15 Temmuz Darbe Girişimi’ni Araştırma Komisyonu’nun çalışması geçmişte benzer komisyonlarda görev yapan eski milletvekillerini memnun etmedi.
Tevfik Diker: Komisyon havanda su dövdü
Eski DYP Milletvekili Tevfik Diker, tam adı “Uğur Mumcu Cinayetinin Açıklığa Kavuşturulması Amacıyla Kurulan Meclis Araştırması Komisyonu” olan ve 1997 yılında kurulan komisyonda başkanvekili olarak görev yaptı. Diker’e göre, 15 Temmuz Darbe Girişimi’ni Araştırma Komisyonu havanda su dövdü: “TBMM Darbe Araştırma Komisyonu havanda su dövmüştür. MİT Müsteşarını dinlemeyen, onu davet dâhi edemeyen milli iradeyi içime sindiremiyorum. Çelişkili ifadeleri ortadan kaldıracak kişi, istihbaratın başıdır, onun ifadesi olması gerekirdi. Darbeyi MİT’e bildiren binbaşının dinlenilmemesi zaten abesle iştigaldir. Komuta katının ve siyaset erbabının darbeyi kendi çıkarlarına âlet etme heveslerinin olup olmadığı da gün yüzüne çıkarılmalıydı. Darbe araştırma komisyonu kendi sınırlarını zorlamadı ve havanda su dövdü.”
Tevfik Diker, görev yaptığı Uğur Mumcu Cinayeti Araştırma Komisyonu’na da eski MİT Müsteşarlarından Teoman Koman’ın gelmediğini hatırlattığımızda “Biz davet ettik ama gelmedi. Şimdiki komisyon davet bile edemedi” yanıtını verdi.
Eşref Erdem: Karanlık noktalar var
Aynı komisyonda görev yapan eski CHP milletvekili Eşref Erdem de, MİT Müsteşarı’nın ve Genelkurmay Başkanı’nın komisyonda dinlenilmemesini eleştirdi:
“Şundan üzüntü duyuyorum, bir Genelkurmay Başkanı, ‘Ben gelmem, bana yazılı gönder’ diyor. TBMM’yi, lafa gelince milli iradenin tecelli ettiği yer olarak görüyoruz, her şeyin üzerinde bir siyasi irade olarak değerlendiriyoruz. Hangi hakla Genelkurmay Başkanı, ‘Ben gelip ifade vermiyorum’ diyor. MİT Müsteşarı’nın, ‘Saat 2’de oldu, Genelkurmay’da 2 saat kaldı. Nerelerde ne oldu, kim, kime ne dedi, ne önlemler alındı? Bunların hepsi karanlık. Olayın bir bölümünden sonra, nasıl geliştiği, nasıl yönlendirildiği konusunda karanlık noktalar var. Komisyon bunlara yanıt verebilirdi.”
Erdem, komisyonun, meselenin çok dallanıp budaklamasını istemediği görüşünde:
“Görünen o ki, komisyon işi ciddiye almadı. 15 Temmuz darbe girişiminin geçmişle de bağlantısı var. 15 Temmuz darbe girişimi, sadece o gecelik bir olay değil, onun öncesi de var. Komisyon ek süre de almadı, çok dallanıp budaklansın istemedi. AKP ve Cemaat ne oldu da birden karşı karşıya geldi? Bunu ayrıntılandırmak gerekliydi. Komisyonun meseleyi derinleştirmek, genişletmek gibi bir niyeti yoktu. Başka bağlantıların oryaya çıkacağından endişe edildi. Bu darbe girişiminin siyasi ayağı kim, başı kim, komutanları kim, gelecekteki mevkilerin sahipleri kim, belirlenmiş nasıl bir organizasyon var? Bu sorular yanıt bulamadı.”
