Kürt siyasetçi Ayla Akat Ata, MHP lideri Devlet Bahçeli’nin Abdullah Öcalan çıkışı için “‘Öcalan gelsin Meclis’te konuşsun’ demek o toplumun içerisine atılmış bir bomba gibidir” dedi.
Bahçeli’nin hukuk düzenlemesi olmadan Türkiye’nin en hassas konularından biri hakkında konuştuğuna dikkat çeken Ayla Akat Ata, T24’ten Cansu Çamlıbel’e verdiği söyleşide konuya ilişkin özetle şunları dedi:
“Bahçeli en zor yerden başladı”
“1993’ten beri her süreç, başlarken çok büyük heyecan yarattı, biterken de çok büyük bir yıkım yarattı. Bunu görerek, neyle yola çıkıp, nerede durmak, nerede nefes almak, nerede toplumla buluşmak lazım hepsi ayrı ayrı tartışılmalı. Benim Bahçeli’yi dinleyince kaygılanmamın sebebi bu.
Şimdi, 40 yıllık çatışma sürecinde çok ciddi kayıplar var. Türkiye toplumu içerisinde neredeyse her aileye dokunmuş bir gerçeklikten bahsediyoruz. Bütün Türkiye coğrafyasında herkesin bir şekilde canının yandığı, cebinin yandığı bir meseleden bahsediyoruz. Doğal olarak Türkiye’de evinde oturan yıllardır belki bunun için bedel ödemiş Türkiyeli bir annemiz ‘Bu nereden çıktı?’ der. Ve bu işin taraftarı olmayanlar bunu işlerler. Yani sürece yarar değil, zarar verecek bir noktaya taşınması söz konusu olabilir.
O yüzden de ‘Öcalan gelsin Meclis’te konuşsun’ demek o toplumun içerisine atılmış bir bomba gibidir. Hukuk düzenlemesi olmadan Türkiye’nin en hassas konularından biri hakkında konuşuyor. Bu, Türkiye toplumuna bırakılmış bir bombadır. Çünkü ‘Bu sadece Öcalan için mi olacak?’ sorusunu herkes sorar.
Türkiye’de bu kadar ciddi hukuk sorunu gerçekliği varken, insanlar hukuksuz biçimde gözaltına alınıp tutuklanırken, doğal olarak herkes hemen bu soruyu sorar. Herkesin ‘terörist’ ilan edildiği bir süreçten bahsediyoruz.
Herkesle her şeyi tartışabilmek Türkiye toplumuna rağmen olacak bir şey değil. O nedenle kaygı duydum. Yani bir anda televizyon ekranlarından böyle bir bilgiyi kamuoyuyla paylaşmak kaygı vericidir. Çünkü en zorlanacağınız yerden başlamış olursunuz.
Bu sürece muhalif olacakların elini güçlendiren bir açıklama oldu. Her süreç kendi içerisinde tarafgir ve tarafgir olmayanları barındırır. Doğal olarak böyle bir açıklama tarafgir olmayanların eline güç verdi. Ve bence o yüzdendir ki son grup toplantısında Sayın Bahçeli ‘Bu iş millete rağmen olmaz’ dedi.
“En uçtaki isim”
Sayın Bahçeli önemsizdir demiyorum. Dünya çatışma çözüm süreçleri bilgisi de bize der ki; ‘En karşıda olanın içinde olması sürecin başarısı için bir ön bilgidir size.’ Ama sonuçta 2013’te toplumda yüzde 60’a yakın bir kabul olduğu halde yine de gerçekleşmedi süreç.
Şimdi en uçtaki isim, yani Sayın Bahçeli, sürecin içindeyse bu önemli bir bilgi. Ama bu bilgiyi pratikleştirmesi gereken Sayın Cumhurbaşkanıdır. Toplumu rahatlatacak, Kürt toplumunu özellikle rahatlatacak, sözün sahibi olacak.”
Kürtler artık statü istiyor”
Ayla Akat Ata, “Kürtler ne istiyor?” sorusuna ise şöyle yanıt verdi:
“Kürtler artık bir statü istiyor. Ama bu coğrafyada yaşayan tek halk Kürtler değil. Bizim dışımızda Ermeni, Süryani, Arap halkları var, Azeriler var. Aleviler var, Müslümanlar var, Hristiyanlar var. Hep beraber yaşıyoruz. Doğal olarak sadece kendimize ‘özerklik’ dememiz mümkün olmadı. O yüzden ‘demokratik özerklik’ dedik. Bugün yine otururuz, konuşuruz. Türkiye’de bu konuda kafa yormuş bütün insanlarla birlikte, statüyü yeniden isimlendiririz. Ama “Asıl olan nedir?” derseniz, asıl olan statü talebidir. Kürtler anayasal anlamda tanınmış bir statü içerisinde kendi varlıklarını korumak, yaşamak istiyorlar.
Herkesin ‘Türk’ değil, ‘Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı’ olması noktasında AKP grubuyla bir ortaklaşmamız söz konusu oldu. Bu bilgiler kayıtlıdır, tutanak altına alınmıştır. Hatta CHP’yle bile belli bir mesafe kat edildi ama sonra CHP’li bir üye gelip ‘kabul etmiyoruz’ dedi.”