Sahipsiz hayvanlara yönelik düzenlemeler içeren Hayvanları Koruma Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi; TBMM Tarım, Orman ve Köyişleri Komisyonunda dün gece kabul edildi.
Ancak Türkiye’nin haftalardır konuştuğu sokak köpekleri ile ilgili yasa teklifine dair tartışmalar sürerken uzmanlara göre teklif bu “muğlak” haliyle yasalaştırılması halinde yeterli barınak bulunmaması ve hükümlerin açık olmaması gibi nedenler büyük bir kaosa ve köpeklerin toplu öldürülmelerine yol açabilecek.
İktidar 40 saati aşkın süren görüşmeler sonucu komisyondan geçen teklifi bu ay sonunda Meclis yaz tatiline girmeden hemen önce Genel Kurul’da yasalaştırmayı planlıyor.
Muhalefet partileri sokak köpekleri sorununun varlığını kabul edip bunun için bilimsel yöntemler önererek öldürülmelerine şiddetle karşı çıkarken, CHP belediyelerinin yasayı uygulamayacağını açıkladı.
Genel Kurul’da tüm muhalefet vekilleri hazır bulunsa bile iktidarın teklifi geçirmek için yeterli çoğunluğu bulunuyor.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan bugünkü grup toplantısında teklifin Meclis tatile girmeden Genel Kurula sunulacağını ve “taşkınlıklara prim verilmeyerek, yasalaştırılıp sokakların güvenli hale getirileceği” açıklaması yaptı.
Erdoğan 2018’de ise “Hayvanları korumak sadece görev değil inancımızın, insanlığımızın da gereğidir. Hayvanlar bir mal değil candır, bizlere Hüda’nın bir emanetidir” demişti.
“Ötanazi”, yani “öldürme” hâlâ teklifte
Teklifin ilk halindeki “ötanazi” kelimesi çıkartılıp tepkiler hafifletilmeye çalışıldı ancak Veterinerlik Kanunu’ndaki ötanazi maddesine yapılan atıfla öldürme uygulaması korundu.
Toplam 17 maddelik teklifin 5’inci maddesinin ilk halinde “hasta ve kuduz tehlikesi olanların” yanı sıra “kamu güvenliği bakımından tehlike oluşturan” sağlıklı hayvanların da öldürülmesi öngörülüyordu.
Bu maddedeki “ötanazi” kelimesi değişiklik önergesiyle çıkartılarak Veteriner Hizmetleri Kanunu’ndaki ilgili hükümlere atıf yapıldı ve böylelikle uygulama korunmuş oldu.
Teklifin değişen beşinci maddesinin son hali şöyle oldu:
“Bakımevine alınan köpeklerden insan ve hayvanların hayatı ve sağlığı için tehlike teşkil eden ve olumsuz davranışları kontrol edilemeyen, bulaşıcı veya tedavi edilemeyen hastalığı bulunan ya da sahiplenilmesi yasak olanlarına 11/6/2010 tarihli ve 5996 sayılı Veteriner Hizmetleri, Bitki Sağlığı, Gıda ve Yem Kanununun 9’uncu maddesinin üçüncü fıkrasında belirtilen tedbir uygulanır.”
Veterinerlik Hizmetleri Kanunu’nun söz konusu maddesine göre hayvanlara ötanazi yapmanın yasak olduğu belirtiliyor ancak hükmün devamı şöyle geliyor:
“Hayvanlara acı ve ıstırap çektiren veya iyileşme durumu bulunmayan hastalık durumlarında, akut bulaşıcı bir hayvan hastalığının önlenmesi ya da eradikasyonu amacıyla veya insan sağlığı için risk oluşturan durumlarda, davranışları insan ve hayvanların hayatı ve sağlığı için tehlike teşkil eden ve olumsuz davranışları kontrol edilemeyen durumlarda veteriner hekim tarafından ötanazi yapılmasına karar verilebilir.”
Türk Veteriner Hekimleri Birliği Genel Başkanı Prof. Dr. Murat Arslan, DW Türkçe’ye yaptığı açıklamada teklifin bu maddesinin değiştirilmesine rağmen hala kaygı verici ve muğlak olduğunu söyleyerek bunu şöyle anlatıyor:
“Hayvanların hangi durumlarda uyutulacağına dair çerçeve net değil. Şöyle bir ifade geçiyor; ‘kanuni ve tıbbi gerekçeler hariç.’ Tıbbi gerekçe veteriner hekimin bir hayvanı yaşamsal fonksiyonları tükendiği, geriye dönemeyeceğini anladığı zaman uyutması. Peki ama kanuni gerekçeler ne? Yani mesela bir su havzası çevresindeki hayvanların toplanması sonrasında yerel yönetimler buna sığınarak karar verebilir mi? Veteriner hekim iradesini aşan durumlar ortaya çıkabilir mi?”
Arslan, bu nedenle teklif hükümlerinde veteriner hekimlerin kararını aşabilecek maddeler bulunduğunu belirtiyor ve hayvanların uyutulması ile ilgili şartların netleştirilmesi gerektiğine dikkat çekiyor.
Bu arada Adalet Bakanı Yılmaz Tunç TBMM’deki AKP grup toplantısı öncesinde eleştirilerin hatırlatılması üzerine “Sebepsiz yere hayvan öldürmek hapis cezasını gerektirir. Teklifte sebepsiz yere bir hayvan öldürme söz konusu değil, zaten bu suçtur. İnsan sağlığına zarar veren, tehlike arz eden hem insanlara hem de hayvanlara zarar veren hayvanlarla ilgili tedbir alınmasıyla alakalı bir konu” diye konuştu.
