Prof. Dr. Eser Karakaş, 21 Şubat Dünya Ana Dil Günü nedeniyle AKP Kayseri Milletvekili ve Yenişafak gazetesi yazarı Ayşe Böhürler’in sosyal medyadan yaptığı paylaşıma tepki gösterdi.
İslamcı yazar Böhürler’in ‘‘Kimsenin evinde konuştuğu ana diline karışmak gibi bir hakkımız yok ama ortak resmi dilimiz olmadan milletin ve devletin var olabileceğini iddia eden, niyeti milleti ve devleti felç etmek olan işgüzarlara da alan bırakamayacağız’’ sözlerinin 28 Şubat günlerinde türban yasaklama söylemini çağrıştırdığına dikkat çeken Prof. Dr. Eser Karakaş, ‘‘Ayşe Böhürler ise 28 Şubat döneminde türban için gündeme gelen mantığın (!) aynısını bugün ülkemizde konuşulan Türkçe dışında kalan anadiller için kullanıyor, Valla “insan ne oldum dememeli, ne olacağım demeli” sözü ne kadar da cuk oturuyor değil mi?’’ ifadelerini kullandı.
Arti Gerçek’te ‘İçlerinden 28 Şubat ve görgüsüzlük çıkan AKP’liler’ başlıklı köşe yazısında Ayşe Böhürler’in 28 Şubat mantığını ve felsefesini tamamlamak ve pekiştirmek için 28 Şubatçıların yanlış bir mantıkla kullandıkları kamusal alan kavramı yerine aynı amaç, 28 Şubat mantığı doğrultusunda “kamusal alan” yerine “sosyal yaşam” ifadesini kullandığını dile getiren Prof. Dr. Eser Karakaş, ‘‘Ayşe Böhürler 28 Şubat mantığını mükemmelleştirmek için olsa gerek abanın altından sopa göstermeyi de ihmal etmiyor.’’ dedi.
Prof. Dr. Karakaş’ın köşe yazısının ilgili bölümü şöyle:
Bu tür yazılar yazmayı hiç sevmiyorum ama bazen de kaçamıyorum maalesef.
Geçtiğimiz hafta ekranlarda, sosyal medyada tartışılan iki konuya değinmek istiyorum bugün, birincisi AKP’li Ayşe Böhürler’in dünya anadil günü nedeniyle yaptığı bir açıklama, ikincisi ise İstanbul’da yaşanan bir davet tartışması.
Önce Ayşe Böhürler’in dünya anadil günü vesilesi ile attığı X’ine bir göz atalım.
Böhürler’in bu mesajı basına yansıdığı zaman içeriğine önce inanamadım çünkü Böhürler’i tanımıştım bir zamanlar, AKP’liler içinde aklı başında birisi gibi dururdu, Böhürler’in X hesabından ifadesinin orijinalini görünce de gerçekten çok şaşırdım, Ayşe Böhürler’in içine 28 Şubat’ın kaçtığını düşünüyorum artık, nedenini anlatacağım.
Aşağıda Böhürler’in X’inden bir bölümü aynen italik olarak aktarıyorum:
“İş hayatından, eğitim hayatına, sosyal yaşamdan kamu idaresine ortak paydamız Türkçe’ye sıkı sıkıya sarılmak durumundayız. Kimsenin evinde konuştuğu anadiline karışmak gibi bir hakkımız yok ama ortak resmi dilimiz olmadan milletin ve devletin varolabileceğini iddia eden, niyeti milleti ve devleti felç etmek olan işgüzarlara da alan bırakamayacağız.”
Bu ifadeler size ne çağrıştırıyor bilemem ama, ne yalan söyleyeyim, bana 28 Şubat günlerinin egemenlerinin türban yasaklama söylemini çağrıştırıyor.
En çok da “Kimsenin evinde konuştuğu anadiline karışmak gibi bir hakkımız yok….” sözüne bayıldım Böhürler’in, benim de zamanında bir parçası olduğum, o günlerde savunduğum kişilerin bugün şahit olduğum had safhadaki çirkinliklerine rağmen pişman olmadığım türban tartışmalarında türban yasaklamacıları “özel alanlarınızda, evinizde kimse sizin türbanınıza karışmıyor ama türban ile kamusal yaşama katılamazsınız” buyururlardı, şimdi de Erdoğan buyruklarını iletiyor,
Ayşe Böhürler ise 28 Şubat döneminde türban için gündeme gelen mantığın (!) aynısını bugün ülkemizde konuşulan Türkçe dışında kalan anadiller için kullanıyor, Valla “insan ne oldum dememeli, ne olacağım demeli” sözü ne kadar da cuk oturuyor değil mi?
Ayşe Böhürler 28 Şubat mantığını ve felsefesini tamamlamak ve pekiştirmek için 28 Şubatçıların yanlış bir mantıkla kullandıkları kamusal alan kavramı yerine aynı amaç, 28 Şubat mantığı doğrultusunda “kamusal alan” yerine “sosyal yaşam” ifadesini kullanıyor, böyle benzeşmeye, 28 Şubat özentisine de pes doğrusu.
Ayşe Böhürler 28 Şubat mantığını mükemmelleştirmek için olsa gerek abanın altından sopa göstermeyi de ihmal etmiyor ve şöyle buyuruyor aynı X içinde: “ortak resmi dilimiz olmadan milletin ve devletin varolabileceğini iddia eden, niyeti milleti ve devleti felç etmek olan işgüzarlara da alan bırakamayacağız”.
Anadil konusunda mesela anadilde temel eğitim hakkını savunmanın neden devleti ve milleti felç etmek olacağını da anlamak kolay değil pek çünkü 28 Şubat mantığına (!) ve Reis’in ve çevresinin ustalık dönemi mantığına, Kopenhag kriterleri yerine Ankara kriterlerini koyma hoyratlığına epey uzağız bizler.
“Biz” kim derseniz daha özgür, daha zengin, daha güvenli bir Türkiye özleyenler diyebilirim.
28 Nisan 2007 muhtırası belirli bir vatandaşlık tanımına muhalif olanların silahlı kuvvetlerin sonsuza dek düşmanı olacağı ifadesi ile bitiyordu, Ayşe Böhürler’in X’i de “alan bırakamayacağız” diye bitiyor, merak etmeden olmuyor maalesef, anadil konusunda farklı önerileri olanlar Böhürler’e göre acaba hangi alanlarda yaşamlarını idame etmeye çalışacaklar, Silivri’de ya da sürgünlerde mi?