Türkiye, 102 sporcuyla katıldığı Paris 2024 Olimpiyat Oyunları’nı üç gümüş ve beş bronz madalya kazanarak tamamlarken 1984 Los Angeles Olimpiyatları’ndan bu yana ilk kez bir Yaz Olimpiyat Oyunları’nda altın madalya alamadı.
Toplam madalya sayısı üç yıl önceki Tokyo Olimpiyatları’na göre de azaldı. Türkiye, Japonya’dan iki altın, iki gümüş ve dokuz bronz olmak üzere toplam 13 madalya kazanarak ayrılmış, ülke sıralamasında 35’inci sırada yer almıştı. Paris Olimpiyatları’nda ise Türkiye, 64’üncü sırada kendine yer buldu. Buna göre ülke sıralamasında 29 basamak geriledi.
Peki madalya sayısındaki düşüş neden kaynaklanıyor?
İlk sekize 27 sporcu girebildi
DW Türkçe’ye konuşan spor yazarı Alp Ulagay, olimpiyatlarda başarının madalya ile ölçüldüğünü belirterek, “Ülkelerin sıralaması da geleneksel olarak altın madalya sayısına göre yapılıyor. Türkiye altın gelmeyince tabii başarısız gözüküyor. 40 yıldır da bu olmamış. O yüzden bir başarısızlıktır” diyor.
Diğer yandan Ulagay’a göre olimpiyat oyunlarında ilk sekiz arasında yer alarak şeref listesine giren sporcuların sayısına bakıldığına da Türkiye’nin başarısızlığı görülüyor.
İlk sekizin madalyaya yakın sporcuları gösterdiğini belirten Ulagay, “Tokyo’da rekor kırılmıştı. Türkiye’den 34 kişi listeye girmişti. Bu sayı Paris’te 27’ye düştü. Yani ilk sekize giren sporcu sayısında da bir azalma var. Bu kritere göre de pek başarılı değil Türkiye” diye konuşuyor.
Bakan federasyonları suçladı
Paris Olimpiyatları’ndaki sonuçları değerlendiren Gençlik ve Spor Bakanı Osman Aşkın Bak, sonuçlardaki başarısızlıkla ilgili federasyonları suçladı.
Bakan Bak, Paris’te düzenlediği basın toplantısında “Biz, Türkiye Cumhuriyeti devleti olarak spor federasyonlarımıza en üst düzey imkanları sunduk. Sağladığımız bu imkanlar, dünyanın pek çok ülkesinde yok. Bunu sadece biz değil uluslararası tüm spor kamuoyu söylüyor. Buna rağmen; bu imkanları doğru ve verimli kullanamayan federasyonlar bunun hesabını verecektir” ifadelerini kullandı.
Hazırlık süreçlerinde federasyonların bütçelerinde 2-3 kata varan destekler sağladıklarını söyleyen Bakan Bak, “Burada tabii ki herkesin ders çıkarması gerekiyor. Bunun içinde federasyonlar da var. Bizim de tabii ki özeleştiri yapmamız gerekiyor” diye ekledi.
Türkiye’nin en fazla madalya aldığı 2020 Tokyo Olimpiyatları’ndan sonra Paris Olimpiyatları’nda madalya beklentisi artmıştı. Ancak Paris Olimpiyatları’nda Türkiye’den ilklere imza atan pek çok sporcu olsa da bu durum madalya sayısına yansıyamadı.
Türkiye, atıcılık branşında ilk kez Şevval İlayda Tarhan ve Yusuf Dikeç ile madalya kazandı. Filenin Sultanları tarihinde ilk kez yarı finale kalırken Türkiye, 16 yaşındaki atlet Kuzey Tunçelli ile Olimpiyat Oyunları tarihinde ilk kez yüzme branşında finale kaldı. Milli atlet Ersu Şaşma erkekler sırıkla atlama yarışında, milli cimnastikçi Ferhat Arıcan da paralel barda olimpiyat beşincisi oldu.
Olimpiyat tarihinde 29’u altın, 18’i gümüş ve 20’si bronz olmak üzere toplam 67 madalya ile en çok madalyayı güreşte alan Türkiye, Paris Olimpiyatları’nda Taha Akgül ile bu alanda bir bronz madalya kazandı. Şimdiye dek 11 madalya kazandığı halter branşında ise Paris’ten eli boş döndü.
DW Türkçe’ye konuşan spor yorumcusu Banu Yelkovan, Türkiye’nin Tokyo Olimpiyatları’nda kazandığı dört madalyanın karateden geldiğini, Tokyo’da olimpik branş olan karatenin Paris Olimpiyatları’nda yer almamasının madalya sayısına olumsuz yansıdığını belirtiyor.
“Spor yapılanması yanlış”
Yelkovan, “Bu gözle bakınca aslında o dört madalyayı çıkardığınız zaman dokuz madalya aldık biz Tokyo’da. Burada da sekiz madalya aldık. Tokyo’da iki altınımız vardı. Burada hiç altın yok. Ancak Tokyo’ya kadar zaten güreş ve halter dışında sadece tekvando ve judoda birer altınımız var. Yani aslında çok da bir şey değişmedi” diyor ve ekliyor: “Burada asıl problem bizim bakış açımızın değişmemiş olması.”
