Katliamın arkasından ABD’nin çıkmasını uygun gören AKP’ye bir güzellik yaptık…
Yılbaşı gecesi IŞİD tarafından kana bulanan ve 39 kişinin hayatını kaybettiği saldırının ardından 5 gün geçti. Saldırıda ihmal ve güvenlik açığını konu edenleri hain ilan ederek üstünü kapatmaya çalışan AKP, saldırıyı ve arkasındaki failleri bir türlü aydınlatamadı.
DEVLET VATANDAŞLA DALGA GEÇİYOR!
Aydınlatmayı bırakın, güvenlik kameralarında açıkça görünen saldırganı bile daha yakalayamadı!
Reina’da 39 kişiyi öldürdükten sonra elini kolunu sallaya sallaya mekândan çıkan ve bir taksiye binip kayıplara karışan IŞİD’çiye dair bir iz yok. O hala aramızda.
En son vatandaşlar saldırgana benzeyen bir şahsın Yalova vapurundan yaya indikten sonra otostopla Bursa istikametine giden bir otomobile bindiğini ihbar etti… Ne o araç bulunabildi, ne de bu ihbarla ilgili kamuoyuna bilgilendirme yapıldı.
Dahası, henüz saldırganın ismi ve uyruğu bile tespit edilemedi!
Dalga geçer gibi her yapılan yeni açıklama kafaları daha da karıştırdı.
Önce saldırganın Kırgızsitanlı Lake Maşrapov olduğunu duyurdu devlet kanalı TRT.
Kırgızistan’da ortaya çıkan Maşrapov, kendisinin saldırı günü Türkiye’de olmadığını pasaportunu göstererek ispat etti. Apar topar haber kaldırıldı.
TRAJİKOMİK BİR AKP FİLMİ
Bu arada Erdoğan rejiminin yönlendirmesiyle polisliğe soyunan vatandaşlar yolda yakaladıkları bir Türkmen’i Reina katili diye döverek hastanelik etti. Olaya el koyan devlet, Türkmen’i sınır dışı etme kararı aldı. Erdoğan rejiminin bulamadığı bir IŞİD’çi yüzünden dayak yiyen Türkmen, üstüne bir de Türkiye’den kovuldu.
Metindeki uçuk öğelere bakarak fantastik bir hikâye okuyormuş zannına kapılanlar kendilerini çimdiklemeli. Çünkü anlatılan tüm bu olaylar daha önce de benzerleri yaşanmış gerçek hayattan alınmış trajikomik bir AKP filmidir.
UYGUR MU, ÖZBEK Mİ?
Tüm bunlar yaşanırken memlekette “Reina saldırısı faili işi vardı, ne yaptınız onu?” diye sorabilecek kimse kalmadığı için rahat rahat, gevşek gevşek açıklamalar yapan AKP hükümeti, “Failin uyruğunu belirledik” dedi. Başbakan Yardımcısı Veysi Kaynak bu açıklamayı yaptıktan sonra da ekledi: Muhtemelen saldırgan bir Uygur.
Kesinlik ifade eden cümlenin ardından kullanılan “Muhtemelen” ifadesi, bir devletin tüm kurumlarıyla çöküşünün, AKP’nin acziyetinin ve ne kadar zavallı bir durumda olduğunun özeti aslında.
Konumuza dönersek, “Saldırgan muhtemelen Uygur” açıklamasından sonra devreye Dünya Uygur Kongresi Genel Başkan Yardımcısı ve Doğu Türkistanlılar Derneği Genel Başkanı Seyit Tümtürk girdi ve Veysi Kaynak’a yol gösterdi. “Bu katil ve teröristin Uygur Türkü olduğuna dair bir tek belge ve bulgu yoktur. Ama bize ulaşan bilgilere ve devlete göre bu terörist, çok iyi Rusça ve Özbekçe konuşmaktadır. O nedenle teröristin Özbek olma ihtimali daha yüksektir.”
