Şen, yalnız Süleyman Aslan’ın değil, bakan ve bürokratları rüşvete boğan İran asıllı Reza Zarrab’ın da avukatlığını üstlendi. Onun da ülkeden elini kolunu sallayarak ayrılmasını sağladı.
T724 yazarı M. Ahmet Karabay köşesinde, Şen ile ilgili “Cüzdanın sesi Ersan Şen’i tanımak ister misiniz?” başlıklı bir yazı kaleme aldı.
Karabay, köşe yazısında şunları kaydetti:
“Hemen her akşam bir kanalda ekrana çıkıp gündemdeki her konuda konuşan, her konuda karşısındakini susturacak sözler söylemeye çalışan Ersan Şen etrafında bir tartışma koptu gidiyor. Kimine göre muhalefetin cumhurbaşkanı adayı olacak isim, kimine göre iktidarın muhalefet içindeki kripto elemanı. Ben size, Ersan Hoca’nın bunlar dışında bir şey olduğunu anlatmaya çalışacağım.
1966’da Nevşehir Avanos’ta doğan ve liseye kadar bu şehirde yaşayan genç Ersan, liseyi İstanbul’a gelerek Kabataş Erkek Lisesi’nde okudu. Marmara Hukuk’tan 1987’de mezun olduktan sonra İstanbul Üniversitesi’nde araştırma görevlisi olarak akademik kariyerine başladı.
1994’te kamu hukuku alanında doktora yapan Ersan Şen, 1998’de doçent, 2004’te profesör oldu. İstanbul Siyasal Bilgiler Fakültesinde akademik hayatını devam ettiren Prof. Şen, aynı zamanda İstanbul Barosu’na kayıtlı olarak avukatlık yapıyor.
Türkiye’nin vergi rekortmenleri arasında yer alan avukatlar, Gönenç Gürkaynak, Serdar Paksoy, İsmail Esin, Ahmet Pekin, Salih Tunç Lokmanhekim, Hakan Yazıcı, Atilla Kağan Duraklıoğlu, Bora Terzioğlu, Yılmaz Aslan, Bahadır Kalaycı, Mustafa Cerrahoğlu gibi isimleri tanımıyor olabilirsiniz. Ersan Şen de bu listede yer alıyor. Ancak diğerlerinden farklı olarak Ersan Şen’i bu ülkede bilmeyen yok. Çünkü diğerlerinden farklı olarak her akşam bir kanalda izleyicinin karşısına çıkıyor.
Ersan Şen’in öteki avukatlardan bir farkı var. Ekranlara çıkarken akademisyen gömleğini giyip sözler söylüyor. Akademik sıfatıyla yaptığı bir şey daha var. Savunacağı kişilerden dosyaları alırken de profesör unvanını kullanıyor. Duruşmalarda akademik kimliğiyle konuşuyor.
KİRLİ DOSYALARIN AVUKATI
Avukat Ersan Şen’in adını geniş kitlelere duyurduğu dosya Kanal 7 yöneticilerinin yargılandığı Deniz Feneri davası oldu. 2009 yılında Almanya polisinin, Deniz Feneri e.V.’nin ülkede topladığı 41 milyon Euro paranın önemli bir kısmının amaç dışı kullanıldığını belirlemesi üzerine Deniz Feneri e.V.’nin de bulunduğu Frankfurt’taki Kanal 7 binasına baskın yaptı.
Bu operasyonun hemen ardından Almanya sorumlusu Mehmet Gürhan, Kanal 7 yönetiminden uzaklaştırıldı. Türkiye’de Kanal 7’nin sahibi olan Beyaz AŞ’nin Almanca aynı anlamda karşılığı olan Weiss GmbH’ın yöneticileri olan Mehmet Taşkan ve Firdevsi Ermiş, yaptıklarını itiraf edip ceza indirimi aldı.
