Daha önceki seçimlerde oy tercihi AKP ve HDP arasında değişen, kendilerini muhafazâkar olarak tanımlayan Kürt seçmenlerin çoğunluğu, 31 Mart yerel seçimlerinde sandığa gitmedi. Siyasi partiler, İstanbul’da bu sayının 200 bini aştığını düşünüyor.
Millet İttifakı’nın CHP’li adayı Ekrem İmamoğlu ile Cumhur İttifakı’nın AKP’li adayı Binali Yıldırım arasındaki oy farkı 13 bin 729’du.
Bu farkı dikkate alan siyasi partiler, seçimin yenilenmesi kararının alındığı 6 Mayıs’tan bu yana muhafazakâr Kürt seçmen üzerinde özel bir seçim kampanyası yürütüyor.
AKP, kanaat önderlerini İstanbul’a getirdi
AKP’li bir yetkilinin verdiği bilgiye göre parti, seçimin yenilenmesi kararının hemen ardından Güneydoğu ve Doğu Anadolu’daki meleleri (din alimi), AKP’yle bağlantısı olan aşiret reislerini, İstanbul’da belli bir sayının üzerinde akrabası olan bölgedeki ilçe başkanlarını İstanbul’a getirdi.
Meleler Ramazan’ı ve Ramazan Bayramı’nı İstanbul’da ev ziyaretleriyle, aşiret reisleri ve ilçe başkanları da akrabalarının evlerinde geçirdi. Bu bir ayın ardından geri dönmeden önce hepsi birer rapor hazırladı.
Hazırlanan raporlarda talepler, ihtiyaçlar, tepkiler ve daha önce bir kez bile olsa AKP’ye oy vermiş olan seçmenin neden yerel seçimde partiyi seçmediği gibi bilgiler yer alıyor.
AKP teşkilatı ve milletvekilleri, bu raporları temel alarak muhafazakâr Kürt seçmen için bire bir çalışma yürütüyor.
Bu çalışmada bakanlar, Ramazan ayının başından bu yana İstanbul’dan ayrılmayan meleler, Doğu ve Güneydoğu Anadolu illerinden AKP milletvekilleri ile Kürtçe bilen AKP üyeleri aktif rol oynadı.
AKP’li yetkililer, kararsız seçmenlere yönelik yürüttüğü bu çalışmayla ilgili, örneğin taleplerin, şikayetlerin, bire bir yapılan görüşmelerde anlatılanların ne olduğuyla ilgili daha fazla detay vermiyor.
HDP’li vekiller de İstanbul’da
Bir yandan da HDP, 31 Mart’ta yürüttüğü “Batıda kaybettirme, bölgede kazanma” stratejisini, 23 Haziran’da da devam ettiriyor. Bu sebeple 31 Mart’ta sandığa gitmeyen muhafazakâr Kürt seçmen için HDP de ayrı bir çalışma yürütüyor.
BBC Türkçe, HDP’nin seçim çalışması kapsamında Bahçelievler’de yaptığı bir ev ziyaretini izledi.
Bahçelievler’deki Kürt ailelerinin kadınlarının toplandığı, Diyarbakırlı bir ailenin yaşadığı bir evde, seçim çalışması yapmak üzere HDP ilçe eş başkanı ve Şanlıurfa Milletvekili Ayşe Sürücü vardı.
Ayşe Sürücü, seçim kampanyasını dört nokta üzerine kurduklarını anlattı.
‘Ekrem İmamoğlu’na haksızlık yapıldı’
Sürücü, demokrasi için çalıştıklarını seçmene anlattıklarını söylüyor, seçmenle konuşurken “artık bir değişim gerektiği” üzerinde duruyor.
Aslen Şanlıurfalı olan Aylin Hanım da ev ziyaretindeki seçmenlerden biriydi:
“İnsanlar haksızlığı gördü. İnsanlar haksızlığa gelemiyorlar. Haksızlığa karşıyız. Bugün Ekrem İmamoğlu olmasaydı, kim Ekrem İmamoğlu’nun yerinde olsaydı, böyle bir haksızlığa karşı geldiği için, biz kitle olarak ona da aynı şahsına haksızlığa karşı durup, ona tekrar oylarımızı kullanacaktık.”
‘Kazanan HDP’li adaylara mazbata verilmemesi ve Erdoğan’ın Kürtlere yönelik söylemleri’
Sürücü’ye göre 31 Mart’ta sandığa gitmeyen Kürt seçmenin 23 Haziran’da kararını değiştirecek gelişmelerden biri de, 31 Mart’ta HDP’li adayların kazandığı belediyelerde mazbatanın en yüksek ikinci oyu alan AKP’li adaya verilmesi.
