Suç örgütü lideri Sedat Peker’in açıklamalarıyla gündeme yerleşen ABD’nin talebiyle Avusturya’da tutuklanan Sezgin Baran Korkmaz’la akçeli ilişkilere girdiği iddia edilen gazetecilerin ardından Suriye’yi yağmalayanlar tartışması başladı.
Gazeteci Serdar Akinan belgesel çekimi için bir süre bulunduğu Suriye’ye ilişkin yaptığı açıklamada “Suriye’yi yağmalayanlar arasında inanamayacağınız isimler var” dedi. Akinan, Suriye’yi yağmalayan isimler arasında Ankara temsilcisi kadın bir gazetecinin eşinin de olduğunu öne sürdü.
Bu açıklamanın ardından söz konusu gazeteci kişinin Hande Fırat olduğu gündeme geldi.
İddiaya göre Hande Fırat’ın eşi iş insanı Murat Özvardar’ın Suriye’deki bir sanayi şehrini yağmaladı, yağmaladığı eşyaları da Türkiye’ye getirdi.
Bu iddiaları hem Hande Fırat hem de eşi Murat Özvardar yalanladı.
Tartışmalara gazeteci Musa Özuğurlu da katıldı ve Özuğurlu, Halep’teki fabrikalarda bulunan makinelerin nasıl sökülerek Türkiye’ye getirildiğini yazdı.
Rudaw’dan gazeteci Medine Kılıç’ın sorularını yanıtlayan Musa Özuğurlu, Halep’teki makinelerin kamyonlara yüklenerek sınır bölgelerindeki kentlere getirildiğini ve o dönem çekilen bazı görüntülerin de bunu teyit eder nitelikte olduğunu belirtti.
Özuğurlu, 2011 yılından itibaren bu tür bilgilerin gelmeye başladığını söyledi ve şunları aktardı:
“İdlib’te daha ilk gösterilerin başladığı zamanlarda 2011’de oradaki bir hastanenin tamamı ile sökülüp Türkiye tarafına geçirildi. O dönemde ÖSO ile diğer gruplar arasında bu hastane nedeniyle çatışmalar yaşandı. Yani o derece. 2011’e kadar dayanıyor. Fakat daha sonrasında bu silahlı grupların daha büyük örgütler gibi ortaya çıkması yani El-Nusra, IŞİD, Hamza Tümeni… Yani bunlara benzer bir takım örgütler düzeyinde ortaya çıkmasıyla bu iş çok daha geniş bir şekilde, profesyonel bir şekilde yapılmaya başlandı. Özellikle de Suriye’nin kuzey ve kuzey doğusu bu işlerin yapıldığı yerler oldu. Yani şöyle bir şey söyleyeyim: İşte Rakka taraflarında Deyrezor taraflarında, o bölgelerde gerçekten de tarihi eserler söküldü. Türkiye’ye götürülen birtakım mozaikler var. Bunlar hala ortaya çıkmış değiller. Bunların nerede oldukları belli değil. Hatta bununla ilgili şöyle bir şey yaşadım ben. Suriye Müzeler Müdürlüğü ile röportaj yaptığım sırasında şunu söylemişti: ‘Bizden çalınan o kadar çok tarihi eser var ki… Almanlar bizi arayıp soruyorlar. Yani savaş halinde olmalarına rağmen arayıp soruyorlar. Bu eserleri yakaladıkları zaman bunlar size mi ait diye arayıp soruyorlar. Fakat biz Türkiye Kültür Bakanlığı’na başvurduk Türkiye Kültür Bakanlığından bize cevap bile vermediler bu eserlerle ilgili olarak.
Yani bu da bir örnek o dönem yaşananlara dair. Daha önceki yazılarımda değindiğim bir konuydu. O nedenle bugünkü yazımda dile getirmedim ama böyle bir şahitliğim de vardır. Diğer yandan tabii şöyle bir şey de var 2012’den itibaren de Halep olsun diğer bir takım bölgeler olsun mesela petrol ilkel şartlarda çıkarılan bir şeydi. Bu petrol El Nusra ve IŞİD gibi örgütler tarafından çıkartılıp kamyonlara yüklendi ve Türkiye tarafına geçirildi. Yani o dönemlerden itibaren bildiğimiz bir takım kalemlerin öne çıktığı bir kaçakçılık söz konusuydu Suriye’den Türkiye’ye yönelik olarak.
