Aktifhaber
  • GÜNDEM
  • ANALİZ
  • SİYASET
  • EKONOMİ
  • DÜNYA
  • ÖZEL HABER
  • 15 TEMMUZ
  • SPOR
  • İŞKENCE
  • MEDYA
  • MAGAZİN
  • DİĞER
    • EĞİTİM
    • KÜLTÜR & SANAT
    • SAĞLIK
    • TEKNOLOJİ
    • YAŞAM
No Result
View All Result
  • GÜNDEM
  • ANALİZ
  • SİYASET
  • EKONOMİ
  • DÜNYA
  • ÖZEL HABER
  • 15 TEMMUZ
  • SPOR
  • İŞKENCE
  • MEDYA
  • MAGAZİN
  • DİĞER
    • EĞİTİM
    • KÜLTÜR & SANAT
    • SAĞLIK
    • TEKNOLOJİ
    • YAŞAM
No Result
View All Result
Aktifhaber
No Result
View All Result

Erdoğan giderse Türkiye normalleşir mi?

by aktifhabercom
August 30, 2019
Erdoğan giderse Türkiye normalleşir mi?
5k
VIEWS
Share on FacebookShare on Twitter

“Bugün düğmeye basılsa dahi normalleşme on yıl kadar sürer.”

Tr724 Yazarı Prof. Dr. Mehmet Efe Çaman’ın analizi şöyle; 

Türkiye rejiminin ne olduğunu açıklamaya çalışan birçok yazı okuyorum. Demokrasinin tehlikede olduğu türü bazı şaşkın veya manipülatif yorumları bir kenara bırakacak olursak, analizlerde demokrasinin ve anayasal düzenin rafa kalkmış olduğu konusunda yaygın bir hemfikirlik söz konusu. Yani olan durumun tespiti ve büyük oranda analizi konularında tartışma yok. Asıl tartışılan, bu rejimin ne kadar süreceği, değişip değişmediği, sonunu neyin hazırlayacağı, seçimlerin hala bir işlevi olup olmadığı, mağdurların durumunun yakın-orta ve uzak vadede ne olacağı türü konular. Yani rejimin geleceği meselesi!


Kısa süre önce çok değerli bir akademisyen dostumla sohbet ederken, onun mevcut rejimin kaderini Erdoğan’ın siyasi ömrüyle bağlantılı bir şekilde yorumladığını fark ettim. Lafı uzatmayı sevmem. Hemen sordum: “Yani yarın Erdoğan’ın ‘riyaset’ konumu sona erse, her şey normale mi döner”? Arkadaşım sistemi ayakta tutanın Erdoğan olduğunu, her şeyin onun sayesinde ayakta kaldığını, Erdoğan olmaksızın bu rejimin devam edemeyeceğini söyledi. Acaba haklı mıydı?