Seçimden yaklaşık 10 gün sonra Yüksek Seçim Kurulu (YSK), haklarında Kanun Hükmünde Kararname (KHK) ile işlem yapılmış olup 31 Mart seçimlerinde başkan seçilenlere mazbatalarının vermeme kararı aldı.
Erzurum’un Tekman, Diyarbakır’ın Bağlar ve Lice, Van’ın Tuşba, Edremit ve Çaldıran ilçelerinde kazanan HDP’li adaylara mazbata verilmedi.
YSK’nın bu kararı, 31 Mart öncesindeki beka söylemine de tepkili olan İstanbullu kararsız Kürt seçmenlerin bir kısmının AKP aleyhine karar vermesine yol açıyor.
Aylin de bunlardan biri:
“CHP’yle çalıştığımız zaman AKP’den daha aktif görüyoruz kendimiz. Ötekileştirilmiyoruz. Haklarımızı orada özgür bir ifadeyle ifade edebiliyoruz. Dayanışmada birlikte çalışabiliyoruz.
“İlk başta biraz tedirgin oldum ama bizim için belediye seçimine giren başkanın kardeşlik vurgusu, ayrımcılık yapmaması, birlikte çalışmaların ileriki zamanlarda daha güzel olacağını düşünerek tereddütte kalmadım.”
“İşte diyorlar ki böyle insanlar HDP’de ne geziyor, CHP’de ne geziyor? Onlar din ayrışması yapıyor, vatan ayrışması yapıyor. Böyle bir konum yoktur, ayrışma yoktur. Böyle bir ayrışma yapan bir kitle de yoktur.”
‘Bunu yıllar önce Cumhurbaşkanımız da yapmıştı’
Aylin, AKP’nin de 2002’de “herkesi kucaklama” vaadiyle geldiğini ve bu sebeple desteklediklerini, bugün yaklaşımın değiştiğini anlatıyor:
“Bir aday konuşmasıyla, mütevazılığıyla, ayrıştırmamasıyla insanları etkiler. Bunu yıllar önce Cumhurbaşkanımız yapmıştı. Ama sonra ne olduysa karışıklıklar, ayrışmalar oldu. Biz 20 yıldır emek harcadığımız şehirde sürekli ayrışmalar içindeyiz. Biz Kürt kökenli olduğumuz için ayrışmalar içindeyiz.
“Nasıl ki bundan 20 yıl önce Cumhurbaşkanımız böyle bir halkı kucaklayıcı bir sevgiyle çıktı; aradan 18, 20 yıl geçti, iktidarda kaldı; bu halk Ekrem İmamoğlu’nu da sevdi. Cumhurbaşkanı’ndan daha çok belki sevdi.”
‘Ekonominin geldiği durum’
Sadece 31 Mart sonrası HDP’li belediye başkan adaylarına yapılan ya da Kürtlere yönelik söylemlerden duyulan rahatsızlık değil, 31 Mart öncesi de hissettikleri hayat şartlarındaki zorluklar da tercihleri belirlemede etkili oluyor.
Aylin’e göre özellikle Kürtler içinde işsizlik arttığında ve ailelerin ekonomik durumu kötüye gittiğinde, 15, 16 yaşındaki gençler okuldan alınarak tekstil fabrikalarına çalışmaya veriliyor.
“İşsizlik olayı çok önemli. İş yoksa öğrenciler arasında, çalışmayan insanların arasında kutuplaşmalar oluyor. En çok da bu kutuplaşmalar etkiliyor gençliği.”
Aylin, üniversite okuyan gençlerin de kendi sektörlerinde iş bulamadığını, marketlerde çalışmak için başvurduğunu ancak artık yaşadıkları bölgede marketlerde bile iş bulamadıklarından yakınıyor:
“18 yıl okul okuyorlar ama bir türlü atanamıyorlar. Bu bütün öğrencilerin içinde bir yara. Sektördeki iş başındaki patronlar işçiyi, 3’ü 2’ye düşürüyorlar. 2’yi 1’e düşürüyorlar. Yerel marketlerde eskiden nereden baksan 12, 13 işçi çalışırdı. Şimdi öyle değil.”
HDP, sadece ev ziyaretleriyle değil, esnaf, hemşehri dernekleri ve bazı vakıfları da tek tek ziyaret ederek seçim stratejisini anlatmaya devam ediyor.
Ancak 31 Mart’ta sandığa gitmeyen muhafazakâr Kürt seçmenin önemli bir kısmının da AKP lehine oy verebileceğini öngörüyorlar.
