CHP’nin cumhurbaşkanı adayı İnce, Habertürk TV’deki ‘Türkiye’nin Nabzı’ programında soruları yanıtladı.
Habertürk TV’deki ‘Türkiye’nin Nabzı’ programında Didem Yılmaz’ın moderatörlüğünde gazeteciler Gürkan Hacır, Nagehan Alçı ve Bülent Aydemir’in sorularını yanıtlayan İnce’nin açıklamalarının öne çıkan bölümleri şu:
-(Diğer adaylardan farkınız ne?) Türkiye’yi yöneten Erdoğan, dolayısı ile neden Erdoğan değil de size diye sormak lazım. Yeni dönemde ben sen o yok, biz diyeceğiz, Türkiye’yi kucaklayacağız. Kamuda yükselmeyi adil koşullara bağlayacağız’. Herkesi kucaklayan anlayışla, başörtülü başörtüsüz, alevi sünni diye bakmadan.
Bu ülkenin tüm kaynakları atıl. Meraları kullanılmıyor atıl, denizleri kullanılmıyor atıl. Liyakatlı bir kadroyla güçlü bir liderlik yaparak ortak bir akılla, hesap vermeyi öne çıkartarak, kimseyi ötekileştirmeden, Alevi-Sünni diye bakmadan herkesi kucaklayan anlayış ile bu 29’u çok iyi kucaklayabiliriz.
-Ben Erdoğan’ın dünyayı tanımadığını, geç takip ettiğini düşünüyorum. Ekibi ondan çekiniyor, korkuyor. Ona doğru bilgi aktarmıyorlar. Danışmanların görevi “Evet efendim” demek değildir, ne olursa olsun doğruları söylemektir. Ben danışmanlarımla toplantı yaptım, bir tane artı söylemediler. Hiç mi yok, ama hep eksileri söylediler. (Kızmadınız mı yani?) Onlar benim iyiliğimi istiyorlar, neden kızayım.
-Köyler mahalle oldu. Onları bir büyük bela bekliyor. Vergiler ertelenmişti biliyorsunuz; 2019’a kadar ödemeyeceklerdi. Bunlar 2019’dan itibaren 5 ayrı vergi ödeyecekler. Bunu değiştirmemiz lazım. Ben cumhurbaşkanı olursam değiştireceğiz.
“Bugün yandaş medya derken sizin gazetenin de küpürü kaynamış, haksızlık olmuş”
-Bugün yandaş medya derken sizin gazetenin de küpürü kaynamış. Haksızlık olmuş. Mayısta 46 saat AKP’ye, 16 saat CHP’ye yer vermişsiniz ama olsun.
-(Nasuhi Güngör’ün kitabı ve açıklamaları ve Gülen görüşmesinin tanığı) Beni arayan kişi, Erdoğan’la birlikte görüşmede olan kişi. Şimdi açıklarsam ona zarar veririm. Bana bekle dedi. Bir, kitabın 89. sayfasında diyor ki, Erdoğan 2000 yılı Mayıs ayında ABD’ye yaptığı gezide, uzun süre orada yaşayan Fethullah Gülen’le de bir araya geldi. Erdoğan-Gülen görüşmesi muhtevasından çok, uzun yıllardır birbirine hayli mesafeli olan iki ekolün bir araya gelmesi açısından dikkat çekiciydi. Kitapta böyle diyor, bugün de diyor ki dedikoduydu onlar. Beyefendinin bir tweeti daha var, 2012’den: Bunların hepsi olacak, endişe etmeyin, yazdığım her şeyin arkasındayım. Bu adam TRT Haber Dairesi Başkanı oluyor; bu adamın nesine inanacaksın şimdi. Senin gibi bir adamı TRT’nin Haber Müdürü yapıyorlar, yazık günah ya!