Hayrettin Dilekcan: Muhalefet de iktidarları her fırsatta yorma, yıpratma çabası içinde
Hayrettin Dilekcan, Susurluk Komisyonu’nun Refah Partili üyesiydi. AK Parti eski Disiplin Kurulu üyesi ve hâlen parti üyesi olan Hayrettin Dilekcan’a göre de, Genelkurmay Başkanı komisyona gitmeliydi:
“Genelkurmay Başkanı’nın oraya gitmemesi bazı şüpheleri kamuoyunun gönlünden silemeyecektir. Niye? Çünkü darbede kaçırıldığı söylenen bir kişi. Kaçırıldığı esnada neler konuşuldu, neler yapıldı? Bunlarla ilgili olarak bizzat canlı tanık. Bir başka yönü de, ‘Darbe ile ilgili haber alındı, şu saatteydi, bu saatteydi’ dendi. İstihbarat ile de ilgili konular söz konusu. Böyle bir olay varsa, alınması gereken tedbirlerin neler olduğu konusunda bir takım uçuş yasakları konuldu deniliyor. Bunların hepsini parlamenterlerin bilmeye hakkı var. Komisyondaki arkadaşların bunları sormaya hakkı var. Bunları sormaları gerekirdi, bunların Genelkurmay Başkanı tarafından açıklanması gerekirdi.”
Dilekcan, Genelkurmay Başkanı’nın iktidarın tercihiyle komisyona çağrılmadığı düşüncesinde. Dilekcan’a göre bunun nedeni muhalefet:
“Genelkurmay Başkanı ve MİT Müsteşarı’nın gelmemesi bir eksiklik ama bu eksiklik nereden kaynaklanıyor? Biz bunu geçmişte de yaşadık, Susurluk Komisyonu’na Özer Çiller’i çağırma noktasında muhalefet milletvekili arkadaşlar ısrarlı bir şekilde talepte bulundular. Bazı şahıslar çağrılarak onlara sorulan sorularla hükümetler yargılanmaya çalışıldı. Konu, hükümeti yargılama noktasına dönüşünce, hükümetler de böyle bir durumun önüne geçmek istiyor. Konuyu esas mecrasından saptırmak suretiyle farklı bir mahiyete dönüştürmek çabası var. Muhalefet, iktidarları her fırsatta yorma, yıpratma çabası içinde oluyorlar, esas konu mecrasından çıkıyor, başka alana kayıyor. Doğru olan nedir? Muhalefetin de, iktidarın da konunun samimi bir şekilde ortaya çıkarılması için gayret gösterirken, sulandırmadan Genelkurmay Başkanlarını da, diğer kamu yöneticilerini de dinlemesi gerekirdi.”
Sadık Avundukluoğlu: Komisyon başkanı olsaydım Akar ve Fidan’ı ilk çağırırdım
Faili Meçhul Cinayetleri Araştırma Komisyonu Başkanı, eski DYP Milletvekili Sadık Avundukluoğlu ise, komisyonun vatandaşı aydınlatıcı tek bir cümlesine rastlamadığını söyledi:
“15 Temmuz’un ne olduğu konusunda bir Meclis Araştırması Komisyonu kurulduysa, olayın bütün çıplaklığı ile ortaya çıkması lâzım. 15 Temmuz hâlen daha çözülebilmiş bir olay değil. 15 Temmuz olduğu gibi karanlık bir halde orada duruyor. O komisyonun şimdiye kadar vatandaşı aydınlatıcı en ufak bir cümlesine rastlamadım desem yeridir. Bunun araştırmasına nereden başlanacaktı? Ana başlığı Genelkurmay Başkanı ve MİT Müsteşarıdır. Komisyon çalışmasını bitirdiği gün Genelkurmay Başkanı’na birkaç tane soru gönderiyor, müsteşar olduğu yerde oturuyor. MİT Müsteşarı’nı sen çağrıp da, ‘Kardeşim, sen bana şunu bir anlat’ demeden, araştırma komisyonu kime ne anlatacak? Bu işin ne olduğunu bilen adamlar onlar. Eğer ben komisyon başkanı olsaydım, o komisyonda bulunsaydım, ilk çağıracaklarım o ikisiydi. Geldiler geldiler, gelmediler o zaman ‘İhtilâlin gücü devam ediyor’ derdim ben. Bundan daha önemli devlet işi mi var? 250 kişi şehit olmuş… Bu 250 kişinin neden şehit olduğunun araştırılması, bu iki kişinin verdiği ifade ile aydınlanacaktı. ‘Araştırdık, şöyle oldu’ diyerek yanlış bilgi ile vatandaşı uyutmaya çalışıyorlar.”
