“AK Parti içinde bulunup da ‘hayır’ diyenler kesin kararlılar ama takiyye yapıyorlar”
Milli Gazete’nin haberine göre Saadet Partisi Genel Başkanı Temel Karamollaoğlu, Milli Gazete Ankara Bürosu’nun sabah kahvaltısında gazetenin Ankara Temsilcisi Mustafa Yılmaz, yazarlar Zeki Ceyhan, Abdulkadir Özkan, Ahmet Yavuz ve gazete çalışanları ile bir araya geldi.
“Kimsenin zihninde bir tereddüt olacağını zannetmiyorum”
Karamollaoğlu, referandum sürecinde siyasetçilerin daha fazla oy için kullandıkları dili sertleştirdiklerini kaydederek, bunun doğuracağı sonuçların önceden tahmin edilerek dikkatli bir üslup kullanılması gerektiğini söyledi. Karamollaoğlu, “Bir yerde biz evet demiyoruz derseniz, mefhumu muhalifinden bunun hayır olduğunun anlaşılması icap eder. Bizde hep siyasette çatışmacı bir üslup benimsenmiş. Siyasetçiler birbirleriyle konuşurken özellikle kamuoyu önünde ille de çok sert ifadeler kullanması sanki daha fazla tasvip alacaklarmış gibi bir kanaate gelmişler. Bu bana eskiden beri ters geliyor. İnsan tenkid ederken karşı tarafı üzmek maksadı için değil. Erbakan Hocamız da her zaman nazik bir üslup kullandı. Hocamız ‘iki görüş var, biri Milli Görüş ötekisi ise diğerleri’ derdi. Diğerleri derken bunu aşağılamak maksadıyla demiyordu. Yarının Milli Görüşçüleri olarak tarif ederdi. Rencide etme niyetli olmadık. Saadet Partisi olarak ‘hayır’ diyeceğimizi zaten bunu belirtmiştik. Kimsenin zihninde bir tereddüt olacağını ise zannetmiyorum” ifadelerini kullandı.
“‘Yalancısın, vatan hainisin’ dedikten sonra hadi bir araya gelelim. Nasıl yaşayacaksın?”
Kutuplaşmanın geldiği noktaya Suriye örneğini veren Karamollaoğlu, “Kutuplaşmanın boyutları farklı. Suriye’de yarın herkes otursa bir barış yapılsa. Peki orda bu güne kadar sıkıntı çeken, birbirleri ile kavga eden insanlar nasıl bir arada yaşayacak. O kutuplaşmanın uç noktası. Herkes en yakınlarından birkaç kişiyi kaybetmiş. Annesini, çocuklarını, babasını kaybetmiş. Bu onda bir hınç ve kin oluşturmuş. Siyasette de evet kan dökülmüyor ama sanki kan dökülmüş kadar incitiyorsunuz, hakaret ediyorsun. ‘Yalancısın, vatan hainisin’ dedikten sonra da hadi bir araya gelelim, güle oynaya birlikte yaşayalım. Nasıl yaşayacaksın. Bunu en çok siyasilerin dikkate alması icap eder. Siyaset yozlaşınca bu da kayboluyor. Bu tavsiyede bulunacak birilerine ihtiyaç var. Şimdi yumuşak konuşmamızdan dolayı bir taraf bizi işbirlikçi ilan ediyor. Başka konuşmamızdan dolayı hain ilan ediyorlar. Şimdi işin içinden çık. Biz doğru bildiğimizi söylemeye, onu da yumuşak bir üslup ile söylemeye dikkat ediyoruz” dedi.
“Kendi istediği netice çıkmayacağı endişesine kapıldığı için kutuplaşmayı derinleştirdi”
Karamollaoğlu, Saadet Partisi’nin bu süre zarfında kullandığı dilin iktidar ve muhalefete etki ettiğini de savunarak “Bizim kullandığımız dil her kesim tarafından dikkatle dinlendi. Her şeye rağmen siyasiler dillerini az da olsa yumuşattılar. Ben iktidarın biraz daha fazla yumuşaması gerekirdi diye düşünüyorum. Ama iktidar, referandumdan kendi istediği netice çıkmayacağı endişesine kapıldığı için kutuplaşmayı son zamanlarda yeniden derinleştirmek için çok sert ifadeler kullanmaya başladı. Bir ana muhalefet partisine ‘yalancı demek, hain demek’ kime ne fayda sağlar” diye konuştu.