Daha önceki seçimlerde oy tercihi AKP ve HDP arasında değişen, kendilerini muhafazâkar olarak tanımlayan Kürt seçmenlerin çoğunluğu, 31 Mart yerel seçimlerinde sandığa gitmedi. Siyasi partiler, İstanbul’da bu sayının 200 bini aştığını düşünüyor.
Millet İttifakı’nın CHP’li adayı Ekrem İmamoğlu ile Cumhur İttifakı’nın AKP’li adayı Binali Yıldırım arasındaki oy farkı 13 bin 729’du.
Bu farkı dikkate alan siyasi partiler, seçimin yenilenmesi kararının alındığı 6 Mayıs’tan bu yana muhafazakâr Kürt seçmen üzerinde özel bir seçim kampanyası yürütüyor.
AKP, kanaat önderlerini İstanbul’a getirdi
AKP’li bir yetkilinin verdiği bilgiye göre parti, seçimin yenilenmesi kararının hemen ardından Güneydoğu ve Doğu Anadolu’daki meleleri (din alimi), AKP’yle bağlantısı olan aşiret reislerini, İstanbul’da belli bir sayının üzerinde akrabası olan bölgedeki ilçe başkanlarını İstanbul’a getirdi.
Meleler Ramazan’ı ve Ramazan Bayramı’nı İstanbul’da ev ziyaretleriyle, aşiret reisleri ve ilçe başkanları da akrabalarının evlerinde geçirdi. Bu bir ayın ardından geri dönmeden önce hepsi birer rapor hazırladı.
Hazırlanan raporlarda talepler, ihtiyaçlar, tepkiler ve daha önce bir kez bile olsa AKP’ye oy vermiş olan seçmenin neden yerel seçimde partiyi seçmediği gibi bilgiler yer alıyor.
AKP teşkilatı ve milletvekilleri, bu raporları temel alarak muhafazakâr Kürt seçmen için bire bir çalışma yürütüyor.
Bu çalışmada bakanlar, Ramazan ayının başından bu yana İstanbul’dan ayrılmayan meleler, Doğu ve Güneydoğu Anadolu illerinden AKP milletvekilleri ile Kürtçe bilen AKP üyeleri aktif rol oynadı.
AKP’li yetkililer, kararsız seçmenlere yönelik yürüttüğü bu çalışmayla ilgili, örneğin taleplerin, şikayetlerin, bire bir yapılan görüşmelerde anlatılanların ne olduğuyla ilgili daha fazla detay vermiyor.
HDP’li vekiller de İstanbul’da
Bir yandan da HDP, 31 Mart’ta yürüttüğü “Batıda kaybettirme, bölgede kazanma” stratejisini, 23 Haziran’da da devam ettiriyor. Bu sebeple 31 Mart’ta sandığa gitmeyen muhafazakâr Kürt seçmen için HDP de ayrı bir çalışma yürütüyor.
BBC Türkçe, HDP’nin seçim çalışması kapsamında Bahçelievler’de yaptığı bir ev ziyaretini izledi.
Bahçelievler’deki Kürt ailelerinin kadınlarının toplandığı, Diyarbakırlı bir ailenin yaşadığı bir evde, seçim çalışması yapmak üzere HDP ilçe eş başkanı ve Şanlıurfa Milletvekili Ayşe Sürücü vardı.
Ayşe Sürücü, seçim kampanyasını dört nokta üzerine kurduklarını anlattı.
‘Ekrem İmamoğlu’na haksızlık yapıldı’
Sürücü, demokrasi için çalıştıklarını seçmene anlattıklarını söylüyor, seçmenle konuşurken “artık bir değişim gerektiği” üzerinde duruyor.
Aslen Şanlıurfalı olan Aylin Hanım da ev ziyaretindeki seçmenlerden biriydi:
“İnsanlar haksızlığı gördü. İnsanlar haksızlığa gelemiyorlar. Haksızlığa karşıyız. Bugün Ekrem İmamoğlu olmasaydı, kim Ekrem İmamoğlu’nun yerinde olsaydı, böyle bir haksızlığa karşı geldiği için, biz kitle olarak ona da aynı şahsına haksızlığa karşı durup, ona tekrar oylarımızı kullanacaktık.”
‘Kazanan HDP’li adaylara mazbata verilmemesi ve Erdoğan’ın Kürtlere yönelik söylemleri’
Sürücü’ye göre 31 Mart’ta sandığa gitmeyen Kürt seçmenin 23 Haziran’da kararını değiştirecek gelişmelerden biri de, 31 Mart’ta HDP’li adayların kazandığı belediyelerde mazbatanın en yüksek ikinci oyu alan AKP’li adaya verilmesi.
