Aktifhaber
  • GÜNDEM
  • ANALİZ
  • SİYASET
  • EKONOMİ
  • DÜNYA
  • ÖZEL HABER
  • 15 TEMMUZ
  • SPOR
  • İŞKENCE
  • MEDYA
  • MAGAZİN
  • DİĞER
    • EĞİTİM
    • KÜLTÜR & SANAT
    • SAĞLIK
    • TEKNOLOJİ
    • YAŞAM
No Result
View All Result
  • GÜNDEM
  • ANALİZ
  • SİYASET
  • EKONOMİ
  • DÜNYA
  • ÖZEL HABER
  • 15 TEMMUZ
  • SPOR
  • İŞKENCE
  • MEDYA
  • MAGAZİN
  • DİĞER
    • EĞİTİM
    • KÜLTÜR & SANAT
    • SAĞLIK
    • TEKNOLOJİ
    • YAŞAM
No Result
View All Result
Aktifhaber
No Result
View All Result

Ölüm orucundaki avukat Aytaç Ünsal’ın mektubu: “Sana kendimi anlatmak istedim”

by aktifhabercom
May 19, 2020
Ölüm orucundaki avukat Aytaç Ünsal’ın mektubu: “Sana kendimi anlatmak istedim”
5k
VIEWS
Share on FacebookShare on Twitter

Aytaç Ünsal, avukat eşine yazdığı mektubunda bir hakim annenin tek evladı olarak Anadolu’da geçirdiği yılları, gördüğü haksızlıkları ve mücadelesini anlattı.

Halkın Hukuk Bürosu avukatlarından Aytaç Ünsal, Burhaniye T Tipi Cezaevinde tutuklu durumda. Açlık grevi ve ardından geçtiği ölüm orucunun 100. günü geride kaldı. Aytaç Ünsal, kendisi gibi avukat olan eşi Didem Baydar Ünsal’a bir mektup yazdı. Aytaç Ünsal, mektubunda bir hakim annenin evladı olarak çocukluğundan beri Hatay’dan başlayarak Anadolu’nun farklı yerlerinde gördüğü haksızlıkları anlattı ve haksızlığa uğrayan halkını savunma hakkının elinden alınmaması için ölüm orucuna başladığını söyledi.

AYTAÇ ÜNSAL’IN MEKTUBU


“Sana bu
mektubu
içine yüreğimden başka bir şey katmadan
yolluyorum”
Nazım Hikmet

Merhaba!

Nasılsın? Sana kendimi anlatmak istedim. Ölüm orucunda olan bir avukatı tanımak istersin diye düşündüm. Bu hikayenin içinde bir avukatın ölüme yürüyüşünün nedenleri vardır. Ve aslında bu hepimizin hikayesidir.

Memur bir ailenin tek oğluyum aynı zamanda tek çocuğuyum. Memur çocuğu olmak demek bir yandan hiçbir yerden olmamak bir yandan Anadolu olmak demektir. Çünkü doğduğun yer farklıdır, büyüdüğün ve kendini bildiğin yer farklıdır. Benim için de böyle oldu.

Annem Denizli Acıpayam babam Adana Kozanlıdır. Ama ben Antakya’da Arap bir ebe eşliğinde dünyaya geldim. Hakime bir annenin oğluyum. Yargı mekanizmasına vakıf olmak insana çocukluktan beri hak, hukuk ve adaleti öğretiyordur gibi düşünülebilir. Oysa benim çocukluktan itibaren adaletsizliği tanımamı sağlamıştır. Çocukluğumda bile sınıfsal farkları gözümün önünde somutlamıştır. Babam ise orman mühendisiydi. Birçok kez Orman Müdürlüklerinin lojmanlarında kaldık.

Antakya’da çok küçüktüm. Ama halkın hayatı tüm çıplaklığıyla karşımdaydı. Kaldığımız lojmanda zaman zaman Zeliha isminde genç bir kız bana bakmaya geliyordu. Bana bakarak, anneme yardım ederek para kazanıyordu. Nusayri yoksul bir ailenin kızıydı. Güzel bir Arap şivesiyle Türkçe konuşuyordu. Kendisi hayatı henüz tanımayan Zeliha benimle birlikte yaşamı öğreniyordu. Ve Zeliha’nın annemin eski kıyafetlerini giymek zorunda kalan yoksulluğuna tanık oldum.