Bu Haberlerdeİlginizi Çekebilir

Zaafların insanı esir alma yolları

Zaafların insanı esir alma yolları

December 15, 2025
5k
Siyasi hesaplarla vicdanlar susturuluyor

Siyasi hesaplarla vicdanlar susturuluyor

December 8, 2025
5.1k

Türkiye’nin bir hibrit rejim olduğu konusunda siyaset bilimciler arası geniş bir mutabakat var. Semi demokratik ve semi otoriter olarak da nitelendirilen bu tür rejimlerde toptan bir otoriter ya da toptan bir demokratik sisteme geçmek olmazsa olmaz bir durum değil. Bilakis hibrit rejimler gayet uzun süre varlıklarını koruyabiliyor. Dahası bu tür rejimler diktatörlüklerin aksine daha efektif bir devir-teslim imkanına sahipler. Açacak olursam, diktatörlükler genellikle liderin gücüyle rejimin ömrü arasında korelasyon ilişkisine sahipken, hibrit rejimler daha kurumsal biçimde gelişiyor ve konsolide oluyor. Kısacası, diktatörlükler sert ve kırılgan, hibrit rejimler yumuşak ve esnek olmaları bakımından farklılık arz ediyor. Burada bahsettiğim sertlik ve yumuşaklık rejimin despotik uygulamaları veya metotlarıyla alakalı değil elbette. Otoriter rejimler de hibrit rejimler de insan hak ve özgürlüklerini sistematik olarak ihlal eden rejimler. Ancak otoriter rejimlerin başında olan diktatörler iktidarı kaybettiğinde demokratikleşmeye geçiş daha hızlı olabiliyor. Oysa hibrit rejimlerde eski liderin yerine geçen lider de yüzeysel birkaç iyileştirme makyajıyla eski sistemi aynen devam ettirebiliyor. Dolayısıyla hibrit rejimler total otoriter rejimlere oranla daha uzun ömürlü oluyor. Türkiye hibrit bir rejim olması nedeniyle siyasi sistemi Erdoğan sonrasında da devam edebilecek bir nitelik gösteriyor kanısındayım. Özellikle muhalefetin rejim diskurunu kabulleniyor olması, bu ihtimali oldukça güçlendiriyor kanımca. Diğer bir ifadeyle, bugün itibarıyla Erdoğan’ın yerine kim gelirse gelsin, politik nizam üç aşağı beş yukarı aynı olacaktır. Elbette yeni liderlik sistemi demokratikleştirmek isteyebilir. Ancak 1980 askeri darbesinden sonra normalleşme 1982 anayasasıyla başlamış dahi olsa, 1990’ların ortasına kadar sistemin demokratikleşme konusunda sancı çektiğini hatırlamak gerekir. Yani bugün düğmeye basılsa dahi normalleşme on yıl kadar sürer. Bu normalleşmeden kastım rejimin ötekileştirdiği ve zulme uğrattığı kurbanların ve mağdurların hak ve hukukunun sağlanmasıdır. Bence bu gerçekleşmeden, kağıt üzerinden iyileştirmeler ve reformlar hiçbir anlam ifade etmez. Yani demek istediğim, niyet deklarasyonlarının değil, fiili politika değişikliklerinin gerçekleşmesidir normalleşme. Bu minvalde, zannediyorum demokratik anayasal bir rejimin işlerlik kazanması çok uzunca bir süre alacak.

DİĞER ARGÜMAN DEMOKRASİ

Yine tartışılan diğer bir konu, Türkiye rejiminin ekonomik gerekçelerle düzelmek zorunda kalacak olması argümanı. Yukarıda bahsettiğim diyalog çerçevesinde, akademisyen dostumun söylediği, Türkiye’nin ekonomik-finansal nedenlerden ötürü “normalleşmek zorunda” kalacak olmasıydı. Bu sava göre, Türkiye bu rejimi ekonomik gerekçelerden ötürü devam ettirme lüksüne sahip olamaz. Piyasalar Türkiye’de önemli bir iç baskı aracıdır. İş dünyası Türkiye’nin serseri mayın gibi oradan oraya savrulmasını daha fazla absorbe edemez. Halkın gelir düzeyi ve yaşam standartları düştüğünde değişim kaçınılmaz olur. Bu hipotez üzerinde düşünmek lazım. Kanımca ampirik göstergeler bu tezi doğrulamıyor. Hibrit rejimler fakirleştirir, demokrasiye geçiş zenginleştirir türü determinist ilişkilere sağlıklı bir şüpheyle ve ampirik kanıtlarla yaklaştığımızda ortaya çıkan tablo Türkiye’de rejimin ekonomik sebeplerle değişeceği türü bir savı desteklemiyor. Hibrit rejimlere sahip fakir ve orta gelir seviyesinde olan iki grup kuracak olursak, örneğin Bangladeş, Mozambik, Nepal veya Tanzanya fakir ülkeler grubunda yer alırken, Nikaragua, Honduras ve Türkiye gibi hibrit rejimler orta gelir grubunda yer alıyor. Türkiye’nin demokrasiden uzaklaştığı için değil, AB perspektifinin ortadan kalktığı için daha az yatırımcı çektiği gerçeğini teslim etmeliyiz. Elbette AB ve demokratikleşme arasında motivasyon bakımından önemli bir ilişki vardı. Türk siyasi karar alıcıları AB havucu uğruna demokratikleşme hedefi güttüler. Bir diğer hedef de mevcut Kemalist derin devletin zayıflatılmasında AB üyeliği hedefinin sağladığı meşruiyetti. Derin devlet “muasır medeniyet” hedefinde AB üyeliğini elzem gördü. En azından Kemalist devletluların bir bölümü buna inandı. Bir bölümü ise tam tersine AB sürecini olumsuz algıladı. Bu durum ekonominin değil, AB sürecinin önemli olduğunu gösteriyor. Daha başka bir ifadeyle, AB perspektifi beraberinde zenginleşmeyi (sermaye girişini) ve demokratikleşmeyi getirdi. Demokratikleşme, sermaye girişinin ana nedeni değildi.

