Mağdurlar İçin Adalet Topluluğu tarafından hazırlanan “İkinci Yılında OHAL’in Getirdiği Bireysel ve Toplumsal Maliyetler” raporu önümüzdeki günlerde kamuoyuna açıklanacak.
Geçtiğimiz yılsonunda yayınlanan ve büyük ses getiren Hak ve Adalet Platformu’nun “15 Temmuz 2016 Sonrası OHAL’de Yaşanan Toplumsal Sorunlar ve Hak İhlallerinin Sosyal Boyutları”nın devamı niteliğindeki rapor, ilki gibi önemli veriler içeriyor.
Rapor, online olarak 1.5 ayda yapıldı ve yazım aşaması halen sürüyor. 3 bin 766 kişinin katıldığı “İkinci Yılında OHAL’in Getirdiği Bireysel ve Toplumsal Maliyetler” araştırmasının hedef kitlesi; OHAL ve KHK’ların doğrudan mağdurları, mağdur yakınları ve üçüncü dereceden mağdurlar.
Buna göre; araştırmaya katılan 3 bin 766 kişinin 2 bin 862’sı OHAL veya KHK mağduru, 591’i mağdur yakını, geri kalanı da doğrudan mağduriyeti olmayan üçüncü sınıf mağdurlar.
Yüzde 72.2 oranında erkek, 27.8 oranında kadınların yer aldığı araştırmada yer alanların yüzde 80.1’i evli. Yüzde 74’ü de; 1 veya daha fazla çocuk sahibi.
Eğitim düzeyleri ise şöyle: Yüzde 56’sı üniversite, 15.7’si yüksek lisans, 5.4’ü doktora, 5.7’si ise yüksekokul mezunu.
Mağdurların yaş grupları da OHAL mağduriyetinin kimleri kapsadığı hakkında fikir veriyor. Buna göre yüzde 22.1’i 31-35, yüzde 22.6’sı 36-40, yüzde 20.1’i 41-45, yüzde 10.2’si ise 46-50 yaş grubunda.
Katılanların OHAL ve KHK öncesi görev kategorileri ise şöyle: Yüzde 90 oranında kamu çalışanı, yüzde 4.8 oranında özel sektör çalışanı, yüzde 1.9 oranında belediye çalışanı. Diğer katılımcılar ise işveren, işsiz, emekli ve öğrenci diye sınıflanmış.
Şimdiki iş durumları ise oransal olarak şöyle sıralanmış: Yüzde 36.6’sı işsiz, 10.4’ü bulabildiği geçici gündelik işlerde, 4.8’ü hizmet sektöründe, 3.9’u eğitim sektöründe, 3’ü sağlık sektöründe, 1.5’i tarım-hayvancılık sektöründe, 4.5’i de kendi işinde çalışıyor.
Araştırmaya katılanlar arasında “OHAL’de gözaltı ya da yakalama işlemi yaşadınız mı” sorusuna cevap verenlerin sayısı 1046. Bunların yüzde 81.8’i bu soruya ‘evet’ yanıtı vermiş.
Buna göre; gözaltı sonrası denetimli serbestlikle yargılaması devam edenlerin oranı 13.5.
Tutuklu olarak yargılaması devam edenlerin oranı yüzde 21.8.
Bir süre tutukluluk sonrası tahliye edilerek denetimli serbestlikle yargılaması devam edenlerin oranı, yüzde 13.7.
Mahkemesi görülüp hüküm giyenlerin oranı, yüzde 18.9.
Gözaltına alınıp serbest bırakıldığı halde iddianamesi hazırlanıp davası açılmayan oranı yüzde 5.7.
Araştırmaya göre, OHAL ve KHK mağdurları 15 Temmuz sonrası siyasi duruşunu büyük oranda değiştirmiş. Yüzde 60.4 olan bu oran, siyasi parti tercihi değişiminde yüzde 67.3’e çıkmış.
Araştırmada, mağdurların Türkiye’den ayrılmak isteyip istemediklerine dair soruya ise 2 bin 875 kişi yanıt vermiş. Yüzde 63.9’u bu soruyu ‘evet’ diye yanıtlamış.
Raporda KHK mağdurlarının ifadelerine de yer veriliyor:
Bürokratlıktan börekratlığa: “Hayata tutunmak için mücadele ediyoruz. Okuduk, memur olduk, atıldık, ne iş olsa yapmaya çalışıyoruz. Bürokrattım atıldım, börekrat oldum. Akşamları kahve kahve okey masalarında eşimin yaptığı börekler 3-5 kuruş kazanmaya çalışıyorum. Geç gelen adalet, adalet değildir. Ne zaman gelir belli değil. Binlerce zor duruma rağmen benim durumum iyi sayılır, mücadeleye devam.”