Seçimden yaklaşık 10 gün sonra Yüksek Seçim Kurulu (YSK), haklarında Kanun Hükmünde Kararname (KHK) ile işlem yapılmış olup 31 Mart seçimlerinde başkan seçilenlere mazbatalarının vermeme kararı aldı.
Erzurum’un Tekman, Diyarbakır’ın Bağlar ve Lice, Van’ın Tuşba, Edremit ve Çaldıran ilçelerinde kazanan HDP’li adaylara mazbata verilmedi.
YSK’nın bu kararı, 31 Mart öncesindeki beka söylemine de tepkili olan İstanbullu kararsız Kürt seçmenlerin bir kısmının AKP aleyhine karar vermesine yol açıyor.
Aylin de bunlardan biri:
“CHP’yle çalıştığımız zaman AKP’den daha aktif görüyoruz kendimiz. Ötekileştirilmiyoruz. Haklarımızı orada özgür bir ifadeyle ifade edebiliyoruz. Dayanışmada birlikte çalışabiliyoruz.
“İlk başta biraz tedirgin oldum ama bizim için belediye seçimine giren başkanın kardeşlik vurgusu, ayrımcılık yapmaması, birlikte çalışmaların ileriki zamanlarda daha güzel olacağını düşünerek tereddütte kalmadım.”
“İşte diyorlar ki böyle insanlar HDP’de ne geziyor, CHP’de ne geziyor? Onlar din ayrışması yapıyor, vatan ayrışması yapıyor. Böyle bir konum yoktur, ayrışma yoktur. Böyle bir ayrışma yapan bir kitle de yoktur.”
‘Bunu yıllar önce Cumhurbaşkanımız da yapmıştı’
Aylin, AKP’nin de 2002’de “herkesi kucaklama” vaadiyle geldiğini ve bu sebeple desteklediklerini, bugün yaklaşımın değiştiğini anlatıyor:
“Bir aday konuşmasıyla, mütevazılığıyla, ayrıştırmamasıyla insanları etkiler. Bunu yıllar önce Cumhurbaşkanımız yapmıştı. Ama sonra ne olduysa karışıklıklar, ayrışmalar oldu. Biz 20 yıldır emek harcadığımız şehirde sürekli ayrışmalar içindeyiz. Biz Kürt kökenli olduğumuz için ayrışmalar içindeyiz.
“Nasıl ki bundan 20 yıl önce Cumhurbaşkanımız böyle bir halkı kucaklayıcı bir sevgiyle çıktı; aradan 18, 20 yıl geçti, iktidarda kaldı; bu halk Ekrem İmamoğlu’nu da sevdi. Cumhurbaşkanı’ndan daha çok belki sevdi.”
‘Ekonominin geldiği durum’
Sadece 31 Mart sonrası HDP’li belediye başkan adaylarına yapılan ya da Kürtlere yönelik söylemlerden duyulan rahatsızlık değil, 31 Mart öncesi de hissettikleri hayat şartlarındaki zorluklar da tercihleri belirlemede etkili oluyor.
Aylin’e göre özellikle Kürtler içinde işsizlik arttığında ve ailelerin ekonomik durumu kötüye gittiğinde, 15, 16 yaşındaki gençler okuldan alınarak tekstil fabrikalarına çalışmaya veriliyor.
“İşsizlik olayı çok önemli. İş yoksa öğrenciler arasında, çalışmayan insanların arasında kutuplaşmalar oluyor. En çok da bu kutuplaşmalar etkiliyor gençliği.”
Aylin, üniversite okuyan gençlerin de kendi sektörlerinde iş bulamadığını, marketlerde çalışmak için başvurduğunu ancak artık yaşadıkları bölgede marketlerde bile iş bulamadıklarından yakınıyor:
“18 yıl okul okuyorlar ama bir türlü atanamıyorlar. Bu bütün öğrencilerin içinde bir yara. Sektördeki iş başındaki patronlar işçiyi, 3’ü 2’ye düşürüyorlar. 2’yi 1’e düşürüyorlar. Yerel marketlerde eskiden nereden baksan 12, 13 işçi çalışırdı. Şimdi öyle değil.”
HDP, sadece ev ziyaretleriyle değil, esnaf, hemşehri dernekleri ve bazı vakıfları da tek tek ziyaret ederek seçim stratejisini anlatmaya devam ediyor.
Ancak 31 Mart’ta sandığa gitmeyen muhafazakâr Kürt seçmenin önemli bir kısmının da AKP lehine oy verebileceğini öngörüyorlar.
