Yeni Şafak yazarı: Kriz var; milletin cebi etkilendiği zaman, ne başkanlığa, ne de milli duygulara bakar!
Öztürk’ün Yeni Şafak’ta “AK Parti için referandumda 3 riskli konu”başlığıyla yayımlanan (1 Şubat 2017) yazısının ilgili bölümü şöyle:
Sahayı gözlemek bazen yetmez. İlk gördükleriniz, ilk konuştuklarınız sizi etkileyebilir. Sonra yanlış kanaat edinebilirsiniz.
Özellikle referandum gibi, geniş kitleleri ilgilendiren konularda dikkatli olmak lazım. Sahayı gözlemenin yanı sıra, bir de bilimsel çalışmalarla kanaatlerinizi test etmelisiniz. Ben de onu yaptım.
Sahayı geziyorum, bir çok kesimden insanla konuşuyorum. Henüz propaganda dönemi başlamadı, liderler meydana inmedi. Yine de yaklaşık kanaatler var.
Dün bir kaç saha araştırması yapan anket firmasıyla konuştum. Durum bir kaç puan farkla ‘evet’ gibi gözüküyor.Hepsinin ihtiyatla yaklaşımları dikkatimi çekti. Referandumun ‘çantada keklik’ görülmesine ısrarla karşı çıkıyorlar. Rakamların şu an için tam sahayı yansıtmayacağını da söylüyorlar.
Ben gözlemlerimi aktardım. Riskli unsurları sıraladım. Katılıyorlar, ‘bilimsel veriler de onu gösteriyor’ diyorlar.
Bu yüzden sizinle gönül rahatlığı ile üç riskli konuyu paylaşabilirim.
1. Ekonomik kriz birinci etken
Referandumu en güçlü etkileyecek şey ekonomik krizdir. Şu anda piramidin en üst tepesinde olanlar krizden etkileniyor. Ancak yavaş yavaş aşağı indiğini ve vatandaşın cebine, mutfağına doğru yaklaştığını da görmeliyiz. Dolar kuru, piyasadaki durgunluk, ihracatın azalması, dünya ekonomisindeki durgunluk yakında vatandaşa yansırsa, durum vahim demektir.
‘Ekonominin iktidarla ilgisi var, Anayasa değişikliği ile alakası yok’ diyenler varsa yanılıyor. Hiç de öyle değil. Milletin mutfağı, sofrası, cebi etkilendiği zaman, ne Anayasa, ne başkanlık sistemi, ne de milli duygulara bakar. Doğrudan faturayı iktidar partisine keser.
AK Parti kurmayları ekonomik krizin farkında. Bunun da referandumu etkileyeceğini biliyorlar. Bir konu daha var bildikleri ama dillendirmiyorlar fazla: Ekonomiyi yöneten ekip arasındaki uyumsuzluk ve çekişme. Ekonomi iyi yönetilmiyor ve ekipler arasında bir rekabet var. Ekonomik krizin çözümünü zorlaştıran bu durum bakalım nereye kadar gidecek.
2. AK Parti’nin muhafazakar tabanındaki rahatsızlık
Dikkatimi çekiyordu bir süredir. Gittiğim her konferansta, toplantıda, sohbette, televizyon programında ve gelen mesajlarda muhafazakar/dindar tabanda bir huzursuzluk, bir şikayet var. Acaba, ‘ben biraz eleştirel yazılar yazıyorum da üzerime mi çekiyorum bu görüşteki insanları’ diye düşündüm. Ancak anket şirketleri de aynı şeyi tespit etmiş. AK Parti içinde % 5-7 arasında bir kesim ‘hayır’ verme eğiliminde dediler. Bence büyük rakam. Tıpkı 7 Haziran seçimlerinde olduğu gibi.
