Avrupa’daki kamu kurumları ve şirketlerdeki bilgisayarların neredeyse tamamı Microsoft programları ile çalışıyor. Ve veriler de genellikle yine Microsoft, Amazon veya Google gibi Amerika Birleşik Devletleri (ABD) kökenli şirketler tarafından sağlanan veri bulutlarında depolanıyor. Yani Avrupa, büyük ABD teknoloji şirketlerine bağımlı durumda. Avrupa Dijital Haklar Örgütü’den (EDRi) Jan Penfrat, “Muazzam bir bağımlılık var” diye vurguluyor ve söyle devam ediyor:
“Neredeyse hiç seçeneğimiz kalmadı. Prensip olarak, büyük teknoloji şirketleri bugün dijital yaşamımızın nasıl görüneceğine, cihazlarımızda ne yapıp ne yapamayacağımıza karar veriyor.”
EDRi uluslararası sivil toplum kuruluşlarının toplandığı bir birlik ve veri gizliliği ile özgürlüğü alanında faaliyet yürüten bir kuruluş.
Schleswig-Holstein dijital egemenlik talep ediyor
Almanya’nın kuzeyindeki Schleswig-Holstein eyaleti ise dijital olarak artık bağımsız hale gelmeyi hedefliyor. Bunun için, birkaç büyük ABD şirketine bağımlı olmak yerine, yerel şirketlerin bilişim alanındaki hizmetlerini kullanmayı planlıyor.
Schleswig-Holstein Dijitalleşme Bakanı Dirk Schrödter’in DW’ye yaptığı açıklamaya göre, bunun nedenlerinden birinin kullanıcıların ABD şirketlerinin teknolojilerinin gelişim ve tasarımına da hiçbir etkide bulunamamaları olduğunu belirtiyor.
Yerel şirketlerde ise durum farklı, özellikle de kaynak kodu açık olan (open source) yazılımlı programlar söz konusu olduğunda, kurum ve idarelerin özel gereksinimleri, söz konusu dijital sistemlere daha kolay entegre edilebiliyor.
Schrödter, “Schleswig-Holstein olarak, Office uygulamalarımızla ilgili olarak Eylül 2025’e kadar bağımsızlık yolunda büyük bir adım atmış olacağız” diyor.
Schleswig-Holstein’daki bilgisayarlarda sonbahara kadar Microsoft Office uygulamalarından Libre Office gibi açık kaynak uygulamaları olan programlara geçilmesi öngörülüyor. Outlook ve Microsoft Exchange yerine de Open Exchange ve Thunderbird gibi açık kaynak çözümlerinin kullanılacağını belirtiyor.
Avrupa büyük teknoloji şirketlerine bağımlı
Avrupa’da teknoloji devlerine bağımlılığın ne kadar büyük olduğu sadece veri bulutu sağlayıcılarına bakıldığında bile anlaşılıyor. Burada üç ABD şirketi Amazon, Microsoft ve Google, Avrupa veri bulutu pazarının yaklaşık yüzde 70’ine hakim. Alman Bertelsmann Vakfı’nın bir raporuna göre, Avrupa’nın en büyük bulut sağlayıcısının pazar payı ise sadece yüzde 2.
Tekel konumundaki ABD’li teknoloji şirketlerine bağımlılık bir yana, söz konusu teknoloji devlerinin elindeki Avrupalılara ait verilerin ABD yönetimine karşı mutlak anlamda güvende olmaması da eleştirilen bir nokta.
ABD kurumları, 2018’den bu yana CLOUD Yasası (Clarifying Lawful Overseas Use of Data Act) veya FISA (Foreign Intelligence Surveillance Act) aracılığıyla söz konusu teknoloji şirketlerinin elindeki verileri talep edebiliyor. Bu şirketler de verilerin nerede toplandığından bağımsız olarak, şüphe durumunda kurumlardan gelen taleplere uymakla yükümlü.
Tekellerin yüksek lisans ücretleri
Schleswig-Holstein eyaletinde olduğu gibi, teknolojide ABD şirketlerinden bağımsız hale gelmek siyasi bir hedef olarak dile getirilse de meselenin bir de çok mühim olan maddi tarafı var. Avrupa Dijital Haklar Örgütü’den Penfrat, “Her yıl AB üyesi ülkelerden milyarlarca euro, kamu kurumlarının donatılması için gerekli yazılımların sahibi büyük teknoloji şirketlerinin cebine akıyor” diye konuşuyor.
Penfrat’a göre, hükümetler kamu idaresinden sorumlu devlet dairelerinde açık kaynak yazılımlı programlara geçmeye niyetli olsa, bu parayı alternatif çözümlere yatırabilirdi.