Avrupa Sözleşmesi ile gelen tehlike
EMEP Milletvekili Sevda Karaca teklifle ilgili bir başka önemli hususun ise Avrupa Sözleşmesi’ne yapılan atıf olarak aktarıyor.
Komisyondan geçen düzenleme ile yerel yönetimler sahipsiz köpeklere ilişkin yürüttüğü iş ve işlemlerde “Ev Hayvanlarının Korunmasına Dair Avrupa Sözleşmesi” kapsamında gerekli idari tedbirleri almaya yetkili kılınıyor.
Karaca, bu sözleşmenin Türkiye’nin çıkardığı 5199 sayılı yasanın çok gerisinde olduğuna işaret ederek şöyle konuşuyor:
“Bu sözleşme toplama ve barınaklar kısmında sorumluluğun kime ait olduğu, öldürme sorumluluğunun nasıl uygulanacağı ve kim tarafından uygulanacağına ilişkin idari bir belirsizlik yaratıyor. Adını ötanazi demediler ama bütün hekimleri belediyelerin inisiyatifiyle ve talimatıyla hekimlik yapamaz hale getirerek cellat haline getirdiler.”
Karaca, düzenlemeyle ve Avrupa Sözleşmesi’ne yapılan atıfla normalde veteriner hekimde olan hayvanın iyileştirilmesi ya da uyutulması yetkisinin belediyelere de verildiğini belirterek “Bugün sokakta herhangi bir belediye emekçisi belediye tarafından verilen bir talimatla sokakta belediyeden aldığı talimatla kürekle hayvanın kafasına vurup öldürebilir” diyor.
Kaç tane barınak var? Kapasitesi ne?
Teklifin görüşmeleri sırasında muhalefet ve bilim insanları tarafından dile getirilen unsurlarından birisi de barınak ya da bakımevi meselesi.
Türk Veterinerler Birliği’nin verilerine göre Türkiye’de şu anda yaklaşık 4 milyon kadar sahipsiz sokak köpeği varsa (Tarım ve Orman Bakanlığı’nın resmi sayısı) bunların sadece yüzde üçünü yani 105 bin kadar köpeği barındırabilecek kadar bakımevi bulunuyor.
Bu nedenle Veterinerler Birliği “Belediyelere bakımevi yapması için 2028 yılına kadar süre verildiğine göre belediye yöneticileri “öldürmek veya hapis cezası” arasında tercih yapmak zorunda kalacaklar” uyarısında bulunuyor.
Yerel yönetimlere bakım evi yapmaları için 2028’e kadar izin verildiğini ancak aynı zamanda “hayvanlar alınır, sahiplendirilinceye kadar barındırılır” denildiğine işaret eden Arslan, “Türkiye’de yerel yönetimlerin yüzde 75’inde barınak yok. Bu hayvanlar nereye konulacak toplandığında?” diye soruyor.
Düzenleme ile büyükşehir belediyeleri, il belediyeleri ve nüfusu 25 bini aşan belediyeler, “sahipsiz veya güçten düşmüş ya da tehlike arz eden hayvanların korunması ve sahiplendirilinceye kadar bakımının yapılması ile rehabilitasyonunun sağlanması” amacıyla hayvan bakımevleri kuracak.
Belediyelerin toplanan hayvanları salmalarının önüne “kısırlaştır-yerinde yaşat” ilkesi çıkartarak geçildiğini söyleyen Arslan, “Toplamama durumuna ilişkin cezalar konuluyor. Ama toplanacak alan yok. Ona da şöyle bir çözüm bulunmuş; eğer bakım evi yoksa ilgili belediye en yakın bakım evine götürür. Ama zaten pek çok belediyede bakım evi yok, varsa da kapasitesi yeterli değil” diyor.
Bu arada sokak köpekleri için gerekli kaynağı ayırmayan belediye başkanı ve meclis üyeleri ile hayvanlar için ayrılan kaynağı başka amaçlarla kullanan belediye başkanı ve belediye yetkililerine 6 aydan 2 yıla kadar hapis cezası verilecek.
Ayrıca belediyelere barınak yapımı ve diğer işlemler için gereken kaynağın yüzde 40’ının Tarım ve Orman Bakanlığı tarafından sağlanması da hükme bağlanıyor.
“Köpeklerin olmadığı yerde kemirgenler olur”
Öte yandan uzmanlara göre bu düzenlemenin yol açabileceği bir başka tehlike ise köpeklerin yok olmasıyla farelerden de büyük olan kemirgenlerin sayısının artma riski.
Sokaklarında köpek ve kediler olmadığı için bazı kesimlerce örnek gösterilen Avrupa ve ABD’de büyük şehirlerin pek çoğunun farelerle başının dertte olduğu biliniyor.
Veteriner Hekim Arslan bu riski şu sözlerle anlatıyor:
“Büyük kemirgenler yani farelerden büyükleri asıl kedi değil köpeklerin olmadığı yerlere gelmez. Köpekleri aldığımız andan itibaren emin olun geceleri sıçanlar, fareler, yılanlar cirit atar. Bugün kedinin köpeğin sıfır olduğu ülkelerde en büyük sorunlardan bir tanesi kemirgenler. Evlere giriyor, elektrik kablolarını kemiriyor, hastalık taşıyorlar. Alıştığımız canlıları alacağız, alışmadığımız yeni canlılar gelecek. Oysa etkin kısırlaştırma yapılsa denge zaten bir süre sonra oturacak.”
KAYNAK: DEUTSCHE WELLE TÜRKÇE – GÜLSEN SOLAKER