-(Nagehan Alçı: Siz de referans olarak kullandınız) Referans mı istiyorsunuz Nagehan Hanım. Arınç, “Gitmeden önce konuyu açtım, çok memnun oldu, keşke biz de görüşebilsek dedi, tavsiyesi, emri olur mu öğren dedi. Hükümetle cemaatle soğukluk olduğunu reddediyorum. Selam söyle diyor, bir emri olur mu dedi” diyor.
Ben 16 yıldır milletvekiliyim. Bana bu tür bilgiler gelir. Bütün bunlar ortadayken hala daha açıyorum biliyor musunuz? Bir bedende ikiz gibiler, arada CHP’yi karıştırmıyorlar mı, çok canım sıkılıyor.
-(N. A.: Ben anlayamıyorum, Amerika’yı yeniden keşfetmiyorsunuz, 2011 yılından itibaren başlayan gerilimle ilgili) Yani siz darbecilerle düzeltmek için gittiniz, yani anlaşabilselerdi?
(2011’den önce AK Parti’yle cemaat arasında gizli bir kapaklı ilişki yoktu ki) Ben de sizin neyi anlamadığınızı anlayamıyorum. Hayatınızda 3 ya da 4 kere gördüğünüz birini özler misiniz? Bitsin bu hasret diyorsan, 2-3’ten fazla görüşmüşsünüzdür.
-(İcazet tartışmalarının ardından açılan dava) Erdoğan her konuda dava açar, bir konuda açamaz. Daha açmadı da: Diploma. Konu mahkemeye gittiyse, ben de giderim mahkemeye, bildiklerimi anlatırım. Konu mahkemelik olmuşsa kapatmamız gerekir. Madem 15-20 yıldır bu kitap var da, dava açmış mı, tekzip etmiş mi. Özetini mi okumuş her zamanki gibi?
“Benim bildiğim bir şey var ki iddia ediyorum”
-Gülen’in iadesiyle ilgili, istenmedi demedim ben, usülüne uygun istenmedi dedim. Sayın Özel’i aradım, dedim ki, bir yazı yazın Adalet Bakanlığı’na, uzman bir iki avukat arkadaşımız ve hukukçu milletvekillerimizle gidip incelesinler benim iddiamı. Ayın 25’inde Özgür Özel imzalı yazımız gitti, henüz inceleyin demiyorlar. Bekir Bozdağ’ın açıklaması şu: Kimseye gösteremeyiz, İnce gelip incelesin. İpe un seriyorlar. Ben niye inceleyecekmişim! Avukatlarımı gönderirim, onlar bak. Hem bu işe uzmanlar bakmalıdır. Benim bildiğim bir şey var ki iddia ediyorum. Bozdağ diyor ki, sen gel.
-Seçimin tarihini Erdoğan belirledi. 24 Haziran dedi, YSK’ya da görevini yap dedi. Kuralları kim belirledi, kanunu kim değiştirdi; Ak Parti grubu, Erdoğan. Tarihi, kuralları, hileleri belirleyeceksin; sonra da diyor ki indirmek istiyorlar. E ne yapalım? Ne demek beni indirmek istiyorlar. Evet istiyoruz, istemeyelim mi? Demokrasilerde böyle olur, muhalefetin işi bu.
-(N. A.: Siz sanayi devriminden bahsediyorsunuz. Bunların konuşulmasını da önemli görüyorum. Cumhurbaşkanı da Elon Musk’la konuştuğunu söylüyor. Bunlar Türkiye’nin ilerlediğini gösterir. Halkın içinden geliyorum diyorsunuz, iyi de iletişim kuruyorsunuz. Bir yandan halkın içinden geliyorum diyorsunuz, bununla çelişkili olarak Cumhurbaşkanı’nın diplomasını konu etmeniz, kitap okumuyor demeniz yukarıdan bakmak gibi geliyor) Diplomayı sormak hakkım değil mi? (Yapmayın, bu F..Ö’nün attığı bir iftiraydı) Siz nereden mezunsunuz? (Boğaziçi)Dört yıl değil mi, evde yangın çıkar, diplomanız yanabilir. Gidersiniz üniversitenize, alırsınız transkriptinizi, koyarsınız, diploma yerine geçer. Bu yapıldı mı, yapılmadı. (Bunu göstermeye gerek yok, siz çok güzel şeylerden bahsediyorsunuz; o zaman AK Parti teşkilatı da taşradan mezun oldunuz der) Benim mezun olduğum okul… Öyle söyleyip kaçamazsın. Orası taşra falan değil. Orası 1910 yılında kurulmuş, Türkiye’nin en köklü okuludur. Siz bugün karma eğitimde okutuysanız, Mustafa Necati’ye borçlusunuz.