Makinelerin daha çok Halep’teki sanayi tesislerinden çıkarılıp getirildiğini belirten Özuğurlu, “Çok çok eski makinalar değil bunlar. Suriye sonuçta gelişmekte olan bir ülke ve o dönemde yeni bir kalkınma hamlesi içinde yapılmış. Dolayısıyla oraya gelen makineler Uzakdoğu’dan yeni gelen makineler. Böyle bir özelliği var ve o yeni makineler da iş adamlarına özel. Hani bir takım seri numaraları ile gelen makineler, daha çok tekstil ve başka üretimlerle ilgili orta ve büyük ölçekli makineler. Onlar oradaki silahlı gruplar tarafından alınıyor ve kamyonlara yüklenerek Türkiye’ye gönderiliyor. Hatta ve hatta şöyle bir şey de yapılıyor. Bazı makineler testereler ile kesiliyor hurda haline getiriliyor. Yani hurda demir olarak satılıyor. Düşünebiliyor musunuz o makineler taşınamayacakları için paramparça edilip hurda niyetine satılıyor. Yani Neccar bölgesinde bu yapıldı. Bu durumlara maruz kalan işletme sayısı bin kadardır. Tabii Halep’in diğer bölgelerinde de yapıldı bu. Afrin tarafında da daha çok tarımsal ürünler ve yer altı yer üstü zenginliklerinin, zeytinliklerin çalındığını görüyoruz. Bunlar özellikle son yıllarda Türkiye’nin yapmış olduğu operasyonlardan sonra sonra gelen haberler” ifadelerini kullandı.
Özuğurlu’ya göre makineler ve parçaları Suriye’den şu şekilde Türkiye’ye getiriliyor:
“Daha önce Halep’te herhangi bir şekilde iş yapmış birileri orada o makinaların olduğunu biliyor ve Türkiye üzerinden siparişi veriyor.
Tıpkı online alışveriş yapar gibi bu adamlara sipariş veriyorlar. ‘Bunları istiyoruz’ diyorlar. Hatta Neccar’da bir iş adamı anlattı bana. Dedi ki ‘parça bile istiyorlar’. Makinenin bir parçası Türkiye’deki makinenin parçasına uyuyor diye oradan parça siparişi bile vermişler düşünebiliyor musunuz? Bunun yanında tabi o makinenin o ekipmanın o demir yollarının raylarının tırlara yüklenerek Türkiye tarafına geçirildiği görüntüleri vardır. Bir kaç sınır kapısı var, doğrusu hangi sınır kapısından geçirildiğini bilmiyorum ama hepsinin kullanıldığını zannediyorum. Yani Babul Hava başta olmak üzere diğer bazı sınır kapıları kullanıldı bu iş için ve bugün dediğim gibi bunların görüntüleri var. Ve bunlar daha çok Türkiye’nin Güneydoğu Bölgesi’ndeki işte Gaziantep ona benzer şehirler… Hatta sanayileşmiş şehirlerdeki birtakım işadamlarına satıldı. Bunlar orada bulunan bir takım Suriyelilere de satıldı. Neccar’dakiler bunu biliyorlardı. Kendi işlerine uygun bir takım makineleri oraya götürdüler. Sadece bu makineler değil sınır bölgesinde bulunan illerdeki bazı özel hastanelere işaret edildiğini biliyoruz. Yıllardır buralarda ciddi faaliyetlerin olduğu yönünde kuvvetli iddialar var.
Ben dün Suriye Sanayi Odaları Birliği’nin yönetim kurulunda olan bir kişi ile görüştüm ismini vermek istemedi. Şunu söyledi: ‘Bazı işadamları Türkiye’ye geliyorlar ve Türkiye’de kendilerine ait makinaları görüyorlar fabrikalarda ve diyorlar ki bu makine bana ait ve mahkemeye gidiyor. Mahkeme bunu kabul etmiyor. Yani demek ki savcılığa şikayet ediyor ve savcılık da takipsizlik kararı veriyor. Yani bunu kast ediyor olabilir ama bir şekilde bu makinalar Türkiye’de mahkeme konusu bile olmuş.”
