400 bin kişi tehditle ya asker ya işsiz yapılıyor.
İşten atılanların çoğu sessiz. Sadece vicdani redçiler konuşuyorlar.
‘YAŞAMA HAKKIN YOK DİYOR DEVLET’
Bilişim sektöründe çalışan ve bu süreçte işinden ayrılmak zorunda kalan bir vicdani retçi yaşadıklarını şöyle anlattı: “Çalıştığım yere yazı 28 Kasım’da geldi ve aynı gün bana tebliğ ettiler. İtirazda bulunacağımı söyleyince işten çıkarıldım. İdare Mahkemesi’ne, dava açtım. Ancak, İdare Mahkemesi görevsizlik yönünden davayı reddetti. Bu kez Askeri Yüksek İdare Mahkemesi’nde (AYİM) açtım davayı. Şu an bu yazının gönderildiği yüzbinlerce kişi gibi işimden oldum. Bütün bunlar yetmezmiş gibi İş-Kur bu nedenle işten çıkarılmamı gerekçe göstererek işsizlik maaşı vermeyi de reddetti. Yani işin özeti; ‘bizim istediğimiz gibi olmazsanız, yaşama hakkı yok size’ diyor devlet.’’
‘İŞVERENİM ZARAR GÖRMESİN DİYE AYRILDIM’
Sinema sektöründe çalışan bir bir vicdani retçi ise gelen yazıyı önce her zaman ki rutin yazılardan sandığını ama okuduğunda bunun farklı bir durum olduğunu anladığını söylerken şunları aktarıyor: “İşverenim yabancı ve çok anlayışlı biridir. Bu yüzden beni işten çıkarmak gibi bir davranışta bulunmadı. Ancak 10 gün sonra şubeden telefonlar gelmeye başladı. Beni çalıştırmaya devam ederse hapis cezası alacağı şeklinde tehdit edildi. Benim dışımda gelişen olaylar yüzünden başkalarını cezalandıramazdım. İşyerimden kendi isteğimle ayrıldım. Bu ve benzeri tehditler hayatımızın her alanında ve her yaşımızda vardı. Gelişmemiş toplumlarda böyle şeyler her zaman yaşanır. Zamanında saç uzatma, küpe takma gibi şeyler şimdide askerlik yapmalısın, adam öldürmeyi öğrenmelisin gibi ‘zorunlu’ dedikleri içi boş bir mekanizmaya doğru evriliyor. Benim açımdan konunun özü şu: Ben barışa inanıyorum, savaşa değil ve ne yaparlarsa yapsınlar elime o silahı almayacağım.”
‘HAKKIMI ARAYACAĞIM’
Uluslararası bir firmada çalıştığı için işyerinin anlayışlı davrandığını ve kendisini işten çıkarmadığını ifade eden bakaya durumundaki bir dozer operatörü ise, “Ben diğerlerine göre şanslıyım ama eminim bu konuda mağdur olan çok insan vardır. Bu uygulamayla ilgili olarak hakkımı arayacak ve gerekirse insan hakları mahkemesine kadar gideceğim” diyor.
400 bin kişi tehditle ya asker ya işsiz yapılıyor.
İşten atılanların çoğu sessiz. Sadece vicdani redçiler konuşuyorlar.
‘YAŞAMA HAKKIN YOK DİYOR DEVLET’
Bilişim sektöründe çalışan ve bu süreçte işinden ayrılmak zorunda kalan bir vicdani retçi yaşadıklarını şöyle anlattı: “Çalıştığım yere yazı 28 Kasım’da geldi ve aynı gün bana tebliğ ettiler. İtirazda bulunacağımı söyleyince işten çıkarıldım. İdare Mahkemesi’ne, dava açtım. Ancak, İdare Mahkemesi görevsizlik yönünden davayı reddetti. Bu kez Askeri Yüksek İdare Mahkemesi’nde (AYİM) açtım davayı. Şu an bu yazının gönderildiği yüzbinlerce kişi gibi işimden oldum. Bütün bunlar yetmezmiş gibi İş-Kur bu nedenle işten çıkarılmamı gerekçe göstererek işsizlik maaşı vermeyi de reddetti. Yani işin özeti; ‘bizim istediğimiz gibi olmazsanız, yaşama hakkı yok size’ diyor devlet.’’