“Yemini eder etmez Merkez Bankası’yla işe başlayacağız”
-Seçim güvenliği konusunda endişe taşıyorum ama milletimizin de rahat etmesini istiyorum. Onların emeklerini asla zayi etmeyeceğiz. Ne gerekiyorsa onu yapacağız.
-Yemini eder etmez Merkez Bankası’yla işe başlayacağız. MB bağımsız olacak. Bürokratları köktenci bir anlayışla görevden almayacağız. Bankaları yeniden yapılandıracağız. Ziraat Bankası yüzde 80’ini çiftçiye, Halk Bankası esnafa, KOBİ’ye verecek. Ayarlayacağız. Dizileri çok satmaya başladık yurtdışına, orada da devreye sokacağız bu bankaları. Bir haftada yapacağımız işler bunlar. İdeolojik saplantılarımızı terk edeceğiz.
“Fotoğraf çekiniyorsunuz, akşama görevden alıyorlar”
-Birinci turda alacak mıyım, ikinci tura kalacak mı; o belli olsun. Kurmaylarımı da açıklayacağım. Bazıları partili, bazıları değil. Bazıları devlet memuru, hemen görevden alırlar. Onları korumak istiyorum. Cerrahpaşa’yı ziyaret ediyorum, dekanı görevden alıyorlar. Gittim, Borçka’da imam hatip lisesini ziyaret ettim. Müdür yardımcısı öğrencim çıktı, acaba dedim zarar verir miyim. Bunları düşünüyoruz, Türkiye’de normal bir durum yok ki. Fotoğraf çekiniyorsanız, akşama görevden alırlar.
(Genelkurmay Başkanı’nı görevden alacaksınız) Helikopterle bana karşı aday olmak isteyen birinin bahçesine inerse görevden alırım tabii. (Hakan Fidan’ı görevden alacak mısınız?) Onu sizinle paylaşacak değilim, gider Erdoğan’a söylersiniz.
-Yargıyı düzeltmeden ekonomiyi düzeltmemiz mümkün değil. Dış politika, ekonomi, yargı; biri bozuksa diğeri de bozuktur. Rusya’nın uçağını düşürdünüz, domatesler Moskova’ya gitmedi, oradan turistler gelmedi. Uçak düşürmenin ekonomik bir bedeli var. Sonra emri kimin verdiğine karar veremediler; pilota kadar geldi iş. Esad gidecek, cuma namazı kılacağım Şam’da dersen; 4 milyon Suriyeli gelir, 40 milyar doları harcarsın.
-Bakanlar kurulu’nu kim atayacak, ben atayacağım. Sistem bu şekilde. Ama yasama, yürütme, yargıyı ayıracağız, başka çaresi yok. Yürütmeyi kim denetleyecek, yasama. Öyle bir gücü yok. Neden 600 milletvekili, Amerika 300 milyon, biz 80 milyonuz. Yazık günah değil mi! Neden 600 milletvekili, bunları yeniden düzenlememiz lazım. Dayatmayla değil ama. Bir büyük uzlaşmadan, barıştan söz ediyoruz. Eğitimi değiştirmek lazım ama ben cumhurbaşkanı oldum, her istediğimi yaparım demeyeceğim. Taraflar masada olacak. Çocukların hepsi bizim. Dayatma yapmayacağız, uzlaşarak çözeceğiz. Benden sonraki cumhurbaşkanı, ya da parlamenter sisteme geçtiğimizde başbakan bu sistem adil diyecek. Bunu başarmalıyız. İlkelerimiz olacak. Radikal söylemlerle, günü birlik dış politka olmaz. İç politikanın bir uzantısı olarak iç politika olmaz.
