefendi hep bize şu öğüt ve nasihatte bulundu: “Bilesiniz ki sizin ulaşamadığınız aile ve çocuklar dağa çıkacak terörist olacak. Bu ülkenin önünde engel olacaklar. Herkes ulaşın.” Biz her sene yani doğuda çocuklara sahip çıkmama yanı sıra, batıya göndererek insanların kucaklaşmasını sağladık. Bunun için her yıl yüzlerce talebeyi batı bölgelerine göndererek, orada daha düzgün bir eğitim almaları adına uğraş verdik. Burada şunu söylemek isterim. Ömrümüz hakikaten adı öyle olmasa da terör ile mücadele ile geçti. Ne yazık ki adımız bir günde terörist oldu maalesef.”
ARTIK ÜLKEDEN AYRILMA ZAMANI GELMİŞTİ
“Bizim iş akdimize son verildi. Hatta bir kaç yere iş müracaatında bulundum. Çalışmak için. Hiç kimse bizi işe almaya cesaret edemedi. Özellikle Doğu Kolejine müracaat ettim kabul etmediler. Bu arada evin kirasını ödeyemez hale geldik. Evi kapattık. Orada bizim hanımın dayısının bir köyü var idi. Buradaki köy evine tüm eşyalarımız yerleştirdik. Ailemi annem ve babamın yanına gönderdim. Çünkü darbeden 3 ay sonra 10 Kasım 2016 tarihinde hakkımda arama kararı çıkarmışlar. Kendimde mecburen Antep’te gaybubete geçtim. 3 ila 4 ay kadar gaybubette kaldım. Bizler 3 öğretmen idik. Bunun nedeni de çevremizde bizi şikayet edecekti. Bu çok açık ve net belli idi. Yani gaybubet evine bir kapıcı kapıyı çalsa korkudan birbirimize bakar idik. Her sabah ve her gecemiz bu günde elhamdülillah gelmediler diye her gecemiz bu şekilde geçiyordu. telefonlarımız kapalı. zaruri ihtiyaçlar için bir kişi dışarı çıkıyordu. Daha doğrusu haftada bir gün dışarı ya çıkar ya çıkmazdık. Daha sonra benimle ilgili o arama akabinde kararı haberi çıkınca biz arkadaşlar ile birlikte ülkeden ayrılmak için Edirne’ye gittik. Bu arada kontroller devam ediyor. 3-4 arama noktasından geçtik. Elhamdülillah yakalanmadık.”
YUNAN POLİSİ BİZİ VERMEDİ
“Gece vaktinde tarlada 03:00 sularında tarlada rehberle buluştuk. Sınıra geldiğimizde 2,5 metre yüksekliğinde sarmal teller örülü sınır kapısına geldik. Ben bu kilo ile mümkün değil geçemem dedim. 2 metre uzunluğunda genç bir Filistinli göçmen bir genç beni omzuna aldı. Tam sınırdaki sarmal tellerin içine düştüm. Bu arada bir taraftan bizim Türk askeri geliyor. Diğer taraftan da Yunan sınır polisi göründü. İkisi de kendi araçları ile geliyorlar. Biz bir hamle ile ikinci teli de geçerek Yunan tarafına ulaşmış olduk. Bu arada elbiselerim param parça oldu. Pantolonum benim arkamdan sürünerek geliyordu. Arkadaşın tel örgüden geçer iken, bir damarı kesilmişti bayağı kan akıyordu. Benimde ellerim kan içinde idi. O şekilde Yunan polisinin yanına gittik. Bu arada o arkadaş İngilizce bildiği için Yunan polisine bizim Türk olduğumuzu söylememizi rica etti. Yunan polisi de zaten ben söylemeyeceğim dedi. Bu arada bizim Türk askerleri sınırda ki hareketli olan yere yaklaştılar. Bunlar komşu kim diye sordu. Yunan polisi ise bunlar Suriyeli dedi. Türk devriyesini oradan uzaklaştırdı. Bizi teslim etmediler sağ olsunlar. ”
ARTIK ÖZGÜR OLMUŞTUK
“Üstümüz başımız kan revan içinde olmamıza rağmen hayatımızın en iyi uykusunu o karakolda geçirmiş olduk. Çünkü çok yorulmuş ve bitap düşmüştük. Yunan polisi bize kanı durdurmak için tendürtdiyot verdi. Bu arada özgür olmuştuk. Artık evimizin basılma korkusu yoktu. Yunanistan’da bir ay kaldım. 15 gün hapiste 70 kişilik koğuşta kaldık. Pakistanlı, Afganistanlı ve diğer milletlerden insanlar ile kaldık. Çok zor şartlar altında kaldık. 15 güne Birleşmiş Milletler kampında kaldım. Burası daha iyi idi. Bu arada ülkeye kaçak girmemizden dolayı mecburen Yunanistan’a iltica ettim. Benim Avrupa vizem olmadığı için, bir tanıdığım vasıtası ile Arjantin’e geçtim. Yaklaşık 13 ay orada kaldım.”
