Maliye bu adımı neden atmak zorunda kaldı.
Piri Reis Üniversitesi’nden Prof. Dr. Erhan Aslanoğlu geçen yıl 15 Temmuz darbe girişiminden bu yana ekonomik büyümenin negatif yönde ilerlediğini söylüyor:
“Negatif büyüme başta reel sektörde olmak üzere ciddi bir sıkıntı yaratıyordu. Hükümet para politikasını çok güçlü kullanamadı. Çünkü enflasyon yüksek seyrettiği için faizleri indirip likidite artırmak enflasyon riskini artıracak, kur riskini artıracaktı. Para politikasına yüklenilemeyince, büyümeyi toparlamak için maliye politikası normalin de üstünde bir yük aldı.
“Harcamalar arttı, vergi indirimleriyle gelir kaybı yaşandı. Yaklaşık yüzde 1’ler civarında olacak bütçe açığının yurt içi hasılaya oranı yüzde 2’lere doğru tırmandı. Böyle giderse yüzde 3-4’lere doğru gidebilecek ve piyasadaki risk algısını yükseltebilecek bir durum oluşacaktı.”
Haziran ayında bütçe dengesi negatife döndü. Ocak-Haziran döneminde bütçe açığı 25,2 milyar TL ile önceki yılların ilk altı aylık dönemine kıyasla tarihi bir rekora işaret ediyor.
2- HÜKÜMET HİÇ BORÇLANMADIĞI KADAR BORÇLANINCA…
İktisatçı ve yazar Mustafa Sönmez de, vergi kayıplarının yanı sıra ekonomideki bütçe açığını işaret ediyor:
“Hükümet üçüncü çeyrekte ekonominin küçülmesiyle beraber bir dizi maliye önlemine başvurdu ve bazı vergi indirimlerine gitti. Ekonomi küçüldü ve vergi gelirleri düştü. Buna karşılık referandum nedeniyle harcamalar artırıldı. Bütün bunlar uç uca eklenince geride bıraktığımız yedi ayda bütçe açığını 21 milyar TL’ye kadar çıkardı.
“Oysa 2016’nın ilk yedi ayında böyle bir açık söz konusu değildi. Haliyle bu açığın kapatılma yolu bir yandan borçlanma diğer yandan vergi artırımıdır. Ancak hükümet hiç borçlanmadığı kadar borçlandığı için, geriye vergi artırımı kaldı.”
3- HERŞEY İHRACATA BAĞLI
Erhan Aslanoğlu’na göre, ihracat ile tüketim talebinde meydana gelen açık telafi edilebilir:
“Tüketim talebi birçok ülkede olduğu gibi büyümenin en önemli motorlarından birisidir. Bu atılan vergi adımları iç talepte muhtemelen bir zayıflamaya yol açacak. Şu anda iç talepten ortaya çıkacak kaybın kalıcı mı yoksa ihracat ile telafi edilebilir mi olduğunu tespit edebilmek kolay değil.
“Dünya ekonomisinin gidişatı ve bölgesel gelişmeler, ihracat kanalıyla buradaki açığı kapatabilir. Dolayısıyla ihracat güçlü olursa, iç talepteki yavaşlamayı telafi eder ve büyümeyi destekleyen bir manzara çıkar. Ama ihracatta sorun yaşarsak, bu iç talepteki zayıflamayla birlikte büyümeye negatif yansır.”
4- SONUÇLARI POLİTİK OLUR AMA
Saygılıoğlu da vergi artışlarının ekonomik değil politik sonuçlar doğuracağını söylüyor:
“Vergi zammı bir bumarang gibidir, döner seni vurur, dolayısıyla politik açıdan çok tehlikelidir. Şu anda konjonktür dış politika ve iç siyaset açısından çok yoğun. Bu tür zamanlarda iç politika açısından bakılırsa, bu vergi zammının getirilmemesi gerekirdi. Ama dış politika açısından bakıldığında tam zamanı. Çünkü Kuzey Irak’taki gelişmeler gerekçe gösterilerek, güvenlik giderlerinde kaynak ihtiyacından söz edilebilir. İç siyaset açısından bunun sonuçları hükümete olumsuz yansıyabilir ancak 2019 seçimlerine kadar etkisi çoktan geçmiş olur.”