Schleswig-Holstein eyaletinde tam olarak bu hedefleniyor. Eyaletin Dijitalleşme Bakanı Schrödter’e göre, açık kaynak yazılımlı programlara geçiş aynı zamanda yerel bilişim ve teknoloji şirketlerini destekleyen bir yatırım. Yerel dijital ekonominin güçlendirilmesi ile bölgenin nitelikli iş gücü için daha cazip hale getirilmesi de öngörülüyor.
Eyalette açık kaynak yazılımlar devlet dairelerine girerken, Almanya’daki çoğu büyük kurumda uzun süredir Microsoft ürünlerinin kullanımına devam ediliyor. Ve Microsoft ürünleri gün geçtikçe daha da pahalı hale geliyor.
Yerel dijital şirketlere geçmeyi planlayan Schleswig-Holstein eyaletinde hazırlanan bir rapora göre, federal hükümetin Microsoft ürünleri için yaptığı harcamalar son on yılda dört kattan fazla artış gösterdi ve 2024’te yaklaşık 200 milyon euroya ulaştı. Raporda, “Böyle bir artış önemli ve sadece de yeni hizmetlerin sağlanması ve personel alımıyla da açıklanamaz” notu düşülüyor. Bunun daha çok Microsoft’un pazarda tekel olmasının sağladığı güçten kaynaklandığı belirtiliyor.
“Münih’te yeniden Microsoft’a geçiş siyasi bir karardı”
Yüksek lisans ücretleri, 20 yıldan fazla bir süre önce Münih şehrinde de söz konusuydu. Microsoft’un Windows işletim sisteminin bir güncellemesi nedeniyle lisans ücretlerini önemli ölçüde artırmak istemesi üzerine Münih, dijital olarak daha bağımsız olmaya karar verdi. Münih şehrinin Dijital İşler Sorumlusu Laura Dornheim’ın aktardığına göre, 2003’ten itibaren Münih belediyesi Microsoft yerine LiMux (Linux ve Münih’in kısaltmasından oluşan isim) programını kullanmaya başlandı. Münih’te Dornheim’a bağlı olarak çalışan bin 400 personel mevcut.
Ancak 2017’de Microsoft’a geri dönüş yapıldı. Dornheim, Microsoft’a yeniden geçişin de yıllar alan bir süreç olduğunu kaydediyor. “Geçen yılın sonuna kadar Microsoft’u mevcut programa paralel olarak kullanmaya devam ettik” diyor. Dornheim’ın DW’ye aktardığına göre, geçişin çok pahalıya çıkmasının yanı sıra Münih de Microsoft’a yeniden yüksek lisans ücretleri ödemeye başladı.
Dornheim’a göre bu pahalı programa geri dönüşün nedeni, ABD’li sağlayıcıya alternatiflerin olmaması değildi. Dornheim, bunun, Sosyal Demokrat Parti (SPD) ile Hristiyan Sosyal Birlik (CSU) koalisyonu döneminde alınan siyasi bir karar olduğu görüşünü dile getiriyor.
Dornheim, geçişin belediyede çalışan 40 bin kişi için zahmetli bir süreç olduğunu hatırlatıyor. “Ne 2003’teki geçiş, ne de 2017’den itibaren yapılan geçiş kolay oldu çalışanlar için” diyen Dornheim, “Daha küçük başlamak, tek tek konuların iyi çalıştığından emin olmak ve ardından adım adım genel bir değişime yaklaşmak” gerektiği görüşünde. Ancak Münih’te açık kaynak çözümlerinden tamamen vazgeçilmedi.
“Münih şehrinde, yeni programlar tedarik ederken açık kaynak çözümlü olanların önceliğe sahip olması konusunda çok net bir politikamız var” diyen Dornheim, “Açık kaynak ürünleri yoksa veya ekonomik veya teknik nedenlerle kullanımları mümkün değilse ki ne yazık ki birçok özel uygulamada durum böyle, ancak o zaman özel yazılımlar (kaynak kodu açık olmayan ve kullanımı üretici tarafından kontrol edilen yazılımlar) kullanıyoruz” ifadelerini kullanıyor.
Açık kaynak için zaman çok uygun
Schleswig-Holstein’dan Bakan Schrödter için de dijital egemenliğe giden yol, bir gecede başarılacak bir süreç değil. Programı bir paket olarak niteleyen Schrödter, “Paketi yönetilebilir alt projelere ve alt paketlere bölmeli ve ardından adım adım çözümler bulmak gerek” diyor.
2003’te Münih’teki süreçten farklı olarak, dijital egemenlik için bu dönemin ideal olduğunu söylüyen Schrödter, “İdari yapının geleceği bahsettiğimiz eski dönemden tamamen farklı. Veri bulutuna geçiş, veri tabanlı çalışma, otomasyon” diye sıralıyor ve “Gelecekte zaten farklı çözümler düşünmek ve farklı çözümler kullanmak gerekecek” diye sözlerine son veriyor.
KAYNAK: DEUTSCHE WELLE TÜRKÇE