BİZ BUNU HAK EDECEK BİR ŞEY YAPMADIK
“Arjantin’e geçtikten sonra çok düşündüm. Bir vatandaştan ne beklenirdi de biz neyi yapmadık diye çok düşündüm. Hakikaten bir geriye dönük bir şey de bulamadım. Yani bunlardan insan neden rahatsız olsun. Doğu görevimde 20 yılda binlerce talebemiz oldu. Allah şahittir, bir tanesine bile illegal devlete zarar verme işini, illegal yollardan para kazanma, köşeyi dönme ile ilgili yarım kelimelik öğrencilerimize ve velilere bir tavsiyemiz olmadı. Yani her şeyimiz usulüne uygundu. Devleti sömürme pozisyonumuz da yoktu. Bu yaşıma kadar ben, devletten bir tek kuruş maaş almış bir insan değilim. Tersine bir sürü vergi ödedik. Yani geriye dönük biz kötü ne yaptık sorusuna bir cevap bulamadım. Biz bunu hak ettik mi? Biz bunu hak edecek hiç bir şey yapmadık. Gerçekten Türkiye en saf temiz ve vatan için çalışan bu değerli eğitimcileri saf dışı bırakmakla kendini bitirdi. Şu anda ülkede her makamda ben nasıl daha fazla para götürürüm, nasıl kısa yoldan zengin olurum o düşüncesin de ki insanlara ülke teslim edildi her yer Milli Eğitim’de böyle diğerleri de böyle.”
HALK İKTİDARIN DARBE OYUNUNU FARK EDEMEDİ
“Biz 15 Temmuz sözde darbe sonrasından fazla onlara kendimiz anlatma fırsatımız olmadı. Sadece dışarıdan duyduğumuz kadarı ile, Doğu insanı “sizin iyi olduğunuz yönünde hiç şüphemiz yok” diyorlardı. Fakat bize karşı bu insanları kışkırttılar. Demek ki iktidar sahipleri insanları nasıl bize karşı hazırlamışlar ki, darbe olayından aylarca önce, bunlar şuralarda oldukça güçlü, buralarda böyle güçlü, her an darbe yaparlar diye halkı önden bu darbeye inandırdıklarını düşünüyorum. Ne yazık ki halk iktidarın bu darbe oyununu fark edemedi. Hala da fark edemiyorlar.”
EŞİMİ BENİM DIŞARIDA OLMAMDAN DOLAYI HAPSE ATTILAR
“Elazığ’da görev yaptığım okul darbeden iki ay sonra polis karakoluna çevrildi. Akabinde il emniyet müdürlüğü oldu. Yandaşlara, diğer okullar peşkeş çekildi. 13 ay kaldığım Arjantin’de hayatımızı ikame ettirmek için, 3 arkadaşım ile birlikte youtube kanalından et nasıl kesilir. Etler nasıl soslanır ve döner haline getirilir inceleyerek dönerci olduk. Hayatımızda eğitimden başka bir iş yapmamıştık. Bir Pakistanlı restoranın bir bölümünün girişinde bize bir köşe verdiler. Siz burada döner işini yapın dediler. Biz 5 ila 6 ay kadar döner işini yaptık. Arjantin halkına döneri sevdirdik. Daha sonra büfe işine girdik. Bu arada oturum da aldık. Hatta Latin Amerika’da oturum alan ilk 3 Türk olduk. Fakat yetkililer ailelerimizin buraya getirilmesinin çok zor ve çok uzak olduğunu söylesi. Biz de artık eş ve ocuklarımızı yanımıza alamayacağımızdan dolayı Avrupa ülkesine gidelim dedik. İlk karar verdiğim ülke Hollanda oldu. Hollanda’ya Ukrayna bileti Amsterdam aktarmalı bilet aldık. Hollanda’ya 2 Şubat 2018 tarihinde iltica ettik. Burada yaklaşık bir yıl bekledim. Daha sonra aile birleşimi için, 6 ay bekledim. Bu arada hanımı hapse attıklarını öğrendim. Eşim 15 yıl önce kolejde okulda öğretmenlik yapması ve avukatımın anlattıklarına göre benim yüzümden hapse atmış olabileceğini söyledi. Eşimi daha sonra ev hapsine aldılar. Eşim zorlu bir yolculuğun ardından aile birleşimi kapsamında yanıma geldi. ”
POLİS: ‘KIZIN BOŞANSIN YOKSA BİZ GELMEYE DEVAM EDECEĞİZ’