Bizimle aynı binada oturan bir orman işçisinin oğlu vardı. Adı Mustafa. Benimle yaşıt ama benim gibi değil. Çünkü ben etrafımda kimse olmadan sokağa çıkamam ama Mustafa sokaklardadır. Benim üç tekerlekli bisikletim vardır ama Mustafa taşlı yollarda koşar. Ve yalın ayaktır. Benim gibi yeni spor ayakkabıları yoktur. Ve Mustafa benden farklı olarak hep açtır. Yalın ayak taşlı yollarda koşturan 4-5 yaşlarındaki bir çocuğun açlığına orada tanık oldum. Ve haşlanmış yumurtalarımı düzenli olarak onunla paylaşmayı ilk kez orada öğrendim.

Bir sonraki durağımız Çanakkale’nin küçük ve sevimli ilçesi Bayramiç’ti. Vatanın cennet haliydi Bayramiç. Tıpkı Antakya gibi Anadolu’nun zenginliğiydi. Çingene halkıyla Türk halkı iç içe yaşıyordu. Burada da benimle ilgilenen, eve temizliğe yardım eden genç bir kız vardı. Bu sefer adı Berna’ydı. Ve bu kez Nusayri değil ama Çingene’ydi. Ama aynı yoksulluk ama aynı emekçilikti. Bu kez oyun arkadaşım ise Türk Sünni İslamcı bir ailenin oğlu İsmail’di. Sık sık ziyaret ettiğim başka arkadaşlarım da vardı. Orman İşletme’de çalışan işçiler bazı öğle aralarında barınaklarının yanına mangal kurup “boklu balık” yaparlardı. Çanakkaleliler içi temizlenmeden pişirilen sardalya balığına bu adı verirler. Tabii mangalın kurulduğunu beş duyumla tespit ettikten sonra kasap önünde dolaşan kediler gibi etraflarında dolanmaya başlardım. Fark edip hemen yanlarına çağırırlardı. Ve bir süre sonra bu mütevazı mangal partisinin bir üyesi haline gelmiştim. Doğallığı, içtenliği, sıcaklığı, o insanlar arasında tanıdım.

Bu Haberlerdeİlginizi Çekebilir

Milletvekili Mustafa Yeneroğlu, Memduh Boydak’ı cezaevinde ziyaret etti: Adil yargılanma hakkının yok sayıldığı ‘düşman hukuku’ örneğidir

Milletvekili Mustafa Yeneroğlu, Memduh Boydak’ı cezaevinde ziyaret etti: Adil yargılanma hakkının yok sayıldığı ‘düşman hukuku’ örneğidir

October 20, 2025
5k
Aziz İhsan Aktaş iddianamesi: Rıza Akpolat için 415 yıla kadar hapis istendi

Aziz İhsan Aktaş iddianamesi: Rıza Akpolat için 415 yıla kadar hapis istendi

October 20, 2025
5k

Çanakkale’den sonra İç Ege’ye doğru yola çıktık. Uşak’taydık. Artık ilkokula da başlamıştım. Ve tanıklıklarım artarak devam etti. İlkokulda bizim gibi bürokrat devlet memuru çocuklarının nasıl kayırıldığını bizzat yaşadım. En yakın arkadaşım Yavuz isminde Konyalı bir işçi çocuğuydu. Okulun büyük çoğunluğu bu işçi ve çiftçi çocuklarından oluşuyordu. Onlarla aynıydık ama bir yandan da birbirimiz gibi değildik. Başka bir sınıfta okuyan Mehmet diye bir arkadaşım vardı. Önlüğü yamalıydı. Yakası kız öğrencilerinin yakasına benziyordu. Ailesinden harçlık alamadığı için teneffüslerde simit alamıyordu. Bunu görünce eve dönünce anneme ağlamıştım. Ve sormuştum “Neden? Neden o öyle?”. Çünkü bu yaşadıklarım annemin bana okuduğu Diyet, Gönen gibi Ömer Seyfettin hikayelerindeki hak ölçülerine uymuyordu.

Annem de açıklamaya çalışıyordu. Ve “sen de ona simit ayran alabilirsin” diye tavsiyede bulunuyordu. Bir gün okulun serseri çocuklarından biri Mehmet’i aşağılamaya ve ona sataşmaya başladı. Deliye döndüm. Çocuğun üzerine atılıp yere düşürdüm ve tekmelemeye başladım. Mehmet’in yaşadıklarının hesabını soruyordum sanki. Durmuyordum, öfkemi boşaltıyordum. Zor aldılar çocuğu elimden. Sonra öğretmenim sınıfın önünde beni tahtaya kaldırarak yaptığımın hesabını sormuştu. “Neden yaptın?” diye sorunca, “Çünkü o benim kardeşim” demiştim. Öğretmen tek çocuk olduğumu bildiği için şok olmuştu. “Nasıl yani Mehmet ÜNSAL mı onun adı?” demişti. O kadar sahiplenmiştim ki annemi arayıp “Aytaç’ın kardeşi var mı?” diye sormuştu. Vardı! O benim kardeşimdi.. bir çocuğun yaşadığı ezikliğe ve arkadaşım Yavuz’un bodrum katındaki küf kokulu izbe işçi evine orada tanıklık ettim.

