Eski CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu Anadolu Yayıncılar Federasyonu tarafından düzenlenen, “Anadolu Sohbetleri” programına katıldı. Gazete ve televizyonların Ankara temsilcilerinin sorularını yanıtlayan Kılıçdaroğlu, ”Farklı düşündü diye insanları hapse atmak, soyutlamak, kapı dışarı etmek… Bunların 21. yüzyılın dünyasında yerinin olmaması gerekiyor” dedi
“Cumhuriyet tarihindeki en büyük kaynak dağılımı sorununu yaşıyoruz” diyen Kılıçdaroğlu, “Ağırlık para politikasına verildi. Bir istikrar programı ortaya çıkmış değil. İstikrar politikası ortaya çıkmazsa vatandaş güven duymuyor. Faizi artırdık, faizi düşürdük… İyi de üretimi artırmak için hangi politikaları uygulayacaksınız” ifadelerini kullandı
Kılıçdaroğlu bir gazetecinin, “Erken seçim olmalı mı” sorusuna ise şu sözlerle yanıt verdi:
Sami Selçuk’un güzel bir yazısı çıktı, dedi ki ‘Yerel seçimlerde, CHP birinci parti. İktidarın mutlaka hemen erken seçime gitmesi lazım çünkü güven kaybetti. Gerekçesi şu; yerel yönetim aktörleri, belediye başkanları çıkıp konuşsalardı bir sorun yoktu, CHP birinci olur bir başka birinci olur vs. Ama seçim meydanlarına Erdoğan bakanlar çıktı. Herkes çıktığına göre ve yenildiklerine göre, o zaman seçim zorunlu olur. Seçimin derhal istenmesi lazım, Erdoğan’ın da demokrasiye inanıyorsa bunun gereğini yapması lazım.”
“Siyasetin giriş kapısı var çıkış kapısı yoktur”
”CHP’yi 13,5 yıl yönettiniz. Geriye dönüp baktığınızda en büyük pişmanlığınız nedir? Bundan sonraki siyasi hedefiniz nedir” sorusuna Kılıçdaroğlu şu karşılığı verdi:
”Siyasi hedefim, sonuçta bir siyasetçiyiz. Siyasetin dışında kaldık desek doğru değil. Hayatın kendisi siyasete girdiğiniz andan itibaren… Rahmetli Demirel’in dediği gibi ‘siyasetin giriş kapısı var çıkış kapısı yoktur.’
Siyasetle ilgileniyorum, ekonomiyle ilgileniyorum, dış politikayla, felsefeyle ilgileniyorum. Sadece siyaset değil sivil toplum örgütleri de geliyor onlarla da zaman zaman buluşuyoruz, konuşuyoruz. Onların toplantılarına katılıyorum ama tek koşulum var ‘Medyaya kapalı olsun’ diyorum, öyle gerçekleştiriyoruz. Değişik partilerden milletvekilleri geliyor düşüncelerimi soruyorlar, onlara aktarıyorum. Bu çerçevede bakıyorum siyasete. Elbette siyaseti de yakından izliyoruz, herkesin izlediği gibi. Ben de siyasetçi olarak izliyorum. Yeri, zamanı gelince de kendi düşüncelerimi, şimdi X diyorlar, o çerçevede olabildiğince kamuoyuyla paylaşmaya çalışıyorum. Bazı sorunlar daha derinlikli olarak ele alınmak ve onlara daha sağlıklı çözümler üretmek gerekiyor. Bu çerçevede de çalışmalarımız var, eski siyasetçi arkadaşlarım var, onlarla beraber bazen akademik dünyadan aktörlerle beraber masaya yatırıyoruz. Oturuyoruz konuşuyoruz.”
”Yani ben hiç konuşmayayım mı?”
Bir gazetecinin, “Kılıçdaroğlu bir ağabey olsun diyenler de çıkıyor. ‘Manevi Genel Başkan olun’ diyenler de var, ‘Niye siz açıklama yapıyorsunuz’ diyenler de var” sözleri üzerine Kılıçdaroğlu, şöyle konuştu:
“Yani ben hiç konuşmayayım mı? Bu, işin doğasına aykırıdır. Rahmetli Baykal, televizyonlara çıkardı konuşurdu yeri geldiğinde açıklamalar yapardı, büyük bir dikkatle izlerdik. Rahmetli Baykal bizi de eleştirirdi ama bizim kültürümüzde Genel Başkanımızı eleştirmek yoktur. Eleştirirdi, dinlerdik. Ziyaret ederdim çok sık, düşüncelerini alırdım. CHP’nin ayrı bir kültürü var, diğer partilere benzemez. Bu kültür içinde yetiştim o kültürü sürdürmeye çalışıyorum. Parti yöneticileriyle kavga etmek, partinin aleyhine bir şey söylemek asla doğru değil. Bu, partili olmamak demektir. Biz partimizi seviyoruz, sayıyoruz. Başarılı olmasını istiyoruz. Bakışım böyle.”
“Rakiplerin normalleşmesi diye bir şey olmaz”
Kılıçdaroğlu, “Siyasette normalleşme, yumuşama ile ilgili tweet attınız. Siz yumuşamaya, normalleşmeye karşı mısınız? Neden böyle bir itirazınız var” sorusuna şu yanıtı verdi:
“Normalleşme halkla yapılır. Siyasi partiler rakiptir zaten, herkes iktidar olmak ister, herkes daha fazla milletvekili çıkarmak ister. Rakiplerin normalleşmesi diye bir şey olmaz. Rakiptir zaten, işin doğası gereği rakiptir. Siz başka bir partiye oy veren vatandaşı yanınıza almak istersiniz, onun size yönelik eleştirilerini gidersiniz anlatırsınız, halkla ilişkiyi samimi olarak kurarsınız. Dolayısıyla siyasal iktidarla dünyanın bütün demokrasilerinde mücadele edilir, başka birşey yapılmaz. Bu, şu anlama da gelmesin; ‘Her düzenlemeye hayır diyecek.’ Öyle düzenlemeler vardır ki parlamentodan oy birliğiyle geçer. Örneğin sigara yasağı parlamentodan oy birliğiyle geçti. Bu çerçevede bakıldığı zaman iktidar olmak için yola çıkan bir siyasal partinin iktidarla mücadele etmesi lazım.”