Bakkal bile ilişkisini kesti: “Akraba, iş arkadaşları, komşular ve alışveriş yaptığım bakkal dahi ilişkiyi kestiler. Akrabalarım bile evime gelmiyorlar. Nasıl geçindiğimizi dahi sormuyorlar. Yüz yüze gelince ah vah edip yakınıp güya üzülüyormuş gibi yapıp ayrılıyorlar. İş vermiyorlar. Hakaret ediyorlar. Herkes suçsuz olduğumuzu söylüyor ama korkudan bize yaklaşmıyorlar. Ailemin üzüntüden öleceğini düşünmesem intihar edeceğim, sabrım bitti.”
Camide yanında namaz kılınmadı: “Aranmaz oldum. Benden kaçmaya başladılar. İmam camide mukabele okutmadı. Cemaat vebalı gibi yanımda namaz kılmadı. İftiraya maruz kaldım. Yani hayatım felç oldu.”
Alacağını vermeye bile korktular: “Çalıştığım dönemde borç para verdiğim iki arkadaşım ihraç olduktan sonra kendi paramı hesabıma yatırmaya korktular ve ihraç olma/açığa alınma korkusuyla yatıramadılar. Paramı 65 kilometre yol giderek elden almak zorunda bıraktılar.”
Mültecilikten intihara giden ince çizgi: “Yunanistan üzerinden Avrupa’ya giriş yaptım iki çocuğumla beraber. İnsanca muamele gördük Yunan polisinden. Nefes aldığımı hissediyordum. 4 gün çok zordu. Birçok insan tanıdık. Hepsinin hikâyesi ayrıydı. Hapis yatıp işkence ördükten sonra hastalanıp çıkan, eşini kaybeden ve daha niceleri. Hepsinde bir huzur var. Aynı şeyi söylüyorlar: Nefes alıyoruz. Sonra eşimin yanına geldik. Burada da çok iyi davrandılar, hep ‘merhaba’ diyorlar, gülümsüyorlar. Ama acı bitiyor mu, burada da yaralandım. Yüreğimin ta içinden intihar girişiminde bulundum ama olmadı. Ne yaşadığımı yazmak istemiyorum. Şimdi ülkeme üzülüyorum ağlıyorum.”
10 yıllık komşuluk bitti: “10 yıldır aynı apartmanda oturduğum ve beni çok iyi tanıdıkları halde komşularım mesafe koydu. Hastanede işini yaptıran birçok insan kafasını çevirdi, konuşmadı. Sadece son çalıştığım birimdeki arkadaşlar üzülüyorlar durumuma ama müdür yardımcısı ‘Aramayın sizin de başınız yanar’ dediği için aramıyorlar. Evim çok yakın, korkudan eve uğramıyorlar. Benim kendilerini ziyaret etmemi bekliyorlar.”
Kızım beni suçladı: “İki çocuklu dul bir kadınım. Çocuklarım sürekli beni suçladı. Özellikle kızımın güvenlik soruşturması da olumsuz gelince. 6 yıllık tıp eğitiminin sonucu bu olamazdı. İntiharı bile düşündü. Benimle bir süre hiç konuşmadı. Dünyaya küstü. Oğlum üniversiteyi kazandı, o da tıp okuyacaktı. Yurt çıkar mı korkusu yaşadı. Ekonomik zorluklarla okunur mu korkusu ile o da sürekli beni suçladı.”
KHK mağduriyeti, çocukların şantajına malzeme oldu: “Ailem her zaman yanımda oldu çünkü hiçbir suçum olmadığını biliyorlar. İşimi kaybetmekten çok eşimin tutuklanması beni çok sarstı. İş arkadaşlarımın büyük bir kısmı ne aradı ne de sordu. Herkes korkmuş ve sinmiş. Haklı olduğumu bilseler de arayıp sormadılar. Komşum zaten ihraç olmama neden olan iftirayı atan kişiydi. Diğer komşularım benimle ilişkilerini kesmedi. Ama ailemin yanına taşındığım için uzaklaştık.
Yerel gazete, ‘KHK ile üniversiteden ihraç olanlar’ diye tam sayfa fotoğraflarımızı gazeteye bastı. En çok o zaman dışarıda insanlar üzerime saldıracak gibi gelmişti. Kendimi çok korumasız ve yalnız hissettim. Çocuğuma en yakın arkadaşı durumu bildiği için birçok konuda şantaj yapmış ben sonradan öğrendim. 4. sınıf çocuğu, oğlum onun istediği şeyleri yapmazsa durumu herkese anlatacağını söyleyerek tehdit etmiş. Oğlum okulda evde kontrolden çıktı öfke nöbetleri geçirdi.”
