Eski AİHM Yargıcı Rıza Türmen, teklif edilen anayasanın geçmesi halinde demokratik sistemin tamamen öleceğini ifade etti.
Anayasanın iki temel amacı olduğunu anlatan Türmen, birincisinin temel hak ve özgürlükleri korumak ikincisinin ise iktidarı sınırlandırmak olduğunu hatırlatarak, teklif edilen Anayasa ile bu iki temelin tamamen ortadan kaldırıldığına dikkat çekti. Anayasa teklifiyle birlikte, yargının, yürütmenin ve yasamanın tek elde toplandığına işaret eden Türmen, “Bütün güçler tek elde toplanırsa, bunun adı ya diktatörlüktür ya da mutlak monarşidir” dedi. Türmen sözlerini şöyle sürdürdü: “Toplumda etnik ve dinsel ayrışmaları birleştirecek ve birlikte yaşamı sağlayacak bir anayasa yapılacağı yerde, tam tersine bunları daha da kutuplaştıracak bir anayasa yapılıyor. Bu anayasa kabul edildiği takdirde ‘hayır’ diyenlerin tümü toplumdan dışlanacak. Ezilenler, Kürtler, Aleviler, laikler, anayasaya hayır diyen herkes yeni kurulan sisteme büsbütün yabancılaşacak, uzaklaşacak ve bu sadece bir çoğunluğun tahakkümüne yol açacak.”
‘Toplum tehlikenin farkında değil’
Getirilmek istenen anayasanın aynı zamanda Türkiye toplumuna uygun olmadığını da vurgulayan Türmen, Türk toplumunda her zaman var olan otoriterleşme eğiliminin bu anayasa ile daha da artacağını ve bu otoriterliğin büsbütün bir diktatörlüğe dönüşeceğini de kaydetti. Türmen, bu anayasanın hem demokrasiyi öldürmesi hem de toplumdaki ayrışmayı artırması açısından son derece tehlikeli olduğunu da belirterek, Türkiye’nin demokrasiden uzaklaştıkça Batı’dan da uzaklaşacağına işaret etti. Toplumun henüz tehlikenin farkında olmadığını ifade eden Türmen, şu noktalara dikkat çekti: “Bir anayasa toplumsal mekanizma kurulmadan yapılmaz; bütün toplumun katılımıyla yapılır. Ama bu böyle yapılmadı, peki nasıl yapıldı? Kapalı kapılar ardında bir siyasi parti oturdu, kimseye danışmadan bir anayasa değişikliği yaptı. Üstelik bu değişiklik OHAL sürecinde, yani toplantı ve gösterilerin yasaklandığı, medyanın baskı altında tutulduğu, gazetecilerin hapiste olduğu bir döneme denk getirildi. Tabii ki böyle bir ortamda toplumun ne olup bittiğinden haberi olmayacak. Bu böyle olmaz. Bu danışmanın olabilmesi için ilk önce ifade özgürlüğünün olması lazım.”
‘Toplumsal muhalefeti harekete geçirmek lazım’
Bu önemli süreçte muhalefeti Meclis ile sınırlandırmamak gerektiğini belirten Türmen, “Esas olarak toplumsal muhalefeti harekete geçirmek lazım” dedi. Türmen, bunun için toplumsal muhalefetin ilk etapta teklif edilen anayasanın ne getirip, ne götürdüğünü bilmesi, sonra bu durumu halkın geniş kitlelerine anlatabilmesi gerektiğinin altını çizdi. Karşı çıkmak için henüz geç kalınmadığını, anayasanın halen mecliste görüşüldüğünü hatırlatan Türmen, Türkiye’nin bütün demokrasi birikimlerini ortadan kaldıran bu baskıcı rejime karşı mutlaka birlik olmak gerektiğini kaydetti.
Eski AİHM Yargıcı Rıza Türmen, teklif edilen anayasanın geçmesi halinde demokratik sistemin tamamen öleceğini ifade etti.
Anayasanın iki temel amacı olduğunu anlatan Türmen, birincisinin temel hak ve özgürlükleri korumak ikincisinin ise iktidarı sınırlandırmak olduğunu hatırlatarak, teklif edilen Anayasa ile bu iki temelin tamamen ortadan kaldırıldığına dikkat çekti. Anayasa teklifiyle birlikte, yargının, yürütmenin ve yasamanın tek elde toplandığına işaret eden Türmen, “Bütün güçler tek elde toplanırsa, bunun adı ya diktatörlüktür ya da mutlak monarşidir” dedi. Türmen sözlerini şöyle sürdürdü: “Toplumda etnik ve dinsel ayrışmaları birleştirecek ve birlikte yaşamı sağlayacak bir anayasa yapılacağı yerde, tam tersine bunları daha da kutuplaştıracak bir anayasa yapılıyor. Bu anayasa kabul edildiği takdirde ‘hayır’ diyenlerin tümü toplumdan dışlanacak. Ezilenler, Kürtler, Aleviler, laikler, anayasaya hayır diyen herkes yeni kurulan sisteme büsbütün yabancılaşacak, uzaklaşacak ve bu sadece bir çoğunluğun tahakkümüne yol açacak.”
