Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın TBMM’deki yemin töreni ve ardından Beştepe Külliyesi’ndeki Cumhurbaşkanlığı merasimi sonrasında tüm gözler açıklanacak yeni dönemin ilk kabinesine çevrilmişti.
Açıklamanın saati 21.30 olarak duyurulmasına karşılık, Erdoğan’ın kameraların karşısına geçişi bir buçuk saati aşkın rötarla oldu. Bu sürede ise kabine listesi çoktan sızmıştı bile. Nitekim Erdoğan’ın açıkladığı isimler resmi duyurudan yaklaşık bir saat önce sızan liste ile birebir örtüştü.
Daha önce AKP grubunda “partililerden oluşmayan kabine” mesajı veren Erdoğan, 48 saat sonra AKP genişletilmiş il başkanları toplantısında ise yeni hükümete TBMM’de 3-4 isim alabileceğini ifade etti.
Nitekim açıklanan listeye bakıldığında son Başbakan Binali Yıldırım kabinesinde gerçekte “Erdoğan’ın mutemet adamları” olarak nitelendirilen isimlerden İçişleri Bakanı Süleyman Soylu, Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu, Adalet bakanı Abdülhamit Gül ve Eski Enerji ve Tabii Kaynaklar yeni kabinede Hazine ve Maliye Bakanı Berat Albayrak Beştepe Hükümetinin TBMM’den gelen isimleri.
Soylu, Gül ve Çavuşoğlu’nu aynı görevlerde tutan Cumhurbaşkanının mesajını içerde terörle mücadeledeki katı, baskın ve sert politikanın, dışarda herkesle kavgalı dış politikanın ve yargıda da siyaset gölgesinin daha belirgin şekilde artarak sürdürüleceği şeklinde okumak olanaklı.
Son olarak CHP’li başkanları şehit cenazelerine almama talimatını veren Soylu, Ağrı-Doğubeyazıt’ta PKK’nın üstlendiği seçim infazıyla AKP sandık müşahidini öldürmesi sonrasında HDP Eş Başkanı Pervin Buldan’ı arayarak “Sizi CHP bile kurtaramayacak, size artık yaşama hakkı yok, nereye gidiyorsanız gidin” şeklindeki konuştuğunu doğrulayıp “Aslında daha fazlasını söyledim” demişti.
Soylu’nun yeni kabinede göreve devam etmesi, önümüzdeki dönemde de benzer politikaların sürdürüleceği ve Erdoğan’ın da buna onay verdiğini gösteriyor.
Abdülhamit Gül’ün Adalet Bakanlığı’nda kalması da yargı ve adalet mekanizmasında bugünkünden farklı bir tablo beklenmemesi gerektiğini ve yargıdaki siyasallaşmanın, siyaset gölgesinin artarak süreceğinin işareti.
Diğer yandan Genelkurmay Başkanlığını görev ve yetkileriyle, Yüksek Askeri Şura’nın, Milli Güvenlik Kurulu’nun, Milli Güvenlik Kurulu Genel Sekreterliği’nin KHK’larla lağvedilmesi ve yasalarının yürürlükten kaldırılmasının akabinde tıpkı Binali Yıldırım gibi Orgeneral Hulusi Akar da eski sistemin son Genelkurmay Başkanı sıfatıyla Beştepe Kabinesi’nde Milli Savunma Bakanlığı’na geçiş yaparak üniformasını çıkarttı.
Akar’ın Erdoğan kabinesinde görev alması “Sisi Modeli” olarak da değerlendiriliyor. Kendisi de Genelkurmay Başkanı iken Mursi kabinesinde Savunma Bakanı olan Mısır Devlet Başkanı Sisi, Mayıs’taki seçimlerden sonra kurduğu yeni kabineye de Genelkurmay Başkanını Savunma Bakanı olarak alırken, pek çok generali de bakan olarak görevlendirmişti.
Peş peşe çıkartılan 701, 702, 703 saylılı KHK’larla Genelkurmay Başkanı, Kuvvet Komutanları, Generallerin görev süreleriyle ilgili kıstaslar ortadan kalkarken, Teğmenden Albay’a kadar tüm subay rütbelerinde görev, terfi ve göreve son yetkilerini kendisinde toplayan Cumhurbaşkanı artık komuta kademesinin atamalarını da YAŞ dışında doğrudan kendi inisiyatifiyle yapacak. TSK’nın terfi ve emeklilik konusundaki kurumsal sistemi, gelenekleri, bekleme süreleri vb. kriterlerin tümü ortadan kalktı.