Mağdurlar İçin Adalet Topluluğu tarafından hazırlanan “İkinci Yılında OHAL’in Getirdiği Bireysel ve Toplumsal Maliyetler” raporu önümüzdeki günlerde kamuoyuna açıklanacak.
Geçtiğimiz yılsonunda yayınlanan ve büyük ses getiren Hak ve Adalet Platformu’nun “15 Temmuz 2016 Sonrası OHAL’de Yaşanan Toplumsal Sorunlar ve Hak İhlallerinin Sosyal Boyutları”nın devamı niteliğindeki rapor, ilki gibi önemli veriler içeriyor.
Rapor, online olarak 1.5 ayda yapıldı ve yazım aşaması halen sürüyor. 3 bin 766 kişinin katıldığı “İkinci Yılında OHAL’in Getirdiği Bireysel ve Toplumsal Maliyetler” araştırmasının hedef kitlesi; OHAL ve KHK’ların doğrudan mağdurları, mağdur yakınları ve üçüncü dereceden mağdurlar.
Buna göre; araştırmaya katılan 3 bin 766 kişinin 2 bin 862’sı OHAL veya KHK mağduru, 591’i mağdur yakını, geri kalanı da doğrudan mağduriyeti olmayan üçüncü sınıf mağdurlar.
Yüzde 72.2 oranında erkek, 27.8 oranında kadınların yer aldığı araştırmada yer alanların yüzde 80.1’i evli. Yüzde 74’ü de; 1 veya daha fazla çocuk sahibi.
Eğitim düzeyleri ise şöyle: Yüzde 56’sı üniversite, 15.7’si yüksek lisans, 5.4’ü doktora, 5.7’si ise yüksekokul mezunu.
Mağdurların yaş grupları da OHAL mağduriyetinin kimleri kapsadığı hakkında fikir veriyor. Buna göre yüzde 22.1’i 31-35, yüzde 22.6’sı 36-40, yüzde 20.1’i 41-45, yüzde 10.2’si ise 46-50 yaş grubunda.
Katılanların OHAL ve KHK öncesi görev kategorileri ise şöyle: Yüzde 90 oranında kamu çalışanı, yüzde 4.8 oranında özel sektör çalışanı, yüzde 1.9 oranında belediye çalışanı. Diğer katılımcılar ise işveren, işsiz, emekli ve öğrenci diye sınıflanmış.
Şimdiki iş durumları ise oransal olarak şöyle sıralanmış: Yüzde 36.6’sı işsiz, 10.4’ü bulabildiği geçici gündelik işlerde, 4.8’ü hizmet sektöründe, 3.9’u eğitim sektöründe, 3’ü sağlık sektöründe, 1.5’i tarım-hayvancılık sektöründe, 4.5’i de kendi işinde çalışıyor.
Araştırmaya katılanlar arasında “OHAL’de gözaltı ya da yakalama işlemi yaşadınız mı” sorusuna cevap verenlerin sayısı 1046. Bunların yüzde 81.8’i bu soruya ‘evet’ yanıtı vermiş.
Buna göre; gözaltı sonrası denetimli serbestlikle yargılaması devam edenlerin oranı 13.5.
Tutuklu olarak yargılaması devam edenlerin oranı yüzde 21.8.
Bir süre tutukluluk sonrası tahliye edilerek denetimli serbestlikle yargılaması devam edenlerin oranı, yüzde 13.7.
Mahkemesi görülüp hüküm giyenlerin oranı, yüzde 18.9.
Gözaltına alınıp serbest bırakıldığı halde iddianamesi hazırlanıp davası açılmayan oranı yüzde 5.7.
Araştırmaya göre, OHAL ve KHK mağdurları 15 Temmuz sonrası siyasi duruşunu büyük oranda değiştirmiş. Yüzde 60.4 olan bu oran, siyasi parti tercihi değişiminde yüzde 67.3’e çıkmış.
Araştırmada, mağdurların Türkiye’den ayrılmak isteyip istemediklerine dair soruya ise 2 bin 875 kişi yanıt vermiş. Yüzde 63.9’u bu soruyu ‘evet’ diye yanıtlamış.
Raporda KHK mağdurlarının ifadelerine de yer veriliyor:
Bürokratlıktan börekratlığa: “Hayata tutunmak için mücadele ediyoruz. Okuduk, memur olduk, atıldık, ne iş olsa yapmaya çalışıyoruz. Bürokrattım atıldım, börekrat oldum. Akşamları kahve kahve okey masalarında eşimin yaptığı börekler 3-5 kuruş kazanmaya çalışıyorum. Geç gelen adalet, adalet değildir. Ne zaman gelir belli değil. Binlerce zor duruma rağmen benim durumum iyi sayılır, mücadeleye devam.”