Muhafazakar kesim AK Parti’yi daha ilkesel ve prensipler üzerinden eleştiriyor. Özellikle AK Parti medyası diye bilinen gazete, televizyon ve sosyal medyadaki seviyesizlik, kalitesizlik ve saldırgan tutumdan rahatsızlar. Bunun tüm partiyi kapsayan, siyasetçilerin teşvikiyle olan bir tutum olduğunu zannediyorlar. Kamuoyunda AK Parti’nin temsilcileri onlar diye görülüyor.
Ayrıca ehliyet ve liyakate dikkat edilmemesi, torpil, adam kayırma, F… ile mücadelede çok sayıda insanın mağdur olması, sosyal alandaki yetersiz politikalar, eğitim ve kültür alanındaki dağınıklık gibi konular ilk dillendirilen sorunlar. Bu konuyu daha sonra detaylı yazacağım.
3. Kürt seçmenlerin tavrı
Aslında Kürt kökenli vatandaşların oylarını tahmin etmek çok zor. Genelde anketlerde çıkmıyor. Güvenlik ve çeşitli kaygılarla asıl oylarının rengini belli etmiyorlar. O yüzden tüm anket firmaları ihtiyatlı bu konuda. HDP’nin şu anda % 8-9 civarında oyu var. Bunların tamamının ‘hayır’ diyeceği düşünülüyor.
Ancak AK Parti’ye oy veren Kürt kökenli vatandaşların durumu bu kadar net değil. Benim kanaatim, PKK ve HDP ile ciddi bir duygusal kopuş yaşandığı ve durumun çok da tedirgin olacak bir boyutta olmadığı yönünde. Ancak anket şirketleri öyle bakmıyor.
Oyun rengini etkileyecek bir kaç husus var. İlki güvenlik. Sandık güvenliği ve terör örgütünün vatandaşlar için tehdit olmaması çok önemli bir konu. 7 Haziran ve 1 Kasım seçimlerinde bunun farkı görülmüştü.
İkincisi, bölgede terörün neden olduğu yıkım ve tahribatın hızla giderilmesi. Unutmayalım, hendek terörü yüzünden 400 bin civarında insan doğrudan mağdur olmuştu. Yıkılan ev ve iş yerlerinin hızla onarılması gerek.
Son olarak MHP-AK Parti yakınlaşması ve milliyetçi söylemlerin Kürtleri etkileme tehlikesi var. Kampanya döneminde buna çok dikkat etmek gerek.
Her şey meydanlara inince belli olur
Bu üç konu şu an için tespit edilenler. Ancak her şey meydanlara indikten sonra, propaganda döneminde belli olur. Özellikle Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın sahaya inmesi, bir çok şeyi etkileyecektir. Yine de temkinli olmakta fayda var. 7 Haziran’da Cumhurbaşkanı meydanlardaydı ama AK Parti iktidardan düşmüştü.
Muhalefetin tavrını göreceğiz. AK Parti dün kampanya için toplandı, kısa süre sonra kararlarını açıklayacaklar. Yakında işler daha da netleşir.
Son olarak bu referandumu bir ölüm kalım meselesi haline getirmemek lazım. Herkese zarar verir.
Yeni Şafak yazarı: Kriz var; milletin cebi etkilendiği zaman, ne başkanlığa, ne de milli duygulara bakar!
Öztürk’ün Yeni Şafak’ta “AK Parti için referandumda 3 riskli konu”başlığıyla yayımlanan (1 Şubat 2017) yazısının ilgili bölümü şöyle:
Sahayı gözlemek bazen yetmez. İlk gördükleriniz, ilk konuştuklarınız sizi etkileyebilir. Sonra yanlış kanaat edinebilirsiniz.
Özellikle referandum gibi, geniş kitleleri ilgilendiren konularda dikkatli olmak lazım. Sahayı gözlemenin yanı sıra, bir de bilimsel çalışmalarla kanaatlerinizi test etmelisiniz. Ben de onu yaptım.
Sahayı geziyorum, bir çok kesimden insanla konuşuyorum. Henüz propaganda dönemi başlamadı, liderler meydana inmedi. Yine de yaklaşık kanaatler var.