Ardından üniversiteye kadar kaldığım İzmir’deydik. Artık İzmir’de bu sınıf farkları benim aklımın alamayacağı kadar fazlaydı. Gittiğim lise karışıktı. Zengin ailelerin çocukları da vardı ama büyük ölçüde yoksul halk çocuklarının okuduğu bir yerdi. Liseye başlayana kadar İzmir’deki en iyi arkadaşlarım apartmanın kapıcısının çocuklarıydı. Hep onların evindeydim, onlar da sık sık bizdeydi. Kendimi hep orada, işçilerin, halkın yanında daha rahat hissediyordum. Zenginlerin arasında o kasıntı, ilkel bireycilik, gösteriş beni boğuyordu. Lisede bunu çok kez deneyimledim.

Türk Sünni bir ailede yetişmiştim. Özellikle baba tarafında Kozan’da MHP’nin etkisi yoğundu. Annemin babası, dedem Süleyman Demirel hayranıydı. Ben de politik biri olmamakla birlikte bu gerçeklik dışında doğru düzgün bir şey görmemiştim. Lisede yaşadığım bir olay bana tüm bunları sorgulatmıştı. Bir sınıf arkadaşım vardı Yusuf adında. Mardinliydi, Kürt’tü. Tarih dersine gelen öğretmen bir gün Yusuf’u kaldırdı ayağa “Söyle bakalım Yusuf, sen Arap mısın, Kürt müsün, Türk müsün?” diye sordu. Yusuf “Kürt’üm” deyince “Sen dersimden kaldın!” dedi. Şok olmuştum. Neydi bu şimdi. Ülkemizin gerçeğiydi ve ben de bu gerçekle lisede yüzleştim. Yurtta kalan, dolmuş parası olmadığı için her gün okula kilometrelerce yürümek zorunda olan, bundandır ki sınıfta uyuklayan arkadaşlarımın gerçekliğinde yüzleştim. Tek maaşla ayakta kalmaya çalışan ve her gün makarna pilav yemek zorunda olan ailelerin gerçekliğinde gördüm.

Ankara’ya üniversite okumak için gittiğimde hukuk fakültesinde okuyan öğrencilerin çoğu durumu iyi olan ailelerin çocuklarıydı. Milyonların bu gerçeğinden çok uzaktılar. Hani Türk filmlerinde der ya başka dünyaların insanlarıydılar. Gündemleri, dertleri çok başkaydı. Rahat değildim, mutlu değildim. Benim alışkın olduğum, açık, samimi, sıcak, “haklı ve doğruyu” çocuk gibi kabul eden, ağız dolusu gülmeyi bilen, zor zamanda omuz başında biten, mert insanlarımın ilişkileriydi. Ben Zeliha’yı, Mustafa’yı, Berna’yı, İsmail’i, Mehmet’i, Yavuz’u, Yusuf’u arıyordum. Sanki onlar bir anda kaybolmuş gibi hissediyordum.

Sonra Halkın Hukuk Bürosu’nu tanıdım. Ve anladım ki aslında onlar her yerdeler. Hem de milyon milyonlar. Onları yeniden buldum. Katıldığım Cansel Malatyalı direnişinde tanıdım onları. Kazova işçilerinin yanında tanıdım. Kınıklı maden işçilerinde gördüm. Halkın Hukuk Bürosu avukatı olan sevgili eşim Didem’de buldum onları yeniden. Onları bir kez daha bulduktan sonra da asla yalnız bırakmadım. Soma’da karnındaki bebekleri yetim kalan kadınları, Ermenek’te ayaklarında çarık olmayan ve çocuklarını çamura gömen ana babaları, Berkin Elvan’ı, Hasan Ferit Gedik’i, Dilek Doğan’ı, Sıla Abalay’ı savunmak ilkokuldaki Mehmet’i savunmak demekti. Ve ben o Mehmetleri asla savunmasız bırakmadım. Hayatımın en mutlu zamanlarını halkımı savunurken yaşadım. Hayatı ve halkı savunurken, hayatı ve halkı tanıdım. Çocukluğumda yaşamı Zeliha’dan, Mustafa’dan, Mehmet’ten, işçilerden öğrenmiştim. Halkın Hukuk Bürosu ise bana yaşamı gerçek anlamda öğretti.