“Erbakan hoca’yı kullanmaları çaresizliğin ifadesi”
“Kayseri’de siz tutacaksanız, her tarafı Erbakan posterleri ile dolduracaksınız. Erbakan Hoca son nefesine kadar bunlara nasihat etmişti. Ömrü bununla geçti. ‘Uyanın’ diyordu Hoca. Şimdi tutup da Hoca’yı kullanmaya kalkmak, bir defa onun ruhaniyetine saygısızlık olur. Ama Cenab-ı Hak da buna razı olmaz. Bir insanı onun arzularının, düşüncelerinin tam zıttı bir fikre alet etmeye kalkacaksınız, ondan medet umacaksınız. Bu, çaresizliğin ifadesi” diye eleştirdi.
Bazı illerde Erbakan fotoğrafını kullanarak, ‘evet’ propagandası yapılması ve İstanbul’da partisinin İl Başkanlığı binasına poster asılması olaylarını da değerlendiren Karamollaoğlu, “Bunu çaresizliğin bir ifadesi olarak görüyorum. Çıkmaz sokağa girdiklerini anladılar. Nerden hangi malzemeyi bulursak bunu kullanalım diyorlar. Bir partinin il binası üzerine evet pankartı asmak ahlaka sığmaz da hangi akla sığar? Siz bunu assanız, ne olacak. Bu kadar kafasızlık olur mu? Bu aptallık. Kendi aleyhine olan bir şey. Onların içinde ‘yav bu kadar da ileri gidilmez, bu insanlık değil, ayıptır’ diyenler de vardır. Kayseri’de siz tutacaksanız her tarafı Erbakan posterleri ile dolduracaksınız. Erbakan Hoca son nefesine kadar bunlara nasihat etmişti. Ömrü bununla geçti. ‘Uyanın’ diyordu Hoca. Şimdi tutup da Hoca’yı kullanmaya kalkmak, bir defa onun ruhaniyetine saygısızlık olur. Ama Cenab-ı Hak da buna razı olmaz. Bir insanı onun arzularının düşüncelerinin tam zıttı bir fikre alet etmeye kalkacaksınız, ondan medet umacaksınız. Bu çaresizliğin ifadesi” diye eleştirdi.
“AK Parti içinde bulunup da ‘hayır’ diyenler kesin kararlılar ama takiyye yapıyorlar”
Milli Gazete’nin haberine göre Saadet Partisi Genel Başkanı Temel Karamollaoğlu, Milli Gazete Ankara Bürosu’nun sabah kahvaltısında gazetenin Ankara Temsilcisi Mustafa Yılmaz, yazarlar Zeki Ceyhan, Abdulkadir Özkan, Ahmet Yavuz ve gazete çalışanları ile bir araya geldi.
“Kimsenin zihninde bir tereddüt olacağını zannetmiyorum”
Karamollaoğlu, referandum sürecinde siyasetçilerin daha fazla oy için kullandıkları dili sertleştirdiklerini kaydederek, bunun doğuracağı sonuçların önceden tahmin edilerek dikkatli bir üslup kullanılması gerektiğini söyledi. Karamollaoğlu, “Bir yerde biz evet demiyoruz derseniz, mefhumu muhalifinden bunun hayır olduğunun anlaşılması icap eder. Bizde hep siyasette çatışmacı bir üslup benimsenmiş. Siyasetçiler birbirleriyle konuşurken özellikle kamuoyu önünde ille de çok sert ifadeler kullanması sanki daha fazla tasvip alacaklarmış gibi bir kanaate gelmişler. Bu bana eskiden beri ters geliyor. İnsan tenkid ederken karşı tarafı üzmek maksadı için değil. Erbakan Hocamız da her zaman nazik bir üslup kullandı. Hocamız ‘iki görüş var, biri Milli Görüş ötekisi ise diğerleri’ derdi. Diğerleri derken bunu aşağılamak maksadıyla demiyordu. Yarının Milli Görüşçüleri olarak tarif ederdi. Rencide etme niyetli olmadık. Saadet Partisi olarak ‘hayır’ diyeceğimizi zaten bunu belirtmiştik. Kimsenin zihninde bir tereddüt olacağını ise zannetmiyorum” ifadelerini kullandı.
“‘Yalancısın, vatan hainisin’ dedikten sonra hadi bir araya gelelim. Nasıl yaşayacaksın?”