“İlk defa kendi evimizde Amsterdam’daki devletin vermiş olduğu sosyal konuta bir araya gelmiş olduk. Hollanda tam Türkiye’de görmek istediğimiz ve arzuladığımız işleri yapan demokratik ve insana yatırım yapan bir ülke. Başta özgürlük, kimsenin kimseye müdahale etmemesi, eğitim adına güzel fırsatları olan bir ülke. Her şey insan odaklı bir ülke Burada yaşamaktan son derece mutlu olduğumuzu belirtmek isterim. Ben şuanda belediyenin dil kursuna gidiyorum. Çocuklarımızda Amsterdam’da ki dil okullarına gidiyorlar. İnşallah onlar dili hallettikten sonra normal okula geçecekler. Bu arada 3 erkek çocuğum, benden uzak 3 yıl boyunca her yerden dışlanmışlar. Başata öğretmenleri olmak üzere. 7 yaşında ki çocuğum öğretmenler odasına çağırılıp, benle ilgili ona soru soruyorlar. Baban nerede, nerede saklanıyor. Gibi sorular yöneltiyorlar. Bu arada evimize defalarca polis gelip gitmiş.Çocuk onları da gördü. Çocuk şuan 9 yaşında olmasına rağmen tek başına bir odada uyuyamıyor. Yani diğer çocuklarda olmayan bir durum bu. Tamamen bu olaylardan sonra oldu. Bu arada polis ise hanımın babasına baskı yaparak, kızın boşansın yoksa biz gelip gitmeye devam ederiz. Bu arada binada ki komşularda biz rahatsız oluyoruz. Sizin suçsuzluğunuza inanıyoruz veya, siz rahatsız ediliyorsunuz değil. Biz rahatsız oluyoruz siz başka yere taşınsanız. Komşular bu mottalar. Bizlere komşuların maalesef bakışı bu. Yani senin durumun beni ilgilendirmez, ben ufak bir sıkıntı yaşıyor isem, sen başının çaresine bak diyorlar. ”
TÜRKİYE’YE BENİ BAĞLAYAN ARKAMDA BİR ŞEY KALMADI
“Türkiye’ye dair emellerim çoktu ama inanın bir tek Türkiye’ye değil, dünyaya ait emellerim bile bitti. Fakat ben şahsen yani imkan sunulur ise, çoluk çocuğumun da burada sürekli kalmasını, kendimin de burada öğretmenlik yapmayı düşünüyorum. İleride düzelme olur ise aile ziyaretleri için gidip gelebiliriz. Fakat şuan hiç bir istek yok. Türkiye’ye beni bağlayan arkamda bir şey kalmadı. Çünkü akrabalarımızdan gerçekten hiç duymayacağımız şeyler duyduk maalesef. Tadımız tuzumuz kaçtı. Biz şuana kadar ne var ise yoksa güzellik namına Türkiye’de var. Bütün dünya bize cephe almış ve dünya devletleri bizim aleyhimize çalışıyor diye belki de inandırılıyorduk. Fakat acı bir şey ama, ben bunu 40 küsür yaşımda öğrendim ki hayır, güzellik bütün dünyaya has, bütün insanların güzeli ve kötüsü var. Yani Türk olunmak ile iyi olunmuyor. Türk olmakla insana faziletler yapışmıyor. Yani bütün milletlerin çok kalitelileri var. Bütün milletlerin de maalesef yetişmemiş, cahil kalmış ve kötü insanları da var. Bunu da görmüş olduk. Ben şahsen burada 20 yıllık matematik öğretmenlik tecrübemi Hollanda da kullanmak istiyorum. Bir 20 yıl daha öğretmenlik yapmak istiyorum.Bildiğimiz tecrübeleri buraya sunmaya hazırız.”
EMİNE EKİNCİ: BASKININ HER TÜRLÜSÜNÜ GÖRDÜK
Fizik öğretmeni Emine Ekinci, 3 yıl bir ayrılığın ardından iki hafta önce Hollanda’ya geldiklerini, yaşama tutunmak için dil kursuna gittiklerini söylüyor. Emine öğretmen kendi vatanlarında baskının her türlüsüne maruz kaldıklarını anlatıyor: “Fizik öğretmeniyim. Ama çocuklarıma daha iyi bir hizmet verebilmek için mesleğimi devam ettiremedim. Bu süreçte eşim bizi Antep’ten İstanbul’a bıraktı. Ayrılık 3 yıl önce başladı. 3 çocuk ve eşimin yaşlı anne ve babası ile birlikte 3 yıl geçirdik. Bu arada bu darbe sonrasında en çok problemi çocuklarımın okulları döneminde yaşadım. Okullarda çok baskı olacak şekilde uygulamalar yapıldı. Çocukların psikolojisine bakılmadan, büyük oğlum ortaokul son sınıfta iken, dersten dışarı çıkarılarak, öğretmenler ve müdür eşliğinde sorguya çekiliyor. Baban nerede telefonunu bize verecek misin diyerek konuşmaya zorlanılıyor. Bu durum tam sınav zamanında oluyor. Arkadaşlarının yanında olması açığa verilerek, bir çok problem yaşadık.”
