Ahmet Altan, Mehmet Altan, Nazlı Ilıcak, Fevzi Yazıcı ve 6’sı tutuklu 17 gazetecinin yargılandığı davada Mahkeme Subliminal mesajla darbe iddiasıyla yargıladığı isimlerden Zaman Gazetesi Tanıtım-Pazarlama Müdürü Yakup Şimşek kendini savundu.
İstanbul 26. Ağır Ceza Mahkemesi’ince bugünden itibaren Çağlayan Adliyesi’nden Silivri’ye taşının davada 15 Temmuz darbe girişimine “subliminal mesajlarla iştirak etmekle” suçlanan gazeteciler arasında eski Zaman Gazetesi Görsel Yönetmeni Fevzi Yazıcı ve Zaman Tanıtım Pazarlama Müdürü Yakup Şimşek ile emekli polis Tuğrul Şengüler de bulunuyor.
Duruşmaların ilk 2 gününde eski Zaman Gazetesi Görsel Yönetmeni Fevzi Yazıcı, Ahmet Altan, Mehmet Altan ve Nazlı Ilıcak son savunmalarını yapmıştı. Bugün ise Zaman Tanıtım Pazarlama Müdürü Yakup Şimşek savunmasını yapıyor. Şimşek, savunmasını 1 dakika içinde bitirmesini isteyen hakime, “Bir reklam filmi nedeniyle müebbetle yargılanıyorum, siz 1 dakika süre verip savunmamı bitirmemi söylüyorsunuz!” dedi.
İşte duruşmada yaşananlar;
10:30 Yakup Şimşek: Reklam filmlerinin senaryosunun hazırlanmasında benim hiçbir dahlimin olmadığı tanık ifadelerinde açıkça ortaya konuyor.
10:25 – Yakup Şimşek: Tanık beyanında reklam filminin Tibet Murat Sanlıman’ın reklam ajansınca yapıldığı ortaya konmaktadır.
10:10 – Yakup Şimşek: Bahse konu reklam filminin senaryosunu benim Ekrem Dumanlı’yla birlikte yaptığım iddiası doğru değil.
10:07 – Yakup Şimşek hakkındaki tek suçlamanın kapatılan Zaman gazetesinin darbe çağrışımı yaptığı iddia edilen reklam filmi olduğunu söyledi.
10:05 – Duruşma başladı. İlk savunmayı Yakup Şimşek yapıyor.
***
NE OLMUŞTU?
On yedi sanıklı olarak başlayan davanın ilk duruşması 19-23 Haziran 2017 tarihinde görülmüş, Altan kardeşler ve Ilıcak’ın yanı sıra diğer tutuklu sanıklar Fevzi Yazıcı, Yakup Şimşek ve Şükrü Tuğrul Özşengül ile tutuksuz sanık Tibet Sanlıman duruşmada savunmalarını yapmışlardı.
Beş günlük duruşmanın sonunda mahkeme tüm tutuklu sanıkların tutukluluklarının devamına karar vermiş, kararda “mevcut delil durumu, kuvvetli suç şüphesinin varlığını gösteren deliller bulunması ve adlî kontrol hükümlerinin yetersiz kalması” gerekçe gösterilmişti.
Altanlar’ın gözaltı gerekçesi 14 Temmuz 2016 gecesi, sonradan kapatılan Can Erzincan TV’de Nazlı Ilıcak’la beraber katıldıkları bir televizyon programında darbe girişimiyle ilgili “sübliminal mesaj” vermek olarak açıklanmış, ancak yaygın uluslararası tepki sonrasında bu suçlama soruşturmanın ilerleyen aşamalarında şekil değiştirerek, “darbeyi çağrıştırıcı söylemlerde bulunmak” şeklini almıştı.
Davaya bakan İstanbul 26. Ağır Ceza Mahkemesi, davanın 19 Eylül 2017 tarihinde görülen ikinci duruşmasında, haklarında yakalama kararı çıkarılan Ekrem Dumanlı, Osman Özsoy, Emre Uslu, Tuncay Opçin, Abdulkerim Balcı, Bülent Keneş, Faruk Kardıç, Mehmet Kamış, Şemsettin Efe ve Ali Çolak’ın henüz yakalanamamış olmaları nedeniyle bu kişilerin dosyasının ayrılmasına karar vermiş, böylelikle davada toplam yedi sanık kalmıştı.
Üç müebbetten tek müebbete
Davanın 11 Aralık 2017’de görülen duruşmasında esas hakkında mütalaasını sunan savcı, tutuklu yargılanmakta olan Ahmet Altan, Mehmet Altan, Nazlı Ilıcak, Yakup Şimşek, Şükrü Tuğrul Özşengül ve Fevzi Yazıcı’nın Türk Ceza Kanunu’nun (TCK) “Anayasal düzeni ortadan kaldırmaya teşebbüs” suçunu düzenleyen 309/1. maddesi uyarınca ağırlaştırılmış müebbet cezasına çarptırılmasını, tutuksuz yargılanan Tibet Murat Sanlıman’ın ise “’örgüte üye olmamakla birlikte örgüte bilerek ve isteyerek yardım etmek” suçundan hapisle cezalandırılmasını talep etti.