Maliye bu adımı neden atmak zorunda kaldı.
Piri Reis Üniversitesi’nden Prof. Dr. Erhan Aslanoğlu geçen yıl 15 Temmuz darbe girişiminden bu yana ekonomik büyümenin negatif yönde ilerlediğini söylüyor:
“Negatif büyüme başta reel sektörde olmak üzere ciddi bir sıkıntı yaratıyordu. Hükümet para politikasını çok güçlü kullanamadı. Çünkü enflasyon yüksek seyrettiği için faizleri indirip likidite artırmak enflasyon riskini artıracak, kur riskini artıracaktı. Para politikasına yüklenilemeyince, büyümeyi toparlamak için maliye politikası normalin de üstünde bir yük aldı.
“Harcamalar arttı, vergi indirimleriyle gelir kaybı yaşandı. Yaklaşık yüzde 1’ler civarında olacak bütçe açığının yurt içi hasılaya oranı yüzde 2’lere doğru tırmandı. Böyle giderse yüzde 3-4’lere doğru gidebilecek ve piyasadaki risk algısını yükseltebilecek bir durum oluşacaktı.”
Haziran ayında bütçe dengesi negatife döndü. Ocak-Haziran döneminde bütçe açığı 25,2 milyar TL ile önceki yılların ilk altı aylık dönemine kıyasla tarihi bir rekora işaret ediyor.
2- HÜKÜMET HİÇ BORÇLANMADIĞI KADAR BORÇLANINCA…
İktisatçı ve yazar Mustafa Sönmez de, vergi kayıplarının yanı sıra ekonomideki bütçe açığını işaret ediyor:
“Hükümet üçüncü çeyrekte ekonominin küçülmesiyle beraber bir dizi maliye önlemine başvurdu ve bazı vergi indirimlerine gitti. Ekonomi küçüldü ve vergi gelirleri düştü. Buna karşılık referandum nedeniyle harcamalar artırıldı. Bütün bunlar uç uca eklenince geride bıraktığımız yedi ayda bütçe açığını 21 milyar TL’ye kadar çıkardı.
“Oysa 2016’nın ilk yedi ayında böyle bir açık söz konusu değildi. Haliyle bu açığın kapatılma yolu bir yandan borçlanma diğer yandan vergi artırımıdır. Ancak hükümet hiç borçlanmadığı kadar borçlandığı için, geriye vergi artırımı kaldı.”
3- HERŞEY İHRACATA BAĞLI
Erhan Aslanoğlu’na göre, ihracat ile tüketim talebinde meydana gelen açık telafi edilebilir:
“Tüketim talebi birçok ülkede olduğu gibi büyümenin en önemli motorlarından birisidir. Bu atılan vergi adımları iç talepte muhtemelen bir zayıflamaya yol açacak. Şu anda iç talepten ortaya çıkacak kaybın kalıcı mı yoksa ihracat ile telafi edilebilir mi olduğunu tespit edebilmek kolay değil.
“Dünya ekonomisinin gidişatı ve bölgesel gelişmeler, ihracat kanalıyla buradaki açığı kapatabilir. Dolayısıyla ihracat güçlü olursa, iç talepteki yavaşlamayı telafi eder ve büyümeyi destekleyen bir manzara çıkar. Ama ihracatta sorun yaşarsak, bu iç talepteki zayıflamayla birlikte büyümeye negatif yansır.”
4- SONUÇLARI POLİTİK OLUR AMA
Saygılıoğlu da vergi artışlarının ekonomik değil politik sonuçlar doğuracağını söylüyor:
“Vergi zammı bir bumarang gibidir, döner seni vurur, dolayısıyla politik açıdan çok tehlikelidir. Şu anda konjonktür dış politika ve iç siyaset açısından çok yoğun. Bu tür zamanlarda iç politika açısından bakılırsa, bu vergi zammının getirilmemesi gerekirdi. Ama dış politika açısından bakıldığında tam zamanı. Çünkü Kuzey Irak’taki gelişmeler gerekçe gösterilerek, güvenlik giderlerinde kaynak ihtiyacından söz edilebilir. İç siyaset açısından bunun sonuçları hükümete olumsuz yansıyabilir ancak 2019 seçimlerine kadar etkisi çoktan geçmiş olur.”