Bakkal bile ilişkisini kesti: “Akraba, iş arkadaşları, komşular ve alışveriş yaptığım bakkal dahi ilişkiyi kestiler. Akrabalarım bile evime gelmiyorlar. Nasıl geçindiğimizi dahi sormuyorlar. Yüz yüze gelince ah vah edip yakınıp güya üzülüyormuş gibi yapıp ayrılıyorlar. İş vermiyorlar. Hakaret ediyorlar. Herkes suçsuz olduğumuzu söylüyor ama korkudan bize yaklaşmıyorlar. Ailemin üzüntüden öleceğini düşünmesem intihar edeceğim, sabrım bitti.”
Camide yanında namaz kılınmadı: “Aranmaz oldum. Benden kaçmaya başladılar. İmam camide mukabele okutmadı. Cemaat vebalı gibi yanımda namaz kılmadı. İftiraya maruz kaldım. Yani hayatım felç oldu.”
Alacağını vermeye bile korktular: “Çalıştığım dönemde borç para verdiğim iki arkadaşım ihraç olduktan sonra kendi paramı hesabıma yatırmaya korktular ve ihraç olma/açığa alınma korkusuyla yatıramadılar. Paramı 65 kilometre yol giderek elden almak zorunda bıraktılar.”
Mültecilikten intihara giden ince çizgi: “Yunanistan üzerinden Avrupa’ya giriş yaptım iki çocuğumla beraber. İnsanca muamele gördük Yunan polisinden. Nefes aldığımı hissediyordum. 4 gün çok zordu. Birçok insan tanıdık. Hepsinin hikâyesi ayrıydı. Hapis yatıp işkence ördükten sonra hastalanıp çıkan, eşini kaybeden ve daha niceleri. Hepsinde bir huzur var. Aynı şeyi söylüyorlar: Nefes alıyoruz. Sonra eşimin yanına geldik. Burada da çok iyi davrandılar, hep ‘merhaba’ diyorlar, gülümsüyorlar. Ama acı bitiyor mu, burada da yaralandım. Yüreğimin ta içinden intihar girişiminde bulundum ama olmadı. Ne yaşadığımı yazmak istemiyorum. Şimdi ülkeme üzülüyorum ağlıyorum.”
10 yıllık komşuluk bitti: “10 yıldır aynı apartmanda oturduğum ve beni çok iyi tanıdıkları halde komşularım mesafe koydu. Hastanede işini yaptıran birçok insan kafasını çevirdi, konuşmadı. Sadece son çalıştığım birimdeki arkadaşlar üzülüyorlar durumuma ama müdür yardımcısı ‘Aramayın sizin de başınız yanar’ dediği için aramıyorlar. Evim çok yakın, korkudan eve uğramıyorlar. Benim kendilerini ziyaret etmemi bekliyorlar.”
Kızım beni suçladı: “İki çocuklu dul bir kadınım. Çocuklarım sürekli beni suçladı. Özellikle kızımın güvenlik soruşturması da olumsuz gelince. 6 yıllık tıp eğitiminin sonucu bu olamazdı. İntiharı bile düşündü. Benimle bir süre hiç konuşmadı. Dünyaya küstü. Oğlum üniversiteyi kazandı, o da tıp okuyacaktı. Yurt çıkar mı korkusu yaşadı. Ekonomik zorluklarla okunur mu korkusu ile o da sürekli beni suçladı.”
KHK mağduriyeti, çocukların şantajına malzeme oldu: “Ailem her zaman yanımda oldu çünkü hiçbir suçum olmadığını biliyorlar. İşimi kaybetmekten çok eşimin tutuklanması beni çok sarstı. İş arkadaşlarımın büyük bir kısmı ne aradı ne de sordu. Herkes korkmuş ve sinmiş. Haklı olduğumu bilseler de arayıp sormadılar. Komşum zaten ihraç olmama neden olan iftirayı atan kişiydi. Diğer komşularım benimle ilişkilerini kesmedi. Ama ailemin yanına taşındığım için uzaklaştık.
Yerel gazete, ‘KHK ile üniversiteden ihraç olanlar’ diye tam sayfa fotoğraflarımızı gazeteye bastı. En çok o zaman dışarıda insanlar üzerime saldıracak gibi gelmişti. Kendimi çok korumasız ve yalnız hissettim. Çocuğuma en yakın arkadaşı durumu bildiği için birçok konuda şantaj yapmış ben sonradan öğrendim. 4. sınıf çocuğu, oğlum onun istediği şeyleri yapmazsa durumu herkese anlatacağını söyleyerek tehdit etmiş. Oğlum okulda evde kontrolden çıktı öfke nöbetleri geçirdi.”
