BBC’nin haberine göre Britanya, ABD, Fransa, Avustralya, Kanada, Norveç ve Arjantin dahil 24 ülkede, 25-49 yaş arasındaki bağırsak kanseri hastaları son yıllarda önemli oranda arttı.
Amerikan Kanser Derneği’yle (ACS) Dünya Sağlık Örgütü’ne (WHO) bağlı Uluslararası Kanser Araştırma Ajansı’nın (IARC) 50 ülkeyi kapsayan araştırmasının sonuçları açıklandı.
Bu ülkelerden 14’ünde artış eğilimi yalnızca genç yetişkinlerde görülürken daha yaşlılarda artış oranı sabit kaldı.
Gençler arasında meme kanseri başta olmak üzere diğer kanser türlerinde de artış göze çarpıyor.
ACS’nin yeni araştırmasına göre kadınlar için meme kanserine bağlı ölümler geçtiğimiz on yılda yüzde 10 azalmış olsa da 50 yaşından önce meme kanserine yakalananların oranı her yıl ortalama yüzde 1,4 arttı.
X ve Y kuşağı kanser vakalarında düzenli artış
Uluslararası tıp dergisi Lancet’te yayımlanan bir araştırmaya göre ABD’de özellikle X kuşağıyla (1965-1980 arasında doğanlar) Y kuşağı (1981-1996 doğumlular) arasında 17 farklı kanser türü arttı.
Uluslararası Kanser Kontrol Örgütü (UICC) doktorlara genç hastaları gördüklerinde kaygı yaratabilecek bazı semptomları daha fazla dikkate almaları uyarısında bulunuyor.
UICC’den Sonali Johnson şunları söyledi:
“Bir doktor 60 yaşın üstündeki bir hastadan aşırı yorgunluk, şişkinlik ve dışkılamada yaşanan zorluklar gibi şikayetleri dinlediğinde, 30’lu yaşlarında aktif ve kanser profiline uymayan bir hastaya göre ona daha ciddiyetle yaklaşıyor”
Johnson ayrıca, doktorların bazen genç hastalardan kan testi ya da kolonoskopi istemek yerine semptomların nedenini ‘hassas bağırsak sendromu ya da iş stresine indirgediğini ve birçok vakada belirtilerin göz ardı edildiğini’ belirtti.
Uzmanlar sıklıkla 70’li yaşların başında görülen pankreas kanserinin de çok daha erken yaşlarda görülmesinden kaygılı.
Onkoloji uzmanları genç yaşta kanser vakalarını çoğunlukla genetik unsurlarla açıklıyor ve gen mutasyonlarını meme kanseri için risk faktörleri arasında sayıyorlardı.
Ancak son çalışmalar, giderek daha fazla hastanın belirgin bir genetik yatkınlık olmadan kansere yakalandığını gösteriyor.
Uzmanlar, bu eğilimin kanserin yarattığı yükü ileride daha da artırabileceği, kansere karşı halk sağlığında kaydedilen ilerlemeyi durdurabileceği uyarısında bulunuyor.
Suçlu obezite ya da sigara mı?
Bu eğilimin nedenlerine dair en bilinen yanıt, kanser riskini artırdığı bilinen obezite ve sigara kullanımı.
Erken yaşta kanser vakalarını araştıran Harvard Üniversitesi’nden patoloji uzmanı Profesör Shuji Ogino şuynları söylüyor:
“Bulgular yaşam şeklindeki değişiklerin etkisine işaret ediyor. Çok fazla işlenmiş gıda ve şeker yemenin kan şekerini yükselttiğini ve insülin direncine yakalanmanın da sadece diyabeti değil kanser riskini de artırdığını biliyoruz”
Öte yandan obezite tek başına genç vakalardaki artışı açıklamak için yeterli değil.
Birçok pankreas hastası sağlıklı bir kiloda ve neden hastalandıklarına dair net bir açıklama getirilemiyor.
Uzmanlar uzun süredir sigara ve kanser arasında bağlantı kuruyor. Ancak sigara tüketimi on yıllar içinde azaldı ve eskisi kadar yaygın değil.