Suç örgütü lideri Sedat Peker’in açıklamalarıyla gündeme yerleşen ABD’nin talebiyle Avusturya’da tutuklanan Sezgin Baran Korkmaz’la akçeli ilişkilere girdiği iddia edilen gazetecilerin ardından Suriye’yi yağmalayanlar tartışması başladı.
Gazeteci Serdar Akinan belgesel çekimi için bir süre bulunduğu Suriye’ye ilişkin yaptığı açıklamada “Suriye’yi yağmalayanlar arasında inanamayacağınız isimler var” dedi. Akinan, Suriye’yi yağmalayan isimler arasında Ankara temsilcisi kadın bir gazetecinin eşinin de olduğunu öne sürdü.
Bu açıklamanın ardından söz konusu gazeteci kişinin Hande Fırat olduğu gündeme geldi.
İddiaya göre Hande Fırat’ın eşi iş insanı Murat Özvardar’ın Suriye’deki bir sanayi şehrini yağmaladı, yağmaladığı eşyaları da Türkiye’ye getirdi.
Bu iddiaları hem Hande Fırat hem de eşi Murat Özvardar yalanladı.
Tartışmalara gazeteci Musa Özuğurlu da katıldı ve Özuğurlu, Halep’teki fabrikalarda bulunan makinelerin nasıl sökülerek Türkiye’ye getirildiğini yazdı.
Rudaw’dan gazeteci Medine Kılıç’ın sorularını yanıtlayan Musa Özuğurlu, Halep’teki makinelerin kamyonlara yüklenerek sınır bölgelerindeki kentlere getirildiğini ve o dönem çekilen bazı görüntülerin de bunu teyit eder nitelikte olduğunu belirtti.
Özuğurlu, 2011 yılından itibaren bu tür bilgilerin gelmeye başladığını söyledi ve şunları aktardı:
“İdlib’te daha ilk gösterilerin başladığı zamanlarda 2011’de oradaki bir hastanenin tamamı ile sökülüp Türkiye tarafına geçirildi. O dönemde ÖSO ile diğer gruplar arasında bu hastane nedeniyle çatışmalar yaşandı. Yani o derece. 2011’e kadar dayanıyor. Fakat daha sonrasında bu silahlı grupların daha büyük örgütler gibi ortaya çıkması yani El-Nusra, IŞİD, Hamza Tümeni… Yani bunlara benzer bir takım örgütler düzeyinde ortaya çıkmasıyla bu iş çok daha geniş bir şekilde, profesyonel bir şekilde yapılmaya başlandı. Özellikle de Suriye’nin kuzey ve kuzey doğusu bu işlerin yapıldığı yerler oldu. Yani şöyle bir şey söyleyeyim: İşte Rakka taraflarında Deyrezor taraflarında, o bölgelerde gerçekten de tarihi eserler söküldü. Türkiye’ye götürülen birtakım mozaikler var. Bunlar hala ortaya çıkmış değiller. Bunların nerede oldukları belli değil. Hatta bununla ilgili şöyle bir şey yaşadım ben. Suriye Müzeler Müdürlüğü ile röportaj yaptığım sırasında şunu söylemişti: ‘Bizden çalınan o kadar çok tarihi eser var ki… Almanlar bizi arayıp soruyorlar. Yani savaş halinde olmalarına rağmen arayıp soruyorlar. Bu eserleri yakaladıkları zaman bunlar size mi ait diye arayıp soruyorlar. Fakat biz Türkiye Kültür Bakanlığı’na başvurduk Türkiye Kültür Bakanlığından bize cevap bile vermediler bu eserlerle ilgili olarak.
Yani bu da bir örnek o dönem yaşananlara dair. Daha önceki yazılarımda değindiğim bir konuydu. O nedenle bugünkü yazımda dile getirmedim ama böyle bir şahitliğim de vardır. Diğer yandan tabii şöyle bir şey de var 2012’den itibaren de Halep olsun diğer bir takım bölgeler olsun mesela petrol ilkel şartlarda çıkarılan bir şeydi. Bu petrol El Nusra ve IŞİD gibi örgütler tarafından çıkartılıp kamyonlara yüklendi ve Türkiye tarafına geçirildi. Yani o dönemlerden itibaren bildiğimiz bir takım kalemlerin öne çıktığı bir kaçakçılık söz konusuydu Suriye’den Türkiye’ye yönelik olarak.
