Erzincan’daki maden faciasında tonlarca toprak altında kalan 9 işçinin yeri hala tespit edilemedi. Ama AKP rejiminin kolluk kuvvetleri arkadaşlarını sesi olmaya çalışan işçileri tehdit ve takip ediyor.
Erzincan’ın İliç ilçesinde bulunan Çöpler Altın Madeni faciası, madeni işleten Anagold Maden Şirketi’nde yaşanan skandalları bir kez daha gözler önüne serdi. 10 yıldır burada çalışan bir işçi, şirket içinde yaşananları “Tehdit ediliyoruz, takip ediliyoruz, hayatımızda hiç bu kadar çaresiz hissetmemiştik” sözleriyle özetledi.
Anagold Madencilik’e ait Çöpler Maden Sahası’nda 13 Şubat’ta meydana gelen toprak kaymasında siyanürlü toprak altında kalan işçiler için bekleyiş devam ediyor. İliç, Çöpler Köyü ve girişin yasak olduğu Sabırlı köyünde ise her noktada kolluk kuvvetleri bulunuyor. Sabırlı Köyü sakinleri ise köy girişlerinde üst araması, kimlik kontrolü ve ardından muhtarlıktan orada yaşadıklarına dair teyit alınarak köye giriş sağlayabiliyor.
TOPLANAMIYOR, BİR ARAYA GELEMİYORUZ
10 yıldır Anagold Madencilik’e ait Çöpler Maden Sahası’nda çalışan ve baskı ve tehdit altında olduklarını ve bundan dolayı isminin paylaşılmasını istemeyen bir işçi yaşadıkları süreci Gazete Duvar’a anlattı. Anagold şirketinde çalışan birçok kişinin basın mensuplarıyla görüşmek istediğini fakat baskıya maruz kaldıklarını dile getiren işçi, “Buradaki insanlar hep sessiz kalıyor. İnsanlar susturulmuş durumda. Herkes konuşmak istiyor fakat konuşamıyor. Sürekli şirketten uyarı barındıran mailler geliyor. Toplanamıyor, bir araya gelemiyoruz. Özellikle ben ve bir şeyler yapmak isteyen 4 arkadaş takip edilip gözetleniyoruz” diye konuştu.
USULSÜZLÜKLER 2020 YILINDAKİ SATIŞLA BAŞLADI
10 yıldır Anagold şirketi ile çalıştığını belirten işçi, Anagold şirketinin kurulduğu ilk yıllarda madenin kalifiye işçiler tarafından yönetildiğini fakat 2020 yılında SSR Mining’in şirketin %80’nini satın aldığını ve usulsüzlüklerin o yıllarda başladığını söyledi. İşçi, “SSR Mining madenin yarısını satın alana kadar her şey iyiydi. Fakat sonrasında bunların tek istedikleri olduğundan daha fazla üretim, üretim, üretim oldu. Maske ve gözlük dışında hiçbir önlem alınmıyor. Eğer SSR satın almasaydı bu liç alanı bu kadar yükseltilmeyecekti. Ve bugün bu insanlar orada olmayacaktı” diye konuştu.
YALAN SÖYLÜYORLAR, ARKADAŞLARIMIZIN KEMİKLERİNE BİLE ULAŞAMAYACAKLAR
İşçilerin üstüne çöken toprağın siyanür ve yağmurdan dolayı balçıklaştığını belirten işçi şöyle devam etti: “Çalışma yapıldığına dair söylenenler yalan. Orada bulunan gazetelerin çoğu bile yalan söylüyor. Şartlar çok zor. Tonlarca ton toprak siyanürden dolayı balçıklaşmış durumda. Arkadaşlarımızın kemiklerine bile ulaşılacağına dair umudumuz yok.”
Dün (15 Şubat) ise toprakta farklı bir yöne doğru hareketlilik oldu. Madenin liç alanında sismik hareketleri ölçen cihazlar var bunlar alarm vermiş zeminde hareketlilik olmuş. Göçük olmayan madenin bulunduğu bölgede öne doğru hafif bir kayma meydana gelmiş. Yani orada bir tehlike var ve her an çökmeyen bölge de çökebilir. Tehlike yok deniliyor fakat tehlike yeni başladı.”
İşçilerin gördüğü ve yetkilileri de uyardıkları sahada oluşan çatlaklardan bahseden işçi, “Çatlaklar biliniyor, herkesin arasında konuşuluyordu hatta bir tane taşeron firma, kendi ekibini sahadan çekti. Fakat Anagold ve bir taşeron firma işçileri geri çekmedi” dedi.
Dün basına yansıyan ‘Anagold göçük altında isçilere rağmen eleman ilanı verdi’ haberlerine dair yönelttiğimiz soruları cevaplayan işçi, “Bütün faaliyetler durdurulmuş deniliyor. Fakat kontrollü olarak bazı ekipler çalışmak zorunda kalıyor. Şimdi bu sistemin üzerinde sürekli bir devir daim var. Hatlarda henüz siyanür var. Ve bu siyanürün havuzlara aktarılması gerekiyor. Bunun için belirli sayıda insanlar gidip çalışıyor. Fakat mevcut işçilerin birçoğu çalışmayı reddettiği için eleman arıyorlar bilgisine sahibiz” dedi.
Çaresiz hissettiklerini ifade eden işçi şöyle devam etti: “İlçede herkes suskun, herkesin eli kolu bağlı. Ya hocam İliç’in merkezinde insan yok, insanlar evinden çıkıp dolaşamıyor. Neden? Çünkü yarın tazminatını alamayacak, yarın iş hakkı feshedilecek, böyle korkuları var insanların. Yani dışarıda insanlar eylem yapıyor. Ankara’da, İstanbul’da, insanlar nasıl televizyondan izliyorsa biz de öyle izliyoruz. Hayatımızda hiç bu kadar çaresiz hissetmedik. Sabahtan akşama kadar ağlamaktan başka bir şey elimizden gelmiyor bunu anlamanız çok zor.”