Bu durumda, şu gerçekle yüzleşmek gerekir. O da, halkın gelir ve yaşam seviyesindeki düşüşün doğrudan demokrasiye açılan kapıya yönlendirmediği gerçeğidir. Türkiye orta gelir grubundaki bir hibrit rejimken, şimdi hızla alt gelir grubundaki bir hibrit rejime dönüşüyor. Bu arada, gayrı safi milli hasılada ekonomikman güçlü kesimler konumlarını koruyor. Yani orta sınıflar erirken ve fakirleşirken, fakirlerin sayısı artmakta; ancak varlıklı sınıflar konumlarını bu rejimde de koruyor. TÜSİAD ve diğer işveren kuruluşlarının temsil ettiği sermaye sınıfı bu nedenle bu rejime gayet güzel intibak etti. Yani ekonomik motifler siyasi değişimi doğrudan beraberinde getirmiyor. Bu nedenle, Erdoğan Türkiye’yi fakirleştiriyor, dolayısıyla da demokratikleşme ve normalleşme kapıda beklentisi gerçekleri yansıtmıyor.

Yeniden demokratikleşme ve normalleşme (anayasal rejime dönüş) konuları görüldüğü üzere karmaşık örüntüler, hatta düzensizlikler içeriyor. Korelasyonlarla nedensellikleri birbirine karıştırmamak gerekiyor. Her korelasyon (ilinti) bir nedensellik (determinist ilişki) anlamına gelmiyor. Yani bir şeyin gerçekleşmesinde tek bir neden söz konusu değil. Birçok faktör Türkiye’nin demokrasiden uzaklaşmasına neden oldu. Birçok faktör Türkiye’nin hibrit rejim haline gelmesine yol açtı. Birçok diğer neden, bu hibrit rejimi konsolide etti. Hukuka ve anayasal rejime geri dönülmesi için de bir kompleks faktörler kombinasyonunun tezahür etmesi gerek.

Siyaset ve iktisat, ana öznesi insan olan toplumsal konulardır. Türkiye’deki sistemsel dönüşüm ve sonuçları, ancak sosyolojik temellere inildiğinde tam olarak anlaşılabilir. Hak ve hukuk talep eden insanların bulunması, her ülkenin aynı demokratik standartlara sahip olması sonucunu doğurmaz. Önemli olan, hak ve hukuk talep edenlerin toplumdaki oranıdır. Türkiye toplumunda hak ve hukuk talep edenler – herkese ama; sadece kendi mahallesine değil! – sizce yüzde kaça tekabül etmekte? Bu soru rahatsız edicidir. Ama sormadan geçmek, başımızı kuma gömmekle aynı şey! Bugünkü rejim, halkın beklentileriyle doğru orantılı olduğu sürece varlığını sürdürecek. Bu rejimin anlattığı hikayeye halk inandığı sürece, sistem meşruiyetini korur. Meşruiyet var olduğu sürece, hiçbir siyasetçi risk alıp rejimin hikayesini sorgulamaya kalkmaz. Bu bir hayatta kalma güdüsüdür. Herkes sistemin ana hikayesine inanmayan ve diskurun dışına çıkan muhaliflerin başına gelenleri görüyor. Bu rejim bahsettiğim konuda Kürt siyasetini bile sisteme adapte etmeyi başardı! Neredeyse PKK bile “FETÖ” söylemini kullanacak ve kendisine buradan meşruiyet devşirecek! Yani hibrit rejim, yeni bir kimlik kurarken, bu kimliğin ötekisini “FETÖ” olarak belirledi. Ve bu tuttu! Bunun doğru-yanlış olması değil mesele! Önemli olan algıdır. Gerçekler, algı denen filtreden geçiyor. Bugünkü mevcut algı, rejimin empoze ettiği n ve onun üzerine kurulu olan kimliğin benimsenmesini sağlamış durumda.

Öyleyse ne olacak? 