‘İŞVERENİM ZARAR GÖRMESİN DİYE AYRILDIM’
Sinema sektöründe çalışan bir bir vicdani retçi ise gelen yazıyı önce her zaman ki rutin yazılardan sandığını ama okuduğunda bunun farklı bir durum olduğunu anladığını söylerken şunları aktarıyor: “İşverenim yabancı ve çok anlayışlı biridir. Bu yüzden beni işten çıkarmak gibi bir davranışta bulunmadı. Ancak 10 gün sonra şubeden telefonlar gelmeye başladı. Beni çalıştırmaya devam ederse hapis cezası alacağı şeklinde tehdit edildi. Benim dışımda gelişen olaylar yüzünden başkalarını cezalandıramazdım. İşyerimden kendi isteğimle ayrıldım. Bu ve benzeri tehditler hayatımızın her alanında ve her yaşımızda vardı. Gelişmemiş toplumlarda böyle şeyler her zaman yaşanır. Zamanında saç uzatma, küpe takma gibi şeyler şimdide askerlik yapmalısın, adam öldürmeyi öğrenmelisin gibi ‘zorunlu’ dedikleri içi boş bir mekanizmaya doğru evriliyor. Benim açımdan konunun özü şu: Ben barışa inanıyorum, savaşa değil ve ne yaparlarsa yapsınlar elime o silahı almayacağım.”
‘HAKKIMI ARAYACAĞIM’
Uluslararası bir firmada çalıştığı için işyerinin anlayışlı davrandığını ve kendisini işten çıkarmadığını ifade eden bakaya durumundaki bir dozer operatörü ise, “Ben diğerlerine göre şanslıyım ama eminim bu konuda mağdur olan çok insan vardır. Bu uygulamayla ilgili olarak hakkımı arayacak ve gerekirse insan hakları mahkemesine kadar gideceğim” diyor.
400 bin kişi tehditle ya asker ya işsiz yapılıyor.
İşten atılanların çoğu sessiz. Sadece vicdani redçiler konuşuyorlar.
‘YAŞAMA HAKKIN YOK DİYOR DEVLET’
Bilişim sektöründe çalışan ve bu süreçte işinden ayrılmak zorunda kalan bir vicdani retçi yaşadıklarını şöyle anlattı: “Çalıştığım yere yazı 28 Kasım’da geldi ve aynı gün bana tebliğ ettiler. İtirazda bulunacağımı söyleyince işten çıkarıldım. İdare Mahkemesi’ne, dava açtım. Ancak, İdare Mahkemesi görevsizlik yönünden davayı reddetti. Bu kez Askeri Yüksek İdare Mahkemesi’nde (AYİM) açtım davayı. Şu an bu yazının gönderildiği yüzbinlerce kişi gibi işimden oldum. Bütün bunlar yetmezmiş gibi İş-Kur bu nedenle işten çıkarılmamı gerekçe göstererek işsizlik maaşı vermeyi de reddetti. Yani işin özeti; ‘bizim istediğimiz gibi olmazsanız, yaşama hakkı yok size’ diyor devlet.’’
‘İŞVERENİM ZARAR GÖRMESİN DİYE AYRILDIM’
Sinema sektöründe çalışan bir bir vicdani retçi ise gelen yazıyı önce her zaman ki rutin yazılardan sandığını ama okuduğunda bunun farklı bir durum olduğunu anladığını söylerken şunları aktarıyor: “İşverenim yabancı ve çok anlayışlı biridir. Bu yüzden beni işten çıkarmak gibi bir davranışta bulunmadı. Ancak 10 gün sonra şubeden telefonlar gelmeye başladı. Beni çalıştırmaya devam ederse hapis cezası alacağı şeklinde tehdit edildi. Benim dışımda gelişen olaylar yüzünden başkalarını cezalandıramazdım. İşyerimden kendi isteğimle ayrıldım. Bu ve benzeri tehditler hayatımızın her alanında ve her yaşımızda vardı. Gelişmemiş toplumlarda böyle şeyler her zaman yaşanır. Zamanında saç uzatma, küpe takma gibi şeyler şimdide askerlik yapmalısın, adam öldürmeyi öğrenmelisin gibi ‘zorunlu’ dedikleri içi boş bir mekanizmaya doğru evriliyor. Benim açımdan konunun özü şu: Ben barışa inanıyorum, savaşa değil ve ne yaparlarsa yapsınlar elime o silahı almayacağım.”