Kutuplaşmanın geldiği noktaya Suriye örneğini veren Karamollaoğlu, “Kutuplaşmanın boyutları farklı. Suriye’de yarın herkes otursa bir barış yapılsa. Peki orda bu güne kadar sıkıntı çeken, birbirleri ile kavga eden insanlar nasıl bir arada yaşayacak. O kutuplaşmanın uç noktası. Herkes en yakınlarından birkaç kişiyi kaybetmiş. Annesini, çocuklarını, babasını kaybetmiş. Bu onda bir hınç ve kin oluşturmuş. Siyasette de evet kan dökülmüyor ama sanki kan dökülmüş kadar incitiyorsunuz, hakaret ediyorsun. ‘Yalancısın, vatan hainisin’ dedikten sonra da hadi bir araya gelelim, güle oynaya birlikte yaşayalım. Nasıl yaşayacaksın. Bunu en çok siyasilerin dikkate alması icap eder. Siyaset yozlaşınca bu da kayboluyor. Bu tavsiyede bulunacak birilerine ihtiyaç var. Şimdi yumuşak konuşmamızdan dolayı bir taraf bizi işbirlikçi ilan ediyor. Başka konuşmamızdan dolayı hain ilan ediyorlar. Şimdi işin içinden çık. Biz doğru bildiğimizi söylemeye, onu da yumuşak bir üslup ile söylemeye dikkat ediyoruz” dedi.
“Kendi istediği netice çıkmayacağı endişesine kapıldığı için kutuplaşmayı derinleştirdi”
Karamollaoğlu, Saadet Partisi’nin bu süre zarfında kullandığı dilin iktidar ve muhalefete etki ettiğini de savunarak “Bizim kullandığımız dil her kesim tarafından dikkatle dinlendi. Her şeye rağmen siyasiler dillerini az da olsa yumuşattılar. Ben iktidarın biraz daha fazla yumuşaması gerekirdi diye düşünüyorum. Ama iktidar, referandumdan kendi istediği netice çıkmayacağı endişesine kapıldığı için kutuplaşmayı son zamanlarda yeniden derinleştirmek için çok sert ifadeler kullanmaya başladı. Bir ana muhalefet partisine ‘yalancı demek, hain demek’ kime ne fayda sağlar” diye konuştu.
“Erbakan hoca’yı kullanmaları çaresizliğin ifadesi”
“Kayseri’de siz tutacaksanız, her tarafı Erbakan posterleri ile dolduracaksınız. Erbakan Hoca son nefesine kadar bunlara nasihat etmişti. Ömrü bununla geçti. ‘Uyanın’ diyordu Hoca. Şimdi tutup da Hoca’yı kullanmaya kalkmak, bir defa onun ruhaniyetine saygısızlık olur. Ama Cenab-ı Hak da buna razı olmaz. Bir insanı onun arzularının, düşüncelerinin tam zıttı bir fikre alet etmeye kalkacaksınız, ondan medet umacaksınız. Bu, çaresizliğin ifadesi” diye eleştirdi.
Bazı illerde Erbakan fotoğrafını kullanarak, ‘evet’ propagandası yapılması ve İstanbul’da partisinin İl Başkanlığı binasına poster asılması olaylarını da değerlendiren Karamollaoğlu, “Bunu çaresizliğin bir ifadesi olarak görüyorum. Çıkmaz sokağa girdiklerini anladılar. Nerden hangi malzemeyi bulursak bunu kullanalım diyorlar. Bir partinin il binası üzerine evet pankartı asmak ahlaka sığmaz da hangi akla sığar? Siz bunu assanız, ne olacak. Bu kadar kafasızlık olur mu? Bu aptallık. Kendi aleyhine olan bir şey. Onların içinde ‘yav bu kadar da ileri gidilmez, bu insanlık değil, ayıptır’ diyenler de vardır. Kayseri’de siz tutacaksanız her tarafı Erbakan posterleri ile dolduracaksınız. Erbakan Hoca son nefesine kadar bunlara nasihat etmişti. Ömrü bununla geçti. ‘Uyanın’ diyordu Hoca. Şimdi tutup da Hoca’yı kullanmaya kalkmak, bir defa onun ruhaniyetine saygısızlık olur. Ama Cenab-ı Hak da buna razı olmaz. Bir insanı onun arzularının düşüncelerinin tam zıttı bir fikre alet etmeye kalkacaksınız, ondan medet umacaksınız. Bu çaresizliğin ifadesi” diye eleştirdi.