Daha önceki seçimlerde oy tercihi AKP ve HDP arasında değişen, kendilerini muhafazâkar olarak tanımlayan Kürt seçmenlerin çoğunluğu, 31 Mart yerel seçimlerinde sandığa gitmedi. Siyasi partiler, İstanbul’da bu sayının 200 bini aştığını düşünüyor.
Millet İttifakı’nın CHP’li adayı Ekrem İmamoğlu ile Cumhur İttifakı’nın AKP’li adayı Binali Yıldırım arasındaki oy farkı 13 bin 729’du.
Bu farkı dikkate alan siyasi partiler, seçimin yenilenmesi kararının alındığı 6 Mayıs’tan bu yana muhafazakâr Kürt seçmen üzerinde özel bir seçim kampanyası yürütüyor.
AKP, kanaat önderlerini İstanbul’a getirdi
AKP’li bir yetkilinin verdiği bilgiye göre parti, seçimin yenilenmesi kararının hemen ardından Güneydoğu ve Doğu Anadolu’daki meleleri (din alimi), AKP’yle bağlantısı olan aşiret reislerini, İstanbul’da belli bir sayının üzerinde akrabası olan bölgedeki ilçe başkanlarını İstanbul’a getirdi.
Meleler Ramazan’ı ve Ramazan Bayramı’nı İstanbul’da ev ziyaretleriyle, aşiret reisleri ve ilçe başkanları da akrabalarının evlerinde geçirdi. Bu bir ayın ardından geri dönmeden önce hepsi birer rapor hazırladı.
Hazırlanan raporlarda talepler, ihtiyaçlar, tepkiler ve daha önce bir kez bile olsa AKP’ye oy vermiş olan seçmenin neden yerel seçimde partiyi seçmediği gibi bilgiler yer alıyor.
AKP teşkilatı ve milletvekilleri, bu raporları temel alarak muhafazakâr Kürt seçmen için bire bir çalışma yürütüyor.
Bu çalışmada bakanlar, Ramazan ayının başından bu yana İstanbul’dan ayrılmayan meleler, Doğu ve Güneydoğu Anadolu illerinden AKP milletvekilleri ile Kürtçe bilen AKP üyeleri aktif rol oynadı.
AKP’li yetkililer, kararsız seçmenlere yönelik yürüttüğü bu çalışmayla ilgili, örneğin taleplerin, şikayetlerin, bire bir yapılan görüşmelerde anlatılanların ne olduğuyla ilgili daha fazla detay vermiyor.
HDP’li vekiller de İstanbul’da
Bir yandan da HDP, 31 Mart’ta yürüttüğü “Batıda kaybettirme, bölgede kazanma” stratejisini, 23 Haziran’da da devam ettiriyor. Bu sebeple 31 Mart’ta sandığa gitmeyen muhafazakâr Kürt seçmen için HDP de ayrı bir çalışma yürütüyor.
BBC Türkçe, HDP’nin seçim çalışması kapsamında Bahçelievler’de yaptığı bir ev ziyaretini izledi.
Bahçelievler’deki Kürt ailelerinin kadınlarının toplandığı, Diyarbakırlı bir ailenin yaşadığı bir evde, seçim çalışması yapmak üzere HDP ilçe eş başkanı ve Şanlıurfa Milletvekili Ayşe Sürücü vardı.
Ayşe Sürücü, seçim kampanyasını dört nokta üzerine kurduklarını anlattı.
‘Ekrem İmamoğlu’na haksızlık yapıldı’
Sürücü, demokrasi için çalıştıklarını seçmene anlattıklarını söylüyor, seçmenle konuşurken “artık bir değişim gerektiği” üzerinde duruyor.
Aslen Şanlıurfalı olan Aylin Hanım da ev ziyaretindeki seçmenlerden biriydi:
“İnsanlar haksızlığı gördü. İnsanlar haksızlığa gelemiyorlar. Haksızlığa karşıyız. Bugün Ekrem İmamoğlu olmasaydı, kim Ekrem İmamoğlu’nun yerinde olsaydı, böyle bir haksızlığa karşı geldiği için, biz kitle olarak ona da aynı şahsına haksızlığa karşı durup, ona tekrar oylarımızı kullanacaktık.”
‘Kazanan HDP’li adaylara mazbata verilmemesi ve Erdoğan’ın Kürtlere yönelik söylemleri’
Sürücü’ye göre 31 Mart’ta sandığa gitmeyen Kürt seçmenin 23 Haziran’da kararını değiştirecek gelişmelerden biri de, 31 Mart’ta HDP’li adayların kazandığı belediyelerde mazbatanın en yüksek ikinci oyu alan AKP’li adaya verilmesi.