-Trump’ın bir kararına ABD’de mahkeme hayır diyebiliyorsa, Türkiye’de mahkeme Muharrem İnce’ye neden demesin.
-OHAL’i hemen kaldıracağız. (Kararnameleri nasıl geri çevireceksiniz?) Bakacağız ona. Bir yandan OHAL var, bir yandan seçime gidiyoruz.f ..Ö’yü temizledik diyorsunuz, temizlediyseniz OHAL niye var. OHAL varsa neden seçime gidiyoruz?
-16 yıldır milletvekiliyim. Dış toplantılarda, iktidar milletvekilleri de benim milletin çıkarları için partiyi nasıl geri attığımı bilir. Bu devlet yeni kurulmadı, 3 bin yıllık. O gelenekleri, yapıyı biliyorum ben. Birçok seyahatlerde ben gidip bilgi vermişimdir. Abdullah Gül dışişleri bakanıyken ona gidip söylemişliğim vardır. Bunlar konuşulacak işler değil ama ben partiyle devleti ayırabilecek tecrübedeyim.
-(Genelkurmay Başkanı’nı görevden alacağım demeniz sivilleşmenin zaferidir. Sizin söyleminiz de CHP’nin değişimine işaret etmiyor. 2012 yılında 3 dakika 28 saniye Alevilerle ilgili konuşuyorsunuz.
-Başörtüsü sorunu artık Türkiye’nin sorunu değildir. Ben önüme bakarım. Benim cumhurbaşkanlığımda istediği yerde taksın, istemiyorsa takmasın. Beni, devleti ilgilendirmez. Kıyafetle uğraşmak devletin işi değildir. Ben yeteneğine, liyakatına bakarım. Sağcıymış, solcuymuş hiç ilgilenmem. Ak Partili biri de yetenekli ve liyakatlıysa genel müdür olabilir. Başörtüsüyle ilgili duruşum net, tavizsiz. Aleviler konusundaki duruşum da net. Evet bu ülkede biz Sünniler Alevilere haksızlık yapıyoruz. Vergi alıyoruz, imamın maaşını devlet ödüyor, cemevlerine yardım etmiyor.
-Erdoğan’ı bana karşı savunmayın. O kendini savunabilecek durumdadır. Ekonomistse madem, gelsin televizyonda tartışalım. Her soruyu cevaplarım, bilmiyorsam da araştırıp arayayım derim.
-(Karamollaoğlu’nun Sivas Katliamı açıklamaları ve Millet İttifakı) Temel Karamollaoğlu’yla Erdoğan geçmişte aynı partide bulundular. Bu soruyu Erdoğan’a sorabilir misin? Sorabilirsen ona sor, sonra gelip bana sor. Ben hiçbir zaman Temel Karamollaoğlu’yla aynı partide olmadım. Rahmetli Ecevitle Erbakan Hoca Kıbrıs zamanında koalisyon ve uzlaşma kültürünü getirdi. Herhalde Sivas’ta katliam oldu. Ben söylediklerimin arkasındayım. Erdoğan’ın cemevi açıklamaları da ilginç. 16 yıldır aklın nerede. Cümbüş evi diyeceksin, dalga geçeceksin. 15 yaşında ölmüş çocuk Alevi olsa ne olur, Sünni olsa ne olur. O çocuğun annesini yuhalatmışsın meydanda, şimdi çıkıp statü düzelteceksin. 16 yıldır neredeydin!
