Aktifhaber
  • GÜNDEM
  • ANALİZ
  • SİYASET
  • EKONOMİ
  • DÜNYA
  • ÖZEL HABER
  • 15 TEMMUZ
  • SPOR
  • İŞKENCE
  • MEDYA
  • MAGAZİN
  • DİĞER
    • EĞİTİM
    • KÜLTÜR & SANAT
    • SAĞLIK
    • TEKNOLOJİ
    • YAŞAM
No Result
View All Result
  • GÜNDEM
  • ANALİZ
  • SİYASET
  • EKONOMİ
  • DÜNYA
  • ÖZEL HABER
  • 15 TEMMUZ
  • SPOR
  • İŞKENCE
  • MEDYA
  • MAGAZİN
  • DİĞER
    • EĞİTİM
    • KÜLTÜR & SANAT
    • SAĞLIK
    • TEKNOLOJİ
    • YAŞAM
No Result
View All Result
Aktifhaber
No Result
View All Result

Norveç Helsinki Komitesi’nden Türkiye’de din veya inanç özgürlüğü raporu

by aktifhabercom
April 20, 2022
Norveç Helsinki Komitesi’nden Türkiye’de din veya inanç özgürlüğü raporu
5k
VIEWS
Share on FacebookShare on Twitter

Norveç Helsinki Komitesi, İnanç Özgürlüğü Girişimi, Türkiye’de Din veya İnanç Özgürlüğü İzleme Raporu’nu yayımladı.


Dr. Mine Yıldırım tarafından kaleme alınan raporda, çeşitli din veya inanç topluluklarına ait olan mülklerin ve bağlantılı vakıfların geçmişteki kayıplarının etkisi de raporda ele alınıyor.

“Temenniden Eyleme İlerleme Çağrısı” başlıklı rapor, Nisan 2019 ile Aralık 2021 tarihleri arasında Türkiye’de din veya inanç özgürlüğü alanında yaşanan yasal, yargısal ve idari süreçlerde yer alan gelişmelere yer veriyor.


Artı Gerçek’ten Seda Taşkın’ın haberine göre, raporda ayrıca, uluslararası insan hakları standartları ile uyumlu olmayan noktalara işaret edilirken bunları gidermek amacıyla önemli tavsiyeler sunuluyor.

Rapor hazırlanırken çeşitli din veya inanç topluluklarından ateist ve deist gruplara; ilgili sivil toplum kuruluşlarından İstanbul, Ankara, İzmir, Malatya, Elazığ, Mardin ve Diyarbakır’dan insan hakları savunucularına dek uzanan bir yelpazede 50’den fazla kişiyle görüşüldü. Ayrıca çeşitli din veya inançlara sahip, farklı yaş grupları ve mesleklerden kadınlarla görüşme yapılarak hazırlanan “Kadın ve din veya inanç özgürlüğü” başlıklı bölümde din veya inanç özgürlüğü toplumsal cinsiyet merceğiyle ele alındı.

Dr. Mine Yıldırım tarafından kaleme alınan raporda yer alan tespitlerden ilki Türkiye’de din veya inanç özgürlüğü alanında uzun süredir varlığını sürdüren meselelerin hala çözümlenmeyi beklemesi. Yıldırım’a göre, “Bu sorunların çözümü için yürütme, yasama ve yargı organlarının çok yönlü çabaları gerekli ve uluslararası insan hakları uyum denetim mekanizmalarının kararlarına uyulması büyük önem taşıyor. Örneğin, askerlik hizmetine karşı vicdani ret ile ilgili birçok AİHM kararı ve BM İnsan Hakları Komitesi’nin bir görüşünde ihlal tespit edilmesine rağmen, henüz iç hukukta gerekli düzenleme yapılmış değil.”

Yıldırım ayrıca, din veya inanç özgürlüğüyle ilgili derin sistemsel eşitsizliklerin Covid-19 salgını sırasında daha da görünür olduğunu dile getirdi.

Raporda dikkat çekici bir başka tespit de ateistler, deistler ve agnostiklerin iş yerinde, aile içinde ve eğitim sisteminde karşılaştığı ihlallere ilişkin: “Ateist, deist ve agnostik ebeveyn ve öğrencilerin zorunlu Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi derslerinden muafiyet hakkı bulunmuyor. Başta İslam olmak üzere genel olarak bir dine veya inanca ya da söz konusu din veya inancın belirli yorumlarına karşı eleştiride bulunanlar, şikâyet konusu edilerek Türk Ceza Kanunu (TCK) kapsamında kovuşturmaya uğrama riskiyle karşı karşıya.”

İbadet yeri statüsü edinilmesi sorununa da değinilen raporda bu sorunun bilhassa Aleviler, Yehova Şahitleri ve Protestan cemaatleri açısından geçerli olduğu vurgulandı, devlet yetkililerinin bu konudaki AİHM kararlarını göz ardı ettiği ifade edildi.

Din görevlilerinin eğitimine ilişkin ayrımcılığa dikkat çekilen raporda şu tespitler yer aldı:

“Sünni Müslüman din görevlilerinin eğitimine tahsis edilen kamu kaynakları karşısında diğer dinlerin görevlilerinin eğitimi için hiçbir kaynak ayrılmamasının yarattığı çarpıcı eşitsizlikler henüz giderilmiş değil. Alevi cemaati, Rum Ortodoks Patrikhanesi, Ermeni Patrikhanesi ve Protestan cemaati gibi dinî topluluklar din görevlilerine Türkiye’de eğitim veremiyor.”

Din hizmetlerinde de yalnızca Sünni Müslüman topluluğa kamu bütçesinden kaynak ayrıldığı aktarılan raporda, “Bu durumun ayrımcılık yasağına aykırı olduğu ve devletin eşitlik ilkesini gözetme yükümlülüğüyle çeliştiği” ifade edildi.

Raporda, farklı din veya inanç topluluklarına mensup kadınlarla yapılan görüşmeler sonucunda kadınların, din veya inanç özgürlüğü de dahil olmak üzere, insan haklarını kullanırken özgür iradeleri önünde büyük engellerle karşılaştığı belirtildi. Kadınların özellikle evlerinde savunmasız olmaya devam ettiği, toplumun seküler ve dinî kesimlerinden baskı gördüğü ve kendilerini sık sık çifte hayat yaşamak zorunda hissettikleri aktarıldı. Ayrıca raporda dinî kurumlarda kadınların temsil oranının son derece düşük olduğu tespiti yer aldı.

Raporda, din adına kadınların aşağılanmasına karşı alenen eleştirel bir tutum sergileyen üç kadının hikâyelerine de yer verildi. Camilerde kadınların konumunu iyileştirmeye çalışan kadınların çalışmalarından ve “Kadınlar Camilerde” kampanyasından bahsedildi.

Türkiye’de hiçbir din veya inanç topluluğunun tüzel kişiliğe sahip olmaması ve bunun yarattığı sorunlara da dikkat çekildi. Ayrıca gayrimüslim cemaat vakıflarının halen yönetim kurullarını seçemiyor olmasının örgütlenme hakkını baltaladığına vurgu yapıldı: “Bu vakıfların yönetim kurulu seçimleri 2013’ten beri engelleniyor. Bunun sonucu olarak cemaat vakıflarının işleyişi ve bunlardan faydalanan cemaatler felce uğrayarak zayıflıyor. Söz konusu cemaat vakıfları kilise ve sinagog binaları, okul, hastane gibi gayrimüslim cemaat mülklerinin idaresi ve finansmanından başka hayırseverlik faaliyetleriyle de uğraşıyor. Bu vakıflar cemaatleri için bir can simidi işlevi görüyor.”