Seçimden yaklaşık 10 gün sonra Yüksek Seçim Kurulu (YSK), haklarında Kanun Hükmünde Kararname (KHK) ile işlem yapılmış olup 31 Mart seçimlerinde başkan seçilenlere mazbatalarının vermeme kararı aldı.
Erzurum’un Tekman, Diyarbakır’ın Bağlar ve Lice, Van’ın Tuşba, Edremit ve Çaldıran ilçelerinde kazanan HDP’li adaylara mazbata verilmedi.
YSK’nın bu kararı, 31 Mart öncesindeki beka söylemine de tepkili olan İstanbullu kararsız Kürt seçmenlerin bir kısmının AKP aleyhine karar vermesine yol açıyor.
Aylin de bunlardan biri:
“CHP’yle çalıştığımız zaman AKP’den daha aktif görüyoruz kendimiz. Ötekileştirilmiyoruz. Haklarımızı orada özgür bir ifadeyle ifade edebiliyoruz. Dayanışmada birlikte çalışabiliyoruz.
“İlk başta biraz tedirgin oldum ama bizim için belediye seçimine giren başkanın kardeşlik vurgusu, ayrımcılık yapmaması, birlikte çalışmaların ileriki zamanlarda daha güzel olacağını düşünerek tereddütte kalmadım.”
“İşte diyorlar ki böyle insanlar HDP’de ne geziyor, CHP’de ne geziyor? Onlar din ayrışması yapıyor, vatan ayrışması yapıyor. Böyle bir konum yoktur, ayrışma yoktur. Böyle bir ayrışma yapan bir kitle de yoktur.”
‘Bunu yıllar önce Cumhurbaşkanımız da yapmıştı’
Aylin, AKP’nin de 2002’de “herkesi kucaklama” vaadiyle geldiğini ve bu sebeple desteklediklerini, bugün yaklaşımın değiştiğini anlatıyor:
“Bir aday konuşmasıyla, mütevazılığıyla, ayrıştırmamasıyla insanları etkiler. Bunu yıllar önce Cumhurbaşkanımız yapmıştı. Ama sonra ne olduysa karışıklıklar, ayrışmalar oldu. Biz 20 yıldır emek harcadığımız şehirde sürekli ayrışmalar içindeyiz. Biz Kürt kökenli olduğumuz için ayrışmalar içindeyiz.
“Nasıl ki bundan 20 yıl önce Cumhurbaşkanımız böyle bir halkı kucaklayıcı bir sevgiyle çıktı; aradan 18, 20 yıl geçti, iktidarda kaldı; bu halk Ekrem İmamoğlu’nu da sevdi. Cumhurbaşkanı’ndan daha çok belki sevdi.”
‘Ekonominin geldiği durum’
Sadece 31 Mart sonrası HDP’li belediye başkan adaylarına yapılan ya da Kürtlere yönelik söylemlerden duyulan rahatsızlık değil, 31 Mart öncesi de hissettikleri hayat şartlarındaki zorluklar da tercihleri belirlemede etkili oluyor.
Aylin’e göre özellikle Kürtler içinde işsizlik arttığında ve ailelerin ekonomik durumu kötüye gittiğinde, 15, 16 yaşındaki gençler okuldan alınarak tekstil fabrikalarına çalışmaya veriliyor.
“İşsizlik olayı çok önemli. İş yoksa öğrenciler arasında, çalışmayan insanların arasında kutuplaşmalar oluyor. En çok da bu kutuplaşmalar etkiliyor gençliği.”
Aylin, üniversite okuyan gençlerin de kendi sektörlerinde iş bulamadığını, marketlerde çalışmak için başvurduğunu ancak artık yaşadıkları bölgede marketlerde bile iş bulamadıklarından yakınıyor:
“18 yıl okul okuyorlar ama bir türlü atanamıyorlar. Bu bütün öğrencilerin içinde bir yara. Sektördeki iş başındaki patronlar işçiyi, 3’ü 2’ye düşürüyorlar. 2’yi 1’e düşürüyorlar. Yerel marketlerde eskiden nereden baksan 12, 13 işçi çalışırdı. Şimdi öyle değil.”
HDP, sadece ev ziyaretleriyle değil, esnaf, hemşehri dernekleri ve bazı vakıfları da tek tek ziyaret ederek seçim stratejisini anlatmaya devam ediyor.
Ancak 31 Mart’ta sandığa gitmeyen muhafazakâr Kürt seçmenin önemli bir kısmının da AKP lehine oy verebileceğini öngörüyorlar.
