17 Aralık soruşturmasını gerçekleştiren Yakub Saygılı ve yardımcıları tutuklu oldukları Silivri Cezaevinden gözaltına alınarak Vatan Caddesindeki İstanbul Emniyet Müdürlüğü’ne götürüldüğü öğrenildi.
Gazeteci yazar Ergun Babahan da işkence iddialarını yazdı..
Babahan’ın ahvalnews’te yer alan yazısı şöyle..
Vatan’daki polisler ve işkence!
Cemaate yakın isimler, Twitter’da işkence karşıtı bir kampanya başlattı. Sebebi, Amerika’da devam etmekte olan Reza Zarrab davası nedeniyle cezaevinden Emniyet Müdürlüğü’ne getirilen Yakup Saygılı, Yasin Topçu ve Kazım Aksoy’a ağır işkence yapıldığı iddiası.
İddia diyorum, çünkü sosyal medyadaki büyük kampanya dışında bu ağır ithamlara yer veren medya yok, siyasetçi yok. Cemaat aiditiyeti, Nazi Almanyası’nda Yahudi olmakla eşdeğer çünkü günümüz Türkiyesi’nde.
Bir bankaya para yatırdığı, bir dershaneye gittiği, bir okul yapımına bağışta bulunduğu gerekçesiyle insanlar işinden atılıyor, tutuklanıyor, anneler doğumhane kapısından bebeğiyle birlikte cezaevine gönderiliyor ve daha vahimi, anlıyoruz ki, cinsel tacize ve işkenceye uğruyor.
Kimse artık ‘Türkiye bir hukuk devletidir’ palavrası atmasın…
Anayasa Mahkemesi’nin Ahmet Altan ve Şahin Alpay kararının ardından tanıklık ettiğimiz olaylar açıkça gösteriyor ki, Türkiye artık bir hukuk devleti değildir ve siyaset ve hukuk bilimi açısından devlet olma niteliğini hızla kaybetmektedir.
Türkiye, bugün ‘düşman’ mantığıyla hareket eden, kendine sürekli düşman arayan bir zihniyet tarafından yönetilmektedir.
Dışarıda borusu ötmüyor çünkü zoru görünce tırsıyor.
Geri adım atıyor…
Bir gün önce söylediğini inkar edip tam aksini iddia edebiliyor.
Almanya bir Nazi oluyor, bir Avrupa’da en önemli ortağımız.
Amerika da öyle…
Ya ‘F..Ö’ ile işbirliği içinde hükümeti devirmeye çalışan, Kürtler vasıtasıyla Türkiye’yi bölmeye çalışan bir güç ya da ‘stratejik ortağımız.’
Ankara’nın hedef aldığı ülkeler, bir şekilde Erdoğan’la başa çıkmayı öğrendi. Ekonomi sopası başta olmak üzere, çeşitli yöntemlerle
Ankara’yı nasıl hizaya getirebileceklerini gördüler.
Tek dertleri, Türkiye hapishanelerinde rehin kalan vatandaşları veya çalışanlarını kurtarmak.
Almanya bu konuda epey yol aldı. Daha da alacağa benziyor.
Amerika’nın da konsososluk çalışanları ve Amerikalı papaz Branson serbest bırakılmazsa, üst düzey Türk bürokratlara vize yasağı getireceğini Amberin Zaman yazdı.
Zoru görünce geri adım atan bir iktidarla muhatap olduklarını biliyorlar. Onun içindir ki, ‘Afrin’e girdik, giriyoruz’ diye bir yılı aşkın zamandır bağıran Türkiye Cumhurbaşkanı’nı Pentagon Sözcüsü muhatap alıyor ve ‘sahadaki dostlarımızı koruruz’ diyor.
Dışarıdaki ‘düşmanlar’ daha rahat…
İçeride ‘düşman’ ilan edilenlerin işi ise çok ama çok zor…
Açlığa, yokluğa ve kaba şiddete mahkum durumdalar…
Kürtler, Cemaat mensupları, liberaller, demokratlar, solcular, gazeteciler…
‘Sürü’ye katılmayan, dışında duran herkes çok ciddi bir tehdit altında.
Kürt siyasetçiler, gazeteciler hapiste. Her gün yeni operasyona hedef oluyorlar. Demirtaş başta, kadrolarına yapılan haksızlık ve hukuksuzluğa hepimiz tanığız.