Raporda, çocuğun din, vicdan ve din özgürlüğü, katılım hakkı ve ebeveynlerin çocuklarını kendi felsefi veya dinî görüşlerine göre yetiştirme hakkının, Türkiye’deki eğitim sistemi içerisinde sistematik müdahaleye maruz kaldığı aktarıldı: “Bu derslerden muafiyet mekanizması da dahil olmak üzere zorunlu Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi dersleri, seçmeli din dersleri, okullardaki İslami dinî uygulamalar ve sınav sistemleri, başka unsurların yanı sıra çocuğun din veya inanç özgürlüğünün korunması önünde ciddi engeller oluşturuyor.”

Çok çeşitli din veya inanç topluluklarına ait olan mülklerin ve bunlarla bağlantılı vakıfların geçmişteki kayıplarının etkisi de raporda ele alındı:

“Gayrimüslim cemaatler açısından, haksız şekilde el konulan cemaat vakfı mallarının iadesi süreci tamamlanmış; zararlar henüz tam olarak giderilmiş değil.”

Ayrıca, birçok dinî yapının da harap ve yok olma riskiyle karşı karşıya olduğu vurgulandı.

Din veya inanç özgürlüğü alanında somutlaşan tüm bu eşitsizlik ve ihlallerin giderilmesi için sunulan somut önerilerden bazıları şunlar:

– Türkiye uluslararası insan hakları sözleşmelerine koyduğu tüm çekinceleri kaldırmalı.

– Türkiye Azınlık Dilleri Avrupa Şartı’nı ve Ulusal Azınlıkların Korunmasına dair Çerçeve Sözleşmeyi onaylamalı.

– Türkiye din veya inanç özgürlüğünü ilgilendiren davalarda verilen AİHM kararlarını ve İnsan Hakları Komitesi Görüşlerini yerine getirerek, benzer ihlallerin yaşanmasını önlemek için gecikmeksizin genel tedbirler almalı.

– Devlet yetkilileri ailede, din veya inanç topluluğunda ve iş yerinde din veya inanç özgürlüğü önündeki engelleri anlamak üzere gerekli adımları atmalı.

– Nüfus kayıtlarındaki din hanesi kaldırılmalı. Din hanesi resmi kayıtlardan kaldırılana dek, bireylerin din veya inançlarını kendi tercih ettikleri şekilde ifade etmesine olanak tanınmalı. Buna ateizm ve agnostisizm gibi dünya görüşlerinin de dahil edilebilmesi için, sınırlı seçeneklere sahip bir listeden seçim uygulamasına son verilmeli.

– Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi dersinden muaf tutulma hakkını kullanmak isteyen Hristiyan ve Yahudi öğrenciler, aynı derecede önemli olan nüfus kayıtlarında din hanesini boş bırakma hakkından feragat etmek zorunda bırakılmamalı. Muafiyet talebinde bulunmaları bu haktan yararlanmaları için yeterli sayılmalı.

– MEB, ayrımcılık içermeyen bir muafiyet uygulaması için gecikmeksizin adımlar atmalı.

– MEB, eğitim sisteminde çocuğun düşünce, vicdan ve din özgürlüğünü destekleyecek şekilde, kendi program ve uygulamalarını gözden geçirip değiştirmeli.

– Askerlik hizmetine karşı vicdani ret gecikmeksizin anayasal hak olarak tanınmalı. Vicdani retçilere yönelik olarak yürütülen tüm ceza davaları sona erdirilmeli ve tazminat sağlanmalı.

– Vicdani ret başvurularına ilişkin istatistik tutulmalı. Bu istatistikler vicdani retçilerin sayısını, verilen para cezalarını, yürütülen ceza soruşturmalarını ve vicdani retçiler hakkında verilmiş olan mahkûmiyet kararlarını içermeli ve kamuoyu ile paylaşılmalı.

– Diyanet İşleri Başkanlığı kadınların camilere eşit erişimini güvence altına almalı.

– Cemevlerinin, Protestan kiliselerinin ve Yehova Şahitleri ibadet salonlarının ibadet yeri olarak tanınması önündeki sistematik engeller derhal kaldırılmalı.

– Devlet yetkilileri ibadet ve uygulamada anadilin kullanımına müdahale etmekten kaçınmalı. Aksine, din veya inanç toplulukları ibadetleri sırasında geleneksel olarak kullandıkları dillerin kullanımı ve geliştirilmesi konusunda desteklenmeli.

● Terör suçlarından mahkûm edilmiş kişiler kamusal dinî hizmetlerden yoksun bırakılmamalı.

● Gayrimüslim cemaatlerin örgütlenme özgürlüğünü tam anlamıyla koruyacak tedbirler alınmalı.

● Geçmişte haksız şekilde el konulan bütün malların dinî cemaatler ve vakıflara iadesine imkân sağlayan bir mevzuat çıkarılmalı.

● Türk Ceza Kanunu’nun “dinî değerleri aşağılamayı” suç sayan 216. maddesi kaldırılmalı.

● Diyanet İşleri Başkanlığı, kadınların başta camiler olmak üzere ibadet yerlerine erişiminin erkekler ile eşit koşullarda olmasını sağlamalı.

● Kadınların ve LGBTİ’lerin egemen inanç dogma ve öğretilerine eleştirel yaklaştığı durumlarda, bu grupların ifade özgürlüğü ile din veya inanç özgürlüğünün desteklenmesi ve bu grupların damgalanmaması, tehdit edilmemesi ve kovuşturmaya uğramaması için devlet yetkililerinin önlemler alması gerekli. Bu kişiler hedef alındığında, yetkililer bu kişilerin korunması için tedbir almalı.

● Din veya inanç toplulukları, sinagog, kilise, cami, cemevi ve Yehova Şahitlerinin ibadet salonları da dahil olmak üzere ibadet yerlerinin idaresinden sorumlu derneklerde kadınların eşit temsilini sağlamalı.

Norveç Helsinki Komitesi, İnanç Özgürlüğü Girişimi, Türkiye’de Din veya İnanç Özgürlüğü İzleme Raporu’nu yayımladı.


Dr. Mine Yıldırım tarafından kaleme alınan raporda, çeşitli din veya inanç topluluklarına ait olan mülklerin ve bağlantılı vakıfların geçmişteki kayıplarının etkisi de raporda ele alınıyor.

“Temenniden Eyleme İlerleme Çağrısı” başlıklı rapor, Nisan 2019 ile Aralık 2021 tarihleri arasında Türkiye’de din veya inanç özgürlüğü alanında yaşanan yasal, yargısal ve idari süreçlerde yer alan gelişmelere yer veriyor.


Artı Gerçek’ten Seda Taşkın’ın haberine göre, raporda ayrıca, uluslararası insan hakları standartları ile uyumlu olmayan noktalara işaret edilirken bunları gidermek amacıyla önemli tavsiyeler sunuluyor.