Daha önceki seçimlerde oy tercihi AKP ve HDP arasında değişen, kendilerini muhafazâkar olarak tanımlayan Kürt seçmenlerin çoğunluğu, 31 Mart yerel seçimlerinde sandığa gitmedi. Siyasi partiler, İstanbul’da bu sayının 200 bini aştığını düşünüyor.
Millet İttifakı’nın CHP’li adayı Ekrem İmamoğlu ile Cumhur İttifakı’nın AKP’li adayı Binali Yıldırım arasındaki oy farkı 13 bin 729’du.
Bu farkı dikkate alan siyasi partiler, seçimin yenilenmesi kararının alındığı 6 Mayıs’tan bu yana muhafazakâr Kürt seçmen üzerinde özel bir seçim kampanyası yürütüyor.
AKP, kanaat önderlerini İstanbul’a getirdi
AKP’li bir yetkilinin verdiği bilgiye göre parti, seçimin yenilenmesi kararının hemen ardından Güneydoğu ve Doğu Anadolu’daki meleleri (din alimi), AKP’yle bağlantısı olan aşiret reislerini, İstanbul’da belli bir sayının üzerinde akrabası olan bölgedeki ilçe başkanlarını İstanbul’a getirdi.
Meleler Ramazan’ı ve Ramazan Bayramı’nı İstanbul’da ev ziyaretleriyle, aşiret reisleri ve ilçe başkanları da akrabalarının evlerinde geçirdi. Bu bir ayın ardından geri dönmeden önce hepsi birer rapor hazırladı.
Hazırlanan raporlarda talepler, ihtiyaçlar, tepkiler ve daha önce bir kez bile olsa AKP’ye oy vermiş olan seçmenin neden yerel seçimde partiyi seçmediği gibi bilgiler yer alıyor.
AKP teşkilatı ve milletvekilleri, bu raporları temel alarak muhafazakâr Kürt seçmen için bire bir çalışma yürütüyor.
Bu çalışmada bakanlar, Ramazan ayının başından bu yana İstanbul’dan ayrılmayan meleler, Doğu ve Güneydoğu Anadolu illerinden AKP milletvekilleri ile Kürtçe bilen AKP üyeleri aktif rol oynadı.
AKP’li yetkililer, kararsız seçmenlere yönelik yürüttüğü bu çalışmayla ilgili, örneğin taleplerin, şikayetlerin, bire bir yapılan görüşmelerde anlatılanların ne olduğuyla ilgili daha fazla detay vermiyor.
HDP’li vekiller de İstanbul’da
Bir yandan da HDP, 31 Mart’ta yürüttüğü “Batıda kaybettirme, bölgede kazanma” stratejisini, 23 Haziran’da da devam ettiriyor. Bu sebeple 31 Mart’ta sandığa gitmeyen muhafazakâr Kürt seçmen için HDP de ayrı bir çalışma yürütüyor.
BBC Türkçe, HDP’nin seçim çalışması kapsamında Bahçelievler’de yaptığı bir ev ziyaretini izledi.
Bahçelievler’deki Kürt ailelerinin kadınlarının toplandığı, Diyarbakırlı bir ailenin yaşadığı bir evde, seçim çalışması yapmak üzere HDP ilçe eş başkanı ve Şanlıurfa Milletvekili Ayşe Sürücü vardı.
Ayşe Sürücü, seçim kampanyasını dört nokta üzerine kurduklarını anlattı.
‘Ekrem İmamoğlu’na haksızlık yapıldı’
Sürücü, demokrasi için çalıştıklarını seçmene anlattıklarını söylüyor, seçmenle konuşurken “artık bir değişim gerektiği” üzerinde duruyor.
Aslen Şanlıurfalı olan Aylin Hanım da ev ziyaretindeki seçmenlerden biriydi:
“İnsanlar haksızlığı gördü. İnsanlar haksızlığa gelemiyorlar. Haksızlığa karşıyız. Bugün Ekrem İmamoğlu olmasaydı, kim Ekrem İmamoğlu’nun yerinde olsaydı, böyle bir haksızlığa karşı geldiği için, biz kitle olarak ona da aynı şahsına haksızlığa karşı durup, ona tekrar oylarımızı kullanacaktık.”
‘Kazanan HDP’li adaylara mazbata verilmemesi ve Erdoğan’ın Kürtlere yönelik söylemleri’
Sürücü’ye göre 31 Mart’ta sandığa gitmeyen Kürt seçmenin 23 Haziran’da kararını değiştirecek gelişmelerden biri de, 31 Mart’ta HDP’li adayların kazandığı belediyelerde mazbatanın en yüksek ikinci oyu alan AKP’li adaya verilmesi.
