30 Aralık 2022 tarihinde Ankara’nın Çukurambar semtinde beş kurşunla öldürülen Sinan Ateş davası bir buçuk yıl sonra Sincan Cezaevi Kampüsü içerisinde başladı. Ayhan Bora Kaplan davasına da bakan Ankara 32. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülen davanın ilk üç duruşmasında 22 tutuklu sanığın savunması tamamlandı. Sorgular, sanıkların savunmalarında strateji değiştirdiğini gösterdi. Tetikçi grubu, Doğukan Çep’in talebi üzerine Ateş’i öldürmek değil ayaklarından vurmak istediklerini, öldüren kurşunların ise Ateş’in yanındaki Selman Bozkurt ve Ahmet Keçik’in silahından çıktığı tezini işledi.
Sanıklar, bu amaçla savcılık ifadelerini değiştirdi. İfade değiştirenlerden biri de tetikçi Eray Özyağcı oldu. Özyağcı, Sinan Ateş’i “abim” dediği Doğukan Çep’in isteği üzerine ayaklarından vurmak istediğini, öldürme amacının olmadığını iddia etti. Özyağcı, Çep’in kendisine “Sinan Ateş’in bir dosya için söz vermesine karşın sözünü tutmamasını” gerekçe gösterdiğini öne sürdü.
Özyağcı’dan yeni kaçış senaryosu
Eray Özyağcı, ifadesinde Ankara’dan kaçış hikayesini de değiştirdi. Soruşturma aşamasında savcıya verdiği ifadede kendisinin Ankara’dan İstanbul’a götürüldüğünü iddia eden Özyağcı, mahkemede ise bu ifadeden geri adım attı. Özyağcı, Vedat Balkaya’nın kendisini Gölbaşı’na bıraktıktan sonra Mustafa Kemal adlı arkadaşının kendisini buradan aldığını, dört gün Ankara’da saklandığını, daha sonra aynı kişi tarafından bir aracın bagajında İzmir’e götürüldüğünü iddia etti.
Tetikçiyi Gölbaşı’ndaki konuma bırakan Vedat Balkaya ise Özyağcı’nın bindiği aracın şoför koltuğunda gür saçlı ve zayıf bir kişiyi gördüğünü öne sürdü. Bu anlatım, Tolgahan Demirbaş’ın tam tersi bir kişiyi tarif ediyordu.
Amaç Tolgahan Demirbaş’ı kurtarmak mı?
Tetikçinin ve diğer sanıkların bu ifade değişikliği ise davanın tutuklu sanıkları eski Ülkü Ocakları yöneticisi Tolgahan Demirbaş ve Ülkü Ocakları Genel Başkanı Emre Yüksel ile tetikçi grubu arasındaki bağı koparmak olarak yorumlandı. Çünkü her iki sanık, cinayetin ardından tetikçiyi Ülkü Ocakları Genel Başkanı Ahmet Yiğit Yıldırım’ın makam arabasıyla Ankara’dan İstanbul’a götürmekle suçlanıyor. Sanıklar, yeni bir kaçış senaryosu anlatarak, Demirbaş ve Yüksel’e yönelik delilleri zayıflatmaya çalıştı. Bu durum ise soruşturmanın Tolgahan Demirbaş’ın Sinan Ateş’in takip edilmesi talimatını aldığı Ahmet Yiğit Yıldırım’a gitmesinin önüne kesiyor.
Doğukan Çep’ten “başaktörüm” savunması
Doğukan Çep de mahkemede “adi bir cinayet” çerçevesinde savunma yaptı. Olayın “başaktörü benim” diyen Doğukan Çep, savcılıkta Eray Özyağcı’nın “alacak verecek meselesi için Ankara’ya gitmek istemesi” üzerine yardım ettiğini öne sürmüştü. Çep, mahkemedeki ifadesinde ise Hasan Ferit Gedik davasında aldığı cezanın bozulması için Sinan Ateş’in kendisine yardım edeceği sözü verdiğini, 650 bin TL verdiğini ancak sözünü tutmadığını iddia etti. Çep, “Ben azmettirdim ancak Eray ayaklarından vuracaktı, öldürmek istemedik” iddiasında bulundu.
Tolgahan Demirbaş sorgusunda nasıl açık verdi?
Tolgahan Demirbaş ise sorgusunda Gölbaşı’ndaki Haymana Yolu ayrımından önce tetikçi Eray Özyağcı’yı Kadoil Petrol önünden aldığı iddiasını yalanladı. Demirbaş, o konumu Emre Yüksel’e Gölbaşı’ndaki bir çiftlikte buluşup sosyal faaliyet yapmak için gönderdiğini iddia etmişti. Demirbaş, savcılık ifadesinde ise bu konumu Yüksel’e göl çevresinde gezmek için gönderdiğini savunmuştu. Demirbaş, aynı konumun, tetikçiyi olay yerinde bırakan Vedat Balkaya’da çıkmasına “tesadüf” dedi.
Pankart asma çelişkisi
Demirbaş’ın sorgusunda, cinayetten dokuz ay önce 10 Mart 2022’de Ankara Emniyeti Cinayet Büro Amiri Mustafa Ensar Aykal’dan Sinan Ateş’in adres bilgilerini alması da gündeme geldi. Demirbaş, adres bilgisinin eski Mersin Ülkü Ocakları Başkanı Çağrı Ünel’e saldırı girişimi sırasında bir Ülkü Ocakları mensubunun Ünel’in silahından çıkan kurşunla ölmesinin ardından Sinan Ateş’i protesto etmek için evinin önüne pankart asmak amacıyla aldığını iddia etti.