Kürtlerin yine de bir mücadelesi, örgütlenmesi, medyası, silahlı gücü var tüm coğrafyada.
Şu anda Cemaatçi ilan edilen ve Türkiye’den kaçmamış ‘safların’ ise yok.
Ve iddialar doğruysa, şimdi üç emniyet görevlisi ciddi işkence görüyor.
Normal bir hukuk devletinde, yetkililerin çıkıp bu iddiaları yalanlamaları ve soruşturma hakkında bilgi vermeleri gerekir ama devir ‘ayağını kırın’ devri…
Kimse konuşmuyor, kimse bu insanlara sahip çıkmıyor.
Hafızam yanıltmıyorsa, Yakup Saygılı ile bir kez kalabalık bir ortamda tanıştım; adı geçen diğer polisleri tanımıyorum.
Meslek hayatım boyunca polis ve askerle yakın ilişki içinde olmaktan bilinçli olarak uzak durdum.
Önemli olan bu değildir, önemli olan insana çıkmaktır.
İşkence insanlık suçudur, herkesin mağdur olduğu belirtilen bu insanlara sahip çıkması, işkenceyi lanetlemesi gerekir.
17 Aralık soruşturmasını gerçekleştiren Yakub Saygılı ve yardımcıları tutuklu oldukları Silivri Cezaevinden gözaltına alınarak Vatan Caddesindeki İstanbul Emniyet Müdürlüğü’ne götürüldüğü öğrenildi.
Gazeteci yazar Ergun Babahan da işkence iddialarını yazdı..
Babahan’ın ahvalnews’te yer alan yazısı şöyle..
Vatan’daki polisler ve işkence!
Cemaate yakın isimler, Twitter’da işkence karşıtı bir kampanya başlattı. Sebebi, Amerika’da devam etmekte olan Reza Zarrab davası nedeniyle cezaevinden Emniyet Müdürlüğü’ne getirilen Yakup Saygılı, Yasin Topçu ve Kazım Aksoy’a ağır işkence yapıldığı iddiası.
İddia diyorum, çünkü sosyal medyadaki büyük kampanya dışında bu ağır ithamlara yer veren medya yok, siyasetçi yok. Cemaat aiditiyeti, Nazi Almanyası’nda Yahudi olmakla eşdeğer çünkü günümüz Türkiyesi’nde.
Bir bankaya para yatırdığı, bir dershaneye gittiği, bir okul yapımına bağışta bulunduğu gerekçesiyle insanlar işinden atılıyor, tutuklanıyor, anneler doğumhane kapısından bebeğiyle birlikte cezaevine gönderiliyor ve daha vahimi, anlıyoruz ki, cinsel tacize ve işkenceye uğruyor.
Kimse artık ‘Türkiye bir hukuk devletidir’ palavrası atmasın…
Anayasa Mahkemesi’nin Ahmet Altan ve Şahin Alpay kararının ardından tanıklık ettiğimiz olaylar açıkça gösteriyor ki, Türkiye artık bir hukuk devleti değildir ve siyaset ve hukuk bilimi açısından devlet olma niteliğini hızla kaybetmektedir.
Türkiye, bugün ‘düşman’ mantığıyla hareket eden, kendine sürekli düşman arayan bir zihniyet tarafından yönetilmektedir.
Dışarıda borusu ötmüyor çünkü zoru görünce tırsıyor.
Geri adım atıyor…
Bir gün önce söylediğini inkar edip tam aksini iddia edebiliyor.
Almanya bir Nazi oluyor, bir Avrupa’da en önemli ortağımız.
Amerika da öyle…
Ya ‘F..Ö’ ile işbirliği içinde hükümeti devirmeye çalışan, Kürtler vasıtasıyla Türkiye’yi bölmeye çalışan bir güç ya da ‘stratejik ortağımız.’
Ankara’nın hedef aldığı ülkeler, bir şekilde Erdoğan’la başa çıkmayı öğrendi. Ekonomi sopası başta olmak üzere, çeşitli yöntemlerle
Ankara’yı nasıl hizaya getirebileceklerini gördüler.
Tek dertleri, Türkiye hapishanelerinde rehin kalan vatandaşları veya çalışanlarını kurtarmak.
Almanya bu konuda epey yol aldı. Daha da alacağa benziyor.
Amerika’nın da konsososluk çalışanları ve Amerikalı papaz Branson serbest bırakılmazsa, üst düzey Türk bürokratlara vize yasağı getireceğini Amberin Zaman yazdı.