Dün bir kaç saha araştırması yapan anket firmasıyla konuştum. Durum bir kaç puan farkla ‘evet’ gibi gözüküyor.Hepsinin ihtiyatla yaklaşımları dikkatimi çekti. Referandumun ‘çantada keklik’ görülmesine ısrarla karşı çıkıyorlar. Rakamların şu an için tam sahayı yansıtmayacağını da söylüyorlar.
Ben gözlemlerimi aktardım. Riskli unsurları sıraladım. Katılıyorlar, ‘bilimsel veriler de onu gösteriyor’ diyorlar.
Bu yüzden sizinle gönül rahatlığı ile üç riskli konuyu paylaşabilirim.
1. Ekonomik kriz birinci etken
Referandumu en güçlü etkileyecek şey ekonomik krizdir. Şu anda piramidin en üst tepesinde olanlar krizden etkileniyor. Ancak yavaş yavaş aşağı indiğini ve vatandaşın cebine, mutfağına doğru yaklaştığını da görmeliyiz. Dolar kuru, piyasadaki durgunluk, ihracatın azalması, dünya ekonomisindeki durgunluk yakında vatandaşa yansırsa, durum vahim demektir.
‘Ekonominin iktidarla ilgisi var, Anayasa değişikliği ile alakası yok’ diyenler varsa yanılıyor. Hiç de öyle değil. Milletin mutfağı, sofrası, cebi etkilendiği zaman, ne Anayasa, ne başkanlık sistemi, ne de milli duygulara bakar. Doğrudan faturayı iktidar partisine keser.
AK Parti kurmayları ekonomik krizin farkında. Bunun da referandumu etkileyeceğini biliyorlar. Bir konu daha var bildikleri ama dillendirmiyorlar fazla: Ekonomiyi yöneten ekip arasındaki uyumsuzluk ve çekişme. Ekonomi iyi yönetilmiyor ve ekipler arasında bir rekabet var. Ekonomik krizin çözümünü zorlaştıran bu durum bakalım nereye kadar gidecek.
2. AK Parti’nin muhafazakar tabanındaki rahatsızlık
Dikkatimi çekiyordu bir süredir. Gittiğim her konferansta, toplantıda, sohbette, televizyon programında ve gelen mesajlarda muhafazakar/dindar tabanda bir huzursuzluk, bir şikayet var. Acaba, ‘ben biraz eleştirel yazılar yazıyorum da üzerime mi çekiyorum bu görüşteki insanları’ diye düşündüm. Ancak anket şirketleri de aynı şeyi tespit etmiş. AK Parti içinde % 5-7 arasında bir kesim ‘hayır’ verme eğiliminde dediler. Bence büyük rakam. Tıpkı 7 Haziran seçimlerinde olduğu gibi.
Muhafazakar kesim AK Parti’yi daha ilkesel ve prensipler üzerinden eleştiriyor. Özellikle AK Parti medyası diye bilinen gazete, televizyon ve sosyal medyadaki seviyesizlik, kalitesizlik ve saldırgan tutumdan rahatsızlar. Bunun tüm partiyi kapsayan, siyasetçilerin teşvikiyle olan bir tutum olduğunu zannediyorlar. Kamuoyunda AK Parti’nin temsilcileri onlar diye görülüyor.
Ayrıca ehliyet ve liyakate dikkat edilmemesi, torpil, adam kayırma, F… ile mücadelede çok sayıda insanın mağdur olması, sosyal alandaki yetersiz politikalar, eğitim ve kültür alanındaki dağınıklık gibi konular ilk dillendirilen sorunlar. Bu konuyu daha sonra detaylı yazacağım.
3. Kürt seçmenlerin tavrı
Aslında Kürt kökenli vatandaşların oylarını tahmin etmek çok zor. Genelde anketlerde çıkmıyor. Güvenlik ve çeşitli kaygılarla asıl oylarının rengini belli etmiyorlar. O yüzden tüm anket firmaları ihtiyatlı bu konuda. HDP’nin şu anda % 8-9 civarında oyu var. Bunların tamamının ‘hayır’ diyeceği düşünülüyor.