Mağdurlar İçin Adalet Topluluğu tarafından hazırlanan “İkinci Yılında OHAL’in Getirdiği Bireysel ve Toplumsal Maliyetler” raporu önümüzdeki günlerde kamuoyuna açıklanacak.
Geçtiğimiz yılsonunda yayınlanan ve büyük ses getiren Hak ve Adalet Platformu’nun “15 Temmuz 2016 Sonrası OHAL’de Yaşanan Toplumsal Sorunlar ve Hak İhlallerinin Sosyal Boyutları”nın devamı niteliğindeki rapor, ilki gibi önemli veriler içeriyor.
Rapor, online olarak 1.5 ayda yapıldı ve yazım aşaması halen sürüyor. 3 bin 766 kişinin katıldığı “İkinci Yılında OHAL’in Getirdiği Bireysel ve Toplumsal Maliyetler” araştırmasının hedef kitlesi; OHAL ve KHK’ların doğrudan mağdurları, mağdur yakınları ve üçüncü dereceden mağdurlar.
Buna göre; araştırmaya katılan 3 bin 766 kişinin 2 bin 862’sı OHAL veya KHK mağduru, 591’i mağdur yakını, geri kalanı da doğrudan mağduriyeti olmayan üçüncü sınıf mağdurlar.
Yüzde 72.2 oranında erkek, 27.8 oranında kadınların yer aldığı araştırmada yer alanların yüzde 80.1’i evli. Yüzde 74’ü de; 1 veya daha fazla çocuk sahibi.
Eğitim düzeyleri ise şöyle: Yüzde 56’sı üniversite, 15.7’si yüksek lisans, 5.4’ü doktora, 5.7’si ise yüksekokul mezunu.
Mağdurların yaş grupları da OHAL mağduriyetinin kimleri kapsadığı hakkında fikir veriyor. Buna göre yüzde 22.1’i 31-35, yüzde 22.6’sı 36-40, yüzde 20.1’i 41-45, yüzde 10.2’si ise 46-50 yaş grubunda.
Katılanların OHAL ve KHK öncesi görev kategorileri ise şöyle: Yüzde 90 oranında kamu çalışanı, yüzde 4.8 oranında özel sektör çalışanı, yüzde 1.9 oranında belediye çalışanı. Diğer katılımcılar ise işveren, işsiz, emekli ve öğrenci diye sınıflanmış.
Şimdiki iş durumları ise oransal olarak şöyle sıralanmış: Yüzde 36.6’sı işsiz, 10.4’ü bulabildiği geçici gündelik işlerde, 4.8’ü hizmet sektöründe, 3.9’u eğitim sektöründe, 3’ü sağlık sektöründe, 1.5’i tarım-hayvancılık sektöründe, 4.5’i de kendi işinde çalışıyor.
Araştırmaya katılanlar arasında “OHAL’de gözaltı ya da yakalama işlemi yaşadınız mı” sorusuna cevap verenlerin sayısı 1046. Bunların yüzde 81.8’i bu soruya ‘evet’ yanıtı vermiş.
Buna göre; gözaltı sonrası denetimli serbestlikle yargılaması devam edenlerin oranı 13.5.
Tutuklu olarak yargılaması devam edenlerin oranı yüzde 21.8.
Bir süre tutukluluk sonrası tahliye edilerek denetimli serbestlikle yargılaması devam edenlerin oranı, yüzde 13.7.
Mahkemesi görülüp hüküm giyenlerin oranı, yüzde 18.9.
Gözaltına alınıp serbest bırakıldığı halde iddianamesi hazırlanıp davası açılmayan oranı yüzde 5.7.
Araştırmaya göre, OHAL ve KHK mağdurları 15 Temmuz sonrası siyasi duruşunu büyük oranda değiştirmiş. Yüzde 60.4 olan bu oran, siyasi parti tercihi değişiminde yüzde 67.3’e çıkmış.
Araştırmada, mağdurların Türkiye’den ayrılmak isteyip istemediklerine dair soruya ise 2 bin 875 kişi yanıt vermiş. Yüzde 63.9’u bu soruyu ‘evet’ diye yanıtlamış.
Raporda KHK mağdurlarının ifadelerine de yer veriliyor:
Bürokratlıktan börekratlığa: “Hayata tutunmak için mücadele ediyoruz. Okuduk, memur olduk, atıldık, ne iş olsa yapmaya çalışıyoruz. Bürokrattım atıldım, börekrat oldum. Akşamları kahve kahve okey masalarında eşimin yaptığı börekler 3-5 kuruş kazanmaya çalışıyorum. Geç gelen adalet, adalet değildir. Ne zaman gelir belli değil. Binlerce zor duruma rağmen benim durumum iyi sayılır, mücadeleye devam.”