“AK Parti içinde bulunup da ‘hayır’ diyenler kesin kararlılar ama takiyye yapıyorlar”
Milli Gazete’nin haberine göre Saadet Partisi Genel Başkanı Temel Karamollaoğlu, Milli Gazete Ankara Bürosu’nun sabah kahvaltısında gazetenin Ankara Temsilcisi Mustafa Yılmaz, yazarlar Zeki Ceyhan, Abdulkadir Özkan, Ahmet Yavuz ve gazete çalışanları ile bir araya geldi.
“Kimsenin zihninde bir tereddüt olacağını zannetmiyorum”
Karamollaoğlu, referandum sürecinde siyasetçilerin daha fazla oy için kullandıkları dili sertleştirdiklerini kaydederek, bunun doğuracağı sonuçların önceden tahmin edilerek dikkatli bir üslup kullanılması gerektiğini söyledi. Karamollaoğlu, “Bir yerde biz evet demiyoruz derseniz, mefhumu muhalifinden bunun hayır olduğunun anlaşılması icap eder. Bizde hep siyasette çatışmacı bir üslup benimsenmiş. Siyasetçiler birbirleriyle konuşurken özellikle kamuoyu önünde ille de çok sert ifadeler kullanması sanki daha fazla tasvip alacaklarmış gibi bir kanaate gelmişler. Bu bana eskiden beri ters geliyor. İnsan tenkid ederken karşı tarafı üzmek maksadı için değil. Erbakan Hocamız da her zaman nazik bir üslup kullandı. Hocamız ‘iki görüş var, biri Milli Görüş ötekisi ise diğerleri’ derdi. Diğerleri derken bunu aşağılamak maksadıyla demiyordu. Yarının Milli Görüşçüleri olarak tarif ederdi. Rencide etme niyetli olmadık. Saadet Partisi olarak ‘hayır’ diyeceğimizi zaten bunu belirtmiştik. Kimsenin zihninde bir tereddüt olacağını ise zannetmiyorum” ifadelerini kullandı.
“‘Yalancısın, vatan hainisin’ dedikten sonra hadi bir araya gelelim. Nasıl yaşayacaksın?”
Kutuplaşmanın geldiği noktaya Suriye örneğini veren Karamollaoğlu, “Kutuplaşmanın boyutları farklı. Suriye’de yarın herkes otursa bir barış yapılsa. Peki orda bu güne kadar sıkıntı çeken, birbirleri ile kavga eden insanlar nasıl bir arada yaşayacak. O kutuplaşmanın uç noktası. Herkes en yakınlarından birkaç kişiyi kaybetmiş. Annesini, çocuklarını, babasını kaybetmiş. Bu onda bir hınç ve kin oluşturmuş. Siyasette de evet kan dökülmüyor ama sanki kan dökülmüş kadar incitiyorsunuz, hakaret ediyorsun. ‘Yalancısın, vatan hainisin’ dedikten sonra da hadi bir araya gelelim, güle oynaya birlikte yaşayalım. Nasıl yaşayacaksın. Bunu en çok siyasilerin dikkate alması icap eder. Siyaset yozlaşınca bu da kayboluyor. Bu tavsiyede bulunacak birilerine ihtiyaç var. Şimdi yumuşak konuşmamızdan dolayı bir taraf bizi işbirlikçi ilan ediyor. Başka konuşmamızdan dolayı hain ilan ediyorlar. Şimdi işin içinden çık. Biz doğru bildiğimizi söylemeye, onu da yumuşak bir üslup ile söylemeye dikkat ediyoruz” dedi.
“Kendi istediği netice çıkmayacağı endişesine kapıldığı için kutuplaşmayı derinleştirdi”
Karamollaoğlu, Saadet Partisi’nin bu süre zarfında kullandığı dilin iktidar ve muhalefete etki ettiğini de savunarak “Bizim kullandığımız dil her kesim tarafından dikkatle dinlendi. Her şeye rağmen siyasiler dillerini az da olsa yumuşattılar. Ben iktidarın biraz daha fazla yumuşaması gerekirdi diye düşünüyorum. Ama iktidar, referandumdan kendi istediği netice çıkmayacağı endişesine kapıldığı için kutuplaşmayı son zamanlarda yeniden derinleştirmek için çok sert ifadeler kullanmaya başladı. Bir ana muhalefet partisine ‘yalancı demek, hain demek’ kime ne fayda sağlar” diye konuştu.