Bu rejim bir hibrit rejimdir. Bu rejimin konsolide olmasında Erdoğan ve adamları önemli rol oynamış olsa da, sistem Erdoğan’dan daha kapsamlıdır. Erdoğan’ın (siyasi) ömründen bağımsız olan bir hibrit rejimle karşı karşıyayız. Erdoğan’ı eleştirirken bile Erdoğan rejiminin dilini kullanıyor insanlar. Bu, önemli bir algı çalışması başarısıdır. Bu rejim kendi doğrularını ve yanlışlarını halka kabul ettirdi. Bunun küçük istisnaları bizi yanılgıya düşürmemeli! Türkiye’de CHP’den HDP’ye, Saadet’ten İYİ Parti’ye, sekülerinden İslamcısına, Sünni’sinden Alevi’sine, köylüsünden kentlisine, eğitimlisinden cahiline halkın çok, ama çok büyük bir bölümü – kahir ekseriyet diyelim! – bu rejimin anlattığı öykü ve onun inşa ettiği yeni kimliği beğendi ve satın aldı! Yeni bir devlet paradigması kuruldu. Nasıl ki Kurtuluş Savaşı kuruluş mitosunu beraberinde getirdi ve kendi kültlerini, tabularını, kaidelerini, “homo respublikus”unu (cumhuriyetin ideal vatandaşını) yarattı, bu hibrit rejim de kendi tarih yazımını, kimliğini ve ötekisini oluşturdu. Erdoğan gider, yerine seküler bir başka otoriter figür gelir. Normale dönüş, doğrudan Erdoğan’ın gitmesine bağlı değil. Tek başına Erdoğan’ın iradesi veya varlığı, rejimin ömrüyle nedensellik bağı kurulmasını haklı çıkartmaz. Bu beklentiye girmek, yani Erdoğan gitti gidecek, sabredelim türü bir beklenti, fazla iyi niyetlidir. Bu olmaz demiyorum. Olabilir. Ama Erdoğan sonrasında gelen yeni liderlik normalleşme düğmesine bassa bile, normalleşme bir on yıl kadar sürecek. Kaldı ki neden demokratikleşme düğmesine bassın? Bunun bir toplumsal karşılığı mı var?

Kaynak: Tr724

ShareTweet
Previous Post

Milletvekilleri Ocak’tan itibaren 24 bin 471 lira maaş alacak

Next Post

Cumhurbaşkanı ‘idam cezasını’ ısıttı: AKP grubu değişiklik için harekete geçmedi

İLGİLİHABERLER

Zaafların insanı esir alma yolları
ANALİZ

Zaafların insanı esir alma yolları

December 15, 2025
5k
Siyasi hesaplarla vicdanlar susturuluyor
ANALİZ

Siyasi hesaplarla vicdanlar susturuluyor

December 8, 2025
5.1k
Tarihselciliğe eleştirel bir bakış: “Dostun yüz karası düşmanın da maskarası olmamak” adına
ANALİZ

Tarihselciliğe eleştirel bir bakış: “Dostun yüz karası düşmanın da maskarası olmamak” adına

December 4, 2025
5k
Zaaflarının esiri olmuş dindar yöneticilerin çürüttüğü bir toplum
ANALİZ

Zaaflarının esiri olmuş dindar yöneticilerin çürüttüğü bir toplum

December 1, 2025
5k
Ülkenin tapusunu bir şebekeye teslim ettiler
ANALİZ

Ülkenin tapusunu bir şebekeye teslim ettiler

November 24, 2025
5k
Tebliğ açısından yaygın diyalog ve bağlamsal arkadaşlığın önemi
ANALİZ

Tebliğ açısından yaygın diyalog ve bağlamsal arkadaşlığın önemi

November 17, 2025
5k
Daha Fazla Haber
6 Şubat’ta 51 kişinin hayatını kaybettiği Furkan Apartmanı davasında firari sanıklar hakkındaki yakalama kararı kaldırıldı

6 Şubat’ta 51 kişinin hayatını kaybettiği Furkan Apartmanı davasında firari sanıklar hakkındaki yakalama kararı kaldırıldı

December 17, 2025
5k
Kardeşlerinden, Güllü’nün çocuklarına ve eski eşine suç duyurusu: Ölümünden 4 gün sonra parası çekilmiş

Kardeşlerinden, Güllü’nün çocuklarına ve eski eşine suç duyurusu: Ölümünden 4 gün sonra parası çekilmiş

December 17, 2025
5k
Dijital platformların puan dayatması, müşterilerin ‘hız’ talebi: Son 4 yılda 224 motokurye trafik kazalarında hayatını kaybetti