Bundan bir sene öncesinde, Altan kardeşlerin avukatları 8 Kasım 2016 tarihinde Anayasa Mahkemesi’ne Ahmet ve Mehmet Altan için ayrı ayrı başvurmuş, mahkemeden bir cevap gelmeyince 12 Ocak 2017 tarihinde benzer başvurular Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne (AİHM) yapılmıştı.
11 Ocak 2018’de Anayasa Mahkemesi, Mehmet Altan ve “Zaman gazetesi” davasında tutuklu olarak yargılanan köşe yazarı Şahin Alpay için yapılmış olan bireysel başvuruları görüşerek, Altan ve Alpay’ın tutukluluk hallerinin hak ihlâli teşkil ettiğini karara bağladı.
Ancak yargılamayı yapan İstanbul 26. Ağır Ceza Mahkemesi, önce AYM’nin gerekçeli kararının Resmî Gazete’de yayımlanmamış olmasını, ardından ise Anayasa Mahkemesi’nin “yetki gaspı” yaptığını öne sürerek, AYM kararı uyarınca yapılan tahliye taleplerini reddetti. Anayasa Mahkemesi’nin hak ihlâli kararlarının emsâl teşkil etmesi nedeniyle Ahmet Altan ve Nazlı Ilıcak’ın avukatlarınca yapılan tahliye talepleri de oy birliğiyle reddedildi.
İstanbul 27. Ağır Ceza mahkemesinin de itirazları reddetmesi üzerine, Mehmet Altan’ın avukatları 30 Ocak günü Anayasa Mahkemesi’ne “âdil yargılanma ile kişi hürriyeti ve güvenliği haklarının ihlâl edildiği” ve “tutuklamaların Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 18. maddesi kapsamında siyasi olduğu” gerekçeleriyle yeni bir bireysel başvuruda bulundular. AYM 2 Şubat günü, bu yeni başvuruya öncelik vermeyi kararlaştırdığını duyurdu.
Altan kardeşler ve Nazlı Ilıcak adına Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne (AİHM) yapılan bireysel başvurular ise mahkemece henüz karara bağlanmadı. Ancak bu başvurularla ilgili olarak Strasbourg’daki mahkememin yürüttüğü evrak toplama ve yazışma süreci tamamlandı.
Ahmet Altan, Mehmet Altan, Nazlı Ilıcak, Fevzi Yazıcı ve 6’sı tutuklu 17 gazetecinin yargılandığı davada Mahkeme Subliminal mesajla darbe iddiasıyla yargıladığı isimlerden Zaman Gazetesi Tanıtım-Pazarlama Müdürü Yakup Şimşek kendini savundu.
İstanbul 26. Ağır Ceza Mahkemesi’ince bugünden itibaren Çağlayan Adliyesi’nden Silivri’ye taşının davada 15 Temmuz darbe girişimine “subliminal mesajlarla iştirak etmekle” suçlanan gazeteciler arasında eski Zaman Gazetesi Görsel Yönetmeni Fevzi Yazıcı ve Zaman Tanıtım Pazarlama Müdürü Yakup Şimşek ile emekli polis Tuğrul Şengüler de bulunuyor.
Duruşmaların ilk 2 gününde eski Zaman Gazetesi Görsel Yönetmeni Fevzi Yazıcı, Ahmet Altan, Mehmet Altan ve Nazlı Ilıcak son savunmalarını yapmıştı. Bugün ise Zaman Tanıtım Pazarlama Müdürü Yakup Şimşek savunmasını yapıyor. Şimşek, savunmasını 1 dakika içinde bitirmesini isteyen hakime, “Bir reklam filmi nedeniyle müebbetle yargılanıyorum, siz 1 dakika süre verip savunmamı bitirmemi söylüyorsunuz!” dedi.
İşte duruşmada yaşananlar;
10:30 Yakup Şimşek: Reklam filmlerinin senaryosunun hazırlanmasında benim hiçbir dahlimin olmadığı tanık ifadelerinde açıkça ortaya konuyor.
10:25 – Yakup Şimşek: Tanık beyanında reklam filminin Tibet Murat Sanlıman’ın reklam ajansınca yapıldığı ortaya konmaktadır.
10:10 – Yakup Şimşek: Bahse konu reklam filminin senaryosunu benim Ekrem Dumanlı’yla birlikte yaptığım iddiası doğru değil.
10:07 – Yakup Şimşek hakkındaki tek suçlamanın kapatılan Zaman gazetesinin darbe çağrışımı yaptığı iddia edilen reklam filmi olduğunu söyledi.
10:05 – Duruşma başladı. İlk savunmayı Yakup Şimşek yapıyor.
***
NE OLMUŞTU?