Şimdiden Kulislerde Cumhurbaşkanı Erdoğan ile CHP adayı Muharrem İnce arasında “alkış ve apolet” tartışmasının odağında yer alan 2. Ordu Komutanı Orgeneral İsmail Metin Temel’in Genelkurmay Başkanlığı yolunun açıldığı kulislere yansımış durumda.
İbrahim Kalın’ın ismi uzun süre kulislerde dolaşmasına karşılık Erdoğan Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu’ndan vazgeçemedi. Aynı zamanda AB Bakanlığı’nın da lağvedilerek Dışişleri bünyesine alınması Erdoğan yönetiminin Türkiye-AB ilişkilerinde yeni bir gelişme beklemediğinin, herhangi bir beklentisinin kalmadığının da işareti. AB ile ilişkilerin ölü bir döneme gireceğini, mülteci anlaşması ve vize serbestisi gibi rutin başlıklar üzerinde ve olabilirse Gümrük Birliği Anlaşmasının revizyonu pazarlığıyla sürdürülmeye çalışılacağını söylemek yanlış olmaz.
Kaldı ki, Türkiye’yi kaçak göçe karşı sınır bekçiliğinde tutmaya devam etmeyi öngören AB cephesinde 3 milyar euroluk ilave mali desteği kabul etmek dışındaki seçim sonrası esen hava, tam üyelik müzakerelerinin askıya alınması, yeni fasıl açılmaması, Gümrük Birliği Anlaşmasının revizyonu görüşmelerinin dondurulması, vize serbestisinin rölantiye alınması yönünde ağırlık kazandı.
Çavuşoğlu’nun göreve devam etmesiyle Suriye, Irak başta olmak üzere Ortadoğu ve Körfez politikalarında, ABD ile gergin ilişki sürecinde fazla bir değişiklik olmayacağı anlaşılıyor.
Kabinede Enerji Bakanlığı’ndan yeni oluşturulan Hazine Ve maliye Bakanlığı’na getirilen Berat Albayrak bir anlamda devletin kasasının da başına geçti. Cumhurbaşkanı, Maliyeyi, Hazine’yi, Merkez Bankası’nı, Kamu Bankalarını kısaca milletin tüm varlığını ve parasını damadının kontrolüne verdi. Diğer deyişle kendi kontrolüne aldı.
Berat Albayrak ismiyle birlikte de küresel piyasaların beklentilerini çok da önemsemediğini, Merkez Bankası’na artık daha fazla ve doğrudan müdahalenin söz konusu olacağının, kamu bankalarının kaynaklarının dağıtımının tek elden yürütüleceğinin duyurusunu yapmış oldu.
Kabinede dikkat çeken özel sektör kökenli üç isimden Ticaret Bakanı Ruhar Pekcan’ın DEİK’te Türkiye-Suriye İş Konseyi’nden gelmesi ilginç. İhracatçıların, sanayici ve tüccarın sorunlarını yakından bilen ve aktif bir iş insanı olduğu kaydedilen Pekcan dışında Kültür ve Turizm Bakanlığı’nı üstlenen Mehmet Ersoy da doğrudan Turizmden, Tur Operatörlüğünden hükümette yer alan bir isim.
Devlet Tiyatrolarını lağvedilip Cumhurbaşkanına bağlandığı gün, Kültür ve Turizm Bakanlığı’na da Turizm kökenli bir ismin bakan olması, bakanlığın ismindeki Kültür kısmının, tiyatro, sinema, sanat, müzik vb. konuların öneminin kalmayacağı şeklinde yorumlanabilir.
Beştepe kabinesinin özel sektör kökenli bir diğer ismi ise Sağlık Bakanı Fahrettin Koca. Medipol Özel Hastanelerinin sahibi ve kurucusu Koca’yla birlikte sağlık sistemindeki ticarileşmenin, Şehir Hastaneleri ve garantili hasta modelinin hızlanarak devam edeceği, devletin sağlık sistemini giderek terk edeceği anlaşılıyor.