Maliye bu adımı neden atmak zorunda kaldı.
Piri Reis Üniversitesi’nden Prof. Dr. Erhan Aslanoğlu geçen yıl 15 Temmuz darbe girişiminden bu yana ekonomik büyümenin negatif yönde ilerlediğini söylüyor:
“Negatif büyüme başta reel sektörde olmak üzere ciddi bir sıkıntı yaratıyordu. Hükümet para politikasını çok güçlü kullanamadı. Çünkü enflasyon yüksek seyrettiği için faizleri indirip likidite artırmak enflasyon riskini artıracak, kur riskini artıracaktı. Para politikasına yüklenilemeyince, büyümeyi toparlamak için maliye politikası normalin de üstünde bir yük aldı.
“Harcamalar arttı, vergi indirimleriyle gelir kaybı yaşandı. Yaklaşık yüzde 1’ler civarında olacak bütçe açığının yurt içi hasılaya oranı yüzde 2’lere doğru tırmandı. Böyle giderse yüzde 3-4’lere doğru gidebilecek ve piyasadaki risk algısını yükseltebilecek bir durum oluşacaktı.”
Haziran ayında bütçe dengesi negatife döndü. Ocak-Haziran döneminde bütçe açığı 25,2 milyar TL ile önceki yılların ilk altı aylık dönemine kıyasla tarihi bir rekora işaret ediyor.
2- HÜKÜMET HİÇ BORÇLANMADIĞI KADAR BORÇLANINCA…
İktisatçı ve yazar Mustafa Sönmez de, vergi kayıplarının yanı sıra ekonomideki bütçe açığını işaret ediyor:
“Hükümet üçüncü çeyrekte ekonominin küçülmesiyle beraber bir dizi maliye önlemine başvurdu ve bazı vergi indirimlerine gitti. Ekonomi küçüldü ve vergi gelirleri düştü. Buna karşılık referandum nedeniyle harcamalar artırıldı. Bütün bunlar uç uca eklenince geride bıraktığımız yedi ayda bütçe açığını 21 milyar TL’ye kadar çıkardı.
“Oysa 2016’nın ilk yedi ayında böyle bir açık söz konusu değildi. Haliyle bu açığın kapatılma yolu bir yandan borçlanma diğer yandan vergi artırımıdır. Ancak hükümet hiç borçlanmadığı kadar borçlandığı için, geriye vergi artırımı kaldı.”
3- HERŞEY İHRACATA BAĞLI
Erhan Aslanoğlu’na göre, ihracat ile tüketim talebinde meydana gelen açık telafi edilebilir:
“Tüketim talebi birçok ülkede olduğu gibi büyümenin en önemli motorlarından birisidir. Bu atılan vergi adımları iç talepte muhtemelen bir zayıflamaya yol açacak. Şu anda iç talepten ortaya çıkacak kaybın kalıcı mı yoksa ihracat ile telafi edilebilir mi olduğunu tespit edebilmek kolay değil.
“Dünya ekonomisinin gidişatı ve bölgesel gelişmeler, ihracat kanalıyla buradaki açığı kapatabilir. Dolayısıyla ihracat güçlü olursa, iç talepteki yavaşlamayı telafi eder ve büyümeyi destekleyen bir manzara çıkar. Ama ihracatta sorun yaşarsak, bu iç talepteki zayıflamayla birlikte büyümeye negatif yansır.”
4- SONUÇLARI POLİTİK OLUR AMA
Saygılıoğlu da vergi artışlarının ekonomik değil politik sonuçlar doğuracağını söylüyor:
“Vergi zammı bir bumarang gibidir, döner seni vurur, dolayısıyla politik açıdan çok tehlikelidir. Şu anda konjonktür dış politika ve iç siyaset açısından çok yoğun. Bu tür zamanlarda iç politika açısından bakılırsa, bu vergi zammının getirilmemesi gerekirdi. Ama dış politika açısından bakıldığında tam zamanı. Çünkü Kuzey Irak’taki gelişmeler gerekçe gösterilerek, güvenlik giderlerinde kaynak ihtiyacından söz edilebilir. İç siyaset açısından bunun sonuçları hükümete olumsuz yansıyabilir ancak 2019 seçimlerine kadar etkisi çoktan geçmiş olur.”
