Dünya, korkuyu etkili bir baskı aracı olarak toplumları manipüle etmek ve yönetmek için kullanan liderlerle karşı karşıya.
Radikalizmin, aşırıcı siyasi görüşlerin yükselişe geçtiği bir ortamda, siyasiler ve liderler, korkunun etkin bir yönetme gücü olduğunu keşfetmiş durumda.
Ancak uzmanlar uyarıyor: Boyun eğmeyin.
Toplumları bölen, kutuplaştıran ve insanların birbirinden korkmasını sağlayan bu yaklaşım, insanlarda ekonomik açıdan zayıf düşme, işsiz kalma, dışlanma ve cezalandırılma gibi korkuları tetikliyor.
Ancak korkuların da onlara boyun eğmenin de sonu yok. Sosyologlar bu durumu korku kültürü olarak nitelendiriyor.
Korku altındaki toplumlar, gerçek veya sanal- sürekli olarak güvenliklerinin tehdit altında olduğunu düşünüyor.
Korku sebebi olarak dünyanın daha tehlikeli bir yer haline geldiğini söyleyen insanlar, korkunun yıkıcı gücü karşısında geri çekilmeyi tercih ediyor.
Korku faktörü daha fazla şiddet, akıl hastalığı ve travma, sosyal parçalanma, emekçilerin/azınlıkların haklarını yitirmesi gibi olumsuz sonuçlara da neden olabiliyor.
Bu durumdan karlı çıkan da elbette yöneticiler, liderler ve radikal siyasi akımlar oluyor.
Sosyal endişeler, stres bozuklukları ve başka rahatsızlıklar da beraberinde geliyor bu durumun bir sonucu olarak.
“Korku Kültürü” isimli kitabın yazarı sosyolog Frank Furedi, “Zamanımızda tek bir korku yok. Bugünkü korkular ayırım gözetmeyen, çoğulcu bir korku şekli. Örneğin benim çocukluğumda büyüklerim korkularını paylaşırdı; birlikte korkarlardı. Oysa bugün siz ve ben korkularımızı tek başımıza yaşıyoruz” diye yazıyor.
Cumhuriyet Gazetesi’nin haberine göre, dünya Toplum Zirvesi’nin raporu “Mega-Kentlerde Korku” başlığını taşıyor. Londra, Mumbai ve Pekin gibi dünyanın büyük kentinin ele alındığı çalışmada bedensel ve zihinsel hastalıklara yakalanma, ölüm gibi korkuları, halihazırdaki ekonomik konumunun gerisine düşme korkusunun izlediği görülüyor. Uzmanlar bu korkuyu şöyle açıklıyor:
“New York gibi devasa bir kentte yaşayanlar, terör saldırısından daha çok gelecekte aynı yaşam standardını sürdürememekten korkuyor. Kısaca toplumun tümünü tehdit eden felaketlerden değil, kişisel çöküşlerden korkuyorlar.”
Çözüm öneri olaraksa, umut, dayanışma ve özveriye işaret ediliyor. Dayanışma ve işbirliği kaçınılmaz.
Furedi’ye göre, halkın çarpık güvenlik arayışlarına son vermesi gerek; ‘bizi kurtar’ diye siyasilerin arkasına sığındıkça, siyasiler de korkularını körüklemeye devam edecektir.”
Kimi uzmanlara göreyse, bir kez korkularımızın olduğunu kabul edip, herkesi anlamaya çalışarak işe başlamak korkuyu alt edebilir.
Temel tavsiye şu:
Korkunun sizi ele geçirmesine izin vermeyin, korkuya yol açan sorunların çözümüne odaklanın. Böylece ne kadar rahatladığınızı, bunca yıl korkunun sizi nasıl boğmaya çalıştığını anlayacaksınız.