Rapor hazırlanırken çeşitli din veya inanç topluluklarından ateist ve deist gruplara; ilgili sivil toplum kuruluşlarından İstanbul, Ankara, İzmir, Malatya, Elazığ, Mardin ve Diyarbakır’dan insan hakları savunucularına dek uzanan bir yelpazede 50’den fazla kişiyle görüşüldü. Ayrıca çeşitli din veya inançlara sahip, farklı yaş grupları ve mesleklerden kadınlarla görüşme yapılarak hazırlanan “Kadın ve din veya inanç özgürlüğü” başlıklı bölümde din veya inanç özgürlüğü toplumsal cinsiyet merceğiyle ele alındı.

Dr. Mine Yıldırım tarafından kaleme alınan raporda yer alan tespitlerden ilki Türkiye’de din veya inanç özgürlüğü alanında uzun süredir varlığını sürdüren meselelerin hala çözümlenmeyi beklemesi. Yıldırım’a göre, “Bu sorunların çözümü için yürütme, yasama ve yargı organlarının çok yönlü çabaları gerekli ve uluslararası insan hakları uyum denetim mekanizmalarının kararlarına uyulması büyük önem taşıyor. Örneğin, askerlik hizmetine karşı vicdani ret ile ilgili birçok AİHM kararı ve BM İnsan Hakları Komitesi’nin bir görüşünde ihlal tespit edilmesine rağmen, henüz iç hukukta gerekli düzenleme yapılmış değil.”

Yıldırım ayrıca, din veya inanç özgürlüğüyle ilgili derin sistemsel eşitsizliklerin Covid-19 salgını sırasında daha da görünür olduğunu dile getirdi.

Raporda dikkat çekici bir başka tespit de ateistler, deistler ve agnostiklerin iş yerinde, aile içinde ve eğitim sisteminde karşılaştığı ihlallere ilişkin: “Ateist, deist ve agnostik ebeveyn ve öğrencilerin zorunlu Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi derslerinden muafiyet hakkı bulunmuyor. Başta İslam olmak üzere genel olarak bir dine veya inanca ya da söz konusu din veya inancın belirli yorumlarına karşı eleştiride bulunanlar, şikâyet konusu edilerek Türk Ceza Kanunu (TCK) kapsamında kovuşturmaya uğrama riskiyle karşı karşıya.”

İbadet yeri statüsü edinilmesi sorununa da değinilen raporda bu sorunun bilhassa Aleviler, Yehova Şahitleri ve Protestan cemaatleri açısından geçerli olduğu vurgulandı, devlet yetkililerinin bu konudaki AİHM kararlarını göz ardı ettiği ifade edildi.

Din görevlilerinin eğitimine ilişkin ayrımcılığa dikkat çekilen raporda şu tespitler yer aldı:

“Sünni Müslüman din görevlilerinin eğitimine tahsis edilen kamu kaynakları karşısında diğer dinlerin görevlilerinin eğitimi için hiçbir kaynak ayrılmamasının yarattığı çarpıcı eşitsizlikler henüz giderilmiş değil. Alevi cemaati, Rum Ortodoks Patrikhanesi, Ermeni Patrikhanesi ve Protestan cemaati gibi dinî topluluklar din görevlilerine Türkiye’de eğitim veremiyor.”

Din hizmetlerinde de yalnızca Sünni Müslüman topluluğa kamu bütçesinden kaynak ayrıldığı aktarılan raporda, “Bu durumun ayrımcılık yasağına aykırı olduğu ve devletin eşitlik ilkesini gözetme yükümlülüğüyle çeliştiği” ifade edildi.

Raporda, farklı din veya inanç topluluklarına mensup kadınlarla yapılan görüşmeler sonucunda kadınların, din veya inanç özgürlüğü de dahil olmak üzere, insan haklarını kullanırken özgür iradeleri önünde büyük engellerle karşılaştığı belirtildi. Kadınların özellikle evlerinde savunmasız olmaya devam ettiği, toplumun seküler ve dinî kesimlerinden baskı gördüğü ve kendilerini sık sık çifte hayat yaşamak zorunda hissettikleri aktarıldı. Ayrıca raporda dinî kurumlarda kadınların temsil oranının son derece düşük olduğu tespiti yer aldı.

Raporda, din adına kadınların aşağılanmasına karşı alenen eleştirel bir tutum sergileyen üç kadının hikâyelerine de yer verildi. Camilerde kadınların konumunu iyileştirmeye çalışan kadınların çalışmalarından ve “Kadınlar Camilerde” kampanyasından bahsedildi.

Türkiye’de hiçbir din veya inanç topluluğunun tüzel kişiliğe sahip olmaması ve bunun yarattığı sorunlara da dikkat çekildi. Ayrıca gayrimüslim cemaat vakıflarının halen yönetim kurullarını seçemiyor olmasının örgütlenme hakkını baltaladığına vurgu yapıldı: “Bu vakıfların yönetim kurulu seçimleri 2013’ten beri engelleniyor. Bunun sonucu olarak cemaat vakıflarının işleyişi ve bunlardan faydalanan cemaatler felce uğrayarak zayıflıyor. Söz konusu cemaat vakıfları kilise ve sinagog binaları, okul, hastane gibi gayrimüslim cemaat mülklerinin idaresi ve finansmanından başka hayırseverlik faaliyetleriyle de uğraşıyor. Bu vakıflar cemaatleri için bir can simidi işlevi görüyor.”

Raporda, çocuğun din, vicdan ve din özgürlüğü, katılım hakkı ve ebeveynlerin çocuklarını kendi felsefi veya dinî görüşlerine göre yetiştirme hakkının, Türkiye’deki eğitim sistemi içerisinde sistematik müdahaleye maruz kaldığı aktarıldı: “Bu derslerden muafiyet mekanizması da dahil olmak üzere zorunlu Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi dersleri, seçmeli din dersleri, okullardaki İslami dinî uygulamalar ve sınav sistemleri, başka unsurların yanı sıra çocuğun din veya inanç özgürlüğünün korunması önünde ciddi engeller oluşturuyor.”

Çok çeşitli din veya inanç topluluklarına ait olan mülklerin ve bunlarla bağlantılı vakıfların geçmişteki kayıplarının etkisi de raporda ele alındı:

“Gayrimüslim cemaatler açısından, haksız şekilde el konulan cemaat vakfı mallarının iadesi süreci tamamlanmış; zararlar henüz tam olarak giderilmiş değil.”

Ayrıca, birçok dinî yapının da harap ve yok olma riskiyle karşı karşıya olduğu vurgulandı.

Din veya inanç özgürlüğü alanında somutlaşan tüm bu eşitsizlik ve ihlallerin giderilmesi için sunulan somut önerilerden bazıları şunlar:

– Türkiye uluslararası insan hakları sözleşmelerine koyduğu tüm çekinceleri kaldırmalı.

– Türkiye Azınlık Dilleri Avrupa Şartı’nı ve Ulusal Azınlıkların Korunmasına dair Çerçeve Sözleşmeyi onaylamalı.

– Türkiye din veya inanç özgürlüğünü ilgilendiren davalarda verilen AİHM kararlarını ve İnsan Hakları Komitesi Görüşlerini yerine getirerek, benzer ihlallerin yaşanmasını önlemek için gecikmeksizin genel tedbirler almalı.

– Devlet yetkilileri ailede, din veya inanç topluluğunda ve iş yerinde din veya inanç özgürlüğü önündeki engelleri anlamak üzere gerekli adımları atmalı.

