“Türkiye’nin cihatçı gruplarla ilişkilerine dair bir çalışma yapıyordu.”
Yonca Şık’ın anlattıklarına göre Ahmet Şık tutuklanmadan önce Türkiye’nin Suriye’deki cihatçı gruplarla ilişkileri üzerine bir kitap çalışması yapıyormuş.
Yonca Şık şöyle konuştu: “Ahmet 28 yıllık bir gazeteci ve gazeteciliği tutkuyla yapan, gazetecilik hayatını hak odaklı habercilikle geçirmiş biri. Özellikle devletin yurttaşına yönelik şiddet ve haksızlıklarını, hukuksuzluklarını araştıran bir gazeteci. Bu bağlamda elbette üzerinde çalıştığı pek çok dosya ve bir de kitap vardı. Son dönemde Suriye’deki iç savaş nedeniyle Türkiye’nin de müdahil olduğu, Esad rejimine muhalif olduğunu söyleyen cihatçı gruplarla ilişkilerine dair bir çalışma yapıyordu.”
TECRİT VAR
Eşinin ve Silivri 9 Nolu Cezaevi’nde kalanların ağır tecrit altında olduklarını söyleyen Yonca Şık, son durumu şöyle özetledi:
“Ahmet üç kişilik bir koğuşta kalıyor. Bu koğuşta kaldığı kişilerden biri kendi avukatı Bülent Utku. Haftada bir saat yakınları ile görüş ve bir saat avukat görüşü haricinde birbirleri dışında kimseyi görmüyorlar. Bana bir görüş sırasında; “Sen şimdi gideceksin, beni de koğuşa götürecekler ve o koğuş kapısı 7 gün boyunca açılmayacak” demişti. Her koğuşun 7 adıma 4 adım büyüklüğünde kendine ait bir avlusu var. Avlunun etrafı 7 metrelik duvarlarla çevrili ve üstleri bile dikenli tellerle çevrilerek kapatılmış. Yani gökyüzünü bile arada teller olmaksızın göremiyorlar.
Savunma hakkının da tamamen ortadan kalkmış olduğunu söyleyebiliriz. Tutuklular avukatlarıyla haftada sadece bir saat görüşebiliyor. Bu görüşmeler de bir infaz koruma memurunun gözetiminde, kamera kaydı alınarak yapılabiliyor. Avukat ile görüşme süresinin bu kadar kısa olması görüş alışverişinde bulunmalarını ve bir savunma hazırlamalarını imkânsız kılıyor. Avukat ile yaptığı ve kayıt altına alınan görüşmeler cezaevi yönetimince incelenebiliyor.
İlk defa geçen hafta kendisine teslim edilmek üzere kitap götürebildim ancak üzerinde en fazla 10 kitap bulundurabiliyor. Mektup alması ve göndermesi yasak ve bu yasak hiçbir yasal gerekçeye dayanmıyor, bütünüyle keyfi bir karar. Tutukluların yazdıkları herhangi bir yazıyı da dışarıya iletme olanakları yok. Aslında ihtiyacı olan giysileri vermemiz bile sorun oluyor.”
“Türkiye’nin cihatçı gruplarla ilişkilerine dair bir çalışma yapıyordu.”
Yonca Şık’ın anlattıklarına göre Ahmet Şık tutuklanmadan önce Türkiye’nin Suriye’deki cihatçı gruplarla ilişkileri üzerine bir kitap çalışması yapıyormuş.
Yonca Şık şöyle konuştu: “Ahmet 28 yıllık bir gazeteci ve gazeteciliği tutkuyla yapan, gazetecilik hayatını hak odaklı habercilikle geçirmiş biri. Özellikle devletin yurttaşına yönelik şiddet ve haksızlıklarını, hukuksuzluklarını araştıran bir gazeteci. Bu bağlamda elbette üzerinde çalıştığı pek çok dosya ve bir de kitap vardı. Son dönemde Suriye’deki iç savaş nedeniyle Türkiye’nin de müdahil olduğu, Esad rejimine muhalif olduğunu söyleyen cihatçı gruplarla ilişkilerine dair bir çalışma yapıyordu.”