Kınıklı işçiler, Kazova işçileri, Cansel Malatyalı, Türkan Albayrak, her yerde direnen TAYAD’lılar, özgür tutsaklar, vatan sevme ustası devrimciler, burada adını sayamayacağım kadar çok olan müvekkillerim, eşim, sevdam, Didem’im bana gerçekten yaşamanın ne olduğunu öğrettiler. Vefayı, bağlılığı, dayanışmayı, paylaşmayı, sevgiyi, güveni iliklerime kadar yaşadım. Ve çok büyük rahatlıkla “yaşadım” diyebiliyorum.

Şimdi bana tüm bunlardan vazgeçmemi dayatıyorlar. İşçileri, köylüleri, Anadolu halklarını savunamazsın diyorlar. Halkın Hukuk Bürosu’nda avukatlık yapamazsın diyorlar. Önümüzdeki 10,5 yıl boyunca Didem’i göremezsin diyorlar. Halka, vatana ve sevdama, mesleğime yasak koymaya çalışıyorlar. Ama bunlar öyle hemen vazgeçilebilecek, değersiz şeyler değildir. “Neyse, yapacak bir şey yok” diyecek kadar basit değildir. Bana hayatı öğreten, emeğiyle beni insan haline getiren halkımdan, Anadolum’dan asla vazgeçmem. Ölürüm ama vazgeçmem.

İşte benim yolculuğumun hikayesi böyledir. Dün hayatımda olan Mustafa bugün de vardır. Şimdi Kırıklar 1 No’lu F Tipi Hapishanesi’nde 300’lü günlerine geliyor. Ölüme koçakça direniyor.

Simit yiyemeyen Mehmet bugün 30 kilo kalmış İbrahim Gökçek’tir. Ve ben onların çocukluğumdan beri ailesiyim. Ve ben onların çocukluğumdan beri avukatıyım. Ölürüm ama onları savunmaktan vazgeçmem!

NOT: Bu yazı Aytaç Ünsal’ın 5 Nisan 2020 tarihli mektubudur. Ölüm orucundaki Mustafa koçak 24 Nisan’da, İbrahim Gökçek ise 7 Mayıs’ta vefat etti.

 

ShareTweet
Previous Post

Esad’ın kuzeninin varlıklarına el kondu!

Next Post

AKP’li gençlerin yarısı, MHP’li gençlerin yüzde 68’i yurtdışında yaşamak istiyor

İLGİLİHABERLER

Milletvekili Mustafa Yeneroğlu, Memduh Boydak’ı cezaevinde ziyaret etti: Adil yargılanma hakkının yok sayıldığı ‘düşman hukuku’ örneğidir
GÜNDEM

Milletvekili Mustafa Yeneroğlu, Memduh Boydak’ı cezaevinde ziyaret etti: Adil yargılanma hakkının yok sayıldığı ‘düşman hukuku’ örneğidir

October 20, 2025
5k
Aziz İhsan Aktaş iddianamesi: Rıza Akpolat için 415 yıla kadar hapis istendi
GÜNDEM

Aziz İhsan Aktaş iddianamesi: Rıza Akpolat için 415 yıla kadar hapis istendi

October 20, 2025
5k
Ekrem İmamoğlu’nun arbede ile başlayan diploma davası ertelendi
GÜNDEM

Ekrem İmamoğlu’nun arbede ile başlayan diploma davası ertelendi

October 20, 2025
5k
Yargıtay başkanı: AYM bir ihlal kararı verdiğinde tüm yargı buna uymalı
GÜNDEM

Yargıtay başkanı: AYM bir ihlal kararı verdiğinde tüm yargı buna uymalı

October 20, 2025
5k
Bursa’da su kesintileri: Önceki yönetimler bilim insanlarının önerileri doğrultusunda gerekli yatırımları yapmadı
GÜNDEM

Bursa’da su kesintileri: Önceki yönetimler bilim insanlarının önerileri doğrultusunda gerekli yatırımları yapmadı

October 20, 2025
5k
Ekrem İmamoğlu ‘katılmayacağım’ dedi, hakim zorla getirilme talimatı verdi
GÜNDEM