‘Toplum tehlikenin farkında değil’
Getirilmek istenen anayasanın aynı zamanda Türkiye toplumuna uygun olmadığını da vurgulayan Türmen, Türk toplumunda her zaman var olan otoriterleşme eğiliminin bu anayasa ile daha da artacağını ve bu otoriterliğin büsbütün bir diktatörlüğe dönüşeceğini de kaydetti. Türmen, bu anayasanın hem demokrasiyi öldürmesi hem de toplumdaki ayrışmayı artırması açısından son derece tehlikeli olduğunu da belirterek, Türkiye’nin demokrasiden uzaklaştıkça Batı’dan da uzaklaşacağına işaret etti. Toplumun henüz tehlikenin farkında olmadığını ifade eden Türmen, şu noktalara dikkat çekti: “Bir anayasa toplumsal mekanizma kurulmadan yapılmaz; bütün toplumun katılımıyla yapılır. Ama bu böyle yapılmadı, peki nasıl yapıldı? Kapalı kapılar ardında bir siyasi parti oturdu, kimseye danışmadan bir anayasa değişikliği yaptı. Üstelik bu değişiklik OHAL sürecinde, yani toplantı ve gösterilerin yasaklandığı, medyanın baskı altında tutulduğu, gazetecilerin hapiste olduğu bir döneme denk getirildi. Tabii ki böyle bir ortamda toplumun ne olup bittiğinden haberi olmayacak. Bu böyle olmaz. Bu danışmanın olabilmesi için ilk önce ifade özgürlüğünün olması lazım.”
‘Toplumsal muhalefeti harekete geçirmek lazım’
Bu önemli süreçte muhalefeti Meclis ile sınırlandırmamak gerektiğini belirten Türmen, “Esas olarak toplumsal muhalefeti harekete geçirmek lazım” dedi. Türmen, bunun için toplumsal muhalefetin ilk etapta teklif edilen anayasanın ne getirip, ne götürdüğünü bilmesi, sonra bu durumu halkın geniş kitlelerine anlatabilmesi gerektiğinin altını çizdi. Karşı çıkmak için henüz geç kalınmadığını, anayasanın halen mecliste görüşüldüğünü hatırlatan Türmen, Türkiye’nin bütün demokrasi birikimlerini ortadan kaldıran bu baskıcı rejime karşı mutlaka birlik olmak gerektiğini kaydetti.
Eski AİHM Yargıcı Rıza Türmen, teklif edilen anayasanın geçmesi halinde demokratik sistemin tamamen öleceğini ifade etti.
Anayasanın iki temel amacı olduğunu anlatan Türmen, birincisinin temel hak ve özgürlükleri korumak ikincisinin ise iktidarı sınırlandırmak olduğunu hatırlatarak, teklif edilen Anayasa ile bu iki temelin tamamen ortadan kaldırıldığına dikkat çekti. Anayasa teklifiyle birlikte, yargının, yürütmenin ve yasamanın tek elde toplandığına işaret eden Türmen, “Bütün güçler tek elde toplanırsa, bunun adı ya diktatörlüktür ya da mutlak monarşidir” dedi. Türmen sözlerini şöyle sürdürdü: “Toplumda etnik ve dinsel ayrışmaları birleştirecek ve birlikte yaşamı sağlayacak bir anayasa yapılacağı yerde, tam tersine bunları daha da kutuplaştıracak bir anayasa yapılıyor. Bu anayasa kabul edildiği takdirde ‘hayır’ diyenlerin tümü toplumdan dışlanacak. Ezilenler, Kürtler, Aleviler, laikler, anayasaya hayır diyen herkes yeni kurulan sisteme büsbütün yabancılaşacak, uzaklaşacak ve bu sadece bir çoğunluğun tahakkümüne yol açacak.”
‘Toplum tehlikenin farkında değil’
Getirilmek istenen anayasanın aynı zamanda Türkiye toplumuna uygun olmadığını da vurgulayan Türmen, Türk toplumunda her zaman var olan otoriterleşme eğiliminin bu anayasa ile daha da artacağını ve bu otoriterliğin büsbütün bir diktatörlüğe dönüşeceğini de kaydetti. Türmen, bu anayasanın hem demokrasiyi öldürmesi hem de toplumdaki ayrışmayı artırması açısından son derece tehlikeli olduğunu da belirterek, Türkiye’nin demokrasiden uzaklaştıkça Batı’dan da uzaklaşacağına işaret etti. Toplumun henüz tehlikenin farkında olmadığını ifade eden Türmen, şu noktalara dikkat çekti: “Bir anayasa toplumsal mekanizma kurulmadan yapılmaz; bütün toplumun katılımıyla yapılır. Ama bu böyle yapılmadı, peki nasıl yapıldı? Kapalı kapılar ardında bir siyasi parti oturdu, kimseye danışmadan bir anayasa değişikliği yaptı. Üstelik bu değişiklik OHAL sürecinde, yani toplantı ve gösterilerin yasaklandığı, medyanın baskı altında tutulduğu, gazetecilerin hapiste olduğu bir döneme denk getirildi. Tabii ki böyle bir ortamda toplumun ne olup bittiğinden haberi olmayacak. Bu böyle olmaz. Bu danışmanın olabilmesi için ilk önce ifade özgürlüğünün olması lazım.”