15 Temmuz Darbe Girişimi’ni Araştırma Komisyonu’nun çalışması geçmişte benzer komisyonlarda görev yapan eski milletvekillerini memnun etmedi.
Tevfik Diker: Komisyon havanda su dövdü
Eski DYP Milletvekili Tevfik Diker, tam adı “Uğur Mumcu Cinayetinin Açıklığa Kavuşturulması Amacıyla Kurulan Meclis Araştırması Komisyonu” olan ve 1997 yılında kurulan komisyonda başkanvekili olarak görev yaptı. Diker’e göre, 15 Temmuz Darbe Girişimi’ni Araştırma Komisyonu havanda su dövdü: “TBMM Darbe Araştırma Komisyonu havanda su dövmüştür. MİT Müsteşarını dinlemeyen, onu davet dâhi edemeyen milli iradeyi içime sindiremiyorum. Çelişkili ifadeleri ortadan kaldıracak kişi, istihbaratın başıdır, onun ifadesi olması gerekirdi. Darbeyi MİT’e bildiren binbaşının dinlenilmemesi zaten abesle iştigaldir. Komuta katının ve siyaset erbabının darbeyi kendi çıkarlarına âlet etme heveslerinin olup olmadığı da gün yüzüne çıkarılmalıydı. Darbe araştırma komisyonu kendi sınırlarını zorlamadı ve havanda su dövdü.”
Tevfik Diker, görev yaptığı Uğur Mumcu Cinayeti Araştırma Komisyonu’na da eski MİT Müsteşarlarından Teoman Koman’ın gelmediğini hatırlattığımızda “Biz davet ettik ama gelmedi. Şimdiki komisyon davet bile edemedi” yanıtını verdi.
Eşref Erdem: Karanlık noktalar var
Aynı komisyonda görev yapan eski CHP milletvekili Eşref Erdem de, MİT Müsteşarı’nın ve Genelkurmay Başkanı’nın komisyonda dinlenilmemesini eleştirdi:
“Şundan üzüntü duyuyorum, bir Genelkurmay Başkanı, ‘Ben gelmem, bana yazılı gönder’ diyor. TBMM’yi, lafa gelince milli iradenin tecelli ettiği yer olarak görüyoruz, her şeyin üzerinde bir siyasi irade olarak değerlendiriyoruz. Hangi hakla Genelkurmay Başkanı, ‘Ben gelip ifade vermiyorum’ diyor. MİT Müsteşarı’nın, ‘Saat 2’de oldu, Genelkurmay’da 2 saat kaldı. Nerelerde ne oldu, kim, kime ne dedi, ne önlemler alındı? Bunların hepsi karanlık. Olayın bir bölümünden sonra, nasıl geliştiği, nasıl yönlendirildiği konusunda karanlık noktalar var. Komisyon bunlara yanıt verebilirdi.”
Erdem, komisyonun, meselenin çok dallanıp budaklamasını istemediği görüşünde:
“Görünen o ki, komisyon işi ciddiye almadı. 15 Temmuz darbe girişiminin geçmişle de bağlantısı var. 15 Temmuz darbe girişimi, sadece o gecelik bir olay değil, onun öncesi de var. Komisyon ek süre de almadı, çok dallanıp budaklansın istemedi. AKP ve Cemaat ne oldu da birden karşı karşıya geldi? Bunu ayrıntılandırmak gerekliydi. Komisyonun meseleyi derinleştirmek, genişletmek gibi bir niyeti yoktu. Başka bağlantıların oryaya çıkacağından endişe edildi. Bu darbe girişiminin siyasi ayağı kim, başı kim, komutanları kim, gelecekteki mevkilerin sahipleri kim, belirlenmiş nasıl bir organizasyon var? Bu sorular yanıt bulamadı.”