“Erbakan hoca’yı kullanmaları çaresizliğin ifadesi”
“Kayseri’de siz tutacaksanız, her tarafı Erbakan posterleri ile dolduracaksınız. Erbakan Hoca son nefesine kadar bunlara nasihat etmişti. Ömrü bununla geçti. ‘Uyanın’ diyordu Hoca. Şimdi tutup da Hoca’yı kullanmaya kalkmak, bir defa onun ruhaniyetine saygısızlık olur. Ama Cenab-ı Hak da buna razı olmaz. Bir insanı onun arzularının, düşüncelerinin tam zıttı bir fikre alet etmeye kalkacaksınız, ondan medet umacaksınız. Bu, çaresizliğin ifadesi” diye eleştirdi.
Bazı illerde Erbakan fotoğrafını kullanarak, ‘evet’ propagandası yapılması ve İstanbul’da partisinin İl Başkanlığı binasına poster asılması olaylarını da değerlendiren Karamollaoğlu, “Bunu çaresizliğin bir ifadesi olarak görüyorum. Çıkmaz sokağa girdiklerini anladılar. Nerden hangi malzemeyi bulursak bunu kullanalım diyorlar. Bir partinin il binası üzerine evet pankartı asmak ahlaka sığmaz da hangi akla sığar? Siz bunu assanız, ne olacak. Bu kadar kafasızlık olur mu? Bu aptallık. Kendi aleyhine olan bir şey. Onların içinde ‘yav bu kadar da ileri gidilmez, bu insanlık değil, ayıptır’ diyenler de vardır. Kayseri’de siz tutacaksanız her tarafı Erbakan posterleri ile dolduracaksınız. Erbakan Hoca son nefesine kadar bunlara nasihat etmişti. Ömrü bununla geçti. ‘Uyanın’ diyordu Hoca. Şimdi tutup da Hoca’yı kullanmaya kalkmak, bir defa onun ruhaniyetine saygısızlık olur. Ama Cenab-ı Hak da buna razı olmaz. Bir insanı onun arzularının düşüncelerinin tam zıttı bir fikre alet etmeye kalkacaksınız, ondan medet umacaksınız. Bu çaresizliğin ifadesi” diye eleştirdi.
“AK Parti içinde bulunup da ‘hayır’ diyenler kesin kararlılar ama takiyye yapıyorlar”
Milli Gazete’nin haberine göre Saadet Partisi Genel Başkanı Temel Karamollaoğlu, Milli Gazete Ankara Bürosu’nun sabah kahvaltısında gazetenin Ankara Temsilcisi Mustafa Yılmaz, yazarlar Zeki Ceyhan, Abdulkadir Özkan, Ahmet Yavuz ve gazete çalışanları ile bir araya geldi.
“Kimsenin zihninde bir tereddüt olacağını zannetmiyorum”
Karamollaoğlu, referandum sürecinde siyasetçilerin daha fazla oy için kullandıkları dili sertleştirdiklerini kaydederek, bunun doğuracağı sonuçların önceden tahmin edilerek dikkatli bir üslup kullanılması gerektiğini söyledi. Karamollaoğlu, “Bir yerde biz evet demiyoruz derseniz, mefhumu muhalifinden bunun hayır olduğunun anlaşılması icap eder. Bizde hep siyasette çatışmacı bir üslup benimsenmiş. Siyasetçiler birbirleriyle konuşurken özellikle kamuoyu önünde ille de çok sert ifadeler kullanması sanki daha fazla tasvip alacaklarmış gibi bir kanaate gelmişler. Bu bana eskiden beri ters geliyor. İnsan tenkid ederken karşı tarafı üzmek maksadı için değil. Erbakan Hocamız da her zaman nazik bir üslup kullandı. Hocamız ‘iki görüş var, biri Milli Görüş ötekisi ise diğerleri’ derdi. Diğerleri derken bunu aşağılamak maksadıyla demiyordu. Yarının Milli Görüşçüleri olarak tarif ederdi. Rencide etme niyetli olmadık. Saadet Partisi olarak ‘hayır’ diyeceğimizi zaten bunu belirtmiştik. Kimsenin zihninde bir tereddüt olacağını ise zannetmiyorum” ifadelerini kullandı.
“‘Yalancısın, vatan hainisin’ dedikten sonra hadi bir araya gelelim. Nasıl yaşayacaksın?”
