Suudi Arabistan’da Süper Kupa finalinin başlamasına saatler kala kriz ortaya çıkmıştı. Suudi yönetimi Atatürk posteri, Fenerbahçe’nin ‘Yurtta Sulh, Cihanda Sulh’ pankartı ve Atatürk tişörtüne, Galatasaray’ın da ‘Ne mutlu Türküm diyene!’ pankartına itiraz etmişti.
Her iki kulüp de bu nedenle maça çıkmayarak yurda dönmüştü.
Habertürk TV’den Mehmet Akif Ersoy’a konuşan Ali Koç, krizin nasıl ortaya çıktığını anlattı. Koç’un konuşmasından öne çıkan başlıklar şöyle:
”Kesinlikle konuşmayı düşünmüyorduk; ama konuşmak zorunda bırakıldık. Çok fazla dezenformasyon ve masumane, art niyetle bilgi kirliliği var. Konu siyasi malzeme yapıldı.
Protokol bizde yok. Biz bir mektup yazdık hafta içinde federasyonumuza protokolü rica ettik. Sadece protokolü değil maç gününe kadar olan kriz sürecinde yazışmaları rica ettik. Bizimle Federasyon arasında yapılmış hiçbir anlaşma yok. Sürecin çok amatörce yürütüldüğü konulardan bir tanesi bu. Bizim de talep aklımıza gelmedi, doğruya doğru konuşalım”
Federasyonla bir firma arasında sözleşme var. Bu sözleşmeyi biz görmedik. Bizim gördüğümüz hiçbir sözleşme yok. Bugün bize cevap geldi. Akşam 17.30-18.00 sularında geldi. İki kulübün de yakından uzaktan sözleşmeyle ilgili hiçbir şey bilmediğini görüyoruz. Cevapta kısaca “Gizlilik vardır, bunu paylaşamayız, çok arzu ediyorsanız, hukukçu yollayın size gösterelim” deniyor.
Almanya olmayacaksa Suudi Arabistan’ın uygun olacağını düşündük. Bize böyle söylendi, biz de “Doğru olur” dedik. 100’üncü yıl özelinde hatalı düşünce olduğunu gördük.
‘Çok hatalı planlama yapılmış’
Hadisede çok hatalı planlama yapılmış. Sayın Ömer Çelik de değindi. Bazı doğru tespitleri var. Bazı sözleri de yanlış bilgilendirildiği için doğruları yansıtmıyor. Tutanak, 16 Kasım’da federasyonda Galatasaray-Fenerbahçe toplantı yapılıyor. Bir sürü konu konuşuluyor. Kime ne kadar koltuk, loca, kura çekimi, kim hangi otelde kalacak vesaire, vesaire.
Bir bilgilendirme yapıldı, tamamen taraftara yönelik. Suudi Arabistan’da nasıl davranmalısın, sokakta bağırmamalısın diye. Kulüplerimize yönelik “Şöyle protokol var, bunlara izin veriyor, vermiyor” diye bir şey söz konusu değil. Taraftarlara yapılan kuralları iki kulüp de sitesine koydu. Ama kulüplere gelen hiçbir bilgilendirme yok. Burada 11 maddelik tamamen organizasyonla ilgili belge. Tek imzaladığımız bu. Etrafta kabul edilen protokol, sözleşme, vekalet bunların hiçbirisi yok. TFF’de bir protokol var ama biz bilmiyoruz. İstedik, “Gizlidir veremeyiz, gelin gösterelim” dendi.
Maç günü bizim yetkililerle Suudi yetkililer arasında yazışmalar oldu. Ben esas o yazışmaların bir şekilde ortaya çıktığı zaman işin aslı astarı nedir net bir şekilde belli olacaktır. O yazışma ortada olmadığı için şu an soruyoruz.
Biz şunu istedik, ayın 2’sinde, biz de işin dibine inmek istiyoruz. Büyük bir fiyasko oldu. Bu nasıl oldu? Bunun dibine inmek istiyoruz. Protokol var, kulüpler dayatmaya çalıştı diye federasyonun sorumluluğu üstünden atması için kurgulandığı bir senaryo bu.
Pankart meselesi
Dedik ki “Isınmaya bu tişörtle ve bu pankartla çıkacağız.” Cevap alamadık. Ertesi gün uçağa binerken bir daha sorduk.
Savaşa dikkat çeken bir şeydi. Ondan evvel Ukrayna-Rusya savaşında da aynı pankartı kullandık. Barıştan bahsediyoruz. Yerel otoritenin buna hassasiyet göstermesi. ‘Yurtta Sulh Cihanda Sulh’ atamızın etkileyici bir söylem. Ama bu pankart üzerinde ısrar etmedik. Zaten federasyonumuz bize iki tane resmi yazı yazdı. Şu pankartla çıkacaksınız diye. Federasyonun yazdığı bize ilk gelen 14 Aralık’ta yazı geldi. Bu maça çıkacağımız pankart resmi bir yazıyla geldi. Şanlı Cumhuriyetimizin 100’üncü Yılı Kutlu olsun pankartıyla çıkacaklardır diye yazı.