Milli Eğitim Bakanlığı görevine getirilen eski Talim Terbiye Kurulu Başkanı Prof. Ziya Selçuk da eğitimde benzer sistemin devreye gireceğini gösteriyor. Eğitim sisteminin darmadağın olduğu 16 yıllık süreçte Maya Özel Okulları ve Kolej zincirinin kurucusu ve sahibi olan Koca’nın Milli Eğitim Bakanı olarak görevlendirilmesinin anlamı eğitimde özelleşme, paralı eğitimin yaygınlaşması ve devletin yine anayasal asli görevlerinden birisinden daha çekilmesi. Kamu kaynaklarıyla özel okulculuğun teşvik edilmesi dönemine geçiş.
Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktay uzun yıllardır Başbakanlığı döneminden başlayarak Erdoğan ile çalışan bir bürokrat. AFAD Başkanlığından Başbakanlık Müsteşarlığına kadar uzayan bürokratik görevlerden sonra Erdoğan’ın ilk Cumhurbaşkanı Yardımcısı. Gelişmelere göre Erdoğan yardımcıların sayısına yeni ilavelerde bulunacak.
Enerji Bakanlığı görevini Berat Albayrak’tan devralan Fatih Dönmez aynı zamanda Albayrak’ın müsteşarıydı. Dolayısıyla Nükleer santral başta olmak üzere güneş, jeotermal, hidroelektrik, termik enerji projelerinde iktidara yakın müteahhitlere dağıtılan pastanın büyüyerek devam edeceğini, Ener Bakanlığı’nda yönetimin resmen olmasa da “fiilen” Albayrak ve Erdoğan’da olacağını söylemek yanlış olmaz.
Erdoğan ve AKP hükümetlerinin inşaat ve altyapı üzerine oturan ekonomik modelinin iki kilit kurumundan Karayollarının başındaki Genel Müdür Mehmet Cahit Turan Ulaştırma ve Altyapı Bakanlığına, Emlak Gayrımenkul ve TOKİ’de yöneticilik yapan Murat Kurum da TOKİ’nin KHK ile son anda bağlandığı Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’na getirildi. Rant dağıtan iki bakanlığa daha önce bu kurumların başındaki bürokratların getirilmesi artık ihalelerin, çılgın projelerin, hazine garantili Kamu-Özel İşbirliği projelerinin Beştepe’den dağıtılacağının göstergesi.
Tarım ve Orman Bakanlığı’na getirilen Bekir Pakdemirli, rahmetli Turgut Özal’ın “uçan müsteşar” lakaplı ilk Hazine Müsteşarı ve sonrasında her ANAP kabinesinde ekonominin kilit ismi olan Ekrem Pakdemirli’nin oğlu.
Çalışma, Sosyal Hizmetler ve Aile Bakanlığı’na getirilen Zehra Zümrüt Selçuk kabinenin ikinci kadın bakanı olarak Erdoğan’ın eşi ve kızları Esra Albayrak ile Sümeyye Albayrak kontenjanından.
Esra ve Sümeyye Albayrak’ın kurucuları arasında yer aldığı aynı zamanda yönetiminde bulundukları Kadın ve Demokrasi Derneği’nin (KADEM) Ankara Temsilcisi olan Selçuk, tıpkı önceki bakan Fatma Betül Sayan Kaya gibi Emine Erdoğan’a da çok yakın bir isim.
Gençlik ve Spor Bakanı, Mehmet Kasapoğlu Spor Toto Teşkilat Müdürlüğü’nden kabineye girerken sporun daha çok “akçalı” kısmını yakından bilen bürokratlardan. Erdoğan’ın Külliye kadrosundan kabineye aldığı yegâne isim is Sanayi ve Teknoloji Bakanı Mustafa Varank oldu. Yıllardır Erdoğan’ın “iç kabinesinde” görev yapan Varank aynı zamanda Erdoğan’ın sırdaşı olarak da anılıyor. Önce Büyükelçi unvanı verilen Varank, bunca yıllık hizmetlerinin, emeklerinin karşılığını yeni dönemde bakanlık koltuğuna oturarak almış oldu.