Cenevre’deki Türkiye Mahkemesi’nde konuşan raportör Luca Perilli, Türkiyede yargı bağımsızlığın tamamen çöktüğünü kaydetti.
İsviçre’nin Cenevre kentinde devam eden Türkiye Mahkemesi’nin (Turkey Tribunal) üçüncü gününde konuşan raportör Luca Perilli, ‘Türkiye’de Yargı Bağımsızlığı ve Adalete Erişim’ başlıklı raporunu sundu.
Türkiye’de yargı bağımsızlığının tamamen çöktüğünü kaydeden Perilli, sunumuna başlarken, kendisinden önceki tanık olan Kemal Kurkut’un ağabeyi Ercan Kurkut’un açıklamalarına atıf yaparak, Diyarbakır ve Nevruz kelimelerinin yan yana geldiğinde oluşan manzarayı jüri üyelerinin gözünde daha somut bir hale getirdi. ”Türkiye’de uzun zamandır adalete erişimle ilgili derin bir sorun var. Az önce Nevruz’dan bahsedildi, Ben bir rapor yazmak için Diyarbakır’a gitmiştim. gördüğüm manzara şu şekildeydi: Şehrin her yanı zırhlı araçlarla çevrelenmiş, sokaklar militarize edilmiş, gergin bir ortam vardı.” diyen Perilli yaşadığı tanıklıkları da aktardı.
Perilli, Türkiye’nin AB’ye katılım müzakereleri sırasında attığı olumlu adımları sıralayarak bunların övülmeyi hak eden reformlar olduğunu vurgularken, yargı bağımsızlığı ve yargı sistemi ile ilgili olumlu gidişatın 2013’te yaşanan iki olayla trajik bir kırılmaya uğradığını hatırlattı v, “Türkiye’nin adalet ve demokrasi yolculuğu 2013’te geriye dönüşü mümkün olmayan derin iki yara aldı. Bunlar Gezi olayları ve 17-25 Aralık yolsuzluk operasyonları.’” ifadelerini kullandı.
GEZİ PARKI OLAYLARI VE CEZASIZLIK
“Bir şehir planı değişikliğini protesto etmek için başlayan barışçıl protestolar ile karşılaşan AKP hükümeti, ülke genelinde 2,5 milyon kişinin bu gösterilere katılmasından derin endişe duydu ve ağır bir polis şiddeti ile bastırıldı.” şeklinde konuşan Perilli, “Avrupa parlamentosunun resmi raporlarında da bunun net bir şekilde ifade edildiğini görürsünüz” dedi. Gezi olaylarında 6 kişinin hayatını kaybetitğini ve 100’den fazla kişinin kafa travması yaşadığı 11 kişinin gözünü kaybettiğini vurguladı: “Bu ölümlerin ve yaralanmaların sorumluları hakkında hiç bir soruşturulma başlatılmadı ve bunları yapanlar ‘cezasızlık’ kalkanınının koruımasına alındılar.”
17-25 ARALIK BÜYÜK YOLSUZLUK OPERASYONLARI
Perilli sözlerini şöyle sürdürdü:
“İkinci önemli olay ise 17 Aralık 2013’te yaşandı, hükümet büyük bir yolsuzluk operasyonu ile karşı karşıya kalındı. 17-25 Aralık’In bir ucu hükümet üyesi bakanlara diğer ucu da Erdoğan ailesine uzanıyordu. Hükümet bu yolsuzluk operasyonunu adli sistemi yerle bir ederek bastırdı.
Erdoğan Rejimi bu iki kırılma olayından sonra hakim ve savcılar üzerinde ağır bir baskı oluşturdu. Bu baskı atmosferi 15 Temmuz 2016 ile zirve yapmış ve hakim ve savcılar bağımsız kararlar alamaz duruma getirilmişlerdir.
Doğal görevleri ‘Hükümetin de yolsuzluklarını soruşmak’ olan savcılar AKP hükümeti tarafından hedefe kondu, Erdoğan rejiminin yolsuzluklarını araitıran ne kadar savcı yarsa görev yerleri değiştirildi, yerlerine yeni savcılar atandı ve yolsuzluk dosyalarını kapattırdı.
16 temmuz 2016’da 2145 hakim ve savcı görevden alındı. Bir anda isim isim saymaya kalkın 2000 kişinin ismini sayamazsınız ama darbe girişiminden bir gün sonra isimleri daha önceden belirlendiği belli olan 2145 hakim ve savcı görevden alındı ve pek çoğu tutuklandı.
HSYK TAMAMEN KONTROL ALTINA ALINDI
HSYK değişikliğini manüpüle eden Erdoğan Rejimi yargıyı tamamen kontrolü altına aldı. HSYK’da yargıçların 6 üyesi Başkan tarafından geri kalanı da TBMM tarafından seçiliyor. Yani mevkidaşları tarafından seçilen bir iye kalmadı.
Türkiye’de 15 Temmuz 2016’dan sonra 4.560 hakim ve savcı görevden atıldı, kısa bir üsre sonra da 10,692 yeni hakim ve savcı atandı, bu kadar kısa bir sürede bu kadar hakim ve savcının nasıl eğitilip bu göreve liyakatlı hale getirilmiş olabileceğini taktirlerinize sunuyorum. Bu yeni savcı ve hakimler Erdoğan Rejiminin hukukun bağımsızlığına vurduğu büyük bir darbedir.
‘ANAYASA MAHKEMESİ SİZCE BAĞIMSIZ MI?’
15 Temmuz 2016’dan sonra çok saıda üyesi hakkında tutuklama kararı çıkarıtlmış ve yeniden dizayn edilmiş bir Anayasa Mahkemnesi sizce bağımsız ve adil kararlar vermesi beklenebilecek bir yargı mercii midir? bunu sizin hukuk anlayışınıza bıtakıyorum.
Türk yargı sistemi maalesef, kişiyi değil devleti korumak için dizayn edilmiştir, bunu yıllardır Kürtler hakkındaki yargılama dosyalarına bakarak söyleyebiliriz.
‘TÜRKİYE’DE YARGI BAĞIMSIZ DEĞİLDİR’
Türkiye’de hakim ve savcı adayları siyasi bir organ olan Adalet bakanlığı tarafından çeşiliyor ve Erdoğan Rejiminin direkt kontrolündeki ‘Adalet Akademisi’nde eğitiliyorlar. Bakın 10 bin yeni hakim ve savcı alındığından bahsettik, bunların yeterince eğitilip eğitilmedikleri bir yana ‘Eğitim alıp almadıkları’ bile sorgulanmalıdır.