Büyükşehir Belediyesi, ilçe belediyesi ve bakanlık eliyle son 10 yılda kentin imar planının binlerce kez delindiğini ortaya çıktı. Doç. Dr. Savaş Zafer Şahin, mahkeme kararlarına rağmen inşaatların nasıl devam ettiğini anlattı.
İmar değişiklikleri, emsal artışları, tamamlanmış ama davalık binaların durumu, Sinan Aygün’e ait Togo kuleleriyle ilgili tartışmalar…kentleşmenin yarattığı rant artışı ile ilgili yeni tartışmlara yol açtı.
Ankara Kent Konseyi Başkan Yardımcısı Atılım Üniversitesi Siyaset Bilimi ve Kamu Yönetimi Bölümü Öğretim Üyesi Yüksek Şehir Plancısı Doç. Dr. Savaş Zafer Şahin, şehirlerdeki “imar-emsal oyunlarıyla” ilgili açıklamalar yaptı.
Şahin’e göre yüksek yapılaşma ciddi rantlar doğuruyor, siyasiler de bu rantların dağıtımı konusunda çok “hassas”. Zira hem siyaset kurumu, hem belediyeler, hem de vatandaşlar bu rantlardan payını alıyor.
Şahin’e göre Togo kuleleri örneğinde olduğu gibi halihazırda inşaatı tamamlanmış binaların yıkımı “kamu yararı” nedeniyle mümkün olmayabilir.
Danıştay’ın bu yönde kararları olduğunu hatırlatan Doç. Dr. Savaş Zafer Şahin, çözüm için izlenecek yöntemleri de sıraladı.
Şahin’e göre nazım imar planında yapılan bu değişikliklerin her biri “planın delinmesi” anlamına geliyor. Büyükşehir Belediyesi’nin 2017 yılında “Ankara Çevre Düzeni Planı” yaptığını kaydeden Doç. Dr. Şahin, bu planın inşaat sektörünün “bitmeyeceği” öngörüsüyle yanlış yapıldığını söylüyor.
2038’e kadar Ankara’da 15-16 milyonluk bir nüfus öngörüldüğünü, imar planlarının da buna göre yapıldığını kaydeden Şahin, “Ancak bilimsel veriler Ankara nüfusunun belirtilen tarihlerde en az 10 milyon civarına çıkacağını gösteriyor. Milyonlarca olmayan insan için yeni imar planları yapılmış oldu” dedi.
Doç. Dr. Savaş Zafer Şahin’in Kronos’a özel açıklamalarından satır başları şöyle…
NE OLDUYSA 2010’DAN SONRA OLDU
“Ankara için imar planı değişiklikleri konusunda esas milat 2010’lu yıllardan sonra başladı. 2007 yılında bir üst ölçekli plan onaylanmış olmasına rağmen imar planı değişiklikleri yeni bir boyuta taşındı. Bu değişikliğin en temel sebeplerinden birisi kentsel dönüşüm ve gelişim proje alanlarıydı. Belediye Kanununda yapılan değişikliklerle birlikte daha önce imara açılması mümkün olmayan yapı yasaklı bölgeler ve imar planları mahkeme kararlarıyla iptal edilen yerler kentsel dönüşüm bölgesi ilan edilerek imar planları yapılmaya başlandı. Bunun dışında ayrıca şehrin gelişme alanı dışında özellikle ana ulaşım aksları üzerinde bugüne kadar görülmemiş inşaat emsali artışları getiren imar planı değişiklikleri yapılmaya başlandı. Bu değişikliklerin büyük bir kısmında karma işlevli ofis, konut, rezidans, avm gibi kullanımlar bir arada öngörülmekteydi.”
MAHKEME KARARLARINA RAĞMEN DURMAYAN İNŞAATLAR, DÖNEMİ…
“2010 yılı sonrası dönemde de geçen sürede yaklaşık 5000 imar planı değişikliği yapıldı. Bu planların önemli bir kısmı, ayrı sorunlu yer için tekrar tekrar yapılarak belediye meclisinde onaylanan planlardı. 2010’lu yıllardan sonra Ankara yeni bir olgu ile karşılaştı: Tüm mahkemelere ve iptal kararlarına rağmen durmayan inşaatlar ve hukuku bir şekilde dolanan imar planı değişiklikleri. Sonuçta 1980’lerden bu yana yapılan 13000 kadar imar planı değişikliği ile şehrin üst ölçek plana ve plan disiplinine dayalı gelişim çizgisi tarihe karıştı. Kentin geleceği ipotek altına alındı, aşırı maliyetli ve sorunlu bir kentleşme süreci ortaya çıktı, kentliler rant arayan bir topluluğa dönüştüler.”