– Nüfus kayıtlarındaki din hanesi kaldırılmalı. Din hanesi resmi kayıtlardan kaldırılana dek, bireylerin din veya inançlarını kendi tercih ettikleri şekilde ifade etmesine olanak tanınmalı. Buna ateizm ve agnostisizm gibi dünya görüşlerinin de dahil edilebilmesi için, sınırlı seçeneklere sahip bir listeden seçim uygulamasına son verilmeli.

– Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi dersinden muaf tutulma hakkını kullanmak isteyen Hristiyan ve Yahudi öğrenciler, aynı derecede önemli olan nüfus kayıtlarında din hanesini boş bırakma hakkından feragat etmek zorunda bırakılmamalı. Muafiyet talebinde bulunmaları bu haktan yararlanmaları için yeterli sayılmalı.

– MEB, ayrımcılık içermeyen bir muafiyet uygulaması için gecikmeksizin adımlar atmalı.

– MEB, eğitim sisteminde çocuğun düşünce, vicdan ve din özgürlüğünü destekleyecek şekilde, kendi program ve uygulamalarını gözden geçirip değiştirmeli.

– Askerlik hizmetine karşı vicdani ret gecikmeksizin anayasal hak olarak tanınmalı. Vicdani retçilere yönelik olarak yürütülen tüm ceza davaları sona erdirilmeli ve tazminat sağlanmalı.

– Vicdani ret başvurularına ilişkin istatistik tutulmalı. Bu istatistikler vicdani retçilerin sayısını, verilen para cezalarını, yürütülen ceza soruşturmalarını ve vicdani retçiler hakkında verilmiş olan mahkûmiyet kararlarını içermeli ve kamuoyu ile paylaşılmalı.

– Diyanet İşleri Başkanlığı kadınların camilere eşit erişimini güvence altına almalı.

– Cemevlerinin, Protestan kiliselerinin ve Yehova Şahitleri ibadet salonlarının ibadet yeri olarak tanınması önündeki sistematik engeller derhal kaldırılmalı.

– Devlet yetkilileri ibadet ve uygulamada anadilin kullanımına müdahale etmekten kaçınmalı. Aksine, din veya inanç toplulukları ibadetleri sırasında geleneksel olarak kullandıkları dillerin kullanımı ve geliştirilmesi konusunda desteklenmeli.

● Terör suçlarından mahkûm edilmiş kişiler kamusal dinî hizmetlerden yoksun bırakılmamalı.

● Gayrimüslim cemaatlerin örgütlenme özgürlüğünü tam anlamıyla koruyacak tedbirler alınmalı.

● Geçmişte haksız şekilde el konulan bütün malların dinî cemaatler ve vakıflara iadesine imkân sağlayan bir mevzuat çıkarılmalı.

● Türk Ceza Kanunu’nun “dinî değerleri aşağılamayı” suç sayan 216. maddesi kaldırılmalı.

● Diyanet İşleri Başkanlığı, kadınların başta camiler olmak üzere ibadet yerlerine erişiminin erkekler ile eşit koşullarda olmasını sağlamalı.

● Kadınların ve LGBTİ’lerin egemen inanç dogma ve öğretilerine eleştirel yaklaştığı durumlarda, bu grupların ifade özgürlüğü ile din veya inanç özgürlüğünün desteklenmesi ve bu grupların damgalanmaması, tehdit edilmemesi ve kovuşturmaya uğramaması için devlet yetkililerinin önlemler alması gerekli. Bu kişiler hedef alındığında, yetkililer bu kişilerin korunması için tedbir almalı.

● Din veya inanç toplulukları, sinagog, kilise, cami, cemevi ve Yehova Şahitlerinin ibadet salonları da dahil olmak üzere ibadet yerlerinin idaresinden sorumlu derneklerde kadınların eşit temsilini sağlamalı.

Bu Haberlerde İlginizi Çekebilir

Respect ile… Ruhumuzun heykelini dikelim

Respect ile… Ruhumuzun heykelini dikelim

March 25, 2023
5k
Erdoğan’ın İskenderun’daki hastane temel atma töreni mizansen çıktı

Erdoğan’ın İskenderun’daki hastane temel atma töreni mizansen çıktı

March 25, 2023
5k

Norveç Helsinki Komitesi, İnanç Özgürlüğü Girişimi, Türkiye’de Din veya İnanç Özgürlüğü İzleme Raporu’nu yayımladı.


Dr. Mine Yıldırım tarafından kaleme alınan raporda, çeşitli din veya inanç topluluklarına ait olan mülklerin ve bağlantılı vakıfların geçmişteki kayıplarının etkisi de raporda ele alınıyor.

“Temenniden Eyleme İlerleme Çağrısı” başlıklı rapor, Nisan 2019 ile Aralık 2021 tarihleri arasında Türkiye’de din veya inanç özgürlüğü alanında yaşanan yasal, yargısal ve idari süreçlerde yer alan gelişmelere yer veriyor.


Artı Gerçek’ten Seda Taşkın’ın haberine göre, raporda ayrıca, uluslararası insan hakları standartları ile uyumlu olmayan noktalara işaret edilirken bunları gidermek amacıyla önemli tavsiyeler sunuluyor.

Rapor hazırlanırken çeşitli din veya inanç topluluklarından ateist ve deist gruplara; ilgili sivil toplum kuruluşlarından İstanbul, Ankara, İzmir, Malatya, Elazığ, Mardin ve Diyarbakır’dan insan hakları savunucularına dek uzanan bir yelpazede 50’den fazla kişiyle görüşüldü. Ayrıca çeşitli din veya inançlara sahip, farklı yaş grupları ve mesleklerden kadınlarla görüşme yapılarak hazırlanan “Kadın ve din veya inanç özgürlüğü” başlıklı bölümde din veya inanç özgürlüğü toplumsal cinsiyet merceğiyle ele alındı.

Dr. Mine Yıldırım tarafından kaleme alınan raporda yer alan tespitlerden ilki Türkiye’de din veya inanç özgürlüğü alanında uzun süredir varlığını sürdüren meselelerin hala çözümlenmeyi beklemesi. Yıldırım’a göre, “Bu sorunların çözümü için yürütme, yasama ve yargı organlarının çok yönlü çabaları gerekli ve uluslararası insan hakları uyum denetim mekanizmalarının kararlarına uyulması büyük önem taşıyor. Örneğin, askerlik hizmetine karşı vicdani ret ile ilgili birçok AİHM kararı ve BM İnsan Hakları Komitesi’nin bir görüşünde ihlal tespit edilmesine rağmen, henüz iç hukukta gerekli düzenleme yapılmış değil.”

Yıldırım ayrıca, din veya inanç özgürlüğüyle ilgili derin sistemsel eşitsizliklerin Covid-19 salgını sırasında daha da görünür olduğunu dile getirdi.

Raporda dikkat çekici bir başka tespit de ateistler, deistler ve agnostiklerin iş yerinde, aile içinde ve eğitim sisteminde karşılaştığı ihlallere ilişkin: “Ateist, deist ve agnostik ebeveyn ve öğrencilerin zorunlu Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi derslerinden muafiyet hakkı bulunmuyor. Başta İslam olmak üzere genel olarak bir dine veya inanca ya da söz konusu din veya inancın belirli yorumlarına karşı eleştiride bulunanlar, şikâyet konusu edilerek Türk Ceza Kanunu (TCK) kapsamında kovuşturmaya uğrama riskiyle karşı karşıya.”