‘HAKKIMI ARAYACAĞIM’
Uluslararası bir firmada çalıştığı için işyerinin anlayışlı davrandığını ve kendisini işten çıkarmadığını ifade eden bakaya durumundaki bir dozer operatörü ise, “Ben diğerlerine göre şanslıyım ama eminim bu konuda mağdur olan çok insan vardır. Bu uygulamayla ilgili olarak hakkımı arayacak ve gerekirse insan hakları mahkemesine kadar gideceğim” diyor.
400 bin kişi tehditle ya asker ya işsiz yapılıyor.
İşten atılanların çoğu sessiz. Sadece vicdani redçiler konuşuyorlar.
‘YAŞAMA HAKKIN YOK DİYOR DEVLET’
Bilişim sektöründe çalışan ve bu süreçte işinden ayrılmak zorunda kalan bir vicdani retçi yaşadıklarını şöyle anlattı: “Çalıştığım yere yazı 28 Kasım’da geldi ve aynı gün bana tebliğ ettiler. İtirazda bulunacağımı söyleyince işten çıkarıldım. İdare Mahkemesi’ne, dava açtım. Ancak, İdare Mahkemesi görevsizlik yönünden davayı reddetti. Bu kez Askeri Yüksek İdare Mahkemesi’nde (AYİM) açtım davayı. Şu an bu yazının gönderildiği yüzbinlerce kişi gibi işimden oldum. Bütün bunlar yetmezmiş gibi İş-Kur bu nedenle işten çıkarılmamı gerekçe göstererek işsizlik maaşı vermeyi de reddetti. Yani işin özeti; ‘bizim istediğimiz gibi olmazsanız, yaşama hakkı yok size’ diyor devlet.’’
‘İŞVERENİM ZARAR GÖRMESİN DİYE AYRILDIM’
Sinema sektöründe çalışan bir bir vicdani retçi ise gelen yazıyı önce her zaman ki rutin yazılardan sandığını ama okuduğunda bunun farklı bir durum olduğunu anladığını söylerken şunları aktarıyor: “İşverenim yabancı ve çok anlayışlı biridir. Bu yüzden beni işten çıkarmak gibi bir davranışta bulunmadı. Ancak 10 gün sonra şubeden telefonlar gelmeye başladı. Beni çalıştırmaya devam ederse hapis cezası alacağı şeklinde tehdit edildi. Benim dışımda gelişen olaylar yüzünden başkalarını cezalandıramazdım. İşyerimden kendi isteğimle ayrıldım. Bu ve benzeri tehditler hayatımızın her alanında ve her yaşımızda vardı. Gelişmemiş toplumlarda böyle şeyler her zaman yaşanır. Zamanında saç uzatma, küpe takma gibi şeyler şimdide askerlik yapmalısın, adam öldürmeyi öğrenmelisin gibi ‘zorunlu’ dedikleri içi boş bir mekanizmaya doğru evriliyor. Benim açımdan konunun özü şu: Ben barışa inanıyorum, savaşa değil ve ne yaparlarsa yapsınlar elime o silahı almayacağım.”
‘HAKKIMI ARAYACAĞIM’
Uluslararası bir firmada çalıştığı için işyerinin anlayışlı davrandığını ve kendisini işten çıkarmadığını ifade eden bakaya durumundaki bir dozer operatörü ise, “Ben diğerlerine göre şanslıyım ama eminim bu konuda mağdur olan çok insan vardır. Bu uygulamayla ilgili olarak hakkımı arayacak ve gerekirse insan hakları mahkemesine kadar gideceğim” diyor.