28’inde yanılmıyorsam bir yazı daha geldi. O da şehitlerimizle ilgili pankart. 18 Aralık’ta beyaz renkli tişörtleri planlamaktayız, sizler için uygunsa göreceğiniz formayı çocuklara hediye edeceğiz dendi. Çocuklarımız sahaya önde 100’üncü yıl logomuz arkada Atamızın sloganıyla çıkacaktık. Bize diyorlar ya sözleşmenin dışında hareket edemezsin demek ki son dakika şehitlerimizle ilgili pankart kabul edilmiş.
‘Saatler kala öğrendik’
27 Aralık’ta gönderiyoruz yazımızı. Cevap gelmedi. Üstüne gittik. Federasyon “Dışişlerinden cevap bekliyoruz” dedi. Uçağa bindik, bir daha sorduk.
Bizim son dakika dayatmamız söz konusu değil. Her şey normal seyrinde devam ediyor diye biliyoruz. Bize bir kere deseler “Şu, şu, Suudi tarafından kabul edilmiyor.” Ona göre organize oluruz veya orada maçı oynamayız. Biz bunu maça saatler kala öğrendik. Veya sıkıntının farkında oraya gider çözeriz, maçı oynarız düşüncesi bende olası.
Cuma günü pankart bastırdılar. Her şey önceden planlanmışsa niye ihtiyaç var. Yine bize yazıyla gelen çocuklarımızın çıkacağı tişörtün programdan kaldırıldığını öğrendik. ‘Parla’ şarkısı, Norm Ender değerli rapçimiz. Çok tutuldu, çok sevildi. Federasyon organizasyona bunu da ekledi. Sonra Allah’ın işi, o gün televizyon kanalına demeç veriyor Norm Ender, “Parla marşını söyleyeceğim” diyor.
‘İndiğimizde her şey yolundaydı’
Suudi Arabistan’a indik. Her şey yolunda. Otellerimize geçtik. Benim ve Selahattin Bey’in Suudi işadamlarında yemeğimiz vardı. Ekstra bilet ve loca peşindeyiz. Bize çok sınırlı bilet verildi çünkü.
O toplantıda genelde kulüplerin profesyonelleri, staddan, akretidatasyondan sorumlu ekip ve federasyon ekibi ve Suudiler var. Fakat orada ilk defa bizim pankartımızın, ısınma tişörtlerimizin kabul edilemeyeceği ifade ediliyor Suudi yetkililer tarafından. İstiklal marşı Suudi Arabistan milli marşı orada gündeme geliyor.
Onların marşı da var. Bizim İstiklal Marşımızda sıkıntı yok. O krizde değil. Parla marşı iptal edilince sanki İstiklal Marşı iptal edilmiş anlaşıldı. Fenerbahçe tişörtle ısınmaya çıkacak. Sanki biz son dakika formayı değiştiriyormuş gibi intiba yarattılar, bilerek ya da bilmeyerek. Federasyon yetkilisi buna üst düzeyde karar verilecek diyor. Kesip atılmıyor.
Atamız’ın sözünü gündeme getiriyorum: ‘Yurtta sulh cihanda sulh’. Hatta o pankartı İngilizce çıkmak istiyoruz. Bizim için o pankart olmazsa olmaz da değil, işin ekstrası. Ben ve yöneticilerim Suudi Arabistan’ın eski federasyon başkanının evine yemeğe gidiyoruz, öğle yemeğine. Biz oradayken telefon geliyor. Sayın Büyükekşi’den telefon geliyor. Federasyonun kaldığı otele gelmemizi istiyor. Toplantıya 17.30’da toplantıya oturuyoruz. Maç 20.30’da.
Orta yol bulma çabası
Otele gidiyoruz. Kat tıklım tıklım. Tek gireceksiniz deniyor. Masada gençlik ve spor bakanımız, sayın Dursun Özbek var. Odaya gidiyoruz. Oturuyorum masaya. Bir de sayın bakanımızın iki danışmanı var. İlerleyen saatlerde Sayın Kasapoğlu da toplantıya katılıyor. Eski spor bakanı. Birkaç danışmanı yanında. Spor bakanımız da orta yolu bulmaya çalışıyor. Aklı selimle orta yolu bulup maçın oynanması için. Ben oraya oturuyorum, sessizlik var. Bir kağıt alıyorum. Sayın Başkan “Her şey yolunda maç başlayacak, gösteri, ışık, alev, şehitlerimiz için 1 dakika saygı duruşu olacak, milli marşlar çalınacak” diye programı anlatıyor.