TECRİT VAR
Eşinin ve Silivri 9 Nolu Cezaevi’nde kalanların ağır tecrit altında olduklarını söyleyen Yonca Şık, son durumu şöyle özetledi:
“Ahmet üç kişilik bir koğuşta kalıyor. Bu koğuşta kaldığı kişilerden biri kendi avukatı Bülent Utku. Haftada bir saat yakınları ile görüş ve bir saat avukat görüşü haricinde birbirleri dışında kimseyi görmüyorlar. Bana bir görüş sırasında; “Sen şimdi gideceksin, beni de koğuşa götürecekler ve o koğuş kapısı 7 gün boyunca açılmayacak” demişti. Her koğuşun 7 adıma 4 adım büyüklüğünde kendine ait bir avlusu var. Avlunun etrafı 7 metrelik duvarlarla çevrili ve üstleri bile dikenli tellerle çevrilerek kapatılmış. Yani gökyüzünü bile arada teller olmaksızın göremiyorlar.
Savunma hakkının da tamamen ortadan kalkmış olduğunu söyleyebiliriz. Tutuklular avukatlarıyla haftada sadece bir saat görüşebiliyor. Bu görüşmeler de bir infaz koruma memurunun gözetiminde, kamera kaydı alınarak yapılabiliyor. Avukat ile görüşme süresinin bu kadar kısa olması görüş alışverişinde bulunmalarını ve bir savunma hazırlamalarını imkânsız kılıyor. Avukat ile yaptığı ve kayıt altına alınan görüşmeler cezaevi yönetimince incelenebiliyor.
İlk defa geçen hafta kendisine teslim edilmek üzere kitap götürebildim ancak üzerinde en fazla 10 kitap bulundurabiliyor. Mektup alması ve göndermesi yasak ve bu yasak hiçbir yasal gerekçeye dayanmıyor, bütünüyle keyfi bir karar. Tutukluların yazdıkları herhangi bir yazıyı da dışarıya iletme olanakları yok. Aslında ihtiyacı olan giysileri vermemiz bile sorun oluyor.”
“Türkiye’nin cihatçı gruplarla ilişkilerine dair bir çalışma yapıyordu.”
Yonca Şık’ın anlattıklarına göre Ahmet Şık tutuklanmadan önce Türkiye’nin Suriye’deki cihatçı gruplarla ilişkileri üzerine bir kitap çalışması yapıyormuş.
Yonca Şık şöyle konuştu: “Ahmet 28 yıllık bir gazeteci ve gazeteciliği tutkuyla yapan, gazetecilik hayatını hak odaklı habercilikle geçirmiş biri. Özellikle devletin yurttaşına yönelik şiddet ve haksızlıklarını, hukuksuzluklarını araştıran bir gazeteci. Bu bağlamda elbette üzerinde çalıştığı pek çok dosya ve bir de kitap vardı. Son dönemde Suriye’deki iç savaş nedeniyle Türkiye’nin de müdahil olduğu, Esad rejimine muhalif olduğunu söyleyen cihatçı gruplarla ilişkilerine dair bir çalışma yapıyordu.”
TECRİT VAR
Eşinin ve Silivri 9 Nolu Cezaevi’nde kalanların ağır tecrit altında olduklarını söyleyen Yonca Şık, son durumu şöyle özetledi:
“Ahmet üç kişilik bir koğuşta kalıyor. Bu koğuşta kaldığı kişilerden biri kendi avukatı Bülent Utku. Haftada bir saat yakınları ile görüş ve bir saat avukat görüşü haricinde birbirleri dışında kimseyi görmüyorlar. Bana bir görüş sırasında; “Sen şimdi gideceksin, beni de koğuşa götürecekler ve o koğuş kapısı 7 gün boyunca açılmayacak” demişti. Her koğuşun 7 adıma 4 adım büyüklüğünde kendine ait bir avlusu var. Avlunun etrafı 7 metrelik duvarlarla çevrili ve üstleri bile dikenli tellerle çevrilerek kapatılmış. Yani gökyüzünü bile arada teller olmaksızın göremiyorlar.