“GİZLİ EMSAL”LE 4-5 KATINA ÇIKAN İNŞAATLAR
“Yapılan inşaat emsal artışları imar yönetmeliklerinde yapılan düzenlemelerle bina çıkmaları, çatı ve bodrumda yapılan inşaatların emsal dışı bırakılması ve binanın girişinin yüksek yoldan verilmesi gibi yaklaşımlarla getirilen ve ‘gizli emsal’ olarak anılan artışlarla neredeyse iki katına çıkarılmaktadır. Planlarla 3 emsal verilen bir bina gizli emsallerle 4 hatta 5 emsale kadar çıkabilmektedir.”
BELEDİYE MECLİSLERİ ‘HUKUKU ARKADAN DOLANIYOR’
“İnşaat emsali artışları kentin kamu yararını savunan meslek odaları ve kurumlar tarafından izlenmekte ve yargı yoluna gidilmektedir. Geçmişte bu amaçla açılan davalarda ise yargı kararlarını dolanmak ve inşaatı sürdürmek için hukuk dışı yollar bulunmuştur. İmar planı değişikliği ilk defa ilgili belediye meclisinden geçtikten sonra hızla ruhsat verilmekte, mahkeme süreci devam ederken binanın kaba inşaatı ilerlemektedir. Mahkemeden bir yürütmeyi durdurma kararının çıkması durumunda ise aynı planda küçük değişiklik yapılarak plan yeniden meclisten geçirilmekte ve bu süreç inşaat tamamlanana kadar devam etmektedir. Bunun sonucunda nihai olarak planları iptal edilen ve neredeyse içinde oturulmaya başlanmış binlerce bina Ankara’yı kaplamıştır. Tüm bu değişiklikler sonrasında bir şekilde imar planları yasallaşarak meşru hale gelen aşırı inşaat emsali kullanmış yapılar ise hukukta ‘kazanılmış hak’ olarak değerlendirilebilmekte, yakın çevredeki mülklerin benzer taleplerine konu olabilmektedir.”
SİYASETİ KENTSEL RANT FİNANS EDİYOR…
“İmar planı değişiklikleri yoluyla zenginleşme ve sermaye birikimi siyasi ve bürokratik yapıda bozulmaya sebep olmuştur. Siyasetin finansmanının kentsel rant üzerinden sağlanması siyaset ve bürokraside değer yozlaşmasına ve kentte yaşayanların katılım ve denetiminden uzak siyasi süreçlerin ve planlama yaklaşımlarının oluşmasına sebep olmuştur. Özellikle karma kullanım olarak yapılan emsal artışlarıyla kentte ihtiyaç fazlası ofis, avm, lüks konut ve işyeri stoku oluştu. Başkent Ankara’da özel sektör gelişim hızıyla doldurulması neredeyse imkansız olan bu ofis ve işyeri stokunun nasıl eritileceği sadece mülk sahiplerinin değil, tüm kentin sorunu haline geldi.”
Şehir Plancısı Doç. Dr. Savaş Zafer Şahin’e göre emsal oyunlarının yarattığı tahribat tamamen olmasa bile ileri düzeyde düzeltilebilir. Bu konuda hem Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’na, hem de belediyelere büyük sorumluluklar düştüğünü kaydeden Şahin, çözüm önerileri şöyle sıralıyor:
– Ankara’nın kentsel gelişim sürecini gerçekçi ve sürdürülebilir bir şekilde yönlendirecek bir üst ölçekli plana ihtiyacı vardır. Mevcut üst ölçekli planlar ihtiyacın 3 katı alanı imara açmayı öngörmektedir. henüz yapılaşamamış aşırı emsalli parsellerin durumunu düzeltmek için gerekirse uluslararası bir yarışma ile Ankara’ya yeni bir üst ölçekli plan yapılmalıdır.
– Yapılan bu planda, kentte hukuki olarak kazanılmış hak olarak değerlendirilen emsal artışları ele alınmalı, biriken bu kentsel rantın kentin farklı bölgelerine imar hakları transferi ya da imar sertifikaları yoluyla aktarılması sağlanmalıdır.
– Kente karşı suç niteliği çok yüksek örneklerde binaların bir kısmının yıkılması ya da tıraşlanmasından kaçınılmamalıdır.
– Aşırı emsal artışı yapılmış ve yapılaşması tamamlanmış alanlarda elde edilen kentsel rantın kamuya geri dönmesi için hükümet tarafından yasal düzenleme yapılmalıdır.
– Ayrıca, yaklaşık 35 yıllık imar kanunundaki en temel sorun olan, ‘emsal üzerindeki parsele aittir’ yaklaşımı değiştirilmeli, planlanan bölgedeki yapılaşma hakkının hakça paylaşımı için üçüncü boyutta paylaşım ilkesine geçilmelidir.
– Kentin sadece imar artışları ile ekonomik canlılık kazanması önyargısının değişmesi için sanayi ve üretime yönelik sektörlere teşvik edici önlemlerin alınması, gerekirse inşaat sektöründen diğer sektörlere geçen yatırımcılara destek verilmesi önemlidir.