Ancak AK Parti’ye oy veren Kürt kökenli vatandaşların durumu bu kadar net değil. Benim kanaatim, PKK ve HDP ile ciddi bir duygusal kopuş yaşandığı ve durumun çok da tedirgin olacak bir boyutta olmadığı yönünde. Ancak anket şirketleri öyle bakmıyor.
Oyun rengini etkileyecek bir kaç husus var. İlki güvenlik. Sandık güvenliği ve terör örgütünün vatandaşlar için tehdit olmaması çok önemli bir konu. 7 Haziran ve 1 Kasım seçimlerinde bunun farkı görülmüştü.
İkincisi, bölgede terörün neden olduğu yıkım ve tahribatın hızla giderilmesi. Unutmayalım, hendek terörü yüzünden 400 bin civarında insan doğrudan mağdur olmuştu. Yıkılan ev ve iş yerlerinin hızla onarılması gerek.
Son olarak MHP-AK Parti yakınlaşması ve milliyetçi söylemlerin Kürtleri etkileme tehlikesi var. Kampanya döneminde buna çok dikkat etmek gerek.
Her şey meydanlara inince belli olur
Bu üç konu şu an için tespit edilenler. Ancak her şey meydanlara indikten sonra, propaganda döneminde belli olur. Özellikle Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın sahaya inmesi, bir çok şeyi etkileyecektir. Yine de temkinli olmakta fayda var. 7 Haziran’da Cumhurbaşkanı meydanlardaydı ama AK Parti iktidardan düşmüştü.
Muhalefetin tavrını göreceğiz. AK Parti dün kampanya için toplandı, kısa süre sonra kararlarını açıklayacaklar. Yakında işler daha da netleşir.
Son olarak bu referandumu bir ölüm kalım meselesi haline getirmemek lazım. Herkese zarar verir.
Yeni Şafak yazarı: Kriz var; milletin cebi etkilendiği zaman, ne başkanlığa, ne de milli duygulara bakar!
Öztürk’ün Yeni Şafak’ta “AK Parti için referandumda 3 riskli konu”başlığıyla yayımlanan (1 Şubat 2017) yazısının ilgili bölümü şöyle:
Sahayı gözlemek bazen yetmez. İlk gördükleriniz, ilk konuştuklarınız sizi etkileyebilir. Sonra yanlış kanaat edinebilirsiniz.
Özellikle referandum gibi, geniş kitleleri ilgilendiren konularda dikkatli olmak lazım. Sahayı gözlemenin yanı sıra, bir de bilimsel çalışmalarla kanaatlerinizi test etmelisiniz. Ben de onu yaptım.
Sahayı geziyorum, bir çok kesimden insanla konuşuyorum. Henüz propaganda dönemi başlamadı, liderler meydana inmedi. Yine de yaklaşık kanaatler var.
Dün bir kaç saha araştırması yapan anket firmasıyla konuştum. Durum bir kaç puan farkla ‘evet’ gibi gözüküyor.Hepsinin ihtiyatla yaklaşımları dikkatimi çekti. Referandumun ‘çantada keklik’ görülmesine ısrarla karşı çıkıyorlar. Rakamların şu an için tam sahayı yansıtmayacağını da söylüyorlar.
Ben gözlemlerimi aktardım. Riskli unsurları sıraladım. Katılıyorlar, ‘bilimsel veriler de onu gösteriyor’ diyorlar.
Bu yüzden sizinle gönül rahatlığı ile üç riskli konuyu paylaşabilirim.
1. Ekonomik kriz birinci etken
Referandumu en güçlü etkileyecek şey ekonomik krizdir. Şu anda piramidin en üst tepesinde olanlar krizden etkileniyor. Ancak yavaş yavaş aşağı indiğini ve vatandaşın cebine, mutfağına doğru yaklaştığını da görmeliyiz. Dolar kuru, piyasadaki durgunluk, ihracatın azalması, dünya ekonomisindeki durgunluk yakında vatandaşa yansırsa, durum vahim demektir.
