Eski Ülkü Ocakları Başkanı Sinan Ateş’in, 30 Aralık 2022 tarihinde Ankara’da öldürülmesine ilişkin tetikçi ve azmettiricilerin de arasında bulunduğu sanıklar hakkında karar çıkarken, telefon şifresini mahkemeye vermediği için dosyası bu davadan ayrılan MHP’li avukat Serdar Öktem ile eski emniyet amiri Mustafa Ensar Aykal’ın yargılanmasına ise 6 Şubat günü başlanmıştı.
Eski MHP milletvekili Olcay Kılavuz ve Ülkü Ocakları Genel Başkanı Ahmet Yiğit Yıldırım’ın da aralarında bulunduğu kişiler hakkında ise “kasten öldürme” ve “kasten öldürmeye azmettirme” suçlarından yürütülen soruşturmada takipsizlik kararı verilmişti.
Takipsizlik kararına, Sinan Ateş ailesinin avukatları itiraz etti.
Kalp spazmı geçirdiği gerekçesiyle
İtirazda, Sinan Ateş suikastından sonra tutuklanan sanık Serdar Öktem’in, tutuklu olduğu dönemde “kalp spazmı” geçirdiği gerekçesiyle Etlik Şehir Hastanesi’ne kaldırıldığı, Öktem’in hastanede bulunduğu saatlerde Ahmet Yiğit Yıldırım’ın da aynı hastaneye geldiği ortaya çıktı.
Görüntülerde, 4 Temmuz 2023’te saat 15.46’da Öktem’in hastaneye görevli memurlarla girdiği, muayene noktası olan ‘sarı alan’a götürüldüğü görülürken, soruşturmanın şüphelilerinden Ülkü Ocakları Genel Başkanı Ahmet Yiğit Yıldırım’ın da yanında bulunan bir kişiyle saat 18.28’de hastaneye giriş yaptığı, Öktem’in bulunduğu noktaya doğru gittiği tespit edildi. Görüntülerde, şüpheli Yıldırım’ın, saat 20.34’te, yanındaki kişilerle hastane bahçesinde beklediği, Öktem’i cezaevinden getiren infaz koruma memurlarından biri ile konuştuğu da tespit edildi.
”Öktem’den susması istendi”
Ateş ailesinin avukatları, itiraz dilekçesinde, Yıldırım’ın da arasında bulunduğu 22 sanık hakkındaki takipsizlik kararının kaldırılmasını, iddianame düzenlenerek şüpheliler hakkında kamu davası açılmasını talep etti.
İtiraz dilekçesinde, hastanedeki bu görüntüler de delil olarak sunuldu.
Dilekçede, “Tutuklu olduğu dönemde 4 Temmuz 2023’te kalp spazmı teşhisi ile öncelikle cezaevinde revire kaldırılan sanık Serdar Öktem, bir süre sonra Etlik Şehir Hastanesine sevk edilmiştir. Sarı alanda müşahede altına alınan Serdar Öktem’i, kısa süre sonra Ülkü Ocakları Genel Başkanı Ahmet Yiğit Yıldırım ile birlikte üst yönetimden isimlerin de bulunduğu kalabalık bir heyet ziyaret etmiştir. Sanık Serdar Öktem ile görüşen şüpheli Ahmet Yiğit Yıldırım arasındaki konuşmaların içeriğini ise tahmin etmek zor olmayıp, susması ve kısa sürede tahliyesinin yapılacağı vaat edildiği ve telkinlerde bulunulduğu açık bir şekilde ortadadır” denildi.
“Suç duyurusunda bulunulacak”
İtirazda, o dönemde dosya üzerinde gizlilik kararı bulunduğuna dikkati çekilerek, Yıldırım’ın, Öktem’in hastaneye kaldırıldığı bilgisine nasıl ulaşıldığı soruldu. Dilekçede, “Serdar Öktem’in Etlik Şehir Hastanesi’ne götürüldüğü bilgisini veren, hastaneye götürürken kendisine eşlik eden personeller ile cezaevinden çıkışını sağlayan yetkililer, hastanede kendilerine bilgi veren ve yine hastane bahçesinde bilgi verdiği görüntülere yansıyan infaz koruma memuru dahil, bu olaya iştiraki olan herkes hakkında suç duyurusunda bulunulacak ve haklarında hem adli hem de idari soruşturmaya başlatılması için gerekli hukuki müracaatlar yapılacaktır. Ortada bir hastalık durumu mu vardır, yoksa Serdar Öktem’in kalp spazmı geçirdiği ‘bahane’ edilerek cezaevinden hastaneye sevk edildiği ve bu sayede tutukluyken görüşmesi mümkün olmayan bu isimlerle görüşmesine olanak mı sağlandığı hususu yapılacak başvurular neticesinde umarız ki bir ihtimal netlik kazanacaktır” ifadelerine yer verildi.
“İfadelerine başvurulmadı”
Ayrıca yapılan itirazda, MHP’li pek çok ismin ifadelerinin dahi alınmamasına işaret edilerek, şunlar kaydedildi:
“Sanık Tolgahan Demirbaş’ın yanında yakalandığı ve birçok tanık ile müştekilerin ifadelerinde eylemin failleri arasında olduğu beyan edilen Milliyetçi Hareket Partisi eski milletvekili Olcay Kılavuz, eylemin gerçekleştirilmesi emrini vererek olayın asıl azmettiricileri arasında bulunan Ülkü Ocakları Genel Başkanı Ahmet Yiğit Yıldırım, Ülkü Ocakları Ankara İl Başkanı Ömer Şanlı gibi kişilerin ifadeleri dosya içerisinde bulunmamaktadır. Bu kişilerin ortak noktaları ise aynı camiada yer alan siyasi kişiler olmalarıdır. Anlamlandırmakta zorlandığımız husus; ortada organize şekilde işlenmiş bir suikast olmasına ve bu cinayetin şüphelilerinin isimlerinin dosya içerisine girmiş, haklarında defaten ihbarda bulunulmuş olmasına rağmen, bu şahısların ifadelerine dahi başvurulmamasının altında yatan temel saik ve bunun gerekçesinin ne olduğudur. Kanıtlamak zor olsa, siyasi isimlere dokunsa dahi yetkili makamların, buna rağmen tüm gerçekleri ortaya çıkarmaları ve dava koşullarının tamamını değerlendirerek karar vermeleri gerekir. En azından çağdaş ülkelerde bu şekilde olduğunu görüp bilmekteyiz.”