Balıkesir Üniversitesi İvrindi Sağlık Hizmetleri Meslek Yüksekokulu’ndan Dr. Salih Tosun, yürüttüğü araştırmada Türkiye’nin dokuz farklı ilinden 18 kiracıyla görüşmeler yaptı. Araştırma sonucuna göre kiracı olmak, ani kira artışları ve tahliye korkusu, kronik bir kaygıya ve stresle baş edememe durumuna dönüştü. Ayrıca araştırma, kiracıların yaşam kalitelerinden ödün vermek zorunda kaldığını gösteriyor.
Medyascope’den Cenk Narin’in haberine göre, araştırma 22-50 yaş aralığındaki 11 erkek ve yedi kadın ile yapıldı. Katılımcılar arasında bir lise, dört ön lisans, yedi lisans, dört yüksek lisans ve iki doktora mezunu bulunuyor.
Meslek grupları da akademisyen, mühendis, memur, hemşire, paramedik, acil tıp teknisyeni, halkla ilişkiler uzmanı, satış elemanı ve teknikerlerden oluşuyor.
Konut krizinin ekonomik boyutu
Türkiye’de son yıllarda derinleşen konut krizi, özellikle ekonomik göstergelerde kendini gösteriyor. 2022’de yüzde 64,27 ve 2023’te yüzde 64,77 olarak gerçekleşen enflasyon oranları, konut piyasasını derinden etkiledi. TCMB verilerine göre 2022’de konut fiyatları yıllık bazda yüzde 184,6 ve 2023’te yüzde 67,3 arttı. Bu artışlar, kiracıların ekonomik yükünü çok büyük ölçüde artırdı.
Katılımcılarının çoğu, gelirlerinin önemli bir kısmını kira ödemelerine ayırmak zorunda kaldıklarını belirtti. TÜİK verilerine göre 2023’te hane halkı bütçesinin yüzde 23,9’u konut ve kira harcamalarına ayrıldı. Katılımcılardan biri, “Kiramız gelirimizin yarısından biraz fazla. Faturalar ve mutfak masrafı ile gelirimiz tükenmiş oluyor. Ek işlere gidiyorum. Kirasını verdiğim evde duracak zamanım olmuyor. Psikolojim nasıl bozulmasın?” dedi.
Kiracı olmak kaygıyı artırıyor
Araştırmanın en çarpıcı bulgularından biri, kiracılık durumunun ruh sağlığı üzerindeki derin etkileri oldu. Kira ödeme stresi, taşınma endişeleri, ev sahipleriyle yaşanan anlaşmazlıklar ve geleceğe dair belirsizlik, katılımcıların yaşamlarında sürekli bir kaygı ve stres kaynağı olarak öne çıktı. Özellikle ani kira artışları ve tahliye korkusu, kronik bir kaygıya ve stresle baş edememe durumuna dönüştü.
Kiracıların sosyal hayattan izole olma eğilimi de dikkat çekici bulgular arasında. Maddi güçlükler nedeniyle sosyal aktivitelere katılamama, aile içi gerilimlerin artması ve utanç duygusu yaşama gibi sorunlar yaygın olarak görülüyor. Bir katılımcı, “Kiracı olmanın bedeli çok ağır, birileri ile konuşurken ‘Sen de mi kiracısın?’ sorusu sanki kazancını yemiş, içmiş bir ev alamamışsın diye yüzüne söylenmiş gibi bir ruhsal tahribat yaratıyor” sözleriyle durumu özetledi.
Konut sahipliği oranı sürekli düşüyor
Konut krizi, toplumsal refah ve gelir dağılımı üzerinde de derin izler bırakıyor. Türkiye’de konut sahipliği oranı son yıllarda sürekli düşerek 2023 itibarıyla yüzde 56,2’ye gerilerken, kiracılık oranı yüzde 27,8’e yükseldi.
Araştırma, kiracıların yaşam kalitelerinden önemli ödünler vermek zorunda kaldıklarını gösteriyor. Evlerinde istedikleri değişiklikleri yapamama, daha düşük standartlı konutlarda yaşamak zorunda kalma ve sosyal aktiviteleri kısıtlama gibi faktörler, genel refah düzeyini olumsuz etkiliyor. Ayrıca, artan kiralar nedeniyle birikim yapma imkânının azalması, gelecek için yatırım yapma olanaklarını da ortadan kaldırıyor.