İbadet yeri statüsü edinilmesi sorununa da değinilen raporda bu sorunun bilhassa Aleviler, Yehova Şahitleri ve Protestan cemaatleri açısından geçerli olduğu vurgulandı, devlet yetkililerinin bu konudaki AİHM kararlarını göz ardı ettiği ifade edildi.

Din görevlilerinin eğitimine ilişkin ayrımcılığa dikkat çekilen raporda şu tespitler yer aldı:

“Sünni Müslüman din görevlilerinin eğitimine tahsis edilen kamu kaynakları karşısında diğer dinlerin görevlilerinin eğitimi için hiçbir kaynak ayrılmamasının yarattığı çarpıcı eşitsizlikler henüz giderilmiş değil. Alevi cemaati, Rum Ortodoks Patrikhanesi, Ermeni Patrikhanesi ve Protestan cemaati gibi dinî topluluklar din görevlilerine Türkiye’de eğitim veremiyor.”

Din hizmetlerinde de yalnızca Sünni Müslüman topluluğa kamu bütçesinden kaynak ayrıldığı aktarılan raporda, “Bu durumun ayrımcılık yasağına aykırı olduğu ve devletin eşitlik ilkesini gözetme yükümlülüğüyle çeliştiği” ifade edildi.

Raporda, farklı din veya inanç topluluklarına mensup kadınlarla yapılan görüşmeler sonucunda kadınların, din veya inanç özgürlüğü de dahil olmak üzere, insan haklarını kullanırken özgür iradeleri önünde büyük engellerle karşılaştığı belirtildi. Kadınların özellikle evlerinde savunmasız olmaya devam ettiği, toplumun seküler ve dinî kesimlerinden baskı gördüğü ve kendilerini sık sık çifte hayat yaşamak zorunda hissettikleri aktarıldı. Ayrıca raporda dinî kurumlarda kadınların temsil oranının son derece düşük olduğu tespiti yer aldı.

Raporda, din adına kadınların aşağılanmasına karşı alenen eleştirel bir tutum sergileyen üç kadının hikâyelerine de yer verildi. Camilerde kadınların konumunu iyileştirmeye çalışan kadınların çalışmalarından ve “Kadınlar Camilerde” kampanyasından bahsedildi.

Türkiye’de hiçbir din veya inanç topluluğunun tüzel kişiliğe sahip olmaması ve bunun yarattığı sorunlara da dikkat çekildi. Ayrıca gayrimüslim cemaat vakıflarının halen yönetim kurullarını seçemiyor olmasının örgütlenme hakkını baltaladığına vurgu yapıldı: “Bu vakıfların yönetim kurulu seçimleri 2013’ten beri engelleniyor. Bunun sonucu olarak cemaat vakıflarının işleyişi ve bunlardan faydalanan cemaatler felce uğrayarak zayıflıyor. Söz konusu cemaat vakıfları kilise ve sinagog binaları, okul, hastane gibi gayrimüslim cemaat mülklerinin idaresi ve finansmanından başka hayırseverlik faaliyetleriyle de uğraşıyor. Bu vakıflar cemaatleri için bir can simidi işlevi görüyor.”

Raporda, çocuğun din, vicdan ve din özgürlüğü, katılım hakkı ve ebeveynlerin çocuklarını kendi felsefi veya dinî görüşlerine göre yetiştirme hakkının, Türkiye’deki eğitim sistemi içerisinde sistematik müdahaleye maruz kaldığı aktarıldı: “Bu derslerden muafiyet mekanizması da dahil olmak üzere zorunlu Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi dersleri, seçmeli din dersleri, okullardaki İslami dinî uygulamalar ve sınav sistemleri, başka unsurların yanı sıra çocuğun din veya inanç özgürlüğünün korunması önünde ciddi engeller oluşturuyor.”

Çok çeşitli din veya inanç topluluklarına ait olan mülklerin ve bunlarla bağlantılı vakıfların geçmişteki kayıplarının etkisi de raporda ele alındı:

“Gayrimüslim cemaatler açısından, haksız şekilde el konulan cemaat vakfı mallarının iadesi süreci tamamlanmış; zararlar henüz tam olarak giderilmiş değil.”

Ayrıca, birçok dinî yapının da harap ve yok olma riskiyle karşı karşıya olduğu vurgulandı.

Din veya inanç özgürlüğü alanında somutlaşan tüm bu eşitsizlik ve ihlallerin giderilmesi için sunulan somut önerilerden bazıları şunlar:

– Türkiye uluslararası insan hakları sözleşmelerine koyduğu tüm çekinceleri kaldırmalı.

– Türkiye Azınlık Dilleri Avrupa Şartı’nı ve Ulusal Azınlıkların Korunmasına dair Çerçeve Sözleşmeyi onaylamalı.

– Türkiye din veya inanç özgürlüğünü ilgilendiren davalarda verilen AİHM kararlarını ve İnsan Hakları Komitesi Görüşlerini yerine getirerek, benzer ihlallerin yaşanmasını önlemek için gecikmeksizin genel tedbirler almalı.

– Devlet yetkilileri ailede, din veya inanç topluluğunda ve iş yerinde din veya inanç özgürlüğü önündeki engelleri anlamak üzere gerekli adımları atmalı.

– Nüfus kayıtlarındaki din hanesi kaldırılmalı. Din hanesi resmi kayıtlardan kaldırılana dek, bireylerin din veya inançlarını kendi tercih ettikleri şekilde ifade etmesine olanak tanınmalı. Buna ateizm ve agnostisizm gibi dünya görüşlerinin de dahil edilebilmesi için, sınırlı seçeneklere sahip bir listeden seçim uygulamasına son verilmeli.

– Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi dersinden muaf tutulma hakkını kullanmak isteyen Hristiyan ve Yahudi öğrenciler, aynı derecede önemli olan nüfus kayıtlarında din hanesini boş bırakma hakkından feragat etmek zorunda bırakılmamalı. Muafiyet talebinde bulunmaları bu haktan yararlanmaları için yeterli sayılmalı.

– MEB, ayrımcılık içermeyen bir muafiyet uygulaması için gecikmeksizin adımlar atmalı.

– MEB, eğitim sisteminde çocuğun düşünce, vicdan ve din özgürlüğünü destekleyecek şekilde, kendi program ve uygulamalarını gözden geçirip değiştirmeli.

– Askerlik hizmetine karşı vicdani ret gecikmeksizin anayasal hak olarak tanınmalı. Vicdani retçilere yönelik olarak yürütülen tüm ceza davaları sona erdirilmeli ve tazminat sağlanmalı.

– Vicdani ret başvurularına ilişkin istatistik tutulmalı. Bu istatistikler vicdani retçilerin sayısını, verilen para cezalarını, yürütülen ceza soruşturmalarını ve vicdani retçiler hakkında verilmiş olan mahkûmiyet kararlarını içermeli ve kamuoyu ile paylaşılmalı.

– Diyanet İşleri Başkanlığı kadınların camilere eşit erişimini güvence altına almalı.

– Cemevlerinin, Protestan kiliselerinin ve Yehova Şahitleri ibadet salonlarının ibadet yeri olarak tanınması önündeki sistematik engeller derhal kaldırılmalı.

– Devlet yetkilileri ibadet ve uygulamada anadilin kullanımına müdahale etmekten kaçınmalı. Aksine, din veya inanç toplulukları ibadetleri sırasında geleneksel olarak kullandıkları dillerin kullanımı ve geliştirilmesi konusunda desteklenmeli.