Hayrettin Dilekcan: Muhalefet de iktidarları her fırsatta yorma, yıpratma çabası içinde
Hayrettin Dilekcan, Susurluk Komisyonu’nun Refah Partili üyesiydi. AK Parti eski Disiplin Kurulu üyesi ve hâlen parti üyesi olan Hayrettin Dilekcan’a göre de, Genelkurmay Başkanı komisyona gitmeliydi:
“Genelkurmay Başkanı’nın oraya gitmemesi bazı şüpheleri kamuoyunun gönlünden silemeyecektir. Niye? Çünkü darbede kaçırıldığı söylenen bir kişi. Kaçırıldığı esnada neler konuşuldu, neler yapıldı? Bunlarla ilgili olarak bizzat canlı tanık. Bir başka yönü de, ‘Darbe ile ilgili haber alındı, şu saatteydi, bu saatteydi’ dendi. İstihbarat ile de ilgili konular söz konusu. Böyle bir olay varsa, alınması gereken tedbirlerin neler olduğu konusunda bir takım uçuş yasakları konuldu deniliyor. Bunların hepsini parlamenterlerin bilmeye hakkı var. Komisyondaki arkadaşların bunları sormaya hakkı var. Bunları sormaları gerekirdi, bunların Genelkurmay Başkanı tarafından açıklanması gerekirdi.”
Dilekcan, Genelkurmay Başkanı’nın iktidarın tercihiyle komisyona çağrılmadığı düşüncesinde. Dilekcan’a göre bunun nedeni muhalefet:
“Genelkurmay Başkanı ve MİT Müsteşarı’nın gelmemesi bir eksiklik ama bu eksiklik nereden kaynaklanıyor? Biz bunu geçmişte de yaşadık, Susurluk Komisyonu’na Özer Çiller’i çağırma noktasında muhalefet milletvekili arkadaşlar ısrarlı bir şekilde talepte bulundular. Bazı şahıslar çağrılarak onlara sorulan sorularla hükümetler yargılanmaya çalışıldı. Konu, hükümeti yargılama noktasına dönüşünce, hükümetler de böyle bir durumun önüne geçmek istiyor. Konuyu esas mecrasından saptırmak suretiyle farklı bir mahiyete dönüştürmek çabası var. Muhalefet, iktidarları her fırsatta yorma, yıpratma çabası içinde oluyorlar, esas konu mecrasından çıkıyor, başka alana kayıyor. Doğru olan nedir? Muhalefetin de, iktidarın da konunun samimi bir şekilde ortaya çıkarılması için gayret gösterirken, sulandırmadan Genelkurmay Başkanlarını da, diğer kamu yöneticilerini de dinlemesi gerekirdi.”
Sadık Avundukluoğlu: Komisyon başkanı olsaydım Akar ve Fidan’ı ilk çağırırdım
Faili Meçhul Cinayetleri Araştırma Komisyonu Başkanı, eski DYP Milletvekili Sadık Avundukluoğlu ise, komisyonun vatandaşı aydınlatıcı tek bir cümlesine rastlamadığını söyledi:
“15 Temmuz’un ne olduğu konusunda bir Meclis Araştırması Komisyonu kurulduysa, olayın bütün çıplaklığı ile ortaya çıkması lâzım. 15 Temmuz hâlen daha çözülebilmiş bir olay değil. 15 Temmuz olduğu gibi karanlık bir halde orada duruyor. O komisyonun şimdiye kadar vatandaşı aydınlatıcı en ufak bir cümlesine rastlamadım desem yeridir. Bunun araştırmasına nereden başlanacaktı? Ana başlığı Genelkurmay Başkanı ve MİT Müsteşarıdır. Komisyon çalışmasını bitirdiği gün Genelkurmay Başkanı’na birkaç tane soru gönderiyor, müsteşar olduğu yerde oturuyor. MİT Müsteşarı’nı sen çağrıp da, ‘Kardeşim, sen bana şunu bir anlat’ demeden, araştırma komisyonu kime ne anlatacak? Bu işin ne olduğunu bilen adamlar onlar. Eğer ben komisyon başkanı olsaydım, o komisyonda bulunsaydım, ilk çağıracaklarım o ikisiydi. Geldiler geldiler, gelmediler o zaman ‘İhtilâlin gücü devam ediyor’ derdim ben. Bundan daha önemli devlet işi mi var? 250 kişi şehit olmuş… Bu 250 kişinin neden şehit olduğunun araştırılması, bu iki kişinin verdiği ifade ile aydınlanacaktı. ‘Araştırdık, şöyle oldu’ diyerek yanlış bilgi ile vatandaşı uyutmaya çalışıyorlar.”