CHP’nin cumhurbaşkanı adayı İnce, Habertürk TV’deki ‘Türkiye’nin Nabzı’ programında soruları yanıtladı.
Habertürk TV’deki ‘Türkiye’nin Nabzı’ programında Didem Yılmaz’ın moderatörlüğünde gazeteciler Gürkan Hacır, Nagehan Alçı ve Bülent Aydemir’in sorularını yanıtlayan İnce’nin açıklamalarının öne çıkan bölümleri şu:
-(Diğer adaylardan farkınız ne?) Türkiye’yi yöneten Erdoğan, dolayısı ile neden Erdoğan değil de size diye sormak lazım. Yeni dönemde ben sen o yok, biz diyeceğiz, Türkiye’yi kucaklayacağız. Kamuda yükselmeyi adil koşullara bağlayacağız’. Herkesi kucaklayan anlayışla, başörtülü başörtüsüz, alevi sünni diye bakmadan.
Bu ülkenin tüm kaynakları atıl. Meraları kullanılmıyor atıl, denizleri kullanılmıyor atıl. Liyakatlı bir kadroyla güçlü bir liderlik yaparak ortak bir akılla, hesap vermeyi öne çıkartarak, kimseyi ötekileştirmeden, Alevi-Sünni diye bakmadan herkesi kucaklayan anlayış ile bu 29’u çok iyi kucaklayabiliriz.
-Ben Erdoğan’ın dünyayı tanımadığını, geç takip ettiğini düşünüyorum. Ekibi ondan çekiniyor, korkuyor. Ona doğru bilgi aktarmıyorlar. Danışmanların görevi “Evet efendim” demek değildir, ne olursa olsun doğruları söylemektir. Ben danışmanlarımla toplantı yaptım, bir tane artı söylemediler. Hiç mi yok, ama hep eksileri söylediler. (Kızmadınız mı yani?) Onlar benim iyiliğimi istiyorlar, neden kızayım.
-Köyler mahalle oldu. Onları bir büyük bela bekliyor. Vergiler ertelenmişti biliyorsunuz; 2019’a kadar ödemeyeceklerdi. Bunlar 2019’dan itibaren 5 ayrı vergi ödeyecekler. Bunu değiştirmemiz lazım. Ben cumhurbaşkanı olursam değiştireceğiz.
“Bugün yandaş medya derken sizin gazetenin de küpürü kaynamış, haksızlık olmuş”
-Bugün yandaş medya derken sizin gazetenin de küpürü kaynamış. Haksızlık olmuş. Mayısta 46 saat AKP’ye, 16 saat CHP’ye yer vermişsiniz ama olsun.
-(Nasuhi Güngör’ün kitabı ve açıklamaları ve Gülen görüşmesinin tanığı) Beni arayan kişi, Erdoğan’la birlikte görüşmede olan kişi. Şimdi açıklarsam ona zarar veririm. Bana bekle dedi. Bir, kitabın 89. sayfasında diyor ki, Erdoğan 2000 yılı Mayıs ayında ABD’ye yaptığı gezide, uzun süre orada yaşayan Fethullah Gülen’le de bir araya geldi. Erdoğan-Gülen görüşmesi muhtevasından çok, uzun yıllardır birbirine hayli mesafeli olan iki ekolün bir araya gelmesi açısından dikkat çekiciydi. Kitapta böyle diyor, bugün de diyor ki dedikoduydu onlar. Beyefendinin bir tweeti daha var, 2012’den: Bunların hepsi olacak, endişe etmeyin, yazdığım her şeyin arkasındayım. Bu adam TRT Haber Dairesi Başkanı oluyor; bu adamın nesine inanacaksın şimdi. Senin gibi bir adamı TRT’nin Haber Müdürü yapıyorlar, yazık günah ya!