● Terör suçlarından mahkûm edilmiş kişiler kamusal dinî hizmetlerden yoksun bırakılmamalı.

● Gayrimüslim cemaatlerin örgütlenme özgürlüğünü tam anlamıyla koruyacak tedbirler alınmalı.

● Geçmişte haksız şekilde el konulan bütün malların dinî cemaatler ve vakıflara iadesine imkân sağlayan bir mevzuat çıkarılmalı.

● Türk Ceza Kanunu’nun “dinî değerleri aşağılamayı” suç sayan 216. maddesi kaldırılmalı.

● Diyanet İşleri Başkanlığı, kadınların başta camiler olmak üzere ibadet yerlerine erişiminin erkekler ile eşit koşullarda olmasını sağlamalı.

● Kadınların ve LGBTİ’lerin egemen inanç dogma ve öğretilerine eleştirel yaklaştığı durumlarda, bu grupların ifade özgürlüğü ile din veya inanç özgürlüğünün desteklenmesi ve bu grupların damgalanmaması, tehdit edilmemesi ve kovuşturmaya uğramaması için devlet yetkililerinin önlemler alması gerekli. Bu kişiler hedef alındığında, yetkililer bu kişilerin korunması için tedbir almalı.

● Din veya inanç toplulukları, sinagog, kilise, cami, cemevi ve Yehova Şahitlerinin ibadet salonları da dahil olmak üzere ibadet yerlerinin idaresinden sorumlu derneklerde kadınların eşit temsilini sağlamalı.

Norveç Helsinki Komitesi, İnanç Özgürlüğü Girişimi, Türkiye’de Din veya İnanç Özgürlüğü İzleme Raporu’nu yayımladı.


Dr. Mine Yıldırım tarafından kaleme alınan raporda, çeşitli din veya inanç topluluklarına ait olan mülklerin ve bağlantılı vakıfların geçmişteki kayıplarının etkisi de raporda ele alınıyor.

“Temenniden Eyleme İlerleme Çağrısı” başlıklı rapor, Nisan 2019 ile Aralık 2021 tarihleri arasında Türkiye’de din veya inanç özgürlüğü alanında yaşanan yasal, yargısal ve idari süreçlerde yer alan gelişmelere yer veriyor.


Artı Gerçek’ten Seda Taşkın’ın haberine göre, raporda ayrıca, uluslararası insan hakları standartları ile uyumlu olmayan noktalara işaret edilirken bunları gidermek amacıyla önemli tavsiyeler sunuluyor.

Rapor hazırlanırken çeşitli din veya inanç topluluklarından ateist ve deist gruplara; ilgili sivil toplum kuruluşlarından İstanbul, Ankara, İzmir, Malatya, Elazığ, Mardin ve Diyarbakır’dan insan hakları savunucularına dek uzanan bir yelpazede 50’den fazla kişiyle görüşüldü. Ayrıca çeşitli din veya inançlara sahip, farklı yaş grupları ve mesleklerden kadınlarla görüşme yapılarak hazırlanan “Kadın ve din veya inanç özgürlüğü” başlıklı bölümde din veya inanç özgürlüğü toplumsal cinsiyet merceğiyle ele alındı.

Dr. Mine Yıldırım tarafından kaleme alınan raporda yer alan tespitlerden ilki Türkiye’de din veya inanç özgürlüğü alanında uzun süredir varlığını sürdüren meselelerin hala çözümlenmeyi beklemesi. Yıldırım’a göre, “Bu sorunların çözümü için yürütme, yasama ve yargı organlarının çok yönlü çabaları gerekli ve uluslararası insan hakları uyum denetim mekanizmalarının kararlarına uyulması büyük önem taşıyor. Örneğin, askerlik hizmetine karşı vicdani ret ile ilgili birçok AİHM kararı ve BM İnsan Hakları Komitesi’nin bir görüşünde ihlal tespit edilmesine rağmen, henüz iç hukukta gerekli düzenleme yapılmış değil.”

Yıldırım ayrıca, din veya inanç özgürlüğüyle ilgili derin sistemsel eşitsizliklerin Covid-19 salgını sırasında daha da görünür olduğunu dile getirdi.

Raporda dikkat çekici bir başka tespit de ateistler, deistler ve agnostiklerin iş yerinde, aile içinde ve eğitim sisteminde karşılaştığı ihlallere ilişkin: “Ateist, deist ve agnostik ebeveyn ve öğrencilerin zorunlu Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi derslerinden muafiyet hakkı bulunmuyor. Başta İslam olmak üzere genel olarak bir dine veya inanca ya da söz konusu din veya inancın belirli yorumlarına karşı eleştiride bulunanlar, şikâyet konusu edilerek Türk Ceza Kanunu (TCK) kapsamında kovuşturmaya uğrama riskiyle karşı karşıya.”

İbadet yeri statüsü edinilmesi sorununa da değinilen raporda bu sorunun bilhassa Aleviler, Yehova Şahitleri ve Protestan cemaatleri açısından geçerli olduğu vurgulandı, devlet yetkililerinin bu konudaki AİHM kararlarını göz ardı ettiği ifade edildi.

Din görevlilerinin eğitimine ilişkin ayrımcılığa dikkat çekilen raporda şu tespitler yer aldı:

“Sünni Müslüman din görevlilerinin eğitimine tahsis edilen kamu kaynakları karşısında diğer dinlerin görevlilerinin eğitimi için hiçbir kaynak ayrılmamasının yarattığı çarpıcı eşitsizlikler henüz giderilmiş değil. Alevi cemaati, Rum Ortodoks Patrikhanesi, Ermeni Patrikhanesi ve Protestan cemaati gibi dinî topluluklar din görevlilerine Türkiye’de eğitim veremiyor.”

Din hizmetlerinde de yalnızca Sünni Müslüman topluluğa kamu bütçesinden kaynak ayrıldığı aktarılan raporda, “Bu durumun ayrımcılık yasağına aykırı olduğu ve devletin eşitlik ilkesini gözetme yükümlülüğüyle çeliştiği” ifade edildi.

Raporda, farklı din veya inanç topluluklarına mensup kadınlarla yapılan görüşmeler sonucunda kadınların, din veya inanç özgürlüğü de dahil olmak üzere, insan haklarını kullanırken özgür iradeleri önünde büyük engellerle karşılaştığı belirtildi. Kadınların özellikle evlerinde savunmasız olmaya devam ettiği, toplumun seküler ve dinî kesimlerinden baskı gördüğü ve kendilerini sık sık çifte hayat yaşamak zorunda hissettikleri aktarıldı. Ayrıca raporda dinî kurumlarda kadınların temsil oranının son derece düşük olduğu tespiti yer aldı.

Raporda, din adına kadınların aşağılanmasına karşı alenen eleştirel bir tutum sergileyen üç kadının hikâyelerine de yer verildi. Camilerde kadınların konumunu iyileştirmeye çalışan kadınların çalışmalarından ve “Kadınlar Camilerde” kampanyasından bahsedildi.