Banu Yelkovan, Paris’te 32 olimpik branşın 18’inde yer alan Türkiye’nin genç ve kalabalık nüfusuyla bütün branşlarda yer alması gereken bir ülke olduğunu vurguluyor.
“Ama detaylarda kaybolmaktan esasa gelemiyoruz” diyen Yelkovan, Türkiye’de spor yapılanmasının yanlış olduğu, okul ve spor ilişkisinin bir türlü kurulamadığı görüşünde.
Yelkovan, “Sonuç olarak da başarı gelmiyor ve biz sadece madalya sayısı üzerinden başarıyı değerlendiriyoruz. Aşağıdan yukarıya ya da yukarıdan aşağıya değişikliklerin olması lazım. Aşağıdan yukarıya değişiklik zaman ve sabır ister. Yukarıdan aşağıya değişiklik daha hızlı olur, en azından yapılanmada, ama sonuçların alınması zaman ve sabır ister. Zamanımız ve sabrımız var mı? Asıl soru bu” yorumunu yapıyor.
Türkiye, olimpiyat tarihinde en fazla altın madalyayı yedi altınla 1960 Roma Yaz Olimpiyatları’nda almıştı. Bunu altı altınla 1948 Londra Olimpiyatları izledi. Bunların yanında 2004 Atina ve 2016 Rio Olimpiyatları’nda da Türkiye üçer altın madalya kazandı.
Sporcular iyi hazırlanamadı mı?
Araştırma kuruluşlarına göre Türkiye’den bu yıl 13-14 madalya beklendiğini ifade eden Alp Ulagay, “Paris’teki başarısızlığın nedenlerinden biri bazı deneyimli sporcuların kariyerlerindeki en iyi dönemi geride bırakması olabilir” diyor. Ulagay, bazı sporcuların da olimpiyatlara iyi hazırlanmadığı yönünde söylentilerin olduğunu anlatıyor.
Olimpiyatlarda çok sıkı bir rekabet olduğunu, bir yandan ABD ve Fransa gibi oyunlarda zaten başarılı olan ülkeler yatırımlarını artırmaya devam ederken diğer yandan Hindistan gibi olimpiyat geleneği olmayan ülkelerin de bu alana yatırım yapmaya başladığını vurgulayan Ulagay, “Türkiye her ne kadar yatırım yapıyor gözükse de, daha fazla önem veriyor gözükse de diğer ülkelerin bu işe harcadığı emek ve mali kaynak daha fazla, öyle gözüküyor. Yani siz ne kadar ilerlersiniz, çaba gösterirseniz gösterin diğer ülkeler de ilerliyorlar. Bence bunun da payı var” diyor.
Ulagay’a göre, jimnastik, eskrim, tekvando, judo gibi bireysel olimpik sporlar için bir ulusal program gerekiyor.
Türkiye’nin yeni sporcu keşfetmek, geliştirmek için olimpiyat hazırlık merkezleri kurduğunu, TOHM adı verilen bu merkezlerin yaklaşık 10 yıldır faal olduğunu belirten Ulagay, “Ama demek ki dünyayla rekabet edebilecek seviyede değil bütün bu sistem” yorumunu yapıyor.
Türkiye’nin Paris Olimpiyatları’na çoğunlukla oyunlara ikinci, üçüncü kez katılan deneyimli isimlerle gittiğini, yeni 10-15 sporcu arasında da beşinci, altıncı gelerek bir sonraki olimpiyatlarda madalya alabilir denilebilecek çok fazla sporcu olmadığını dile getiren Ulagay’a göre, 2028 Los Angeles Olimpiyatları’nda hem bu nedenle hem de saat farkı ve hatta vize meselesi nedeniyle madalya sayısı çok artmayabilir.
“Sürdürülebilir başarı inşa edemiyoruz”
DW Türkçe’ye konuşan spor yazarı ve akademisyen Prof Dr. Cem Çetin, de “Maalesef sürdürülebilir bir spor başarısı inşa edemiyoruz” diyor.
Çetin, olimpiyatlarda kazanılan madalyaların daha sonra devamının gelmediğini, madalya kazananların, bir iki isim dışında, bir sonraki olimpiyatlarda şampiyonluklarını koruyamadıklarını anlatıyor.
Türkiye’nin 102 olan sporcu sayısının da nüfusu bizden çok daha az olan ülkelerle karşılaştırıldığında çok düşük olduğunu ifade eden Çetin’e göre bu durum Türkiye’nin sporcu yetiştiremediğinin bir göstergesi.
Sporu ilkokul çağına indirmek ve çocukları 5-6 yaşından itibaren spor dallarıyla tanıştırmak gerektiğini vurgulayan Çetin, bunun da belli bir disiplin ve ciddiyet içinde olabileceğini belirterek ekliyor: “Bizde göstermelik her şey, kağıt üstünde var. Ama kontrol ediliyor mu? Kontrol mekanizması var mı? Denetleme mekanizması var mı? Performans ölçümü yapılıyor mu? Süreklilik arz ediyor mu? Yok. Yani sadece lafta, yaptık. Peki sonuçlar? Niye sonuç alamıyoruz?”