Bakkal bile ilişkisini kesti: “Akraba, iş arkadaşları, komşular ve alışveriş yaptığım bakkal dahi ilişkiyi kestiler. Akrabalarım bile evime gelmiyorlar. Nasıl geçindiğimizi dahi sormuyorlar. Yüz yüze gelince ah vah edip yakınıp güya üzülüyormuş gibi yapıp ayrılıyorlar. İş vermiyorlar. Hakaret ediyorlar. Herkes suçsuz olduğumuzu söylüyor ama korkudan bize yaklaşmıyorlar. Ailemin üzüntüden öleceğini düşünmesem intihar edeceğim, sabrım bitti.”
Camide yanında namaz kılınmadı: “Aranmaz oldum. Benden kaçmaya başladılar. İmam camide mukabele okutmadı. Cemaat vebalı gibi yanımda namaz kılmadı. İftiraya maruz kaldım. Yani hayatım felç oldu.”
Alacağını vermeye bile korktular: “Çalıştığım dönemde borç para verdiğim iki arkadaşım ihraç olduktan sonra kendi paramı hesabıma yatırmaya korktular ve ihraç olma/açığa alınma korkusuyla yatıramadılar. Paramı 65 kilometre yol giderek elden almak zorunda bıraktılar.”
Mültecilikten intihara giden ince çizgi: “Yunanistan üzerinden Avrupa’ya giriş yaptım iki çocuğumla beraber. İnsanca muamele gördük Yunan polisinden. Nefes aldığımı hissediyordum. 4 gün çok zordu. Birçok insan tanıdık. Hepsinin hikâyesi ayrıydı. Hapis yatıp işkence ördükten sonra hastalanıp çıkan, eşini kaybeden ve daha niceleri. Hepsinde bir huzur var. Aynı şeyi söylüyorlar: Nefes alıyoruz. Sonra eşimin yanına geldik. Burada da çok iyi davrandılar, hep ‘merhaba’ diyorlar, gülümsüyorlar. Ama acı bitiyor mu, burada da yaralandım. Yüreğimin ta içinden intihar girişiminde bulundum ama olmadı. Ne yaşadığımı yazmak istemiyorum. Şimdi ülkeme üzülüyorum ağlıyorum.”
10 yıllık komşuluk bitti: “10 yıldır aynı apartmanda oturduğum ve beni çok iyi tanıdıkları halde komşularım mesafe koydu. Hastanede işini yaptıran birçok insan kafasını çevirdi, konuşmadı. Sadece son çalıştığım birimdeki arkadaşlar üzülüyorlar durumuma ama müdür yardımcısı ‘Aramayın sizin de başınız yanar’ dediği için aramıyorlar. Evim çok yakın, korkudan eve uğramıyorlar. Benim kendilerini ziyaret etmemi bekliyorlar.”
Kızım beni suçladı: “İki çocuklu dul bir kadınım. Çocuklarım sürekli beni suçladı. Özellikle kızımın güvenlik soruşturması da olumsuz gelince. 6 yıllık tıp eğitiminin sonucu bu olamazdı. İntiharı bile düşündü. Benimle bir süre hiç konuşmadı. Dünyaya küstü. Oğlum üniversiteyi kazandı, o da tıp okuyacaktı. Yurt çıkar mı korkusu yaşadı. Ekonomik zorluklarla okunur mu korkusu ile o da sürekli beni suçladı.”
KHK mağduriyeti, çocukların şantajına malzeme oldu: “Ailem her zaman yanımda oldu çünkü hiçbir suçum olmadığını biliyorlar. İşimi kaybetmekten çok eşimin tutuklanması beni çok sarstı. İş arkadaşlarımın büyük bir kısmı ne aradı ne de sordu. Herkes korkmuş ve sinmiş. Haklı olduğumu bilseler de arayıp sormadılar. Komşum zaten ihraç olmama neden olan iftirayı atan kişiydi. Diğer komşularım benimle ilişkilerini kesmedi. Ama ailemin yanına taşındığım için uzaklaştık.
Yerel gazete, ‘KHK ile üniversiteden ihraç olanlar’ diye tam sayfa fotoğraflarımızı gazeteye bastı. En çok o zaman dışarıda insanlar üzerime saldıracak gibi gelmişti. Kendimi çok korumasız ve yalnız hissettim. Çocuğuma en yakın arkadaşı durumu bildiği için birçok konuda şantaj yapmış ben sonradan öğrendim. 4. sınıf çocuğu, oğlum onun istediği şeyleri yapmazsa durumu herkese anlatacağını söyleyerek tehdit etmiş. Oğlum okulda evde kontrolden çıktı öfke nöbetleri geçirdi.”