Türkiye’de hiçbir din veya inanç topluluğunun tüzel kişiliğe sahip olmaması ve bunun yarattığı sorunlara da dikkat çekildi. Ayrıca gayrimüslim cemaat vakıflarının halen yönetim kurullarını seçemiyor olmasının örgütlenme hakkını baltaladığına vurgu yapıldı: “Bu vakıfların yönetim kurulu seçimleri 2013’ten beri engelleniyor. Bunun sonucu olarak cemaat vakıflarının işleyişi ve bunlardan faydalanan cemaatler felce uğrayarak zayıflıyor. Söz konusu cemaat vakıfları kilise ve sinagog binaları, okul, hastane gibi gayrimüslim cemaat mülklerinin idaresi ve finansmanından başka hayırseverlik faaliyetleriyle de uğraşıyor. Bu vakıflar cemaatleri için bir can simidi işlevi görüyor.”

Raporda, çocuğun din, vicdan ve din özgürlüğü, katılım hakkı ve ebeveynlerin çocuklarını kendi felsefi veya dinî görüşlerine göre yetiştirme hakkının, Türkiye’deki eğitim sistemi içerisinde sistematik müdahaleye maruz kaldığı aktarıldı: “Bu derslerden muafiyet mekanizması da dahil olmak üzere zorunlu Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi dersleri, seçmeli din dersleri, okullardaki İslami dinî uygulamalar ve sınav sistemleri, başka unsurların yanı sıra çocuğun din veya inanç özgürlüğünün korunması önünde ciddi engeller oluşturuyor.”

Çok çeşitli din veya inanç topluluklarına ait olan mülklerin ve bunlarla bağlantılı vakıfların geçmişteki kayıplarının etkisi de raporda ele alındı:

“Gayrimüslim cemaatler açısından, haksız şekilde el konulan cemaat vakfı mallarının iadesi süreci tamamlanmış; zararlar henüz tam olarak giderilmiş değil.”

Ayrıca, birçok dinî yapının da harap ve yok olma riskiyle karşı karşıya olduğu vurgulandı.

Din veya inanç özgürlüğü alanında somutlaşan tüm bu eşitsizlik ve ihlallerin giderilmesi için sunulan somut önerilerden bazıları şunlar:

– Türkiye uluslararası insan hakları sözleşmelerine koyduğu tüm çekinceleri kaldırmalı.

– Türkiye Azınlık Dilleri Avrupa Şartı’nı ve Ulusal Azınlıkların Korunmasına dair Çerçeve Sözleşmeyi onaylamalı.

– Türkiye din veya inanç özgürlüğünü ilgilendiren davalarda verilen AİHM kararlarını ve İnsan Hakları Komitesi Görüşlerini yerine getirerek, benzer ihlallerin yaşanmasını önlemek için gecikmeksizin genel tedbirler almalı.

– Devlet yetkilileri ailede, din veya inanç topluluğunda ve iş yerinde din veya inanç özgürlüğü önündeki engelleri anlamak üzere gerekli adımları atmalı.

– Nüfus kayıtlarındaki din hanesi kaldırılmalı. Din hanesi resmi kayıtlardan kaldırılana dek, bireylerin din veya inançlarını kendi tercih ettikleri şekilde ifade etmesine olanak tanınmalı. Buna ateizm ve agnostisizm gibi dünya görüşlerinin de dahil edilebilmesi için, sınırlı seçeneklere sahip bir listeden seçim uygulamasına son verilmeli.

– Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi dersinden muaf tutulma hakkını kullanmak isteyen Hristiyan ve Yahudi öğrenciler, aynı derecede önemli olan nüfus kayıtlarında din hanesini boş bırakma hakkından feragat etmek zorunda bırakılmamalı. Muafiyet talebinde bulunmaları bu haktan yararlanmaları için yeterli sayılmalı.

– MEB, ayrımcılık içermeyen bir muafiyet uygulaması için gecikmeksizin adımlar atmalı.

– MEB, eğitim sisteminde çocuğun düşünce, vicdan ve din özgürlüğünü destekleyecek şekilde, kendi program ve uygulamalarını gözden geçirip değiştirmeli.

– Askerlik hizmetine karşı vicdani ret gecikmeksizin anayasal hak olarak tanınmalı. Vicdani retçilere yönelik olarak yürütülen tüm ceza davaları sona erdirilmeli ve tazminat sağlanmalı.

– Vicdani ret başvurularına ilişkin istatistik tutulmalı. Bu istatistikler vicdani retçilerin sayısını, verilen para cezalarını, yürütülen ceza soruşturmalarını ve vicdani retçiler hakkında verilmiş olan mahkûmiyet kararlarını içermeli ve kamuoyu ile paylaşılmalı.

– Diyanet İşleri Başkanlığı kadınların camilere eşit erişimini güvence altına almalı.

– Cemevlerinin, Protestan kiliselerinin ve Yehova Şahitleri ibadet salonlarının ibadet yeri olarak tanınması önündeki sistematik engeller derhal kaldırılmalı.

– Devlet yetkilileri ibadet ve uygulamada anadilin kullanımına müdahale etmekten kaçınmalı. Aksine, din veya inanç toplulukları ibadetleri sırasında geleneksel olarak kullandıkları dillerin kullanımı ve geliştirilmesi konusunda desteklenmeli.

● Terör suçlarından mahkûm edilmiş kişiler kamusal dinî hizmetlerden yoksun bırakılmamalı.

● Gayrimüslim cemaatlerin örgütlenme özgürlüğünü tam anlamıyla koruyacak tedbirler alınmalı.

● Geçmişte haksız şekilde el konulan bütün malların dinî cemaatler ve vakıflara iadesine imkân sağlayan bir mevzuat çıkarılmalı.

● Türk Ceza Kanunu’nun “dinî değerleri aşağılamayı” suç sayan 216. maddesi kaldırılmalı.

● Diyanet İşleri Başkanlığı, kadınların başta camiler olmak üzere ibadet yerlerine erişiminin erkekler ile eşit koşullarda olmasını sağlamalı.

● Kadınların ve LGBTİ’lerin egemen inanç dogma ve öğretilerine eleştirel yaklaştığı durumlarda, bu grupların ifade özgürlüğü ile din veya inanç özgürlüğünün desteklenmesi ve bu grupların damgalanmaması, tehdit edilmemesi ve kovuşturmaya uğramaması için devlet yetkililerinin önlemler alması gerekli. Bu kişiler hedef alındığında, yetkililer bu kişilerin korunması için tedbir almalı.

● Din veya inanç toplulukları, sinagog, kilise, cami, cemevi ve Yehova Şahitlerinin ibadet salonları da dahil olmak üzere ibadet yerlerinin idaresinden sorumlu derneklerde kadınların eşit temsilini sağlamalı.

ShareTweetShare
Previous Post

Bahçeşehir Koleji, Avrupa’da kupa için avantaj arıyor

Next Post

Tutuklanan gazeteci Haskoloğlu devleti 3 ay önce bilgilendirmiş: İhale onun başına patladı

İLGİLİ HABERLER

Respect ile… Ruhumuzun heykelini dikelim
GÜNDEM

Respect ile… Ruhumuzun heykelini dikelim

March 25, 2023
5k
Erdoğan’ın İskenderun’daki hastane temel atma töreni mizansen çıktı
GÜNDEM

Erdoğan’ın İskenderun’daki hastane temel atma töreni mizansen çıktı

March 25, 2023
5k
HDP’den Hasan Cemal’e vekillik teklifi
GÜNDEM

HDP’den Hasan Cemal’e vekillik teklifi

March 25, 2023
5k
The Independent: Diktatörler Türkiye’deki seçimleri manipüle ediyor
GÜNDEM

The Independent: Diktatörler Türkiye’deki seçimleri manipüle ediyor

March 25, 2023
5.1k
Bakan Soylu ‘dava’sını sürdürüyor!
GÜNDEM

Bakan Soylu ‘dava’sını sürdürüyor!