Diyorlar ki, sizin pankart ve tişört. “Bizim pankartla derdimiz yok” diyoruz. Fenerbahçe’nin tişörtte ısrarının sebebi 100’üncü yılın formasını bir kere kullandık. 29 Ekim’de maçımız vardı. Biz Süper Kupa maçında 100’üncü yıl formamızla çıkamayacağımız için ısınmaya tişörtle çıkmak istedik. Bize anlatılan etkinlikler, planlanan gösteriler, görseller onlar bunlar içinde böyle bir formayla çıkmanın sıkıntı olacağı aklımızın ucundan geçmiyor.
‘Atatürksüz olmaz’
Türkiye Cumhuriyeti’nin 100’üncü yılı TFF’nin 100’üncü yılı. Atatürksüz, Cumhuriyetsiz kutlama aklımızın ucundan geçmedi. Meğerse Suudi yetkililer talepleri reddetmiş. Federasyondan bahsediyorum. Bu maç günü falan da olmadı. Maça gelen günler içinde oldu. Yola çıkmadan bile sıkıntılar vardı. Bu taraflarını söylemiyorlar. Bunlar gizli kalmaz, er ya da geç çıkacak. Pankart, şanlı Cumhuriyet 100’üncü yılı, marş, çocuklarımızın tişörtler ve bir de ledlerde Atatürk’ün posterinin kaldırıldığını biliyoruz.
Biz hemen oynamayız demedik, bu maçı oynamamız lazım dedik. Bir deneyelim. Isınmaya bu formalarla çıkmayı deneriz dedik. Stattaki federasyon yetkililerinden garip mesajlar gelmeye başladı. Soyunma odalarına polis girdi. FIFA kurallarına göre soyunma odalarına polisin girmemesi gerekir. Pankartı aldılar, maçtan sonra vereceğiz dediler. İş gerilmeye başlayınca iki kulüp de 18.35 gibi oteli arayıp takımlara “Bekleyin” dedi.
‘Futbolcuların üstünü arayacağız’ haberi
Sayın Bakan aradaki sıkıntının giderilmesi için samimi bir çaba sarf etti. İstenilen noktaya gelinemedi. Bu arada Türkiye’de yer yerinden oynuyor, iş bambaşka yere çekiliyor. Biz 17.30’dan sonraki süreçte Türkiye’den fazla bilgi alamadım. Ama WhatsApp grubunda bize destek veren 18 kulüp yekvücud oldu. Stattan bir haber daha geldi. ‘Buraya gelindiği takdirde sahaya çıkarken futbolcuların üstünü arayacağız’ dendi.
Suudi yetkilinin, federasyon yetkilisine söylediği biz toplantıdayken bize iletiliyor. Personelimiz de bunu söylüyor bize. İş artık inatlaşmaya binmiş vaziyette. Oraya gidelim bakalım deneyelim fikrinden vazgeçiyoruz. Sıkıntı olsa şehrin dışına yemeğe gider miyiz şehirden iki saat uzağa. Ekstra bilet peşinde koşar mıyız? Sayın başkanla ayrı otellerde kaldığımız için ilk toplantımız 17.30’da. Sayın Özbek 1 saat önce gelmişti. Oraya geldiğimizde öyle bilgi kirliliği vardı ki, Parla marşı, İstiklal Marşı oldu. Doğru dürüst planlamayla iş bu noktalara gelmezdi. Onu anlatmaya çalışıyorum. Misafir olarak gittiğimiz ülkenin hassasiyeti varsa bunu bize söyleyeceksiniz.
‘Suudiler bir gram esnemedi’
Galatasaray, Fenerbahçe sahaya çıksaydı, federasyonumuz çıkmayın demezdi. Üçlü alınan bu şartlarda oynanmayacağına dair karar var. İki alternatif var. Doğru dürüst planlanmamış, iletişim kurulmamış, organizasyonun bütün detayları paylaşılmamış, evraka dökülmemiş, yolda kervan düzülüyor. Veyahut bunların hepsi yapılmış Suudi yetkililer arıza çıkarmış, ikisinden biri. Ben ikinciye inanmıyorum. Çünkü Suudiler bir gram esnemediler. Başından beri çizgileri var demek ki. Biz bunu baştan bilseydik ya ona göre giderdik veya gitmezdik. 101. yılı orada oynardık veya.
Samsun ya da Ankara’da oynanacak
Federasyonumuz nerede karar verirse bu maçı oynarız. Büyük ihtimalle, konuşmalara bakılırsa Samsun veya Ankara deniyor. Nerede söylenirse orada oynarız. Ocak ayında oynanacak denilirse “Hayır” deriz çünkü 7-8 maç var. Muhtemelen seçimlerimizin olduğu hafta maç yok, belki onun cuması olabilir. Tabii ki bu federasyonumuzun yapacağı iş.”