WHO’nun verilerine göre tütün ürünü tüketenlerin oranı 2000’de üç yetişkinden biri iken, son istatistiklere göre beş kişiden biri.
Uyku düzeni bir etken olabilir
Öte yandan Harvard Üniversitesi’nden Ogino’ya göre kanser eğilimi, daha önce pek dikkate alınmayan bazı farklı kanserojen maddelerle de açıklanabilir.
Ogino, gözden kaçan bağlantının uyku olduğunu söylüyor.
Son 50 ila 100 yılda dünya nüfusunun uyku düzeninin değiştiği düşünülüyor.
Bir başka araştırmaya göre 1905-2008 arasında çocuk ve yetişkinlerin ortalama uyku süresi gece başına 60 dakika azaldı ve özellikle Avustralya, Çin, Japonya, Avrupa, Kuzey ve Güney Amerika’da gece vardiyası yaygınlaştı.
Britanya’da 50 yaşın üzerindeki 10 bin katılımcıyla yürütülen bir araştırma, uyku kalitesinin düşmesiyle kanser riskindeki artış arasındaki bağlantıyı tespit etti.
Bazı uzmanlar, telefonlar, tabletler hatta sokak ışıklarına düzenli olarak yakından maruz kalmamız sonucu vücuttaki biyolojik saati olumsuz etkileyen yeni bir kanserojen türünden bahsediyor. Vücut saatinin bozulmasıyla meme, bağırsak, yumurtalık ve prostat kanseri arasında bağlantı olduğu belirtiliyor.
Bazı çalışmalar da gece vardiyası yapanların devamlı olarak gece saatlerinde ışığa maruz kalmasının, melatonin hormonunun azalmasına yol açarak kanserin büyümesini kolaylaştırabileceğini gösteriyor.
Buna karşın Ogino, erken yaşta kanser başlangıcı vakalarının tek bir risk faktörüyle açıklanamayacağı, farklı unsurların bir araya gelerek bu hastalığa yol açtığı görüşünde.
Bağırsağın rolü
Kanser üzerine çalışan birçok araştırmacı, yaşam tarzının değişmesinin yanında, bağırsaktaki çeşitli zararlı değişimlerin de bu hastalıklara yol açabildiğine inanıyor.
Haziran 2023’te Yeni Zelanda’dan kolon-rektum cerrahı Frank Frizelle, erken bağırsak kanseriyle mikroplastik sayısındaki artış arasındaki bağlantıyı daha iyi araştırmaları için bilim insanlarına çağrıda bulundu.
Tartışma yaratan “Mikroplastikler erken yaşta başlayan kolorektal kansere yol açabilir mi?” başlıklı makalesinde, 50 yaşın altındaki hastaların arttığı zaman aralığının, mikroplastiklerin çevrede daha fazla yaygınlaştığı dönemle çakıştığını savundu.
Frizelle, bu ufak plastik parçacıklarının kalın bağırsakta gıdalardan alınan çeşitli zararlı unsurlar ve hastalık yapan mikroplardan bizi koruyan mukus tabakasına nüfuz ettiğini söylüyor.
Frizelle bu bağlantıyı kuran tek uzman değil.
Başka araştırmacılar da özellikle işlenmiş gıdalardaki renklendiricilerin kalın bağırsakta DNA hasarına neden olduğunu belirtmişti.
Mikroplastiklerle ilgili araştırmalardaki kanıtlarsa sınırlı.
Kimi uzmanlar, dünyada son on yıllar içinde artan antibiyotik kullanımının etkilerine dikkat çekiyor.
Küresel verilere göre kişi başına tüm yaş gruplarında antibiyotik tüketimi 2000-2015 arasında arttı.
Tüm bu değerlendirmelere karşın hala neden daha genç insanların erken yaşta kansere yakalandığı tam olarak bilinemiyor.
Bilim insanları mevcut verilerin endişe verici olduğunu söylüyor ve ciddi bir halk sağlığı krizi yaşanabileceği uyarısında bulunuyor.