CHP İstanbul İl Danışma Kurulu Toplantısı gerçekleştirildi. Toplantıda konuşan İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu, “Bu hazırlıkta boşa harcayacak, içe dönük halktan uzak gündemlere ayıracak tek bir dakikamız bile yoktu” ifadelerini kullandı. “Ülkeyi yönetmeye geliyoruz” diyen CHP Genel Başkanı Özgür Özel de partililere “Oyunlara gelmeyin, sabırlı olun” mesajı verdi.
İstanbul İl Danışma Kurulu’nda konuşan İstanbul Büyükşehir Belediye (İBB) Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun parti içindeki tartışmalara yönelik açıklamaları dikkati çekti.
“CHP olarak ortak aklı ve milletin vicdanını hakim kılmak için inanıyorum partimiz en iyi şekilde hazırlanıyor. Bu hazırlık bir iktidar hazırlığıdır. Bu hazırlıkta boşa harcayacak, içe dönük halktan uzak gündemlere ayıracak tek bir dakikamız bile yoktur” diyen İmamoğlu, “Birbirimize vakit ayıralım konuşalım halleşelim helalleşelim konuşalım ama bütün bu konuşmalar kendi içimizde ve aramızda suhuleti sağlamak iş birliğini oluşturmak adına kaliteli bir süreç şekliyle ilerlesin. Kamuoyuna farklı yönleriyle yansıyarak milletimizin temel gündemini sağa sola esnetecek bir biçimde gündemi meşgul etmemesini diliyorum” ifadelerini kullandı.
İmamoğlu’nun ardından kürsüye CHP Genel Başkanı Özgür Özel çıktı.
Özel’in açıklamalarından öne çıkanlar şöyle:
“Geçmişten aldığımız güç ile geleceğe ve kendinden emin özgüvenli siyaset anlayışımızla iktidarı değiştirmeye, Türkiye’nin önüne 100 yıl önce olduğu gibi büyük umutsuzluklardan büyük karamsarlıklardan büyük bir kuşatılmışlıktan Türkiye’yi kurtararak yeni bir yükselişe yeniden ve hiç bırakmadığımız aydınlanma meşalesini tüm Türkiye ile birlikte taşımaya devam edeceğiz. Böyle bir süreçte 4 Eylül günü Sivas’ta başlıyoruz. Sivas’ta Cumhuriyet Halk Partisi’nin büyük değişim kurultayının açılışını gerçekleştiriyoruz.
Gazi Mustafa Kemal Atatürk, partinin kuruluş dilekçesinin verilmesinden sonra yapılan ilk kongrede 15-22 Ekim arasında Ankara’da açılış sırasında yapılan anonsa itiraz etmiştir. Demiştir ki; ‘bu bizim birinci kurultayımız değil, ikincisi. Birincisini 4 Eylül 1919’da Sivas’ta yapmıştık.’ Bu öyle boşa söylenmiş bir söz değildir. Bu iki büyük eserinin de hareket noktasının Sivas olduğunu söyleyen; Cumhuriyet Halk Partisi’nin kuruluşunu ve oradaki tartışmaları, fikirleri toplumsal rızaya dönüşme sürecini her şeyin önüne koyan bir tespit ile başlamıştır.
Çünkü demokrasi, siyasi partiler olmadan olmaz; siyasi partiler parti içi demokrasi olmadan olmaz. Bunların hepsini sağlayabilmek için de toplumların anayasaları neyse siyasi partilerin de anayasaları, iç sözleşmeleri olan tüzükleri demokratik olmadan söylenecek hiçbir sözün önemi yok. Parti içi demokrasiden nasibini almayanlar, tartışmak nedir, birlikte konuşmak nedir ve alınan kararlarda çoğunluk değil çoğulcu bir anlayışla yürümek nedir bilmeyenler içinde bulunduğumuz sürecin partimiz kadar Türkiye için de ne kadar önemli olduğunu idrak edemezler.
Cumhuriyet Halk Partisi 4 Eylül günü Sivas’ta başlatıp, 9 Eylül günü partinin 101’inci kuruluş yıl dönümüyle taçlandıracağı süreç, Türkiye’ye demokrasi vaat edenlerin önce o demokrasiyi kendi içinde perçinlemek istediklerini görmelidirler. O salondan birlik, beraberlik, mütabakat, azim ve coşkuyla çıkacak olanların bunu dalga dalga 81 ile 973 ilçeye taşıyacaklarından, o salondan Türkiye’ye bir iktidar umudu, bir iktidar değişikliği bekleyen Türkiye’ye bu konuda kararlı, özgüvenli, inançlı bir ses yükseltecek olacaklarını görmüyorlar.
“Birileri bekliyor ki tartışacağız, kendi içimize düşüp onların yakasını bırakacağız, yok öyle yağma”
Birileri bekliyor ki tartışacağız… Birileri bekliyor ki kendi içimize düşüp onların yakasını bırakacağız… Milletin meselelerini konuşmayı, Türkiye’nin gerçek gündemini takip etmeyi, siyasetin gerçek gündemini belirlemeyi bırakacağız… Bekliyorlar ki birbirimize düşeceğiz ve onları kötü yönetimlerine rağmen sorumluluklarıyla baş başa bırakacağız… Yok öyle yağma!