Dijital platformların puan dayatması, müşterilerin ‘hız’ talebi: Son 4 yılda 224 motokurye trafik kazalarında hayatını kaybetti

December 17, 2025
5k
Meltem Miraloğlu hakkında yeni iddia: Rahiple evlenip din değiştirdi

Meltem Miraloğlu hakkında yeni iddia: Rahiple evlenip din değiştirdi

December 17, 2025
5k
Elektrik şirketlerine 11 ayda bütçeden 22,6 milyar TL aktarıldı

Elektrik şirketlerine 11 ayda bütçeden 22,6 milyar TL aktarıldı

December 17, 2025
5k
16 yaşındaki çocuk evinde vurulmuş halde ölü bulundu: Soruşturma başlatıldı

16 yaşındaki çocuk evinde vurulmuş halde ölü bulundu: Soruşturma başlatıldı

December 17, 2025
5k
ABD yönetimi, seyahat yasağı bulunan ülkeler arasına Suriye ile Filistin’i de ekledi

ABD yönetimi, seyahat yasağı bulunan ülkeler arasına Suriye ile Filistin’i de ekledi

December 17, 2025
5k
Ergin Ataman: 10 bin eğitimsiz Fenerbahçe taraftarı anneme 87 yaşındaki anneme küfretti

Ergin Ataman: 10 bin eğitimsiz Fenerbahçe taraftarı anneme 87 yaşındaki anneme küfretti

December 17, 2025
5k
Güllü’nün oğlu Tuğberk Gülter, şikâyetçi oldu: Ablam Kervan için annemi öldürebilir, “Atacağım camdan” cümlesini Tuğyan söylüyor

Güllü’nün oğlu Tuğberk Gülter, şikâyetçi oldu: Ablam Kervan için annemi öldürebilir, “Atacağım camdan” cümlesini Tuğyan söylüyor

December 17, 2025
5k
Almanya’da yüzbinler yılbaşında havai fişek yasağı istiyor

Almanya’da yüzbinler yılbaşında havai fişek yasağı istiyor

December 16, 2025
5k
Şarkıcı Güllü’nün oğlu müşteki olarak savcılıkta ifade verdi

Şarkıcı Güllü’nün oğlu müşteki olarak savcılıkta ifade verdi

December 16, 2025
5k
Guardian ‘dünyanın en iyi 100 futbolcusu’nu sıralıyor

Guardian ‘dünyanın en iyi 100 futbolcusu’nu sıralıyor

December 16, 2025
5k
“Uyuşturucu soruşturması”nda tutuklanan Ersoy’u, Polat çiftinin eski avukatı savunacak

“Uyuşturucu soruşturması”nda tutuklanan Ersoy’u, Polat çiftinin eski avukatı savunacak

December 16, 2025
5k
Şarkıcı Güllü’nün ölümünde ‘hayat sigortası’ iddiası

Şarkıcı Güllü’nün ölümünde ‘hayat sigortası’ iddiası

December 16, 2025
5k
Mbappe, PSG’den 60 milyon avro tazminat kazandı

Mbappe, PSG’den 60 milyon avro tazminat kazandı

December 16, 2025
5k
Aktifhaber

© 2022 - - Sitemizde yayınlanan haberlerin telif hakları haber kaynaklarına aittir. İzin alınmadan kopyalanamaz.J.

MENU

  • GÜNDEM
  • ANALİZ
  • SİYASET
  • EKONOMİ
  • DÜNYA
  • ÖZEL HABER
  • 15 TEMMUZ
  • SPOR
  • İŞKENCE
  • MEDYA
  • MAGAZİN
  • DİĞER

BİZİ TAKİP EDİN

No Result
View All Result
  • GÜNDEM
  • ANALİZ
  • SİYASET
  • EKONOMİ
  • DÜNYA
  • ÖZEL HABER
  • 15 TEMMUZ
  • SPOR
  • İŞKENCE
  • MEDYA
  • MAGAZİN
  • DİĞER
    • EĞİTİM
    • KÜLTÜR & SANAT
    • SAĞLIK
    • TEKNOLOJİ
    • YAŞAM

© 2022 - - Sitemizde yayınlanan haberlerin telif hakları haber kaynaklarına aittir. İzin alınmadan kopyalanamaz.J.