Ekrem İmamoğlu ‘katılmayacağım’ dedi, hakim zorla getirilme talimatı verdi

October 20, 2025
5.1k
Daha Fazla Haber
Suriyeli kadınlar, cinsel tacizle suçladı

Suriyeli kadınlar, cinsel tacizle suçladı

October 20, 2025
5k
Avusturya’da başörtüsü yasağı için ek önlemler paketi

Avusturya’da başörtüsü yasağı için ek önlemler paketi

October 20, 2025
5k
Yolcu otobüsünden 500 istilacı su kaplumbağası çıktı

Yolcu otobüsünden 500 istilacı su kaplumbağası çıktı

October 20, 2025
5k
Kediye nafaka kararı: Emsal bir protokol

Kediye nafaka kararı: Emsal bir protokol

October 20, 2025
5k
Türkiye’den İsveç’e yüzerek gitmeye çalışıyor

Türkiye’den İsveç’e yüzerek gitmeye çalışıyor

October 20, 2025
5k
‘Tarikat’ iddiaları ortaya atılmıştı: Berkcan Güven’den Enes Batur açıklaması

‘Tarikat’ iddiaları ortaya atılmıştı: Berkcan Güven’den Enes Batur açıklaması

October 20, 2025
5.1k
‘Yüzyılın en iyi kalecisi’ diyorlardı, kariyeri bir sirkte son buldu

‘Yüzyılın en iyi kalecisi’ diyorlardı, kariyeri bir sirkte son buldu

October 20, 2025
5.1k
Sadece 50 bin Euro’ya alındı: Profili bile olmayan yıldız, Süper Lig’i salladı

Sadece 50 bin Euro’ya alındı: Profili bile olmayan yıldız, Süper Lig’i salladı

October 20, 2025
5.1k
Holiganlar dehşet saçtı: Otobüs şoförünü taşla öldürdüler

Holiganlar dehşet saçtı: Otobüs şoförünü taşla öldürdüler

October 20, 2025
5.1k
Ankara’daki hayır mağazası BBC’ye haber oldu: Seks karşılığında yardım

Ankara’daki hayır mağazası BBC’ye haber oldu: Seks karşılığında yardım

October 20, 2025
5.1k
Porshce kana bulandı: İş insanına otomobilinde infaz

Porshce kana bulandı: İş insanına otomobilinde infaz

October 20, 2025
5.1k
Ev kiralamanın maliyeti 200 bin TL’yi buldu; bankalar “kira kredisi” vermeye başladı

Ev kiralamanın maliyeti 200 bin TL’yi buldu; bankalar “kira kredisi” vermeye başladı

October 20, 2025
5k
Yolcu uçağına meteor çarptı: Kokpit parçalandı, pilot kanlar içinde kaldı

Yolcu uçağına meteor çarptı: Kokpit parçalandı, pilot kanlar içinde kaldı

October 20, 2025
5.1k
Ekrem İmamoğlu’nun diploma davasında arbede: Avukatlar barikatları yıktı

Ekrem İmamoğlu’nun diploma davasında arbede: Avukatlar barikatları yıktı

October 20, 2025
5k
Tarihi soygunun detayları ortaya çıktı: İmparatoriçe’nin mücevherlerini böyle çaldılar

Tarihi soygunun detayları ortaya çıktı: İmparatoriçe’nin mücevherlerini böyle çaldılar

October 20, 2025
5k
Aktifhaber

© 2022 - - Sitemizde yayınlanan haberlerin telif hakları haber kaynaklarına aittir. İzin alınmadan kopyalanamaz.J.

MENU

  • GÜNDEM
  • ANALİZ
  • SİYASET
  • EKONOMİ
  • DÜNYA
  • ÖZEL HABER
  • 15 TEMMUZ
  • SPOR
  • İŞKENCE
  • MEDYA
  • MAGAZİN
  • DİĞER

BİZİ TAKİP EDİN

No Result
View All Result
  • GÜNDEM
  • ANALİZ
  • SİYASET
  • EKONOMİ
  • DÜNYA
  • ÖZEL HABER
  • 15 TEMMUZ
  • SPOR
  • İŞKENCE
  • MEDYA
  • MAGAZİN
  • DİĞER
    • EĞİTİM
    • KÜLTÜR & SANAT
    • SAĞLIK
    • TEKNOLOJİ
    • YAŞAM

© 2022 - - Sitemizde yayınlanan haberlerin telif hakları haber kaynaklarına aittir. İzin alınmadan kopyalanamaz.J.