Zoru görünce geri adım atan bir iktidarla muhatap olduklarını biliyorlar. Onun içindir ki, ‘Afrin’e girdik, giriyoruz’ diye bir yılı aşkın zamandır bağıran Türkiye Cumhurbaşkanı’nı Pentagon Sözcüsü muhatap alıyor ve ‘sahadaki dostlarımızı koruruz’ diyor.
Dışarıdaki ‘düşmanlar’ daha rahat…
İçeride ‘düşman’ ilan edilenlerin işi ise çok ama çok zor…
Açlığa, yokluğa ve kaba şiddete mahkum durumdalar…
Kürtler, Cemaat mensupları, liberaller, demokratlar, solcular, gazeteciler…
‘Sürü’ye katılmayan, dışında duran herkes çok ciddi bir tehdit altında.
Kürt siyasetçiler, gazeteciler hapiste. Her gün yeni operasyona hedef oluyorlar. Demirtaş başta, kadrolarına yapılan haksızlık ve hukuksuzluğa hepimiz tanığız.
Kürtlerin yine de bir mücadelesi, örgütlenmesi, medyası, silahlı gücü var tüm coğrafyada.
Şu anda Cemaatçi ilan edilen ve Türkiye’den kaçmamış ‘safların’ ise yok.
Ve iddialar doğruysa, şimdi üç emniyet görevlisi ciddi işkence görüyor.
Normal bir hukuk devletinde, yetkililerin çıkıp bu iddiaları yalanlamaları ve soruşturma hakkında bilgi vermeleri gerekir ama devir ‘ayağını kırın’ devri…
Kimse konuşmuyor, kimse bu insanlara sahip çıkmıyor.
Hafızam yanıltmıyorsa, Yakup Saygılı ile bir kez kalabalık bir ortamda tanıştım; adı geçen diğer polisleri tanımıyorum.
Meslek hayatım boyunca polis ve askerle yakın ilişki içinde olmaktan bilinçli olarak uzak durdum.
Önemli olan bu değildir, önemli olan insana çıkmaktır.
İşkence insanlık suçudur, herkesin mağdur olduğu belirtilen bu insanlara sahip çıkması, işkenceyi lanetlemesi gerekir.
17 Aralık soruşturmasını gerçekleştiren Yakub Saygılı ve yardımcıları tutuklu oldukları Silivri Cezaevinden gözaltına alınarak Vatan Caddesindeki İstanbul Emniyet Müdürlüğü’ne götürüldüğü öğrenildi.
Gazeteci yazar Ergun Babahan da işkence iddialarını yazdı..
Babahan’ın ahvalnews’te yer alan yazısı şöyle..
Vatan’daki polisler ve işkence!
Cemaate yakın isimler, Twitter’da işkence karşıtı bir kampanya başlattı. Sebebi, Amerika’da devam etmekte olan Reza Zarrab davası nedeniyle cezaevinden Emniyet Müdürlüğü’ne getirilen Yakup Saygılı, Yasin Topçu ve Kazım Aksoy’a ağır işkence yapıldığı iddiası.
İddia diyorum, çünkü sosyal medyadaki büyük kampanya dışında bu ağır ithamlara yer veren medya yok, siyasetçi yok. Cemaat aiditiyeti, Nazi Almanyası’nda Yahudi olmakla eşdeğer çünkü günümüz Türkiyesi’nde.
Bir bankaya para yatırdığı, bir dershaneye gittiği, bir okul yapımına bağışta bulunduğu gerekçesiyle insanlar işinden atılıyor, tutuklanıyor, anneler doğumhane kapısından bebeğiyle birlikte cezaevine gönderiliyor ve daha vahimi, anlıyoruz ki, cinsel tacize ve işkenceye uğruyor.
Kimse artık ‘Türkiye bir hukuk devletidir’ palavrası atmasın…
Anayasa Mahkemesi’nin Ahmet Altan ve Şahin Alpay kararının ardından tanıklık ettiğimiz olaylar açıkça gösteriyor ki, Türkiye artık bir hukuk devleti değildir ve siyaset ve hukuk bilimi açısından devlet olma niteliğini hızla kaybetmektedir.
Türkiye, bugün ‘düşman’ mantığıyla hareket eden, kendine sürekli düşman arayan bir zihniyet tarafından yönetilmektedir.
Dışarıda borusu ötmüyor çünkü zoru görünce tırsıyor.
