1985 yılında 50,6 milyon olan Türkiye nüfusu 2017 yılında 80,8 milyona yükseldi. Ama 1985 yılında nüfusumuzun yüzde 37,5’i 0-14 yaş grubundaydı.
Bugün 0-14 yaş grubundaki nüfus oranımız yüzde 23,6’ya düşmüş durumda. 2015-2017 arasında bile 0-14 yaş grubu nüfusun oranı yüzde 24,0’den yüzde 23,6’ya düştü.
Bu gösterge, geriden çalışacak bir genç nüfus gelmediğini ortaya koyuyor. Bugün (2017) orta yaş nüfus (15-64) oranı yüzde 67,9 düzeyinde. Bu oran 2016 yılında yüzde 68,0 ile rekor kırmıştı. Orada da geriye dönüş başladı. Ülkenin çalışma çağındaki nüfus oranı zirveden dönüyor.
Euronews Türkçe’nin derlemesine göre mevcut gidişatta Türkiye 22 yıl sonra ‘çok yaşlı nüfusa sahip ülkeler’ sınıfına girecek.
Türkiye’nin doğusu ile batısı arasında doğurganlıkta ciddi farklar bulunuyor ancak genel olarak tüm bölgelerde doğurganlık azalıyor, buna karşın 65 yaş üstü olarak kabul edilen yaşlı nüfusu hızla artıyor.
Doğurganlığı artırmak için ‘en az üç çocuk’ gibi söylemlerin de rakamlara yansımadığı dikkat çekiyor. Aynı şekilde yaşlanan Türkiye’nin ‘çalışabilir’ nüfus oranı da azalıyor. 2018 itibariyle yüzde 67 olan çalışabilir nüfusu (15-64) ülkenin ekonomik büyümesi için hala ciddi bir avantaj sayılabilir. Ancak doğurganlığın azalması, çalışabilir nüfusun da zamanla küçüleceğini gösteriyor.
2017 yılında Türkiye’de bin kişi başına 16,1 doğum düştü. Gelişmiş Avrupa ülkeleri ile kıyaslandığında Türkiye’de yaşlanma hızının daha fazla olduğuna dikkat çeken kimi uzmanlar, bu durumun sosyal hizmetlere hazırlıksız yakalanma gibi önemli etkileri olacağı uyarısında bulunuyor.
Türkiye’de yaşlanma gerçeğiyle yüzleşme korkusu yaşandığına dikkat çeken Sosyolog Özgür Arun, asıl korkulması gereken durumun toplumun yaşlanması değil, ekonomik olarak aktif nüfusun üretime dahil edilememesi, dolayısıyla toplumun zenginleşemeden yaşlanması olduğuna dikkat çekiyor.
Sadece Türkiye’nin değil tüm dünyanın yaşlandığını belirten Sosyolog Arun, “Türkiye tek başına yaşlanan bir ülke değil. Elbette demografik dönüşüm sürecini daha farklı yaşamış ve safhalarını tamamlamış ülkeler var, biz ise daha gerilerden geliyoruz. Özellikle gelişmekte olan ülkeler benzer bir süreç yaşıyor. Süreç şu; Türkiye dünyanın en hızlı yaşlanan ülkelerinden biri” diyor.
Arun’a göre Türkiye yaşlanma sürecini 15 yıl içinde tamamlayacak. Fransa bu süreyi 115 yılda, İsveç 85 yılda tamamlamış. Arun “Bizim için bu bir risk. Biz bu süreci çok hızlı tamamlıyoruz” ifadesini kullanıyor.
Eriyen ülke nüfusunu canlandırmak için birçok ülke çocuk yardımını bir devlet politikası haline getirdi. Türkiye’nin yanı sıra kimi hükümetler ‘en az 3 çocuk’ ‘5 çocuk’ söylemleriyle çocuk yapmayı teşvik ediyor.
Demografik dönüşüm üzerine yapılan politikaların işe yaramayabileceğini söyleyen Arun, örnek olarak Fransa’yı gösterdi:
“Fransa çocuk sayısı ile çok uğraşıyor ve ciddi paralar da harcıyor ama on binde bir artış oluyor ya da olmuyor. Çocuk sasıyı artınca da yaşlı nüfusun sayısı azalmıyor. Çocuk sayısını artırmak ekonomik dengeleri yeniden kurmak anlamına gelmiyor. Türkiye bilimsel açıdan yaşlı ülke sınıfında yer alıyor” diyen Sosyolog Arun, “Ama 2023 yılından sonra biz çok yaşlı sınıfına gireceğiz. Demografik fırsat penceresi dediğim bir mesele var.”
https://www.patreon.com/aktifhaber