Mağdurlar İçin Adalet Topluluğu tarafından hazırlanan “İkinci Yılında OHAL’in Getirdiği Bireysel ve Toplumsal Maliyetler” raporu önümüzdeki günlerde kamuoyuna açıklanacak.
Geçtiğimiz yılsonunda yayınlanan ve büyük ses getiren Hak ve Adalet Platformu’nun “15 Temmuz 2016 Sonrası OHAL’de Yaşanan Toplumsal Sorunlar ve Hak İhlallerinin Sosyal Boyutları”nın devamı niteliğindeki rapor, ilki gibi önemli veriler içeriyor.
Rapor, online olarak 1.5 ayda yapıldı ve yazım aşaması halen sürüyor. 3 bin 766 kişinin katıldığı “İkinci Yılında OHAL’in Getirdiği Bireysel ve Toplumsal Maliyetler” araştırmasının hedef kitlesi; OHAL ve KHK’ların doğrudan mağdurları, mağdur yakınları ve üçüncü dereceden mağdurlar.
Buna göre; araştırmaya katılan 3 bin 766 kişinin 2 bin 862’sı OHAL veya KHK mağduru, 591’i mağdur yakını, geri kalanı da doğrudan mağduriyeti olmayan üçüncü sınıf mağdurlar.
Yüzde 72.2 oranında erkek, 27.8 oranında kadınların yer aldığı araştırmada yer alanların yüzde 80.1’i evli. Yüzde 74’ü de; 1 veya daha fazla çocuk sahibi.
Eğitim düzeyleri ise şöyle: Yüzde 56’sı üniversite, 15.7’si yüksek lisans, 5.4’ü doktora, 5.7’si ise yüksekokul mezunu.
Mağdurların yaş grupları da OHAL mağduriyetinin kimleri kapsadığı hakkında fikir veriyor. Buna göre yüzde 22.1’i 31-35, yüzde 22.6’sı 36-40, yüzde 20.1’i 41-45, yüzde 10.2’si ise 46-50 yaş grubunda.
Katılanların OHAL ve KHK öncesi görev kategorileri ise şöyle: Yüzde 90 oranında kamu çalışanı, yüzde 4.8 oranında özel sektör çalışanı, yüzde 1.9 oranında belediye çalışanı. Diğer katılımcılar ise işveren, işsiz, emekli ve öğrenci diye sınıflanmış.
Şimdiki iş durumları ise oransal olarak şöyle sıralanmış: Yüzde 36.6’sı işsiz, 10.4’ü bulabildiği geçici gündelik işlerde, 4.8’ü hizmet sektöründe, 3.9’u eğitim sektöründe, 3’ü sağlık sektöründe, 1.5’i tarım-hayvancılık sektöründe, 4.5’i de kendi işinde çalışıyor.
Araştırmaya katılanlar arasında “OHAL’de gözaltı ya da yakalama işlemi yaşadınız mı” sorusuna cevap verenlerin sayısı 1046. Bunların yüzde 81.8’i bu soruya ‘evet’ yanıtı vermiş.
Buna göre; gözaltı sonrası denetimli serbestlikle yargılaması devam edenlerin oranı 13.5.
Tutuklu olarak yargılaması devam edenlerin oranı yüzde 21.8.
Bir süre tutukluluk sonrası tahliye edilerek denetimli serbestlikle yargılaması devam edenlerin oranı, yüzde 13.7.
Mahkemesi görülüp hüküm giyenlerin oranı, yüzde 18.9.
Gözaltına alınıp serbest bırakıldığı halde iddianamesi hazırlanıp davası açılmayan oranı yüzde 5.7.
Araştırmaya göre, OHAL ve KHK mağdurları 15 Temmuz sonrası siyasi duruşunu büyük oranda değiştirmiş. Yüzde 60.4 olan bu oran, siyasi parti tercihi değişiminde yüzde 67.3’e çıkmış.
Araştırmada, mağdurların Türkiye’den ayrılmak isteyip istemediklerine dair soruya ise 2 bin 875 kişi yanıt vermiş. Yüzde 63.9’u bu soruyu ‘evet’ diye yanıtlamış.
Raporda KHK mağdurlarının ifadelerine de yer veriliyor:
Bürokratlıktan börekratlığa: “Hayata tutunmak için mücadele ediyoruz. Okuduk, memur olduk, atıldık, ne iş olsa yapmaya çalışıyoruz. Bürokrattım atıldım, börekrat oldum. Akşamları kahve kahve okey masalarında eşimin yaptığı börekler 3-5 kuruş kazanmaya çalışıyorum. Geç gelen adalet, adalet değildir. Ne zaman gelir belli değil. Binlerce zor duruma rağmen benim durumum iyi sayılır, mücadeleye devam.”