Savunma hakkının da tamamen ortadan kalkmış olduğunu söyleyebiliriz. Tutuklular avukatlarıyla haftada sadece bir saat görüşebiliyor. Bu görüşmeler de bir infaz koruma memurunun gözetiminde, kamera kaydı alınarak yapılabiliyor. Avukat ile görüşme süresinin bu kadar kısa olması görüş alışverişinde bulunmalarını ve bir savunma hazırlamalarını imkânsız kılıyor. Avukat ile yaptığı ve kayıt altına alınan görüşmeler cezaevi yönetimince incelenebiliyor.
İlk defa geçen hafta kendisine teslim edilmek üzere kitap götürebildim ancak üzerinde en fazla 10 kitap bulundurabiliyor. Mektup alması ve göndermesi yasak ve bu yasak hiçbir yasal gerekçeye dayanmıyor, bütünüyle keyfi bir karar. Tutukluların yazdıkları herhangi bir yazıyı da dışarıya iletme olanakları yok. Aslında ihtiyacı olan giysileri vermemiz bile sorun oluyor.”
“Türkiye’nin cihatçı gruplarla ilişkilerine dair bir çalışma yapıyordu.”
Yonca Şık’ın anlattıklarına göre Ahmet Şık tutuklanmadan önce Türkiye’nin Suriye’deki cihatçı gruplarla ilişkileri üzerine bir kitap çalışması yapıyormuş.
Yonca Şık şöyle konuştu: “Ahmet 28 yıllık bir gazeteci ve gazeteciliği tutkuyla yapan, gazetecilik hayatını hak odaklı habercilikle geçirmiş biri. Özellikle devletin yurttaşına yönelik şiddet ve haksızlıklarını, hukuksuzluklarını araştıran bir gazeteci. Bu bağlamda elbette üzerinde çalıştığı pek çok dosya ve bir de kitap vardı. Son dönemde Suriye’deki iç savaş nedeniyle Türkiye’nin de müdahil olduğu, Esad rejimine muhalif olduğunu söyleyen cihatçı gruplarla ilişkilerine dair bir çalışma yapıyordu.”
TECRİT VAR
Eşinin ve Silivri 9 Nolu Cezaevi’nde kalanların ağır tecrit altında olduklarını söyleyen Yonca Şık, son durumu şöyle özetledi:
“Ahmet üç kişilik bir koğuşta kalıyor. Bu koğuşta kaldığı kişilerden biri kendi avukatı Bülent Utku. Haftada bir saat yakınları ile görüş ve bir saat avukat görüşü haricinde birbirleri dışında kimseyi görmüyorlar. Bana bir görüş sırasında; “Sen şimdi gideceksin, beni de koğuşa götürecekler ve o koğuş kapısı 7 gün boyunca açılmayacak” demişti. Her koğuşun 7 adıma 4 adım büyüklüğünde kendine ait bir avlusu var. Avlunun etrafı 7 metrelik duvarlarla çevrili ve üstleri bile dikenli tellerle çevrilerek kapatılmış. Yani gökyüzünü bile arada teller olmaksızın göremiyorlar.
Savunma hakkının da tamamen ortadan kalkmış olduğunu söyleyebiliriz. Tutuklular avukatlarıyla haftada sadece bir saat görüşebiliyor. Bu görüşmeler de bir infaz koruma memurunun gözetiminde, kamera kaydı alınarak yapılabiliyor. Avukat ile görüşme süresinin bu kadar kısa olması görüş alışverişinde bulunmalarını ve bir savunma hazırlamalarını imkânsız kılıyor. Avukat ile yaptığı ve kayıt altına alınan görüşmeler cezaevi yönetimince incelenebiliyor.
İlk defa geçen hafta kendisine teslim edilmek üzere kitap götürebildim ancak üzerinde en fazla 10 kitap bulundurabiliyor. Mektup alması ve göndermesi yasak ve bu yasak hiçbir yasal gerekçeye dayanmıyor, bütünüyle keyfi bir karar. Tutukluların yazdıkları herhangi bir yazıyı da dışarıya iletme olanakları yok. Aslında ihtiyacı olan giysileri vermemiz bile sorun oluyor.”