‘Ekonominin iktidarla ilgisi var, Anayasa değişikliği ile alakası yok’ diyenler varsa yanılıyor. Hiç de öyle değil. Milletin mutfağı, sofrası, cebi etkilendiği zaman, ne Anayasa, ne başkanlık sistemi, ne de milli duygulara bakar. Doğrudan faturayı iktidar partisine keser.
AK Parti kurmayları ekonomik krizin farkında. Bunun da referandumu etkileyeceğini biliyorlar. Bir konu daha var bildikleri ama dillendirmiyorlar fazla: Ekonomiyi yöneten ekip arasındaki uyumsuzluk ve çekişme. Ekonomi iyi yönetilmiyor ve ekipler arasında bir rekabet var. Ekonomik krizin çözümünü zorlaştıran bu durum bakalım nereye kadar gidecek.
2. AK Parti’nin muhafazakar tabanındaki rahatsızlık
Dikkatimi çekiyordu bir süredir. Gittiğim her konferansta, toplantıda, sohbette, televizyon programında ve gelen mesajlarda muhafazakar/dindar tabanda bir huzursuzluk, bir şikayet var. Acaba, ‘ben biraz eleştirel yazılar yazıyorum da üzerime mi çekiyorum bu görüşteki insanları’ diye düşündüm. Ancak anket şirketleri de aynı şeyi tespit etmiş. AK Parti içinde % 5-7 arasında bir kesim ‘hayır’ verme eğiliminde dediler. Bence büyük rakam. Tıpkı 7 Haziran seçimlerinde olduğu gibi.
Muhafazakar kesim AK Parti’yi daha ilkesel ve prensipler üzerinden eleştiriyor. Özellikle AK Parti medyası diye bilinen gazete, televizyon ve sosyal medyadaki seviyesizlik, kalitesizlik ve saldırgan tutumdan rahatsızlar. Bunun tüm partiyi kapsayan, siyasetçilerin teşvikiyle olan bir tutum olduğunu zannediyorlar. Kamuoyunda AK Parti’nin temsilcileri onlar diye görülüyor.
Ayrıca ehliyet ve liyakate dikkat edilmemesi, torpil, adam kayırma, F… ile mücadelede çok sayıda insanın mağdur olması, sosyal alandaki yetersiz politikalar, eğitim ve kültür alanındaki dağınıklık gibi konular ilk dillendirilen sorunlar. Bu konuyu daha sonra detaylı yazacağım.
3. Kürt seçmenlerin tavrı
Aslında Kürt kökenli vatandaşların oylarını tahmin etmek çok zor. Genelde anketlerde çıkmıyor. Güvenlik ve çeşitli kaygılarla asıl oylarının rengini belli etmiyorlar. O yüzden tüm anket firmaları ihtiyatlı bu konuda. HDP’nin şu anda % 8-9 civarında oyu var. Bunların tamamının ‘hayır’ diyeceği düşünülüyor.
Ancak AK Parti’ye oy veren Kürt kökenli vatandaşların durumu bu kadar net değil. Benim kanaatim, PKK ve HDP ile ciddi bir duygusal kopuş yaşandığı ve durumun çok da tedirgin olacak bir boyutta olmadığı yönünde. Ancak anket şirketleri öyle bakmıyor.
Oyun rengini etkileyecek bir kaç husus var. İlki güvenlik. Sandık güvenliği ve terör örgütünün vatandaşlar için tehdit olmaması çok önemli bir konu. 7 Haziran ve 1 Kasım seçimlerinde bunun farkı görülmüştü.
İkincisi, bölgede terörün neden olduğu yıkım ve tahribatın hızla giderilmesi. Unutmayalım, hendek terörü yüzünden 400 bin civarında insan doğrudan mağdur olmuştu. Yıkılan ev ve iş yerlerinin hızla onarılması gerek.