-(Nagehan Alçı: Siz de referans olarak kullandınız) Referans mı istiyorsunuz Nagehan Hanım. Arınç, “Gitmeden önce konuyu açtım, çok memnun oldu, keşke biz de görüşebilsek dedi, tavsiyesi, emri olur mu öğren dedi. Hükümetle cemaatle soğukluk olduğunu reddediyorum. Selam söyle diyor, bir emri olur mu dedi” diyor.
Ben 16 yıldır milletvekiliyim. Bana bu tür bilgiler gelir. Bütün bunlar ortadayken hala daha açıyorum biliyor musunuz? Bir bedende ikiz gibiler, arada CHP’yi karıştırmıyorlar mı, çok canım sıkılıyor.
-(N. A.: Ben anlayamıyorum, Amerika’yı yeniden keşfetmiyorsunuz, 2011 yılından itibaren başlayan gerilimle ilgili) Yani siz darbecilerle düzeltmek için gittiniz, yani anlaşabilselerdi?
(2011’den önce AK Parti’yle cemaat arasında gizli bir kapaklı ilişki yoktu ki) Ben de sizin neyi anlamadığınızı anlayamıyorum. Hayatınızda 3 ya da 4 kere gördüğünüz birini özler misiniz? Bitsin bu hasret diyorsan, 2-3’ten fazla görüşmüşsünüzdür.
-(İcazet tartışmalarının ardından açılan dava) Erdoğan her konuda dava açar, bir konuda açamaz. Daha açmadı da: Diploma. Konu mahkemeye gittiyse, ben de giderim mahkemeye, bildiklerimi anlatırım. Konu mahkemelik olmuşsa kapatmamız gerekir. Madem 15-20 yıldır bu kitap var da, dava açmış mı, tekzip etmiş mi. Özetini mi okumuş her zamanki gibi?
“Benim bildiğim bir şey var ki iddia ediyorum”
-Gülen’in iadesiyle ilgili, istenmedi demedim ben, usülüne uygun istenmedi dedim. Sayın Özel’i aradım, dedim ki, bir yazı yazın Adalet Bakanlığı’na, uzman bir iki avukat arkadaşımız ve hukukçu milletvekillerimizle gidip incelesinler benim iddiamı. Ayın 25’inde Özgür Özel imzalı yazımız gitti, henüz inceleyin demiyorlar. Bekir Bozdağ’ın açıklaması şu: Kimseye gösteremeyiz, İnce gelip incelesin. İpe un seriyorlar. Ben niye inceleyecekmişim! Avukatlarımı gönderirim, onlar bak. Hem bu işe uzmanlar bakmalıdır. Benim bildiğim bir şey var ki iddia ediyorum. Bozdağ diyor ki, sen gel.
-Seçimin tarihini Erdoğan belirledi. 24 Haziran dedi, YSK’ya da görevini yap dedi. Kuralları kim belirledi, kanunu kim değiştirdi; Ak Parti grubu, Erdoğan. Tarihi, kuralları, hileleri belirleyeceksin; sonra da diyor ki indirmek istiyorlar. E ne yapalım? Ne demek beni indirmek istiyorlar. Evet istiyoruz, istemeyelim mi? Demokrasilerde böyle olur, muhalefetin işi bu.
-(N. A.: Siz sanayi devriminden bahsediyorsunuz. Bunların konuşulmasını da önemli görüyorum. Cumhurbaşkanı da Elon Musk’la konuştuğunu söylüyor. Bunlar Türkiye’nin ilerlediğini gösterir. Halkın içinden geliyorum diyorsunuz, iyi de iletişim kuruyorsunuz. Bir yandan halkın içinden geliyorum diyorsunuz, bununla çelişkili olarak Cumhurbaşkanı’nın diplomasını konu etmeniz, kitap okumuyor demeniz yukarıdan bakmak gibi geliyor) Diplomayı sormak hakkım değil mi? (Yapmayın, bu F..Ö’nün attığı bir iftiraydı) Siz nereden mezunsunuz? (Boğaziçi)Dört yıl değil mi, evde yangın çıkar, diplomanız yanabilir. Gidersiniz üniversitenize, alırsınız transkriptinizi, koyarsınız, diploma yerine geçer. Bu yapıldı mı, yapılmadı. (Bunu göstermeye gerek yok, siz çok güzel şeylerden bahsediyorsunuz; o zaman AK Parti teşkilatı da taşradan mezun oldunuz der) Benim mezun olduğum okul… Öyle söyleyip kaçamazsın. Orası taşra falan değil. Orası 1910 yılında kurulmuş, Türkiye’nin en köklü okuludur. Siz bugün karma eğitimde okutuysanız, Mustafa Necati’ye borçlusunuz.