Seçimden yaklaşık 10 gün sonra Yüksek Seçim Kurulu (YSK), haklarında Kanun Hükmünde Kararname (KHK) ile işlem yapılmış olup 31 Mart seçimlerinde başkan seçilenlere mazbatalarının vermeme kararı aldı.
Erzurum’un Tekman, Diyarbakır’ın Bağlar ve Lice, Van’ın Tuşba, Edremit ve Çaldıran ilçelerinde kazanan HDP’li adaylara mazbata verilmedi.
YSK’nın bu kararı, 31 Mart öncesindeki beka söylemine de tepkili olan İstanbullu kararsız Kürt seçmenlerin bir kısmının AKP aleyhine karar vermesine yol açıyor.
Aylin de bunlardan biri:
“CHP’yle çalıştığımız zaman AKP’den daha aktif görüyoruz kendimiz. Ötekileştirilmiyoruz. Haklarımızı orada özgür bir ifadeyle ifade edebiliyoruz. Dayanışmada birlikte çalışabiliyoruz.
“İlk başta biraz tedirgin oldum ama bizim için belediye seçimine giren başkanın kardeşlik vurgusu, ayrımcılık yapmaması, birlikte çalışmaların ileriki zamanlarda daha güzel olacağını düşünerek tereddütte kalmadım.”
“İşte diyorlar ki böyle insanlar HDP’de ne geziyor, CHP’de ne geziyor? Onlar din ayrışması yapıyor, vatan ayrışması yapıyor. Böyle bir konum yoktur, ayrışma yoktur. Böyle bir ayrışma yapan bir kitle de yoktur.”
‘Bunu yıllar önce Cumhurbaşkanımız da yapmıştı’
Aylin, AKP’nin de 2002’de “herkesi kucaklama” vaadiyle geldiğini ve bu sebeple desteklediklerini, bugün yaklaşımın değiştiğini anlatıyor:
“Bir aday konuşmasıyla, mütevazılığıyla, ayrıştırmamasıyla insanları etkiler. Bunu yıllar önce Cumhurbaşkanımız yapmıştı. Ama sonra ne olduysa karışıklıklar, ayrışmalar oldu. Biz 20 yıldır emek harcadığımız şehirde sürekli ayrışmalar içindeyiz. Biz Kürt kökenli olduğumuz için ayrışmalar içindeyiz.
“Nasıl ki bundan 20 yıl önce Cumhurbaşkanımız böyle bir halkı kucaklayıcı bir sevgiyle çıktı; aradan 18, 20 yıl geçti, iktidarda kaldı; bu halk Ekrem İmamoğlu’nu da sevdi. Cumhurbaşkanı’ndan daha çok belki sevdi.”
‘Ekonominin geldiği durum’
Sadece 31 Mart sonrası HDP’li belediye başkan adaylarına yapılan ya da Kürtlere yönelik söylemlerden duyulan rahatsızlık değil, 31 Mart öncesi de hissettikleri hayat şartlarındaki zorluklar da tercihleri belirlemede etkili oluyor.
Aylin’e göre özellikle Kürtler içinde işsizlik arttığında ve ailelerin ekonomik durumu kötüye gittiğinde, 15, 16 yaşındaki gençler okuldan alınarak tekstil fabrikalarına çalışmaya veriliyor.
“İşsizlik olayı çok önemli. İş yoksa öğrenciler arasında, çalışmayan insanların arasında kutuplaşmalar oluyor. En çok da bu kutuplaşmalar etkiliyor gençliği.”
Aylin, üniversite okuyan gençlerin de kendi sektörlerinde iş bulamadığını, marketlerde çalışmak için başvurduğunu ancak artık yaşadıkları bölgede marketlerde bile iş bulamadıklarından yakınıyor:
“18 yıl okul okuyorlar ama bir türlü atanamıyorlar. Bu bütün öğrencilerin içinde bir yara. Sektördeki iş başındaki patronlar işçiyi, 3’ü 2’ye düşürüyorlar. 2’yi 1’e düşürüyorlar. Yerel marketlerde eskiden nereden baksan 12, 13 işçi çalışırdı. Şimdi öyle değil.”
HDP, sadece ev ziyaretleriyle değil, esnaf, hemşehri dernekleri ve bazı vakıfları da tek tek ziyaret ederek seçim stratejisini anlatmaya devam ediyor.
Ancak 31 Mart’ta sandığa gitmeyen muhafazakâr Kürt seçmenin önemli bir kısmının da AKP lehine oy verebileceğini öngörüyorlar.