Son olarak MHP-AK Parti yakınlaşması ve milliyetçi söylemlerin Kürtleri etkileme tehlikesi var. Kampanya döneminde buna çok dikkat etmek gerek.
Her şey meydanlara inince belli olur
Bu üç konu şu an için tespit edilenler. Ancak her şey meydanlara indikten sonra, propaganda döneminde belli olur. Özellikle Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın sahaya inmesi, bir çok şeyi etkileyecektir. Yine de temkinli olmakta fayda var. 7 Haziran’da Cumhurbaşkanı meydanlardaydı ama AK Parti iktidardan düşmüştü.
Muhalefetin tavrını göreceğiz. AK Parti dün kampanya için toplandı, kısa süre sonra kararlarını açıklayacaklar. Yakında işler daha da netleşir.
Son olarak bu referandumu bir ölüm kalım meselesi haline getirmemek lazım. Herkese zarar verir.
Yeni Şafak yazarı: Kriz var; milletin cebi etkilendiği zaman, ne başkanlığa, ne de milli duygulara bakar!
Öztürk’ün Yeni Şafak’ta “AK Parti için referandumda 3 riskli konu”başlığıyla yayımlanan (1 Şubat 2017) yazısının ilgili bölümü şöyle:
Sahayı gözlemek bazen yetmez. İlk gördükleriniz, ilk konuştuklarınız sizi etkileyebilir. Sonra yanlış kanaat edinebilirsiniz.
Özellikle referandum gibi, geniş kitleleri ilgilendiren konularda dikkatli olmak lazım. Sahayı gözlemenin yanı sıra, bir de bilimsel çalışmalarla kanaatlerinizi test etmelisiniz. Ben de onu yaptım.
Sahayı geziyorum, bir çok kesimden insanla konuşuyorum. Henüz propaganda dönemi başlamadı, liderler meydana inmedi. Yine de yaklaşık kanaatler var.
Dün bir kaç saha araştırması yapan anket firmasıyla konuştum. Durum bir kaç puan farkla ‘evet’ gibi gözüküyor.Hepsinin ihtiyatla yaklaşımları dikkatimi çekti. Referandumun ‘çantada keklik’ görülmesine ısrarla karşı çıkıyorlar. Rakamların şu an için tam sahayı yansıtmayacağını da söylüyorlar.
Ben gözlemlerimi aktardım. Riskli unsurları sıraladım. Katılıyorlar, ‘bilimsel veriler de onu gösteriyor’ diyorlar.
Bu yüzden sizinle gönül rahatlığı ile üç riskli konuyu paylaşabilirim.
1. Ekonomik kriz birinci etken
Referandumu en güçlü etkileyecek şey ekonomik krizdir. Şu anda piramidin en üst tepesinde olanlar krizden etkileniyor. Ancak yavaş yavaş aşağı indiğini ve vatandaşın cebine, mutfağına doğru yaklaştığını da görmeliyiz. Dolar kuru, piyasadaki durgunluk, ihracatın azalması, dünya ekonomisindeki durgunluk yakında vatandaşa yansırsa, durum vahim demektir.
‘Ekonominin iktidarla ilgisi var, Anayasa değişikliği ile alakası yok’ diyenler varsa yanılıyor. Hiç de öyle değil. Milletin mutfağı, sofrası, cebi etkilendiği zaman, ne Anayasa, ne başkanlık sistemi, ne de milli duygulara bakar. Doğrudan faturayı iktidar partisine keser.
AK Parti kurmayları ekonomik krizin farkında. Bunun da referandumu etkileyeceğini biliyorlar. Bir konu daha var bildikleri ama dillendirmiyorlar fazla: Ekonomiyi yöneten ekip arasındaki uyumsuzluk ve çekişme. Ekonomi iyi yönetilmiyor ve ekipler arasında bir rekabet var. Ekonomik krizin çözümünü zorlaştıran bu durum bakalım nereye kadar gidecek.