March 25, 2023
5k
15 numuneden 14’ü… Türkiye’den AB’ye ihraç edilen ballar hileli çıktı
GÜNDEM

15 numuneden 14’ü… Türkiye’den AB’ye ihraç edilen ballar hileli çıktı

March 25, 2023
5.1k
Daha Fazla Haber

Respect ile… Ruhumuzun heykelini dikelim

Respect ile… Ruhumuzun heykelini dikelim
by aktifhabercom
March 25, 2023
0
5k

Devamını oku

Devlet helalleşmek zorunda: Gaffar Okkan’ın mezarını ziyaret etti

Devlet helalleşmek zorunda: Gaffar Okkan’ın mezarını ziyaret etti
by aktifhabercom
March 25, 2023
0
5.1k

Devamını oku

Adaylığı garantiledi planı açık etti! İstesek ilk gün 100 bin imza toplardık

Adaylığı garantiledi planı açık etti! İstesek ilk gün 100 bin imza toplardık
by aktifhabercom
March 25, 2023
0
5.2k

Devamını oku

The Independent: Diktatörler Türkiye’deki seçimleri manipüle ediyor

The Independent: Diktatörler Türkiye’deki seçimleri manipüle ediyor
by aktifhabercom
March 25, 2023
0
5.1k

Devamını oku

15 numuneden 14’ü… Türkiye’den AB’ye ihraç edilen ballar hileli çıktı

15 numuneden 14’ü… Türkiye’den AB’ye ihraç edilen ballar hileli çıktı
by aktifhabercom
March 25, 2023
0
5.1k

Devamını oku

Uzun bir aradan sonra: Yabancı finans yöneticileri Türkiye’de

Uzun bir aradan sonra: Yabancı finans yöneticileri Türkiye’de
by aktifhabercom
March 25, 2023
0
5.1k

Devamını oku

Yazıcıoğlu’nun oğluyla görüştü: Soruşturmayı sonuca vardıracağız

Yazıcıoğlu’nun oğluyla görüştü: Soruşturmayı sonuca vardıracağız
by aktifhabercom
March 25, 2023
0
5.1k

Devamını oku

HÜDA-PAR konusunu ‘halletmişler’: MHP’li kurmaylar ‘beyan esastır’ dedi

HÜDA-PAR konusunu ‘halletmişler’: MHP’li kurmaylar ‘beyan esastır’ dedi
by aktifhabercom
March 25, 2023
0
5.1k

Devamını oku

Akıl almayacak miktarda! Guatemala’da Türkiye’den gönderilen fentanil ele geçirildi

Akıl almayacak miktarda! Guatemala’da Türkiye’den gönderilen fentanil ele geçirildi
by aktifhabercom
March 25, 2023
0
5.2k

Devamını oku

‘Yine başaracağız!’ Kılıçdaroğlu ve Karamollaoğlu, Ecevit ve Erbakan’ı hatırlattı

‘Yine başaracağız!’ Kılıçdaroğlu ve Karamollaoğlu, Ecevit ve Erbakan’ı hatırlattı
by aktifhabercom
March 25, 2023
0
5k

Devamını oku

‘Vergi kaçırma faaliyeti’: Kızılay’dan ikinci Ensar skandalı!

‘Vergi kaçırma faaliyeti’: Kızılay’dan ikinci Ensar skandalı!
by aktifhabercom
March 25, 2023
0
5.1k

Devamını oku

Demirtaş’tan açıklama: AKP’nin muhalefet partilerine sızdırdığı ajan provokatörler ifşa olacak

Demirtaş’tan açıklama: AKP’nin muhalefet partilerine sızdırdığı ajan provokatörler ifşa olacak
by aktifhabercom
March 25, 2023
0
5.1k

Devamını oku

Yeniden Refah Partisi’nde ‘cumhur krizi’: Elif Erbakan bekleniyor!

Yeniden Refah Partisi’nde ‘cumhur krizi’: Elif Erbakan bekleniyor!
by aktifhabercom
March 25, 2023
0
5.3k

Devamını oku

İYİ Partili Erdem’den açıklama: Ağıralioğlu bildiğini okumuş!

İYİ Partili Erdem’den açıklama: Ağıralioğlu bildiğini okumuş!
by aktifhabercom
March 25, 2023
0
5.1k

Devamını oku

İşkence ile gözaltına alan polislere takipsizlik, gazeteci Kılıç’a ‘memura hakaret’ davası

İşkence ile gözaltına alan polislere takipsizlik, gazeteci Kılıç’a ‘memura hakaret’ davası
by Özkan yazar
March 24, 2023
0
5.1k

Devamını oku

HÜDA PAR duyurdu: Seçime AKP listelerinden gireceğiz

HÜDA PAR duyurdu: Seçime AKP listelerinden gireceğiz
by Özkan yazar
March 24, 2023
0
5k

Devamını oku

Uluslararası topluma çağrı: Türkiye’de en temel hukuk ilkeleri bile çiğneniyor.

Uluslararası topluma çağrı: Türkiye’de en temel hukuk ilkeleri bile çiğneniyor.
by Özkan yazar
March 24, 2023
0
5.1k

Devamını oku

KHK’lı öğretmeni infazı bittiği halde cezaevinden tahliye etmemek için gerekçe uydurdular: Psikolojik olarak sosyal hayata hazır değil

KHK’lı öğretmeni infazı bittiği halde cezaevinden tahliye etmemek için gerekçe uydurdular: Psikolojik olarak sosyal hayata hazır değil
by Özkan yazar
March 24, 2023
0
5.3k

Devamını oku

Depremde eşini ve çocuklarını kaybeden gazeteciye yakalama kararı

Depremde eşini ve çocuklarını kaybeden gazeteciye yakalama kararı
by Özkan yazar
March 24, 2023
0
5.2k

Devamını oku

‘Kumpas’ değilmiş; Balyoz’dan Çetin Doğan dahil 7 kişiye hapis cezası

‘Kumpas’ değilmiş; Balyoz’dan Çetin Doğan dahil 7 kişiye hapis cezası
by Özkan yazar
March 24, 2023
0
5.3k

Devamını oku
Aktifhaber

© 2022 - - Sitemizde yayınlanan haberlerin telif hakları haber kaynaklarına aittir. İzin alınmadan kopyalanamaz.J.

MENU

  • GÜNDEM
  • ANALİZ
  • SİYASET
  • EKONOMİ
  • DÜNYA
  • ÖZEL HABER
  • 15 TEMMUZ
  • SPOR
  • İŞKENCE
  • MEDYA
  • MAGAZİN
  • DİĞER

BİZİ TAKİP EDİN

No Result
View All Result
  • GÜNDEM
  • ANALİZ
  • SİYASET
  • EKONOMİ
  • DÜNYA
  • ÖZEL HABER
  • 15 TEMMUZ
  • SPOR
  • İŞKENCE
  • MEDYA
  • MAGAZİN
  • DİĞER
    • EĞİTİM
    • KÜLTÜR & SANAT
    • SAĞLIK
    • TEKNOLOJİ
    • YAŞAM

© 2022 - - Sitemizde yayınlanan haberlerin telif hakları haber kaynaklarına aittir. İzin alınmadan kopyalanamaz.J.