Maliye bu adımı neden atmak zorunda kaldı.
Piri Reis Üniversitesi’nden Prof. Dr. Erhan Aslanoğlu geçen yıl 15 Temmuz darbe girişiminden bu yana ekonomik büyümenin negatif yönde ilerlediğini söylüyor:
“Negatif büyüme başta reel sektörde olmak üzere ciddi bir sıkıntı yaratıyordu. Hükümet para politikasını çok güçlü kullanamadı. Çünkü enflasyon yüksek seyrettiği için faizleri indirip likidite artırmak enflasyon riskini artıracak, kur riskini artıracaktı. Para politikasına yüklenilemeyince, büyümeyi toparlamak için maliye politikası normalin de üstünde bir yük aldı.
“Harcamalar arttı, vergi indirimleriyle gelir kaybı yaşandı. Yaklaşık yüzde 1’ler civarında olacak bütçe açığının yurt içi hasılaya oranı yüzde 2’lere doğru tırmandı. Böyle giderse yüzde 3-4’lere doğru gidebilecek ve piyasadaki risk algısını yükseltebilecek bir durum oluşacaktı.”
Haziran ayında bütçe dengesi negatife döndü. Ocak-Haziran döneminde bütçe açığı 25,2 milyar TL ile önceki yılların ilk altı aylık dönemine kıyasla tarihi bir rekora işaret ediyor.
2- HÜKÜMET HİÇ BORÇLANMADIĞI KADAR BORÇLANINCA…
İktisatçı ve yazar Mustafa Sönmez de, vergi kayıplarının yanı sıra ekonomideki bütçe açığını işaret ediyor:
“Hükümet üçüncü çeyrekte ekonominin küçülmesiyle beraber bir dizi maliye önlemine başvurdu ve bazı vergi indirimlerine gitti. Ekonomi küçüldü ve vergi gelirleri düştü. Buna karşılık referandum nedeniyle harcamalar artırıldı. Bütün bunlar uç uca eklenince geride bıraktığımız yedi ayda bütçe açığını 21 milyar TL’ye kadar çıkardı.
“Oysa 2016’nın ilk yedi ayında böyle bir açık söz konusu değildi. Haliyle bu açığın kapatılma yolu bir yandan borçlanma diğer yandan vergi artırımıdır. Ancak hükümet hiç borçlanmadığı kadar borçlandığı için, geriye vergi artırımı kaldı.”
3- HERŞEY İHRACATA BAĞLI
Erhan Aslanoğlu’na göre, ihracat ile tüketim talebinde meydana gelen açık telafi edilebilir:
“Tüketim talebi birçok ülkede olduğu gibi büyümenin en önemli motorlarından birisidir. Bu atılan vergi adımları iç talepte muhtemelen bir zayıflamaya yol açacak. Şu anda iç talepten ortaya çıkacak kaybın kalıcı mı yoksa ihracat ile telafi edilebilir mi olduğunu tespit edebilmek kolay değil.
“Dünya ekonomisinin gidişatı ve bölgesel gelişmeler, ihracat kanalıyla buradaki açığı kapatabilir. Dolayısıyla ihracat güçlü olursa, iç talepteki yavaşlamayı telafi eder ve büyümeyi destekleyen bir manzara çıkar. Ama ihracatta sorun yaşarsak, bu iç talepteki zayıflamayla birlikte büyümeye negatif yansır.”
4- SONUÇLARI POLİTİK OLUR AMA
Saygılıoğlu da vergi artışlarının ekonomik değil politik sonuçlar doğuracağını söylüyor:
“Vergi zammı bir bumarang gibidir, döner seni vurur, dolayısıyla politik açıdan çok tehlikelidir. Şu anda konjonktür dış politika ve iç siyaset açısından çok yoğun. Bu tür zamanlarda iç politika açısından bakılırsa, bu vergi zammının getirilmemesi gerekirdi. Ama dış politika açısından bakıldığında tam zamanı. Çünkü Kuzey Irak’taki gelişmeler gerekçe gösterilerek, güvenlik giderlerinde kaynak ihtiyacından söz edilebilir. İç siyaset açısından bunun sonuçları hükümete olumsuz yansıyabilir ancak 2019 seçimlerine kadar etkisi çoktan geçmiş olur.”