Almanya’da yaşanan bu suiistimalin Türkiye’ye yansıması hayli gecikmeli oldu. Alman polisinin yaptığı bu hamle üzerine, Kanal 7 yönetimi bir dizi önlem aldı. İki Deniz Feneri’nin yasal düzenlemelerinin ayrı olduğunu ortaya koymak için, önce Deniz Feneri yönetiminden Kanal 7 ile irtibatı olan isimler istifa ettirilip yerlerine başka isimler atandı. Kanal 7’nin şirket yapısı değiştirildi. Buna rağmen kamuoyunun baskısıyla Almanya’daki yargının attığı adımlar üzerine belgeleri Türkiye’ye gönderdiler. Yönetim Kurulu Başkanı Zekeriya Karaman ve öteki ortaklar Mustafa Çelik, Zahit Akman ve İsmail Kahraman yargı karşısına çıktı.
Söylendiğine göre Ankara’dan gelen telefon üzerine Ersan Şen bu dosyada Zekeriya Karaman’ın savunmasını üstlendi. Mahkemede, aynı kanalda üstelik her hafta canlı olarak yayınlanan Deniz Feneri programının Almanya ve Türkiye’deki yapılanmasının ayrı olduğunu Türk yargısına kabul ettirdi.
Sanıklara yönelik suçlamalar düşürüldü ya da beraat ettirildiler. Dahası Deniz Feneri davasını açan savcının başına gelmedik kalmadı.
ERSAN ŞEN’İN YILDIZI DENİZ FENERİ İLE PARLADI
Deniz Feneri davasını bu kadar ayrıntılı anlatmamın sebebi, Ersan Şen’in geniş kesimde yıldızının parlamasının bu dosyadan sonra olduğunu vurgulamaktı. Prof. Şen’in adı “aklama makinası” olarak anılır oldu. Yargıya bir elmanın iki yarısı olan iki Deniz Feneri’ni, bunların aslında elma ile armut olduğunu kabul ettirdikten sonra Ersan Şen’e, her dosyadan sıyrılabilir gözüyle bakılır oldu.
Nitekim, futbolda şikenin ortaya çıkarılmasından sonra İlhan Ekşioğlu’nun aklına gelen isim Ersan Şen oldu. Ersan Hoca, Ekşioğlu’nu beraat ettirdi.
17-25 Aralık rüşvet ve yolsuzluk operasyonlarında, evinde ayakkabı kutularında 4,5 milyon dolar para bulunan Halkbank eski Genel Müdürü Süleyman Aslan’ın avukatlığını yaptı. Şen, Türk yargısına, evindeki ayakkabı kutularında bulunan milyonlarca doların Balkanlar’da İmam Hatip açılması için toplanan yardım paraları olduğuna inandırdı.
Ersan Şen, yalnız Süleyman Aslan’ın değil, bakan ve bürokratları rüşvete boğan İran asıllı Reza Zarrab’ın da avukatlığını yaptı. Onun da ülkeden elini kolunu sallayarak ayrılmasını sağladı.
17-25 Aralık operasyonlarındaki rolü bununla da sınırlı kalmadı. Hırsızlara takipsizlik kararını Ersan Şen’in yazdığı savcı Ekrem Aydıner’in sadece imzaladığı, o dönemde medyada geniş şekilde yer aldı.
Aynı sıralarda cinayetle suçlanan Metro Holding Yönetim Kurulu Başkanı Galip Öztürk’ü müebbet hapis cezası almasına rağmen tutuklatmamanın yolunu buldu. Şen, müvekkili Galip Öztürk’e verilen cezanın kesinleşmediği gerekçesiyle aleyhinde haber yapan yayın kuruluşlarına tazminat davaları açtı.
Ersan Şen’in son büyük görevi ise 15 Temmuz darbesi sonrasında oldu. Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın yaptığı hukuksuzlukların kılıfını, Prof. unvanlı Ersan Hoca hazırladı.
Şimdilerde muhalefetin sesi konumundaki Ersan Şen, bir Truva atı görevi üstlenmiş durumda. Zamanı geldiğinde Prof. Feyzioğlu gibi ortaya çıkıp iktidardan yana tavrını koyacak ve “Erdoğan’ın seçime girmesinde anayasal hiçbir beis yok” diyecek.
En muhalif kanallarda bile kimlerin ekrana çıkabileceğini belirleyen Erdoğan, Ersan Şen’in her akşam bir yandaş ekrana çıkmasına sessiz kalıyorsa, altında Çapanoğlu olmadığını düşünmek fazla iyimserlik olur.