Bakkal bile ilişkisini kesti: “Akraba, iş arkadaşları, komşular ve alışveriş yaptığım bakkal dahi ilişkiyi kestiler. Akrabalarım bile evime gelmiyorlar. Nasıl geçindiğimizi dahi sormuyorlar. Yüz yüze gelince ah vah edip yakınıp güya üzülüyormuş gibi yapıp ayrılıyorlar. İş vermiyorlar. Hakaret ediyorlar. Herkes suçsuz olduğumuzu söylüyor ama korkudan bize yaklaşmıyorlar. Ailemin üzüntüden öleceğini düşünmesem intihar edeceğim, sabrım bitti.”
Camide yanında namaz kılınmadı: “Aranmaz oldum. Benden kaçmaya başladılar. İmam camide mukabele okutmadı. Cemaat vebalı gibi yanımda namaz kılmadı. İftiraya maruz kaldım. Yani hayatım felç oldu.”
Alacağını vermeye bile korktular: “Çalıştığım dönemde borç para verdiğim iki arkadaşım ihraç olduktan sonra kendi paramı hesabıma yatırmaya korktular ve ihraç olma/açığa alınma korkusuyla yatıramadılar. Paramı 65 kilometre yol giderek elden almak zorunda bıraktılar.”
Mültecilikten intihara giden ince çizgi: “Yunanistan üzerinden Avrupa’ya giriş yaptım iki çocuğumla beraber. İnsanca muamele gördük Yunan polisinden. Nefes aldığımı hissediyordum. 4 gün çok zordu. Birçok insan tanıdık. Hepsinin hikâyesi ayrıydı. Hapis yatıp işkence ördükten sonra hastalanıp çıkan, eşini kaybeden ve daha niceleri. Hepsinde bir huzur var. Aynı şeyi söylüyorlar: Nefes alıyoruz. Sonra eşimin yanına geldik. Burada da çok iyi davrandılar, hep ‘merhaba’ diyorlar, gülümsüyorlar. Ama acı bitiyor mu, burada da yaralandım. Yüreğimin ta içinden intihar girişiminde bulundum ama olmadı. Ne yaşadığımı yazmak istemiyorum. Şimdi ülkeme üzülüyorum ağlıyorum.”
10 yıllık komşuluk bitti: “10 yıldır aynı apartmanda oturduğum ve beni çok iyi tanıdıkları halde komşularım mesafe koydu. Hastanede işini yaptıran birçok insan kafasını çevirdi, konuşmadı. Sadece son çalıştığım birimdeki arkadaşlar üzülüyorlar durumuma ama müdür yardımcısı ‘Aramayın sizin de başınız yanar’ dediği için aramıyorlar. Evim çok yakın, korkudan eve uğramıyorlar. Benim kendilerini ziyaret etmemi bekliyorlar.”
Kızım beni suçladı: “İki çocuklu dul bir kadınım. Çocuklarım sürekli beni suçladı. Özellikle kızımın güvenlik soruşturması da olumsuz gelince. 6 yıllık tıp eğitiminin sonucu bu olamazdı. İntiharı bile düşündü. Benimle bir süre hiç konuşmadı. Dünyaya küstü. Oğlum üniversiteyi kazandı, o da tıp okuyacaktı. Yurt çıkar mı korkusu yaşadı. Ekonomik zorluklarla okunur mu korkusu ile o da sürekli beni suçladı.”
KHK mağduriyeti, çocukların şantajına malzeme oldu: “Ailem her zaman yanımda oldu çünkü hiçbir suçum olmadığını biliyorlar. İşimi kaybetmekten çok eşimin tutuklanması beni çok sarstı. İş arkadaşlarımın büyük bir kısmı ne aradı ne de sordu. Herkes korkmuş ve sinmiş. Haklı olduğumu bilseler de arayıp sormadılar. Komşum zaten ihraç olmama neden olan iftirayı atan kişiydi. Diğer komşularım benimle ilişkilerini kesmedi. Ama ailemin yanına taşındığım için uzaklaştık.
Yerel gazete, ‘KHK ile üniversiteden ihraç olanlar’ diye tam sayfa fotoğraflarımızı gazeteye bastı. En çok o zaman dışarıda insanlar üzerime saldıracak gibi gelmişti. Kendimi çok korumasız ve yalnız hissettim. Çocuğuma en yakın arkadaşı durumu bildiği için birçok konuda şantaj yapmış ben sonradan öğrendim. 4. sınıf çocuğu, oğlum onun istediği şeyleri yapmazsa durumu herkese anlatacağını söyleyerek tehdit etmiş. Oğlum okulda evde kontrolden çıktı öfke nöbetleri geçirdi.”