“Bu ülkeyi yönetmeye geliyoruz”
Biz biriz, beraberiz, kararlıyız; hep birlikte bu ülkeyi yönetmeye geliyoruz. Geçen sene bugünlerde, 14 ve 28 Mayıs’ta hepimizi çok üzen, çok kahreden ve maalesef bir deyimle bütün memlekette duygusal kopuş, çöküntü yaratan; gençlerin gözünün içindeki feri söndüren; yaşlılarımızın büyüklerimizin omuzunu düşüren, onları evlerinden sokağa çıkacak mecal bırakmayan o sonuçtan sonra biz ‘bitmedi, böyle olmamalı’ diyorduk… Ve hep birlikte şunu söyledik; ‘başarabiliriz, buradan hep beraber yeniden umudu örgütleyebiliriz. Bir kez daha biz ayağa kalkar, Türkiye’yi ayağa kaldırabiliriz. Gençleri güldürür, gözlerinin ferini yerine getirir; büyükleri ‘bu partinin iktidarını görmeden bir yere gitmeyeceğim’ dedirtecek kadar inançlandırabiliriz’ diyorduk…
Bunun için bir değişime ihtiyaç vardı ve o gün şöyle söyledik; ‘Cumhuriyet Halk Partisi değişirse Türkiye değişir.’ Bu inançla yola çıktık ve o değişimi kişilerin değişimi olarak tarif etmedik. Etseydik haksızlık olurdu, vefasızlık olurdu. Sadece kişilerin, kurulların değişiminden değil; hepimizin birden bir anlayışın, bir yaklaşımın, siyaset yapış biçiminin, hedef koyuş şeklimizin değişmesi olarak tarif ettik. Haklı olarak ‘altını nasıl dolduracaksınız’ diye sordular…
Bu soru, belki de değişime mani olacak bir yüksek tonda dile getirildi ama pek çoğu da burada olan Kurultay delegelerimiz sokağı duydu, bize inandı; hepimizin hep birlikte dile getirdiği ‘eğer Cumhuriyet Halk Partisi değişirse Türkiye değişecek ve umut yeniden yeşerecek’ söylemine destek verdiler. Kurultay’dan aldığımız güçle, yetkiyle ve daha sonra hep birlikte ortaya koyduğumuz büyük emekle 31 Mart seçimlerine gittik. Ve 31 Mart seçimlerinin akşamında İstanbul’daki her 3 belediyeden 2’sini kazanan, İstanbul Büyükşehir Belediyesi’ni kazanan bütün iftiralara, hakaretlere, engellemelere rağmen bir kez daha ve büyük bir zaferle kazanan ve Türkiye’nin 7 bölgesinde bir zamanlar ‘Sivas’ın doğusuna gidemezler’ diyenlerin belediye kazandığı, Türkiye’nin yüzde 65’nin nüfus olarak belediyelerini yöneteceğimiz, ekonomisinin yüzde 80’ine basan bir coğrafyayı yöneteceğimiz, turizmin yüzde 87’sine karşılık gelen bir coğrafyayı yöneteceğimiz o seçim başarısının akşamında 47 yıl sonra bizim hepimizin vergileriyle çalışan Anadolu Ajansı’nı; TRT’yi bir partinin televizyonu yapanlara ‘Size 31 Mart akşamı bir sürprizim var’ demiştim.
O sürprizi dile getirmek nasip oldu, çıktık ve şunu söyledik; ’47 yıl sonra TRT ekranlarında Cumhuriyet Halk Partisi, Türkiye’nin birinci partisidir.’ Çünkü o gün değişenlerle değişmeyenler yarışmış; değişim kazanmıştır. Çünkü o gün eski ile yeni yarışmış; yeniler kazanmıştır. Çünkü 31 Mart günü devlet ile millet yarışmış; millet ve milletin adayları kazanmıştır. Bu ülkedeki herkes devletini sever, çağırır askere gider, ister vergi verir, gerekirse canını verir ama karşısına dikilip de devlet ona istikamet dayatırsa yeni bir karar verir. İşte bu ön sıralarda o yeni kararın temsilcileri, İstanbul’un başarılı ve başarmaya hevesli genç, kadın, dinamik ve Cumhuriyet Halk Partisi’nin gurur duyduğu yerel yöneticileri oturuyor, biz de onlarla gurur duyuyoruz.
Değişimin ruhunda biraz da şu var; kurucu parti olabilirsiniz, gurur duyuyoruz. Kurucu iradeyi temsil ediyor, altı okumuzun her birini sahipleniyor ve her birini zihnimizde terk edilmeyecek hedefler olarak tutuyor, yolumuzu yürüyoruz. Ama kurucu iradeyiz, partiyiz diye devletin sahibi değiliz. Devleti 22 yıldır liyakatsizce yönetenler, yıpratanlar, perişan edenler bir yanda dururken; günü geldiğinde sanki her şeyin sorumlusu bizmişiz gibi kendilerini bir tarafa çekmelerine izin vermedik, bundan sonra da vermeyeceğiz. Biz yeniyi, değişimi, ikinci yüzyıldaki yeni Türkiye anlayışını, siyaseti içeride ve dışarıda doğru okuyarak, kimselerin peşine takılmayarak kendinden emin, örgütüne güvenen, milletine sahip çıkan bir anlayışla altı oktaki her bir ilkeyi bu çağda olması gerektiği gibi geçmişini sahiplenip bugününe doğru yorumlayarak hep birlikte ilerleyeceğiz ve bir kez daha kimsesizlerin kimsesi olduğunu; onun da Cumhuriyet Halk Partisi olduğunu milletimize anlatacağız, onlarla birlikte iktidara ulaşacağız. Bu yüzden 4 Eylül’de tarihsel bir yıldönümünde kurultayımızı başlatıyoruz. Tarihi sahiplenen, oradan doğru dersler çıkaran perspektif ile ilerliyoruz.”