Müşteki avukatı, adres bilgisinin Çağrı Ünel’e saldırı olayı henüz yaşanmamışken beş gün öncesinden istendiğine dikkati çekti. Demirbaş ise “Ben onu hatırlayamıyorum. Beş gün öncesinden yaşanmamış bir olayı pankart için adres sordunuz. Bilirkişi raporu hatalıdır. Benim hatırladığım pankart asma olayı, bahsettiğim Mersin olayı ile ilgilidir” dedi.
Sanık Emre Yüksel ise savcılık sorgusunda Kadoil Petrol önünde Tolgahan Demirbaş’ın aracını teşhis etmişti. Ancak Yüksel, mahkemedeki sorgusunda kendisine Kadoil Petrol’den önceki bir PTS görüntüsünün gösterildiğini iddia etti. Emre Yüksel, kendi aracı olmasına karşın Tolgahan Demirbaş ile tetikçiyi İstanbul’a götürdüğü Ülkü Ocakları Genel Başkanı Ahmet Yiğit Yıldırım’a ait aracı kullanmasının gerekçesini ise “Tolgahan’ın aracının ön takımları bozuktu. Uzun yolda bu araç konforlu olduğu için gittik. Ülkü Ocakları’nın kullanımına verilen bir araç bütün yöneticilerinin anasının ak sütü kadar helaldir” iddiasına dayandırdı.
Tutuklu komiserin savunması
Tutuklu Komiser Mustafa Ensar Aykal ise Demirbaş’a “Önceki GB’ye çıkıyor adres” şeklindeki mesajdaki sorgulamayı kendisinin yapmadığını, nöbetçi amirlikteki bir polise sordurduğunu iddia etti. Bu polisin de kendisine “Önceki Ülkü Ocakları Genel Başkanına çıkıyor” dediğini belirten Aykal, ancak buna ilişkin bir isim vermediğini iddia etti. Aykal, savcılık ifadesinde ise Demirbaş’a bu adres bilgisini verdiğini hatırlamadığını söylemişti. Savcılıkta eşiyle ilgili özel hayata ilişkin bilgiler olduğu için telefonunun şifresini vermek istemediğini belirten Aykal, mahkemede ise “Susma hakkımla bağlantılı olarak vermek istemiyorum. Benimle ilgili suçlamaların somut delili gösterilirse veririm” iddiasında bulundu. Aykal, cinayetin ardından Demirbaş’ı aramasının nedenini ise cinayetle ilgili bilgisi olabileceği gerekçesine dayandırdı.
Tutuklu sanık Serdar Öktem de Covid-19 olduğu için telefonunun şifresini hatırlamadığını söylemişti. Emre Yüksel ise cinayetin ardından yeni telefon almasını ise telefonunun üzerinden aracının geçmesini göstermişti.
Tolgahan Demirbaş, Emre Yüksel ve Serdar Öktem, MHP ve Ülkü Ocakları kastedilerek cinayetin bir camiaya yıkılmaya çalışıldığını iddia etti. Eray Özyağcı ise soruşturma savcısının kendisine “cinayetin siyasi olduğunu düşünüyoruz, talimatı Devlet Bahçeli’den aldığını söyle” dediğini öne sürdü.
Mahkemenin tavrı nasıldı?
Duruşmalarda mahkeme heyeti, davayı tutuklu sanıklar dışındaki diğer şüphelilere uzatma girişimlerine izin vermedi. Heyetin, davayı yalnızca bu sanıklar sınırında görme isteği mahkeme başkanının kararlarına yansıdı. Mahkeme başkanı, dosyası ayrılan 17 şüpheliyle ilgili hiçbir soru sormadı, sorulara da izin vermedi.
Bunun ilk göstergesi, Tolgahan Demirbaş’ın sorgusu sırasında ortaya çıktı. Ayşe Ateş’in avukatları, Demirbaş’a cinayetin ardından dönemin MHP Milletvekili Olcay Kılavuz ile facetime’da ne konuştuğunu sordu. Ancak mahkeme başkanı, Demirbaş’ın bu sorunun yanıtlanmasını izin vermeyerek, “Davanın sanıkları dışındaki kişileri burada yargılamıyoruz. Soruşturma değil yargılama yapıyoruz” dedi.
Ayşe Ateş’in avukatı Ali Yücel ise Ülkü Ocakları Genel Başkan Yardımcısı Emre Yüksel’e, Tolgahan Demirbaş ile tetikçiyi Bolu’ya götürdükleri zaman diliminde kentte iki aracın PTS’ye takıldığını, bu araçlardan birinin MHP Bolu Milletvekili İsmail Akgül’ün kullanımında olduğunu belirterek, soru sormak istedi. Mahkeme başkanı, bir kez daha davanın dışındaki kişilerle ilgili soru soramayacağını belirterek izin vermedi.
Mahkeme başkanının, soru sormakta ısrar eden müşteki avukatı Ali Yücel’in salondan atılmasına karar vermesi ve ardından müşteki avukatlarına yönelik sesini yükselterek konuşması da dikkat çekti. Mahkeme Başkanının bu tavrından sonra Doğukan Çep’in arasında bulunduğu bazı sanıkların müştekilere ve davayı izleyen gazetecilere laf attığı görüldü.
Duruşmalar sırasında Cumhuriyet Savcısı da sanıklara herhangi bir soru sormadı.
KAYNAK: DEUTSCHE WELLE TÜRKÇE – ALİCAN ULUDAĞ