“Yemini eder etmez Merkez Bankası’yla işe başlayacağız”
-Seçim güvenliği konusunda endişe taşıyorum ama milletimizin de rahat etmesini istiyorum. Onların emeklerini asla zayi etmeyeceğiz. Ne gerekiyorsa onu yapacağız.
-Yemini eder etmez Merkez Bankası’yla işe başlayacağız. MB bağımsız olacak. Bürokratları köktenci bir anlayışla görevden almayacağız. Bankaları yeniden yapılandıracağız. Ziraat Bankası yüzde 80’ini çiftçiye, Halk Bankası esnafa, KOBİ’ye verecek. Ayarlayacağız. Dizileri çok satmaya başladık yurtdışına, orada da devreye sokacağız bu bankaları. Bir haftada yapacağımız işler bunlar. İdeolojik saplantılarımızı terk edeceğiz.
“Fotoğraf çekiniyorsunuz, akşama görevden alıyorlar”
-Birinci turda alacak mıyım, ikinci tura kalacak mı; o belli olsun. Kurmaylarımı da açıklayacağım. Bazıları partili, bazıları değil. Bazıları devlet memuru, hemen görevden alırlar. Onları korumak istiyorum. Cerrahpaşa’yı ziyaret ediyorum, dekanı görevden alıyorlar. Gittim, Borçka’da imam hatip lisesini ziyaret ettim. Müdür yardımcısı öğrencim çıktı, acaba dedim zarar verir miyim. Bunları düşünüyoruz, Türkiye’de normal bir durum yok ki. Fotoğraf çekiniyorsanız, akşama görevden alırlar.
(Genelkurmay Başkanı’nı görevden alacaksınız) Helikopterle bana karşı aday olmak isteyen birinin bahçesine inerse görevden alırım tabii. (Hakan Fidan’ı görevden alacak mısınız?) Onu sizinle paylaşacak değilim, gider Erdoğan’a söylersiniz.
-Yargıyı düzeltmeden ekonomiyi düzeltmemiz mümkün değil. Dış politika, ekonomi, yargı; biri bozuksa diğeri de bozuktur. Rusya’nın uçağını düşürdünüz, domatesler Moskova’ya gitmedi, oradan turistler gelmedi. Uçak düşürmenin ekonomik bir bedeli var. Sonra emri kimin verdiğine karar veremediler; pilota kadar geldi iş. Esad gidecek, cuma namazı kılacağım Şam’da dersen; 4 milyon Suriyeli gelir, 40 milyar doları harcarsın.
-Bakanlar kurulu’nu kim atayacak, ben atayacağım. Sistem bu şekilde. Ama yasama, yürütme, yargıyı ayıracağız, başka çaresi yok. Yürütmeyi kim denetleyecek, yasama. Öyle bir gücü yok. Neden 600 milletvekili, Amerika 300 milyon, biz 80 milyonuz. Yazık günah değil mi! Neden 600 milletvekili, bunları yeniden düzenlememiz lazım. Dayatmayla değil ama. Bir büyük uzlaşmadan, barıştan söz ediyoruz. Eğitimi değiştirmek lazım ama ben cumhurbaşkanı oldum, her istediğimi yaparım demeyeceğim. Taraflar masada olacak. Çocukların hepsi bizim. Dayatma yapmayacağız, uzlaşarak çözeceğiz. Benden sonraki cumhurbaşkanı, ya da parlamenter sisteme geçtiğimizde başbakan bu sistem adil diyecek. Bunu başarmalıyız. İlkelerimiz olacak. Radikal söylemlerle, günü birlik dış politka olmaz. İç politikanın bir uzantısı olarak iç politika olmaz.