Geri adım atıyor…
Bir gün önce söylediğini inkar edip tam aksini iddia edebiliyor.
Almanya bir Nazi oluyor, bir Avrupa’da en önemli ortağımız.
Amerika da öyle…
Ya ‘F..Ö’ ile işbirliği içinde hükümeti devirmeye çalışan, Kürtler vasıtasıyla Türkiye’yi bölmeye çalışan bir güç ya da ‘stratejik ortağımız.’
Ankara’nın hedef aldığı ülkeler, bir şekilde Erdoğan’la başa çıkmayı öğrendi. Ekonomi sopası başta olmak üzere, çeşitli yöntemlerle
Ankara’yı nasıl hizaya getirebileceklerini gördüler.
Tek dertleri, Türkiye hapishanelerinde rehin kalan vatandaşları veya çalışanlarını kurtarmak.
Almanya bu konuda epey yol aldı. Daha da alacağa benziyor.
Amerika’nın da konsososluk çalışanları ve Amerikalı papaz Branson serbest bırakılmazsa, üst düzey Türk bürokratlara vize yasağı getireceğini Amberin Zaman yazdı.
Zoru görünce geri adım atan bir iktidarla muhatap olduklarını biliyorlar. Onun içindir ki, ‘Afrin’e girdik, giriyoruz’ diye bir yılı aşkın zamandır bağıran Türkiye Cumhurbaşkanı’nı Pentagon Sözcüsü muhatap alıyor ve ‘sahadaki dostlarımızı koruruz’ diyor.
Dışarıdaki ‘düşmanlar’ daha rahat…
İçeride ‘düşman’ ilan edilenlerin işi ise çok ama çok zor…
Açlığa, yokluğa ve kaba şiddete mahkum durumdalar…
Kürtler, Cemaat mensupları, liberaller, demokratlar, solcular, gazeteciler…
‘Sürü’ye katılmayan, dışında duran herkes çok ciddi bir tehdit altında.
Kürt siyasetçiler, gazeteciler hapiste. Her gün yeni operasyona hedef oluyorlar. Demirtaş başta, kadrolarına yapılan haksızlık ve hukuksuzluğa hepimiz tanığız.
Kürtlerin yine de bir mücadelesi, örgütlenmesi, medyası, silahlı gücü var tüm coğrafyada.
Şu anda Cemaatçi ilan edilen ve Türkiye’den kaçmamış ‘safların’ ise yok.
Ve iddialar doğruysa, şimdi üç emniyet görevlisi ciddi işkence görüyor.
Normal bir hukuk devletinde, yetkililerin çıkıp bu iddiaları yalanlamaları ve soruşturma hakkında bilgi vermeleri gerekir ama devir ‘ayağını kırın’ devri…
Kimse konuşmuyor, kimse bu insanlara sahip çıkmıyor.
Hafızam yanıltmıyorsa, Yakup Saygılı ile bir kez kalabalık bir ortamda tanıştım; adı geçen diğer polisleri tanımıyorum.
Meslek hayatım boyunca polis ve askerle yakın ilişki içinde olmaktan bilinçli olarak uzak durdum.
Önemli olan bu değildir, önemli olan insana çıkmaktır.
İşkence insanlık suçudur, herkesin mağdur olduğu belirtilen bu insanlara sahip çıkması, işkenceyi lanetlemesi gerekir.
17 Aralık soruşturmasını gerçekleştiren Yakub Saygılı ve yardımcıları tutuklu oldukları Silivri Cezaevinden gözaltına alınarak Vatan Caddesindeki İstanbul Emniyet Müdürlüğü’ne götürüldüğü öğrenildi.
Gazeteci yazar Ergun Babahan da işkence iddialarını yazdı..
Babahan’ın ahvalnews’te yer alan yazısı şöyle..
Vatan’daki polisler ve işkence!
Cemaate yakın isimler, Twitter’da işkence karşıtı bir kampanya başlattı. Sebebi, Amerika’da devam etmekte olan Reza Zarrab davası nedeniyle cezaevinden Emniyet Müdürlüğü’ne getirilen Yakup Saygılı, Yasin Topçu ve Kazım Aksoy’a ağır işkence yapıldığı iddiası.
İddia diyorum, çünkü sosyal medyadaki büyük kampanya dışında bu ağır ithamlara yer veren medya yok, siyasetçi yok. Cemaat aiditiyeti, Nazi Almanyası’nda Yahudi olmakla eşdeğer çünkü günümüz Türkiyesi’nde.
