Kılıçdaroğlu konuşmasının başlangıcında “Bizim kişisel bir hırsımız yok. Biz bu ülkenin kalkınması için Türkiye’de huzurun olması için mücadele eden bir partiyiz” dedi.
Kılıçdaroğlu’nun konuşmasından öne çıkan başlıklar şöyle:
”85 milyon kardeşimiz duysun hiçbir ayrım yapmadan 85 milyonu kucaklayacağız. Bütün karamsarlığına rağmen güzel imzaların da atıldığı bir Türkiye’deyiz. İstanbul Barosu seçimleri yapıldı, ilk kez bir kadın İstanbul baro başkanı oldu Filiz Faraç. Kendisini kutladım ama önemli olan şu bütün CHP’nin kendisini kutladığını ifade etmek için de buradan tekrar kendisini kutluyorum.
Adaleti yeniden inşa etmek istiyoruz. Gezici mahkemeler istemiyoruz. Kimin davası nereye düştü. Oradaki hakim vicdanıyla karar verecek. Saray’ın istediğine göre değil.
O zaman gezici mahkemeyi değiştirelim oradaki hakimleri alalım yeni bir heyet tayin edelim, çünkü Saray onun mahkum edilmesini istiyor. Bu gezici mahkemelerine de son vereceğiz. Adalet neredeyse onu arayıp bulacağız. Yargıç mı? Yargı dünyasına eğileceğiz.
Gezi aileleri burada onlara da hoş geldiniz diyorum. Allah aşkına Gezi olayları Türkiye Cumhuriyeti devletinin, vatandaşlarının haksızlık karşısında yükselttikleri bir sestir. Ve bu ses bir bayraktır ve bu bayrak Türkiye Cumhuriyeti devletinin bayrağıdır, demokrasi, adalet bayrağıdır. Milyonlarca gencimizin adalet istediği bir bayrak, bir sözdür o Yargılanıyorlar arkadaşlarımız.
Yurt dışından geldiler bazıları. 13’üncü Ağır Ceza Mahkemesi bir soru bile sormadı. Özellikle geçmişte AK Parti’ye oy verenlere sesleniyorum, MHP’ye oy verenlere sesleniyorum, hakim bir tek soru dahi sormuyor. İki bir tek tanık bile dinlemiyor. Üç, bir delil var mı yok mu bunu bile araştırmıyor. Vicdan sahibi olanların vicdanına havale ediyorum bu duruşmayı.
Ama ahdimdir ne olursa olsun bedeli ne kadar ağır olursa olsun bu ülkeye adaleti ya getireceğim ya getireceğim. Ortası yok bu işin. Vera’yı babasıyla buluşturacağım, ahdim var. Gerçekten de bizim demokrasi tarihimizin onurlu bir sayfası olan Gezi’ye buradan selam göndermek de benim boynumun borcudur.
Dünyayla yarışmak bunların haddi değil. Dünya ile yarışmak için senin katma değeri yüksek ürün üretmen lazım, senin üniversitelerinin bilgi üretmesi lazım. Demir Çelik Fabrikası Sivas’ta, binlerce kişinin gelir kaynağı. Şimdi bu fabrikayı aldılar bir mafyaya teslim ettiler. Mafyayla bunların araları çok iyi biliyorsunuz. Özellikle de uyuşturucu mafyasıyla. Şunu söyledim. Allah nasip eder de iktidar olursak göreceksiniz bu fabrikaya el koyacağız. Bu fabrika geçmişte olduğu gibi yine çalışacak, işçiler iş başı yapacak. Fabrikanın bacaları tütecek. Burada demir üretilecek. Türkiye en azından dışarıdan hurda demir bile üretmeyecek. Kendimiz yapacağız. Bunlar çalıştıramazlar Sivaslı kardeşim. Sen yetki vereceksin bize. Sivas Belediye Başkanlığı’nı bize verin Sivas’ı en az beş yıl içinde büyükşehir belediyesi haline getirelim. Her soruna talibiz, birikimle çözmeye talibiz.
Türkiye’de hangi kurumda olursa olsun bütün taşeron işçilerini kadroya geçireceğiz. Devlet taşeron mu çalıştırır ya!
Tarih bilmiyorlar hurafelerle tarih öğrenilmez. Halkın ne konuştuğunu dahi bilmiyorlar. Ya sen hiç Karacaoğlan’ı dinlemedin mi kardeşim. Bu insanlar tertemiz Türkçeyle ne yazdılarsa bugün biliyoruz ya. Sen Yunus’u bile bilmiyorsun. Bugün parantez açalı Bahçeli buna sözde çok kızmış. Ne olacak koşa koşa gidecek yine kucaklayacak. Bu anlayış ne anlayışıdır biliyor musunuz? Bu anlayış SADAT kafasının anlayışıdır. Türkiye Cumhuriyeti devletini kaldıracağız ASRİKA diye bir devlet kuracağız, başkenti İstanbul olacak, dili de Arapça olacak. Aynı kafa. İtiraz mı ettiler? Etmediler. Ama ne olur benim milliyetçi tabanım öbür tarafa kaymasın diye arada bir işaret fişeği atayım sonra arka kapıdan yine kucaklaşacağız. Milliyetçilik vatanseverliktir, senin diline hakaret eden senin dilini küçümseyen bir adamla senin ne işin var? Hâlâ grup başkanvekili, ne olacak ki! Ama bu tür insanlara en güzel cevabı Gazi Mustafa Kemal Atatürk vermiş. ‘Biz cahil dediğimiz zaman mektepte okumamış olanları kastetmiyoruz. Kastettiğimiz ilim hakikati bilmektir. Yoksa okumuş olanlardan en büyük cahiller çıktığı gibi hiç okumak bilmeyenlerden de hakikatı gören gerçek alimler çıkabilir.’ Daha ne desin ya!”