-Trump’ın bir kararına ABD’de mahkeme hayır diyebiliyorsa, Türkiye’de mahkeme Muharrem İnce’ye neden demesin.
-OHAL’i hemen kaldıracağız. (Kararnameleri nasıl geri çevireceksiniz?) Bakacağız ona. Bir yandan OHAL var, bir yandan seçime gidiyoruz.f ..Ö’yü temizledik diyorsunuz, temizlediyseniz OHAL niye var. OHAL varsa neden seçime gidiyoruz?
-16 yıldır milletvekiliyim. Dış toplantılarda, iktidar milletvekilleri de benim milletin çıkarları için partiyi nasıl geri attığımı bilir. Bu devlet yeni kurulmadı, 3 bin yıllık. O gelenekleri, yapıyı biliyorum ben. Birçok seyahatlerde ben gidip bilgi vermişimdir. Abdullah Gül dışişleri bakanıyken ona gidip söylemişliğim vardır. Bunlar konuşulacak işler değil ama ben partiyle devleti ayırabilecek tecrübedeyim.
-(Genelkurmay Başkanı’nı görevden alacağım demeniz sivilleşmenin zaferidir. Sizin söyleminiz de CHP’nin değişimine işaret etmiyor. 2012 yılında 3 dakika 28 saniye Alevilerle ilgili konuşuyorsunuz.
-Başörtüsü sorunu artık Türkiye’nin sorunu değildir. Ben önüme bakarım. Benim cumhurbaşkanlığımda istediği yerde taksın, istemiyorsa takmasın. Beni, devleti ilgilendirmez. Kıyafetle uğraşmak devletin işi değildir. Ben yeteneğine, liyakatına bakarım. Sağcıymış, solcuymuş hiç ilgilenmem. Ak Partili biri de yetenekli ve liyakatlıysa genel müdür olabilir. Başörtüsüyle ilgili duruşum net, tavizsiz. Aleviler konusundaki duruşum da net. Evet bu ülkede biz Sünniler Alevilere haksızlık yapıyoruz. Vergi alıyoruz, imamın maaşını devlet ödüyor, cemevlerine yardım etmiyor.
-Erdoğan’ı bana karşı savunmayın. O kendini savunabilecek durumdadır. Ekonomistse madem, gelsin televizyonda tartışalım. Her soruyu cevaplarım, bilmiyorsam da araştırıp arayayım derim.
-(Karamollaoğlu’nun Sivas Katliamı açıklamaları ve Millet İttifakı) Temel Karamollaoğlu’yla Erdoğan geçmişte aynı partide bulundular. Bu soruyu Erdoğan’a sorabilir misin? Sorabilirsen ona sor, sonra gelip bana sor. Ben hiçbir zaman Temel Karamollaoğlu’yla aynı partide olmadım. Rahmetli Ecevitle Erbakan Hoca Kıbrıs zamanında koalisyon ve uzlaşma kültürünü getirdi. Herhalde Sivas’ta katliam oldu. Ben söylediklerimin arkasındayım. Erdoğan’ın cemevi açıklamaları da ilginç. 16 yıldır aklın nerede. Cümbüş evi diyeceksin, dalga geçeceksin. 15 yaşında ölmüş çocuk Alevi olsa ne olur, Sünni olsa ne olur. O çocuğun annesini yuhalatmışsın meydanda, şimdi çıkıp statü düzelteceksin. 16 yıldır neredeydin!