’’komşularımız bizlere gelip gitmiyorlardı. Bize selam vermiyorlardı. Sürekli polis kontrolleri oluyordu. Komşularımız ise neden polis apartmana geliyorlar diye bizlerden şikayetçi oluyorlardı. Yani her halimiz İstanbul’da ki mahallemizde ki her halimiz haber oluyordu. Eşimin olmayışı diğer sıkıntılar tüm mahallede konuşuluyordu. Sonradan hakkımızda ki haberleri daha doğrusu yalan haberler eklenerek mahallede konuşuluyordu. O yönü ile bizi bu durumlar fazla etkilemese de eşimin yokluğunda beni etkileyen çocuklarım oldu. Onların hastalıkları ile uğraşmak, okullarına sürekli gidip gelmek beni çok yordu ve yıprattı. Oğlumun biri stres ve sıkıntıdan rahatsızlandı. Bu rahatsızlık midesine vurdu. Sürekli kusuyor ağzından kan geliyordu. Acile yetiştirmeye çalışıyordum. Bu arada diğerinin psikolojisi etkilendi. Öğretmenler rehberlik yönü ile bizimle ilgilenmediler. başlarından atmak istediler. Sürekli okulunu değiştirin. Diyorlardı. Biz bu süreçte çok sıkıntılar yaşadık. Bir tanesi sağlık yönü ile, diğeri ise psikoloji yönü ile etkilendi. Sürekli gözüme uyku girmiyordu. Acaba bu gün ne olacak. Çocuğumun başıma ne gelecek. Hem fiziksel hem de, psikolojik üzerimizde çok baskı vardı. ”
BİZİ BU KADAR BASKININ SEBEBİNİ BİLMİYORUZ
“Eşim sadece öğretmenlik yaptı. Öğrenciler ile ilgilendi. Bizi bu kadar yıpratmalarının sebebini inanın bende bilmiyorum. Biz gece yarılarına kadar babasız kalıyorduk. Eşim kendisini öğrencilerine adamıştı. Eşim evi ile ilgilenmiyordu belki, çocukların velileri ile ilgileniyordu. Sıkıntıları ile ilgileniyordu. Biz bunlara katlanıyorduk. Yani eşimin Allah rızası için yaptığını biliyoruz ama, başkaları ne düşünüyor, nasıl bu hale bu toplum geldi anlamadım yani.”
SİZİ HAYATA BAĞLAYACAK DALINIZIN OLMASI ÇOK GÜZEL
“Okullarda artan baskı ve dışlanmışlık dolayısıyla çocuklarım doğru ve dürüst bir eğitim alamadılar. Adapte olamadılar. Şehre ve okullara. İki yaşlı insanın yanında çocukların sağlık sorunları ile ilgilenmek yani çok, kabus gibi bir şeydi. 3 yıl boyunca Allah’a çok dua ettim. Sıkıntılarımız ve belaların defi için. Rabbime çok şükür ülkeden botla ayrılır iken her şeyi asan eyledi kolaylaştırdı. Yani bir problem çıkmadı. Adalar üzerinden geçtik. Aslında o anda bir daha sevdiklerini yakınlarını görebilecek mi ? endişesini yaşıyor. Yani geride kalanlara aslında ben kurtuldum diyemiyorsun. Geleceğimizin ne olacağı belli olmamasına rağmen ama yinede arkada kalanları düşünüyorsunuz. Sevdiklerinizi düşünüyorsunuz. Vatanın halini düşünüyorsunuz. Ama elimizden hiçbir şey gelmiyor. Yunanistan’da 3 hafta kaldık. Aile birleşimi nedeni ile Hollanda’ya geldik. 15 gündür buradayız. Ülke insanları gerçekten çok cana yakın insanlar. Çok yeşil ve güzel bir ülke. Hollanda’ya gerçekten minnettarız. Evimizde çok güzel. İmkanları çok güzel. Bu yönü ile insan seviniyor. Yani tutunacak sizi hayata bağlayacak dalınızın olması çok güzel. Biz kesin kalmak için geldik. Şuan bir dönüş fikrimiz yok.”
Kaynak: Tr724