15 Temmuz Darbe Girişimi’ni Araştırma Komisyonu’nun çalışması geçmişte benzer komisyonlarda görev yapan eski milletvekillerini memnun etmedi.
Tevfik Diker: Komisyon havanda su dövdü
Eski DYP Milletvekili Tevfik Diker, tam adı “Uğur Mumcu Cinayetinin Açıklığa Kavuşturulması Amacıyla Kurulan Meclis Araştırması Komisyonu” olan ve 1997 yılında kurulan komisyonda başkanvekili olarak görev yaptı. Diker’e göre, 15 Temmuz Darbe Girişimi’ni Araştırma Komisyonu havanda su dövdü: “TBMM Darbe Araştırma Komisyonu havanda su dövmüştür. MİT Müsteşarını dinlemeyen, onu davet dâhi edemeyen milli iradeyi içime sindiremiyorum. Çelişkili ifadeleri ortadan kaldıracak kişi, istihbaratın başıdır, onun ifadesi olması gerekirdi. Darbeyi MİT’e bildiren binbaşının dinlenilmemesi zaten abesle iştigaldir. Komuta katının ve siyaset erbabının darbeyi kendi çıkarlarına âlet etme heveslerinin olup olmadığı da gün yüzüne çıkarılmalıydı. Darbe araştırma komisyonu kendi sınırlarını zorlamadı ve havanda su dövdü.”
Tevfik Diker, görev yaptığı Uğur Mumcu Cinayeti Araştırma Komisyonu’na da eski MİT Müsteşarlarından Teoman Koman’ın gelmediğini hatırlattığımızda “Biz davet ettik ama gelmedi. Şimdiki komisyon davet bile edemedi” yanıtını verdi.
Eşref Erdem: Karanlık noktalar var
Aynı komisyonda görev yapan eski CHP milletvekili Eşref Erdem de, MİT Müsteşarı’nın ve Genelkurmay Başkanı’nın komisyonda dinlenilmemesini eleştirdi:
“Şundan üzüntü duyuyorum, bir Genelkurmay Başkanı, ‘Ben gelmem, bana yazılı gönder’ diyor. TBMM’yi, lafa gelince milli iradenin tecelli ettiği yer olarak görüyoruz, her şeyin üzerinde bir siyasi irade olarak değerlendiriyoruz. Hangi hakla Genelkurmay Başkanı, ‘Ben gelip ifade vermiyorum’ diyor. MİT Müsteşarı’nın, ‘Saat 2’de oldu, Genelkurmay’da 2 saat kaldı. Nerelerde ne oldu, kim, kime ne dedi, ne önlemler alındı? Bunların hepsi karanlık. Olayın bir bölümünden sonra, nasıl geliştiği, nasıl yönlendirildiği konusunda karanlık noktalar var. Komisyon bunlara yanıt verebilirdi.”
Erdem, komisyonun, meselenin çok dallanıp budaklamasını istemediği görüşünde:
“Görünen o ki, komisyon işi ciddiye almadı. 15 Temmuz darbe girişiminin geçmişle de bağlantısı var. 15 Temmuz darbe girişimi, sadece o gecelik bir olay değil, onun öncesi de var. Komisyon ek süre de almadı, çok dallanıp budaklansın istemedi. AKP ve Cemaat ne oldu da birden karşı karşıya geldi? Bunu ayrıntılandırmak gerekliydi. Komisyonun meseleyi derinleştirmek, genişletmek gibi bir niyeti yoktu. Başka bağlantıların oryaya çıkacağından endişe edildi. Bu darbe girişiminin siyasi ayağı kim, başı kim, komutanları kim, gelecekteki mevkilerin sahipleri kim, belirlenmiş nasıl bir organizasyon var? Bu sorular yanıt bulamadı.”