Çetin’e göre Türkiye’de spor medyasının çok zayıf olması da olimpiyatlardaki başarının düşük olmasının nedenlerinden biri.
“Naim Süleymanoğlu’nun açtığı yol vardı”
“Ülkede voleybolda uzmanlaşan bir spor yazarı yok. Bir güreş yazarımız yok, bir atletizm yazarımız yok” diyen Çetin, ekliyor: “Burada medyanın işlevselliği de çok önemli. Acaba medya spor dallarının başarılarını çocuklarda merak uyandıracak şekilde veriyor mu? Sadece olimpiyatlar döneminde bu haberleri veriyorsunuz. Sonra da varsa yoksa Fenerbahçe, Galatasaray, Beşiktaş, Trabzonspor.”
Böyle bir medya olmadığı için farklı spor dallarındaki gelişmelerin de sorgulanamadığını düşünen Çetin, “Halterde bir tane sporcuyla katılmışız. Halbuki Naim Süleymanoğlu Daha sonra Halil Mutlu’nun açmış olduğu bir yol vardı. Kazanılan altın madalyalar vardı. Ne oldu da bu süreci biz tükettik, bugün bir sporcuyla katılma noktasına geldik” ifadelerini kullanıyor.
Cem Çetin, voleybol özelinde ise geçen sene stratejik bir hata yapıldığı görüşünde.
Her ülke için esas hedefin olimpiyatlar olduğunu, bu nedenle olimpiyatlar arifesinde gerçekleştirilen Avrupa Şampiyonası ve Milletler Ligi’nde İtalya gibi ülkelerin as oyuncularını dinlendirdiğini ifade eden Çetin, Türkiye milli takımının ise bunun tam aksine tüm gücünü kullandığını söylüyor.
“Spor Bakanı parayı verip çekilemez”
Çetin, “Halbuki hazırlıklarımızı olimpiyatlara yönelik yapsaydık İtalya gibi, belki de bugün bu takım olimpiyat şampiyonu olmuştu. Şampiyon olamasa bile gümüş madalya almıştı. Çünkü bu takımın böyle bir potansiyeli vardı. Ama biz o potansiyeli geçen sene tükettik” diyor.
Çetin’e göre olimpiyatlardaki bu başarısızlıktan dolayı Spor Bakanı’nın istifa etmesi gerekir.
Bakan’ın sorumluluğu federasyon başkanlarına yükleyemeyeceğini dile getiren Çetin, “Sen Spor Bakanı olarak federasyonları sorgulamalı, denetlemelisin. Ben parayı veriyorum, gerisine karışmam diyemezsin. Çağıracaksın federasyon başkanlarını, halterde diyeceksin ki nedir bu, neden bir sporcuyla ben Paris’e gidiyorum. Voleybol federasyonuna 2023 iyi ama gelecek yıl potansiyelini koruyabilecek misin, diye soracaksın. Bunun için de sporu bilen, spor stratejisini, planlamasını bilen, pek çok spor dalına hakim, özellikle yurt dışını takip eden, spor organizasyonu içeriklerini bilen bir bakan lazım” diye konuşuyor.
2027 Avrupa Oyunları’nın Türkiye’de düzenleneceğini hatırlatan Çetin, Türkiye 2028 Olimpiyatları yerine bu oyunları hedeflerse olimpiyatlardaki başarı şansının yine düşük olacağı görüşünde.
Yelkovan: Sistemin değişmesi gerek
Banu Yelkovan’a göre ise Türkiye’de spor başarısını artırmak için iyi niyetle bir şeyler yapılmaya çalışılsa da sonuç almak zaman alıyor.
Bakan Bak’ın yaptığı açıklamaya ilişkin Yelkovan, “Federasyon seçimleri yaklaşıyor. Çok başarılı federasyonlar olduğu gibi başarısız federasyonlar da var ve bir noktada bazı değişiklikler olacağı da kesin. Burada tabi dediğim gibi bizim spor sistemimiz baştan aşağı yanlış. Sadece federasyonların değil, sistemin değişmesi ve asıl iradeyi o noktada göstermemiz lazım” diye konuşuyor.
Yelkovan, 2028 Los Angeles Olimpiyatları için ise umutlu:
“Artık bütün sporcularımız olimpiyata gitmek istiyor. Sporcularımız Avrupa şampiyonluğu, dünya şampiyonluğu ve uluslararası platformlarda yarışıyorlar. Eskisi gibi içine kapanık bir spor ortamımız yok, en azından bazı branşlarda ve sporcular bu rüyayı kurdukları zaman, onlar gittikleri zaman alt jenerasyonlara da ilham veriyorlar. Dolayısıyla tabii ki Los Angeles için umutlanmalıyız. Daha kalabalık bir kafile ve daha çok branşta katılmak da ilk hedefimiz olmalı.”
KAYNAK: DEUTSCHE WELLE TÜRKÇE – PELİN ÜNKER