Makinelerin daha çok Halep’teki sanayi tesislerinden çıkarılıp getirildiğini belirten Özuğurlu, “Çok çok eski makinalar değil bunlar. Suriye sonuçta gelişmekte olan bir ülke ve o dönemde yeni bir kalkınma hamlesi içinde yapılmış. Dolayısıyla oraya gelen makineler Uzakdoğu’dan yeni gelen makineler. Böyle bir özelliği var ve o yeni makineler da iş adamlarına özel. Hani bir takım seri numaraları ile gelen makineler, daha çok tekstil ve başka üretimlerle ilgili orta ve büyük ölçekli makineler. Onlar oradaki silahlı gruplar tarafından alınıyor ve kamyonlara yüklenerek Türkiye’ye gönderiliyor. Hatta ve hatta şöyle bir şey de yapılıyor. Bazı makineler testereler ile kesiliyor hurda haline getiriliyor. Yani hurda demir olarak satılıyor. Düşünebiliyor musunuz o makineler taşınamayacakları için paramparça edilip hurda niyetine satılıyor. Yani Neccar bölgesinde bu yapıldı. Bu durumlara maruz kalan işletme sayısı bin kadardır. Tabii Halep’in diğer bölgelerinde de yapıldı bu. Afrin tarafında da daha çok tarımsal ürünler ve yer altı yer üstü zenginliklerinin, zeytinliklerin çalındığını görüyoruz. Bunlar özellikle son yıllarda Türkiye’nin yapmış olduğu operasyonlardan sonra sonra gelen haberler” ifadelerini kullandı.
Özuğurlu’ya göre makineler ve parçaları Suriye’den şu şekilde Türkiye’ye getiriliyor:
“Daha önce Halep’te herhangi bir şekilde iş yapmış birileri orada o makinaların olduğunu biliyor ve Türkiye üzerinden siparişi veriyor.
Tıpkı online alışveriş yapar gibi bu adamlara sipariş veriyorlar. ‘Bunları istiyoruz’ diyorlar. Hatta Neccar’da bir iş adamı anlattı bana. Dedi ki ‘parça bile istiyorlar’. Makinenin bir parçası Türkiye’deki makinenin parçasına uyuyor diye oradan parça siparişi bile vermişler düşünebiliyor musunuz? Bunun yanında tabi o makinenin o ekipmanın o demir yollarının raylarının tırlara yüklenerek Türkiye tarafına geçirildiği görüntüleri vardır. Bir kaç sınır kapısı var, doğrusu hangi sınır kapısından geçirildiğini bilmiyorum ama hepsinin kullanıldığını zannediyorum. Yani Babul Hava başta olmak üzere diğer bazı sınır kapıları kullanıldı bu iş için ve bugün dediğim gibi bunların görüntüleri var. Ve bunlar daha çok Türkiye’nin Güneydoğu Bölgesi’ndeki işte Gaziantep ona benzer şehirler… Hatta sanayileşmiş şehirlerdeki birtakım işadamlarına satıldı. Bunlar orada bulunan bir takım Suriyelilere de satıldı. Neccar’dakiler bunu biliyorlardı. Kendi işlerine uygun bir takım makineleri oraya götürdüler. Sadece bu makineler değil sınır bölgesinde bulunan illerdeki bazı özel hastanelere işaret edildiğini biliyoruz. Yıllardır buralarda ciddi faaliyetlerin olduğu yönünde kuvvetli iddialar var.
Ben dün Suriye Sanayi Odaları Birliği’nin yönetim kurulunda olan bir kişi ile görüştüm ismini vermek istemedi. Şunu söyledi: ‘Bazı işadamları Türkiye’ye geliyorlar ve Türkiye’de kendilerine ait makinaları görüyorlar fabrikalarda ve diyorlar ki bu makine bana ait ve mahkemeye gidiyor. Mahkeme bunu kabul etmiyor. Yani demek ki savcılığa şikayet ediyor ve savcılık da takipsizlik kararı veriyor. Yani bunu kast ediyor olabilir ama bir şekilde bu makinalar Türkiye’de mahkeme konusu bile olmuş.”