Hayrettin Dilekcan: Muhalefet de iktidarları her fırsatta yorma, yıpratma çabası içinde
Hayrettin Dilekcan, Susurluk Komisyonu’nun Refah Partili üyesiydi. AK Parti eski Disiplin Kurulu üyesi ve hâlen parti üyesi olan Hayrettin Dilekcan’a göre de, Genelkurmay Başkanı komisyona gitmeliydi:
“Genelkurmay Başkanı’nın oraya gitmemesi bazı şüpheleri kamuoyunun gönlünden silemeyecektir. Niye? Çünkü darbede kaçırıldığı söylenen bir kişi. Kaçırıldığı esnada neler konuşuldu, neler yapıldı? Bunlarla ilgili olarak bizzat canlı tanık. Bir başka yönü de, ‘Darbe ile ilgili haber alındı, şu saatteydi, bu saatteydi’ dendi. İstihbarat ile de ilgili konular söz konusu. Böyle bir olay varsa, alınması gereken tedbirlerin neler olduğu konusunda bir takım uçuş yasakları konuldu deniliyor. Bunların hepsini parlamenterlerin bilmeye hakkı var. Komisyondaki arkadaşların bunları sormaya hakkı var. Bunları sormaları gerekirdi, bunların Genelkurmay Başkanı tarafından açıklanması gerekirdi.”
Dilekcan, Genelkurmay Başkanı’nın iktidarın tercihiyle komisyona çağrılmadığı düşüncesinde. Dilekcan’a göre bunun nedeni muhalefet:
“Genelkurmay Başkanı ve MİT Müsteşarı’nın gelmemesi bir eksiklik ama bu eksiklik nereden kaynaklanıyor? Biz bunu geçmişte de yaşadık, Susurluk Komisyonu’na Özer Çiller’i çağırma noktasında muhalefet milletvekili arkadaşlar ısrarlı bir şekilde talepte bulundular. Bazı şahıslar çağrılarak onlara sorulan sorularla hükümetler yargılanmaya çalışıldı. Konu, hükümeti yargılama noktasına dönüşünce, hükümetler de böyle bir durumun önüne geçmek istiyor. Konuyu esas mecrasından saptırmak suretiyle farklı bir mahiyete dönüştürmek çabası var. Muhalefet, iktidarları her fırsatta yorma, yıpratma çabası içinde oluyorlar, esas konu mecrasından çıkıyor, başka alana kayıyor. Doğru olan nedir? Muhalefetin de, iktidarın da konunun samimi bir şekilde ortaya çıkarılması için gayret gösterirken, sulandırmadan Genelkurmay Başkanlarını da, diğer kamu yöneticilerini de dinlemesi gerekirdi.”
Sadık Avundukluoğlu: Komisyon başkanı olsaydım Akar ve Fidan’ı ilk çağırırdım
Faili Meçhul Cinayetleri Araştırma Komisyonu Başkanı, eski DYP Milletvekili Sadık Avundukluoğlu ise, komisyonun vatandaşı aydınlatıcı tek bir cümlesine rastlamadığını söyledi:
“15 Temmuz’un ne olduğu konusunda bir Meclis Araştırması Komisyonu kurulduysa, olayın bütün çıplaklığı ile ortaya çıkması lâzım. 15 Temmuz hâlen daha çözülebilmiş bir olay değil. 15 Temmuz olduğu gibi karanlık bir halde orada duruyor. O komisyonun şimdiye kadar vatandaşı aydınlatıcı en ufak bir cümlesine rastlamadım desem yeridir. Bunun araştırmasına nereden başlanacaktı? Ana başlığı Genelkurmay Başkanı ve MİT Müsteşarıdır. Komisyon çalışmasını bitirdiği gün Genelkurmay Başkanı’na birkaç tane soru gönderiyor, müsteşar olduğu yerde oturuyor. MİT Müsteşarı’nı sen çağrıp da, ‘Kardeşim, sen bana şunu bir anlat’ demeden, araştırma komisyonu kime ne anlatacak? Bu işin ne olduğunu bilen adamlar onlar. Eğer ben komisyon başkanı olsaydım, o komisyonda bulunsaydım, ilk çağıracaklarım o ikisiydi. Geldiler geldiler, gelmediler o zaman ‘İhtilâlin gücü devam ediyor’ derdim ben. Bundan daha önemli devlet işi mi var? 250 kişi şehit olmuş… Bu 250 kişinin neden şehit olduğunun araştırılması, bu iki kişinin verdiği ifade ile aydınlanacaktı. ‘Araştırdık, şöyle oldu’ diyerek yanlış bilgi ile vatandaşı uyutmaya çalışıyorlar.”
