Basın tarihimizin en ağır cezalarından birine imza atmak Erdoğan Rejimi’ne nasip oldu.
Mahkeme “Halkı Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti’ne karşı silahlı isyana tahrik etme” ve “terör örgütü propagandası yapmak” suçlarından yargılandıkları davada, “Halkı Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti’ne karşı silahlı isyana tahrik etme” suçundan, 22 yıl 6’şar ay hapis cezasına çarptırılmalarına karar verdi.
DÖRDÜNCÜ KEZ YARGILANDIKLARI MADDE DEĞİŞTİ
Nokta Dergisi Yayın Yönetmeni Cevheri Güven ve Sorumlu Yazıişleri Müdürü Murat Çapan, derginin çıktığı 2 Kasım 2015 sabahı gözaltına alınmışlar ve ardından tutuklanmışlardı. 2 ay Silivri Cezaevi’nde tek kişilik hücrelerde tecritte tutulan Güven ve Çapan ardından, çıktıkları ilk duruşmada suç vasfının değişme ihtimali nedeniyle tutuksuz yargılanmak üzere serbest bırakılmışlardı.
Güven ve Çapan, “halkı silahlandırarak isyan çıkarma” suçlamasıyla gözaltına alınmışladı. İkili bu maddeyle ilgili savunma yapmış ancak İstanbul 8. Sulh Ceza Hakimliği tarafından “Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti’ni devirmeye teşebbüs” suçlamasıyla tutuklanmışlardı.
İkilinin yargılandıkları madde mahkemede tekrar değişmiş ve “suç işlemeye tahrik” biçiminde değşitirilmiş ve tahliye edilmişlerdi.
Güven ve Çapan hakkındaki madde yargı sürecinde dördüncü kez bugün değiştirildi ve ”Halkı Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti’ne karşı silahlı isyana tahrik etme” ve “terör örgütü propagandası yapmak” şekline çevrildi.
Böylece yargı sürecinde dört kez değiştirilen madde sonunda Güven ve Çapan 22.5’ar yıl ceza aldılar.
MAHKEME DE DAĞITILDI
Güven ve Çapan’ın yargılandığı İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesi heyeti de bu süreçten nasibini aldı. Güven ve Çapan tahliye edildikten sonra mahkeme heyeti değiştirildi. OHAL döneminde ise bu hakimlerden Bünyamin Karakaş tukulandı.
AVUKAT DA TUTUKLU
Güven ve Çapan’ı savunan avukat Kadir Kökten de tutuklandı. Kökten’in tutuklanmasının ardından diğer iki avukat Fikret İlkiz ve Veysel Ok ise avukatlıktan çekildiler.
KAPAK NEYİ ANLATIYORDU
Nokta Dergisi’nin kapağında, 7 Haziran’dan sonra Çözüm Süreci’nin bitirilmesi ve Güneydoğu’da sivillerin yaşadığı alanlarda çatışmanın sürdürülmesi politikalarının 1 Kasım’dan sonra şiddetleneceği, Türkiye’nin Hükemetin sürekli olarak artırdığı gerilim nedeniyle bir iç savaşa sürüklenebileceği şeklinde analiz yeralıyordu.
