İnsan hakları kuruluşu Susturulmuş Türkiye’nin Savunucuları (Advocates of Silenced Turkey – AST), muhalefete yönelik baskıların yoğunlaştığı 2016 yılından bu yana gerçekleştirilen kaçırma ve zorla kaybetmelere yönelik en kapsamlı çalışmayı İngilizce olarak raporlaştırdı. Raporda 156 vaka ayrıntılı olarak ele alınıyor. Raporda, Türkiye’nin devlet adına işlenen faili meçhullerin yoğun olarak yaşandığı 1990’lı yıllarındaki gibi, kaçırılan insanların bazılarının öldürülmüş olabileceğine dikkat çekiliyor.
Uluslararası toplumu Türkiye’deki korkunç insan hakları durumunu ele almak için kararlı davranmaya çağıran rapor, failleri sorumlu tutmak, mağdurlara destek sağlamak ve gelecekteki ihlalleri caydırmak için kapsamlı önlemler alınması çağrısında bulunuyor.
‘Beyond Turkey’s Borders: Unveiling Global Purge, Transnational Repression and Abductions’ (Sınırların Ötesinde: Küresel Tasfiye, Ulus Ötesi Baskı ve Kaçırmalar) başlıklı rapor, söz konusu dönemde belgelenmiş 156 vakayı tek tek inceliyor.
CEZASIZLIK, HUKUKSUZLUĞU ARTIRIYOR
AST, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan yönetimindeki Türk hükümetinin işlediği insan hakları ihlallerinin kayda geçirilmesi üzerine çalışmalar yürüten en etkili insan hakları kuruluşlarından biri. Son hazırladıkları rapor, insanlığa karşı işlenen suçların en korkunçları arasında yer alan kaçırma ve işkence gibi suçlara yoğunlaşıyor. Rapor, bu suçların failleri lehine bir cezasızlık ortamının varlığına dikkat çekiyor.
1990’LAR YENİDEN YAŞANIYOR
Kaçırmaların genellikle güpegündüz gerçekleştiğini, kurbanların kendilerini polis olarak tanımlayan kişiler tarafından kamusal alanlardan zorla alındığını ayrıntılarıyla anlatıyor. Kurbanlardan kimi zaman aylarca, hatta yıllarca haber alınamıyor. Türkiye’nin karanlık 90’lı yıllarındaki gibi, kurbanların bazılarının öldürülmüş olabileceğine dikkat çekiyor.
İşin acısı, geride kalan gözüyaşlı ailelere, teselli bulabilecekleri bir mezar yerini bile çok görüyorlar. Kurbanların çoğu, sonunda polis tarafından gözaltına alındıktan sonra şiddetli işkenceye maruz kaldıklarını ve ardından terör suçlamasıyla tutuklandıklarını bildiriyor.
AMAÇ MUHALİF SESLERİ SUSTURMAK
Rapor, Türk hükümetinin bu sistematik ve önceden tasarlanmış stratejisinin, muhalif sesleri susturmayı amaçladığına işaret ediyor. Ancak, suiistimallere dair ezici kanıtlara rağmen, Türk makamlarının sistematik olarak bunların varlığını inkar ettiğine dikkat çekiyor. Ele aldığı delillerin ışığında, rapor, Türk devletinin, bu ağır insan hakları ihlallerine, “makul şüphenin ötesinde” dahil olduğu sonucuna varıyor.
ŞİKAYETLERİNİZİ GERİ ÇEKİN BASKISI
Rapor ayrıca, uzun süreli hücre hapsi, avukatlara ve aileye kısıtlı erişim ve diğer mahkumlarla yasak temas dahil olmak üzere, tutukluların haklarına yönelik son derece rahatsız edici bir ihlal sistematiğini ortaya çıkarıyor. Ayrıca, yetkililerin işkence ve kötü muamele şikayetlerini geri çekmeleri için tutuklulara baskı yapması gibi hukuk ve insan hakları açısından kabul edilemez uygulamaların yaygınlığını vurguluyor.
Rapor, Türkiye’nin eylemlerinin sadece bir insan hakları ihlali olmadığına; ayrıca uluslararası hukuku ve etkilenen ülkelerin egemenliğini de baltaladığına dikkat çekiyor.
Avrupa Komisyonu ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin defalarca kınamasına rağmen, Türk istihbarat görevlileri rejim muhaliflerinin kaçırılmasında aktif olarak yer aldığına dair kanıtlara yer veriliyor.
177 sayfalık rapora aşağıdaki linklerden ulaṣabilirsiniz…