15 Temmuz Darbe Girişimi’ni Araştırma Komisyonu’nun çalışması geçmişte benzer komisyonlarda görev yapan eski milletvekillerini memnun etmedi.
Tevfik Diker: Komisyon havanda su dövdü
Eski DYP Milletvekili Tevfik Diker, tam adı “Uğur Mumcu Cinayetinin Açıklığa Kavuşturulması Amacıyla Kurulan Meclis Araştırması Komisyonu” olan ve 1997 yılında kurulan komisyonda başkanvekili olarak görev yaptı. Diker’e göre, 15 Temmuz Darbe Girişimi’ni Araştırma Komisyonu havanda su dövdü: “TBMM Darbe Araştırma Komisyonu havanda su dövmüştür. MİT Müsteşarını dinlemeyen, onu davet dâhi edemeyen milli iradeyi içime sindiremiyorum. Çelişkili ifadeleri ortadan kaldıracak kişi, istihbaratın başıdır, onun ifadesi olması gerekirdi. Darbeyi MİT’e bildiren binbaşının dinlenilmemesi zaten abesle iştigaldir. Komuta katının ve siyaset erbabının darbeyi kendi çıkarlarına âlet etme heveslerinin olup olmadığı da gün yüzüne çıkarılmalıydı. Darbe araştırma komisyonu kendi sınırlarını zorlamadı ve havanda su dövdü.”
Tevfik Diker, görev yaptığı Uğur Mumcu Cinayeti Araştırma Komisyonu’na da eski MİT Müsteşarlarından Teoman Koman’ın gelmediğini hatırlattığımızda “Biz davet ettik ama gelmedi. Şimdiki komisyon davet bile edemedi” yanıtını verdi.
Eşref Erdem: Karanlık noktalar var
Aynı komisyonda görev yapan eski CHP milletvekili Eşref Erdem de, MİT Müsteşarı’nın ve Genelkurmay Başkanı’nın komisyonda dinlenilmemesini eleştirdi:
“Şundan üzüntü duyuyorum, bir Genelkurmay Başkanı, ‘Ben gelmem, bana yazılı gönder’ diyor. TBMM’yi, lafa gelince milli iradenin tecelli ettiği yer olarak görüyoruz, her şeyin üzerinde bir siyasi irade olarak değerlendiriyoruz. Hangi hakla Genelkurmay Başkanı, ‘Ben gelip ifade vermiyorum’ diyor. MİT Müsteşarı’nın, ‘Saat 2’de oldu, Genelkurmay’da 2 saat kaldı. Nerelerde ne oldu, kim, kime ne dedi, ne önlemler alındı? Bunların hepsi karanlık. Olayın bir bölümünden sonra, nasıl geliştiği, nasıl yönlendirildiği konusunda karanlık noktalar var. Komisyon bunlara yanıt verebilirdi.”
Erdem, komisyonun, meselenin çok dallanıp budaklamasını istemediği görüşünde:
“Görünen o ki, komisyon işi ciddiye almadı. 15 Temmuz darbe girişiminin geçmişle de bağlantısı var. 15 Temmuz darbe girişimi, sadece o gecelik bir olay değil, onun öncesi de var. Komisyon ek süre de almadı, çok dallanıp budaklansın istemedi. AKP ve Cemaat ne oldu da birden karşı karşıya geldi? Bunu ayrıntılandırmak gerekliydi. Komisyonun meseleyi derinleştirmek, genişletmek gibi bir niyeti yoktu. Başka bağlantıların oryaya çıkacağından endişe edildi. Bu darbe girişiminin siyasi ayağı kim, başı kim, komutanları kim, gelecekteki mevkilerin sahipleri kim, belirlenmiş nasıl bir organizasyon var? Bu sorular yanıt bulamadı.”