On yedi sanıklı olarak başlayan davanın ilk duruşması 19-23 Haziran 2017 tarihinde görülmüş, Altan kardeşler ve Ilıcak’ın yanı sıra diğer tutuklu sanıklar Fevzi Yazıcı, Yakup Şimşek ve Şükrü Tuğrul Özşengül ile tutuksuz sanık Tibet Sanlıman duruşmada savunmalarını yapmışlardı.
Beş günlük duruşmanın sonunda mahkeme tüm tutuklu sanıkların tutukluluklarının devamına karar vermiş, kararda “mevcut delil durumu, kuvvetli suç şüphesinin varlığını gösteren deliller bulunması ve adlî kontrol hükümlerinin yetersiz kalması” gerekçe gösterilmişti.
Altanlar’ın gözaltı gerekçesi 14 Temmuz 2016 gecesi, sonradan kapatılan Can Erzincan TV’de Nazlı Ilıcak’la beraber katıldıkları bir televizyon programında darbe girişimiyle ilgili “sübliminal mesaj” vermek olarak açıklanmış, ancak yaygın uluslararası tepki sonrasında bu suçlama soruşturmanın ilerleyen aşamalarında şekil değiştirerek, “darbeyi çağrıştırıcı söylemlerde bulunmak” şeklini almıştı.
Davaya bakan İstanbul 26. Ağır Ceza Mahkemesi, davanın 19 Eylül 2017 tarihinde görülen ikinci duruşmasında, haklarında yakalama kararı çıkarılan Ekrem Dumanlı, Osman Özsoy, Emre Uslu, Tuncay Opçin, Abdulkerim Balcı, Bülent Keneş, Faruk Kardıç, Mehmet Kamış, Şemsettin Efe ve Ali Çolak’ın henüz yakalanamamış olmaları nedeniyle bu kişilerin dosyasının ayrılmasına karar vermiş, böylelikle davada toplam yedi sanık kalmıştı.
Üç müebbetten tek müebbete
Davanın 11 Aralık 2017’de görülen duruşmasında esas hakkında mütalaasını sunan savcı, tutuklu yargılanmakta olan Ahmet Altan, Mehmet Altan, Nazlı Ilıcak, Yakup Şimşek, Şükrü Tuğrul Özşengül ve Fevzi Yazıcı’nın Türk Ceza Kanunu’nun (TCK) “Anayasal düzeni ortadan kaldırmaya teşebbüs” suçunu düzenleyen 309/1. maddesi uyarınca ağırlaştırılmış müebbet cezasına çarptırılmasını, tutuksuz yargılanan Tibet Murat Sanlıman’ın ise “’örgüte üye olmamakla birlikte örgüte bilerek ve isteyerek yardım etmek” suçundan hapisle cezalandırılmasını talep etti.
Bundan bir sene öncesinde, Altan kardeşlerin avukatları 8 Kasım 2016 tarihinde Anayasa Mahkemesi’ne Ahmet ve Mehmet Altan için ayrı ayrı başvurmuş, mahkemeden bir cevap gelmeyince 12 Ocak 2017 tarihinde benzer başvurular Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne (AİHM) yapılmıştı.
11 Ocak 2018’de Anayasa Mahkemesi, Mehmet Altan ve “Zaman gazetesi” davasında tutuklu olarak yargılanan köşe yazarı Şahin Alpay için yapılmış olan bireysel başvuruları görüşerek, Altan ve Alpay’ın tutukluluk hallerinin hak ihlâli teşkil ettiğini karara bağladı.
Ancak yargılamayı yapan İstanbul 26. Ağır Ceza Mahkemesi, önce AYM’nin gerekçeli kararının Resmî Gazete’de yayımlanmamış olmasını, ardından ise Anayasa Mahkemesi’nin “yetki gaspı” yaptığını öne sürerek, AYM kararı uyarınca yapılan tahliye taleplerini reddetti. Anayasa Mahkemesi’nin hak ihlâli kararlarının emsâl teşkil etmesi nedeniyle Ahmet Altan ve Nazlı Ilıcak’ın avukatlarınca yapılan tahliye talepleri de oy birliğiyle reddedildi.
İstanbul 27. Ağır Ceza mahkemesinin de itirazları reddetmesi üzerine, Mehmet Altan’ın avukatları 30 Ocak günü Anayasa Mahkemesi’ne “âdil yargılanma ile kişi hürriyeti ve güvenliği haklarının ihlâl edildiği” ve “tutuklamaların Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 18. maddesi kapsamında siyasi olduğu” gerekçeleriyle yeni bir bireysel başvuruda bulundular. AYM 2 Şubat günü, bu yeni başvuruya öncelik vermeyi kararlaştırdığını duyurdu.
Altan kardeşler ve Nazlı Ilıcak adına Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne (AİHM) yapılan bireysel başvurular ise mahkemece henüz karara bağlanmadı. Ancak bu başvurularla ilgili olarak Strasbourg’daki mahkememin yürüttüğü evrak toplama ve yazışma süreci tamamlandı.