Kutuplaşmanın geldiği noktaya Suriye örneğini veren Karamollaoğlu, “Kutuplaşmanın boyutları farklı. Suriye’de yarın herkes otursa bir barış yapılsa. Peki orda bu güne kadar sıkıntı çeken, birbirleri ile kavga eden insanlar nasıl bir arada yaşayacak. O kutuplaşmanın uç noktası. Herkes en yakınlarından birkaç kişiyi kaybetmiş. Annesini, çocuklarını, babasını kaybetmiş. Bu onda bir hınç ve kin oluşturmuş. Siyasette de evet kan dökülmüyor ama sanki kan dökülmüş kadar incitiyorsunuz, hakaret ediyorsun. ‘Yalancısın, vatan hainisin’ dedikten sonra da hadi bir araya gelelim, güle oynaya birlikte yaşayalım. Nasıl yaşayacaksın. Bunu en çok siyasilerin dikkate alması icap eder. Siyaset yozlaşınca bu da kayboluyor. Bu tavsiyede bulunacak birilerine ihtiyaç var. Şimdi yumuşak konuşmamızdan dolayı bir taraf bizi işbirlikçi ilan ediyor. Başka konuşmamızdan dolayı hain ilan ediyorlar. Şimdi işin içinden çık. Biz doğru bildiğimizi söylemeye, onu da yumuşak bir üslup ile söylemeye dikkat ediyoruz” dedi.
“Kendi istediği netice çıkmayacağı endişesine kapıldığı için kutuplaşmayı derinleştirdi”
Karamollaoğlu, Saadet Partisi’nin bu süre zarfında kullandığı dilin iktidar ve muhalefete etki ettiğini de savunarak “Bizim kullandığımız dil her kesim tarafından dikkatle dinlendi. Her şeye rağmen siyasiler dillerini az da olsa yumuşattılar. Ben iktidarın biraz daha fazla yumuşaması gerekirdi diye düşünüyorum. Ama iktidar, referandumdan kendi istediği netice çıkmayacağı endişesine kapıldığı için kutuplaşmayı son zamanlarda yeniden derinleştirmek için çok sert ifadeler kullanmaya başladı. Bir ana muhalefet partisine ‘yalancı demek, hain demek’ kime ne fayda sağlar” diye konuştu.
“Erbakan hoca’yı kullanmaları çaresizliğin ifadesi”
“Kayseri’de siz tutacaksanız, her tarafı Erbakan posterleri ile dolduracaksınız. Erbakan Hoca son nefesine kadar bunlara nasihat etmişti. Ömrü bununla geçti. ‘Uyanın’ diyordu Hoca. Şimdi tutup da Hoca’yı kullanmaya kalkmak, bir defa onun ruhaniyetine saygısızlık olur. Ama Cenab-ı Hak da buna razı olmaz. Bir insanı onun arzularının, düşüncelerinin tam zıttı bir fikre alet etmeye kalkacaksınız, ondan medet umacaksınız. Bu, çaresizliğin ifadesi” diye eleştirdi.
Bazı illerde Erbakan fotoğrafını kullanarak, ‘evet’ propagandası yapılması ve İstanbul’da partisinin İl Başkanlığı binasına poster asılması olaylarını da değerlendiren Karamollaoğlu, “Bunu çaresizliğin bir ifadesi olarak görüyorum. Çıkmaz sokağa girdiklerini anladılar. Nerden hangi malzemeyi bulursak bunu kullanalım diyorlar. Bir partinin il binası üzerine evet pankartı asmak ahlaka sığmaz da hangi akla sığar? Siz bunu assanız, ne olacak. Bu kadar kafasızlık olur mu? Bu aptallık. Kendi aleyhine olan bir şey. Onların içinde ‘yav bu kadar da ileri gidilmez, bu insanlık değil, ayıptır’ diyenler de vardır. Kayseri’de siz tutacaksanız her tarafı Erbakan posterleri ile dolduracaksınız. Erbakan Hoca son nefesine kadar bunlara nasihat etmişti. Ömrü bununla geçti. ‘Uyanın’ diyordu Hoca. Şimdi tutup da Hoca’yı kullanmaya kalkmak, bir defa onun ruhaniyetine saygısızlık olur. Ama Cenab-ı Hak da buna razı olmaz. Bir insanı onun arzularının düşüncelerinin tam zıttı bir fikre alet etmeye kalkacaksınız, ondan medet umacaksınız. Bu çaresizliğin ifadesi” diye eleştirdi.