Hayrettin Dilekcan: Muhalefet de iktidarları her fırsatta yorma, yıpratma çabası içinde
Hayrettin Dilekcan, Susurluk Komisyonu’nun Refah Partili üyesiydi. AK Parti eski Disiplin Kurulu üyesi ve hâlen parti üyesi olan Hayrettin Dilekcan’a göre de, Genelkurmay Başkanı komisyona gitmeliydi:
“Genelkurmay Başkanı’nın oraya gitmemesi bazı şüpheleri kamuoyunun gönlünden silemeyecektir. Niye? Çünkü darbede kaçırıldığı söylenen bir kişi. Kaçırıldığı esnada neler konuşuldu, neler yapıldı? Bunlarla ilgili olarak bizzat canlı tanık. Bir başka yönü de, ‘Darbe ile ilgili haber alındı, şu saatteydi, bu saatteydi’ dendi. İstihbarat ile de ilgili konular söz konusu. Böyle bir olay varsa, alınması gereken tedbirlerin neler olduğu konusunda bir takım uçuş yasakları konuldu deniliyor. Bunların hepsini parlamenterlerin bilmeye hakkı var. Komisyondaki arkadaşların bunları sormaya hakkı var. Bunları sormaları gerekirdi, bunların Genelkurmay Başkanı tarafından açıklanması gerekirdi.”
Dilekcan, Genelkurmay Başkanı’nın iktidarın tercihiyle komisyona çağrılmadığı düşüncesinde. Dilekcan’a göre bunun nedeni muhalefet:
“Genelkurmay Başkanı ve MİT Müsteşarı’nın gelmemesi bir eksiklik ama bu eksiklik nereden kaynaklanıyor? Biz bunu geçmişte de yaşadık, Susurluk Komisyonu’na Özer Çiller’i çağırma noktasında muhalefet milletvekili arkadaşlar ısrarlı bir şekilde talepte bulundular. Bazı şahıslar çağrılarak onlara sorulan sorularla hükümetler yargılanmaya çalışıldı. Konu, hükümeti yargılama noktasına dönüşünce, hükümetler de böyle bir durumun önüne geçmek istiyor. Konuyu esas mecrasından saptırmak suretiyle farklı bir mahiyete dönüştürmek çabası var. Muhalefet, iktidarları her fırsatta yorma, yıpratma çabası içinde oluyorlar, esas konu mecrasından çıkıyor, başka alana kayıyor. Doğru olan nedir? Muhalefetin de, iktidarın da konunun samimi bir şekilde ortaya çıkarılması için gayret gösterirken, sulandırmadan Genelkurmay Başkanlarını da, diğer kamu yöneticilerini de dinlemesi gerekirdi.”
Sadık Avundukluoğlu: Komisyon başkanı olsaydım Akar ve Fidan’ı ilk çağırırdım
Faili Meçhul Cinayetleri Araştırma Komisyonu Başkanı, eski DYP Milletvekili Sadık Avundukluoğlu ise, komisyonun vatandaşı aydınlatıcı tek bir cümlesine rastlamadığını söyledi:
“15 Temmuz’un ne olduğu konusunda bir Meclis Araştırması Komisyonu kurulduysa, olayın bütün çıplaklığı ile ortaya çıkması lâzım. 15 Temmuz hâlen daha çözülebilmiş bir olay değil. 15 Temmuz olduğu gibi karanlık bir halde orada duruyor. O komisyonun şimdiye kadar vatandaşı aydınlatıcı en ufak bir cümlesine rastlamadım desem yeridir. Bunun araştırmasına nereden başlanacaktı? Ana başlığı Genelkurmay Başkanı ve MİT Müsteşarıdır. Komisyon çalışmasını bitirdiği gün Genelkurmay Başkanı’na birkaç tane soru gönderiyor, müsteşar olduğu yerde oturuyor. MİT Müsteşarı’nı sen çağrıp da, ‘Kardeşim, sen bana şunu bir anlat’ demeden, araştırma komisyonu kime ne anlatacak? Bu işin ne olduğunu bilen adamlar onlar. Eğer ben komisyon başkanı olsaydım, o komisyonda bulunsaydım, ilk çağıracaklarım o ikisiydi. Geldiler geldiler, gelmediler o zaman ‘İhtilâlin gücü devam ediyor’ derdim ben. Bundan daha önemli devlet işi mi var? 250 kişi şehit olmuş… Bu 250 kişinin neden şehit olduğunun araştırılması, bu iki kişinin verdiği ifade ile aydınlanacaktı. ‘Araştırdık, şöyle oldu’ diyerek yanlış bilgi ile vatandaşı uyutmaya çalışıyorlar.”