Bir bankaya para yatırdığı, bir dershaneye gittiği, bir okul yapımına bağışta bulunduğu gerekçesiyle insanlar işinden atılıyor, tutuklanıyor, anneler doğumhane kapısından bebeğiyle birlikte cezaevine gönderiliyor ve daha vahimi, anlıyoruz ki, cinsel tacize ve işkenceye uğruyor.
Kimse artık ‘Türkiye bir hukuk devletidir’ palavrası atmasın…
Anayasa Mahkemesi’nin Ahmet Altan ve Şahin Alpay kararının ardından tanıklık ettiğimiz olaylar açıkça gösteriyor ki, Türkiye artık bir hukuk devleti değildir ve siyaset ve hukuk bilimi açısından devlet olma niteliğini hızla kaybetmektedir.
Türkiye, bugün ‘düşman’ mantığıyla hareket eden, kendine sürekli düşman arayan bir zihniyet tarafından yönetilmektedir.
Dışarıda borusu ötmüyor çünkü zoru görünce tırsıyor.
Geri adım atıyor…
Bir gün önce söylediğini inkar edip tam aksini iddia edebiliyor.
Almanya bir Nazi oluyor, bir Avrupa’da en önemli ortağımız.
Amerika da öyle…
Ya ‘F..Ö’ ile işbirliği içinde hükümeti devirmeye çalışan, Kürtler vasıtasıyla Türkiye’yi bölmeye çalışan bir güç ya da ‘stratejik ortağımız.’
Ankara’nın hedef aldığı ülkeler, bir şekilde Erdoğan’la başa çıkmayı öğrendi. Ekonomi sopası başta olmak üzere, çeşitli yöntemlerle
Ankara’yı nasıl hizaya getirebileceklerini gördüler.
Tek dertleri, Türkiye hapishanelerinde rehin kalan vatandaşları veya çalışanlarını kurtarmak.
Almanya bu konuda epey yol aldı. Daha da alacağa benziyor.
Amerika’nın da konsososluk çalışanları ve Amerikalı papaz Branson serbest bırakılmazsa, üst düzey Türk bürokratlara vize yasağı getireceğini Amberin Zaman yazdı.
Zoru görünce geri adım atan bir iktidarla muhatap olduklarını biliyorlar. Onun içindir ki, ‘Afrin’e girdik, giriyoruz’ diye bir yılı aşkın zamandır bağıran Türkiye Cumhurbaşkanı’nı Pentagon Sözcüsü muhatap alıyor ve ‘sahadaki dostlarımızı koruruz’ diyor.
Dışarıdaki ‘düşmanlar’ daha rahat…
İçeride ‘düşman’ ilan edilenlerin işi ise çok ama çok zor…
Açlığa, yokluğa ve kaba şiddete mahkum durumdalar…
Kürtler, Cemaat mensupları, liberaller, demokratlar, solcular, gazeteciler…
‘Sürü’ye katılmayan, dışında duran herkes çok ciddi bir tehdit altında.
Kürt siyasetçiler, gazeteciler hapiste. Her gün yeni operasyona hedef oluyorlar. Demirtaş başta, kadrolarına yapılan haksızlık ve hukuksuzluğa hepimiz tanığız.
Kürtlerin yine de bir mücadelesi, örgütlenmesi, medyası, silahlı gücü var tüm coğrafyada.
Şu anda Cemaatçi ilan edilen ve Türkiye’den kaçmamış ‘safların’ ise yok.
Ve iddialar doğruysa, şimdi üç emniyet görevlisi ciddi işkence görüyor.
Normal bir hukuk devletinde, yetkililerin çıkıp bu iddiaları yalanlamaları ve soruşturma hakkında bilgi vermeleri gerekir ama devir ‘ayağını kırın’ devri…
Kimse konuşmuyor, kimse bu insanlara sahip çıkmıyor.
Hafızam yanıltmıyorsa, Yakup Saygılı ile bir kez kalabalık bir ortamda tanıştım; adı geçen diğer polisleri tanımıyorum.
Meslek hayatım boyunca polis ve askerle yakın ilişki içinde olmaktan bilinçli olarak uzak durdum.
Önemli olan bu değildir, önemli olan insana çıkmaktır.
İşkence insanlık suçudur, herkesin mağdur olduğu belirtilen bu insanlara sahip çıkması, işkenceyi lanetlemesi gerekir.