Böylece kamuoyu katilin iyi Özbekçe konuştuğu “bilgisini” de bir Uygur’dan öğrenmiş oldu. İstihbaratın çöktüğü yerde her türlü bilgi kırıntısı önem taşır, bu yüzden bunu da bir kenara not etmekte fayda var.
YANDAŞLAR AMERİKA ÇIKSIN İSTİYOR
AKP komedisi devam ederken aynı gün aynı manşeti atmakla nam salan havuz gazeteleri, bu kez Doğu Perinçek’in Aydınlık’ını da kadrolarına dâhil ederek Reina saldırısının arkasında ABD olduğunu yazdı. “İspanyolcada Rei=Kral, Reina=Kraliçe demek. Saldırıda hedef Kraliçe Elizabeth” diyen Takvim Yayın Yönetmenini saymazsak bütük AKP yandaşları koro halinde saldırıdan Amerika’yı sorumlu tutmaya başladılar.
Ve günler sonra müthiş bir icatla saldırıda yaralananlar arasında bir Amerikalı buldular. MİT’in yapamadığını yaparak bu Amerikalının Türkiye’den ayrılırken havalimanında çekilen görüntülerini incelemeye başladılar. O da ne! Bu Amerikalı çok rahat hareketleriyle dikkat çekiyordu! Bunu MİT nasıl görememişti!
“Reina Saldırısında Yaralanan ABD’li ile İlgili Derin Şüphe” başlığıyla havuzda kendisine geniş yer buldu bu rahatlık! İktidar saldırganın Amerika çıkmasını istiyor, havuz da “ekmek parasını” çıkarmak için görevini hakkıyla yerine getirmeye çalışıyordu.
Ve şu müthiş bilgiye ulaştılar: Reina saldırısında yaralandıktan hemen sonra ülkesine dönen ABD’li Jacob Raak’ın olayın ardından ambulanstaki rahat tavırları ile yüzünde acı ifadesinin olmaması şüphe uyandırdı.
Soruşturmayı derinleştiren havuz, dedektifleri hayran bırakacak sorularıyla olayın üstüne gitmeyi sürdürdü:
Kalçasından vurulduğunu söyleyen Raak’ın kalçasının üzerinde rahatça oturabilmesi de dikkatlerden kaçmadı. Herkesin aklına ise aynı soru geldi: Kalçasından vurulan biri böyle oturabilir mi?
AMERİKA YAPTI, ŞAPKAYA YAZDI!
Gitgide zihinler daha da açıldı: “Diğer taraftan Raak’ın şapkasında “quiet storm” yazdığına dikkat çeken bir sözlük yazarı bunun Amerikan Kara Kuvvetlerine istihbarat üreten bir şirketin programı olduğunu iddia etti.”
Sözlük yazarının iddiasını “haber” yapan havuz, özetle “Saldırıyı Amerikan istihbaratı yaptı, iş bitince de şapka üzerinden reklamını yapmayı ihmal etmedi” diyerek araştırmacı gazetecilikte yeni bir çığır açtı.
Bu bilgileri halkımıza sunduktan sonra, yani iş tamamen çözüldükten, Reina saldırısının arkasında Amerika’nın olduğu kesinleştikten sonra diğer “bulguları” ortaya çıkarmak çocuk oyuncağı oldu:
– Raak deniz piyadesi.
-Raak Pensilvanya’da silah satıcısı.
Görünüşe göre devletin yayınladığı fotoya göre saldırganın çekik gözlerini bugünlük unuttu havuz medyası. Ama olsun, bunu yarınki gazetelerde telafi edebilirler, vaktimiz müsait.
Ama saldırganın Amerika ile ilişkilendirilmesi isteniyorsa, çekik gözlüyle sakallı Raak arasında bir bağlantı bulunmalı. O da şu olabilir:
Raak Amerikan kapitalizminin ve emperyalizminin bir temsilcisidir. Reina’ya eğlenmek için gelmiştir. O sırada dedelerini öldüren Amerika’ya hınç duyan ve anne tarafından çekik gözlü bir Kızılderili, Raak’ı takip etmeye başlar… Olaylar böylece gelişir.
Nasıl size uyar mı?