‘Toplumsal muhalefeti harekete geçirmek lazım’
Bu önemli süreçte muhalefeti Meclis ile sınırlandırmamak gerektiğini belirten Türmen, “Esas olarak toplumsal muhalefeti harekete geçirmek lazım” dedi. Türmen, bunun için toplumsal muhalefetin ilk etapta teklif edilen anayasanın ne getirip, ne götürdüğünü bilmesi, sonra bu durumu halkın geniş kitlelerine anlatabilmesi gerektiğinin altını çizdi. Karşı çıkmak için henüz geç kalınmadığını, anayasanın halen mecliste görüşüldüğünü hatırlatan Türmen, Türkiye’nin bütün demokrasi birikimlerini ortadan kaldıran bu baskıcı rejime karşı mutlaka birlik olmak gerektiğini kaydetti.
Eski AİHM Yargıcı Rıza Türmen, teklif edilen anayasanın geçmesi halinde demokratik sistemin tamamen öleceğini ifade etti.
Anayasanın iki temel amacı olduğunu anlatan Türmen, birincisinin temel hak ve özgürlükleri korumak ikincisinin ise iktidarı sınırlandırmak olduğunu hatırlatarak, teklif edilen Anayasa ile bu iki temelin tamamen ortadan kaldırıldığına dikkat çekti. Anayasa teklifiyle birlikte, yargının, yürütmenin ve yasamanın tek elde toplandığına işaret eden Türmen, “Bütün güçler tek elde toplanırsa, bunun adı ya diktatörlüktür ya da mutlak monarşidir” dedi. Türmen sözlerini şöyle sürdürdü: “Toplumda etnik ve dinsel ayrışmaları birleştirecek ve birlikte yaşamı sağlayacak bir anayasa yapılacağı yerde, tam tersine bunları daha da kutuplaştıracak bir anayasa yapılıyor. Bu anayasa kabul edildiği takdirde ‘hayır’ diyenlerin tümü toplumdan dışlanacak. Ezilenler, Kürtler, Aleviler, laikler, anayasaya hayır diyen herkes yeni kurulan sisteme büsbütün yabancılaşacak, uzaklaşacak ve bu sadece bir çoğunluğun tahakkümüne yol açacak.”
‘Toplum tehlikenin farkında değil’
Getirilmek istenen anayasanın aynı zamanda Türkiye toplumuna uygun olmadığını da vurgulayan Türmen, Türk toplumunda her zaman var olan otoriterleşme eğiliminin bu anayasa ile daha da artacağını ve bu otoriterliğin büsbütün bir diktatörlüğe dönüşeceğini de kaydetti. Türmen, bu anayasanın hem demokrasiyi öldürmesi hem de toplumdaki ayrışmayı artırması açısından son derece tehlikeli olduğunu da belirterek, Türkiye’nin demokrasiden uzaklaştıkça Batı’dan da uzaklaşacağına işaret etti. Toplumun henüz tehlikenin farkında olmadığını ifade eden Türmen, şu noktalara dikkat çekti: “Bir anayasa toplumsal mekanizma kurulmadan yapılmaz; bütün toplumun katılımıyla yapılır. Ama bu böyle yapılmadı, peki nasıl yapıldı? Kapalı kapılar ardında bir siyasi parti oturdu, kimseye danışmadan bir anayasa değişikliği yaptı. Üstelik bu değişiklik OHAL sürecinde, yani toplantı ve gösterilerin yasaklandığı, medyanın baskı altında tutulduğu, gazetecilerin hapiste olduğu bir döneme denk getirildi. Tabii ki böyle bir ortamda toplumun ne olup bittiğinden haberi olmayacak. Bu böyle olmaz. Bu danışmanın olabilmesi için ilk önce ifade özgürlüğünün olması lazım.”
‘Toplumsal muhalefeti harekete geçirmek lazım’
Bu önemli süreçte muhalefeti Meclis ile sınırlandırmamak gerektiğini belirten Türmen, “Esas olarak toplumsal muhalefeti harekete geçirmek lazım” dedi. Türmen, bunun için toplumsal muhalefetin ilk etapta teklif edilen anayasanın ne getirip, ne götürdüğünü bilmesi, sonra bu durumu halkın geniş kitlelerine anlatabilmesi gerektiğinin altını çizdi. Karşı çıkmak için henüz geç kalınmadığını, anayasanın halen mecliste görüşüldüğünü hatırlatan Türmen, Türkiye’nin bütün demokrasi birikimlerini ortadan kaldıran bu baskıcı rejime karşı mutlaka birlik olmak gerektiğini kaydetti.