2. AK Parti’nin muhafazakar tabanındaki rahatsızlık
Dikkatimi çekiyordu bir süredir. Gittiğim her konferansta, toplantıda, sohbette, televizyon programında ve gelen mesajlarda muhafazakar/dindar tabanda bir huzursuzluk, bir şikayet var. Acaba, ‘ben biraz eleştirel yazılar yazıyorum da üzerime mi çekiyorum bu görüşteki insanları’ diye düşündüm. Ancak anket şirketleri de aynı şeyi tespit etmiş. AK Parti içinde % 5-7 arasında bir kesim ‘hayır’ verme eğiliminde dediler. Bence büyük rakam. Tıpkı 7 Haziran seçimlerinde olduğu gibi.
Muhafazakar kesim AK Parti’yi daha ilkesel ve prensipler üzerinden eleştiriyor. Özellikle AK Parti medyası diye bilinen gazete, televizyon ve sosyal medyadaki seviyesizlik, kalitesizlik ve saldırgan tutumdan rahatsızlar. Bunun tüm partiyi kapsayan, siyasetçilerin teşvikiyle olan bir tutum olduğunu zannediyorlar. Kamuoyunda AK Parti’nin temsilcileri onlar diye görülüyor.
Ayrıca ehliyet ve liyakate dikkat edilmemesi, torpil, adam kayırma, F… ile mücadelede çok sayıda insanın mağdur olması, sosyal alandaki yetersiz politikalar, eğitim ve kültür alanındaki dağınıklık gibi konular ilk dillendirilen sorunlar. Bu konuyu daha sonra detaylı yazacağım.
3. Kürt seçmenlerin tavrı
Aslında Kürt kökenli vatandaşların oylarını tahmin etmek çok zor. Genelde anketlerde çıkmıyor. Güvenlik ve çeşitli kaygılarla asıl oylarının rengini belli etmiyorlar. O yüzden tüm anket firmaları ihtiyatlı bu konuda. HDP’nin şu anda % 8-9 civarında oyu var. Bunların tamamının ‘hayır’ diyeceği düşünülüyor.
Ancak AK Parti’ye oy veren Kürt kökenli vatandaşların durumu bu kadar net değil. Benim kanaatim, PKK ve HDP ile ciddi bir duygusal kopuş yaşandığı ve durumun çok da tedirgin olacak bir boyutta olmadığı yönünde. Ancak anket şirketleri öyle bakmıyor.
Oyun rengini etkileyecek bir kaç husus var. İlki güvenlik. Sandık güvenliği ve terör örgütünün vatandaşlar için tehdit olmaması çok önemli bir konu. 7 Haziran ve 1 Kasım seçimlerinde bunun farkı görülmüştü.
İkincisi, bölgede terörün neden olduğu yıkım ve tahribatın hızla giderilmesi. Unutmayalım, hendek terörü yüzünden 400 bin civarında insan doğrudan mağdur olmuştu. Yıkılan ev ve iş yerlerinin hızla onarılması gerek.
Son olarak MHP-AK Parti yakınlaşması ve milliyetçi söylemlerin Kürtleri etkileme tehlikesi var. Kampanya döneminde buna çok dikkat etmek gerek.
Her şey meydanlara inince belli olur
Bu üç konu şu an için tespit edilenler. Ancak her şey meydanlara indikten sonra, propaganda döneminde belli olur. Özellikle Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın sahaya inmesi, bir çok şeyi etkileyecektir. Yine de temkinli olmakta fayda var. 7 Haziran’da Cumhurbaşkanı meydanlardaydı ama AK Parti iktidardan düşmüştü.
Muhalefetin tavrını göreceğiz. AK Parti dün kampanya için toplandı, kısa süre sonra kararlarını açıklayacaklar. Yakında işler daha da netleşir.
Son olarak bu referandumu bir ölüm kalım meselesi haline getirmemek lazım. Herkese zarar verir.