CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu katıldığı bir televizyon programında, seçim süreci ve sonrasında yaşananlar anlattı. Kılıçdaroğlu, Özdağ ile yaptığı gizli protokolden İmamoğlu’nun kendisine bayrak açmasına kadar hemen her konu da merak edilenleri cevapladı.
CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu, Habertürk kanalında gazeteci Mehmet Akif Ersoy’un sorularını yanıtladı.
Seçim öncesi ve sonrası yaşananları değerlendiren Kılıçdaroğlu, CHP için ‘değişim’ çağrıları yapan partililer hakkındaki düşüncelerini de söyledi.
Son dönem İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun “değişim” diyerek başlattığı harekete karşılık programda “Yenilenme” ifadesini kullanın CHP lideri, “Değişmeyen hiçbir şey yok. Her şey değişir zaman içerisinde. Mevsimler, insanlar, moda, ders kitapları, bilim değişir” ifadelerini kullandı.
Zafer Partisi lideri Ümit Özdağ’ın çok konuşulan MİT Başkanlığı ve bakanlık iddiaları için de Kılıçdaroğlu şunları kaydetti: “O protokolle ilgili konuşmam doğru değil. İki kişinin namusuna teslim edilen protokoldür. Açıklamayı ahlaki olarak doğru bulmam. Benim konuşmam doğru değil. Protokol ikimizin arasında imzalandı. Kamuoyuna açık değildi. İkimizin namusuna teslim edildi nokta. Bu konuda yorum yapmam doğru değil. Sayın Özdağ ile sayın Oğan ile yaptığım görüşmelerle ilgili 6 liderin haberi vardı” dedi.
Kılıçdaroğlu’nun sorulara verdiği yanıtlardan öne çıkan başlıklar şöyle:
“Zaman içinde partinin yenilenmeye ihtiyacı var. Tüzüğü alacağız. Yeni kurallar getirmenin partide var olan aksaklıklarını gidermenin, üyelerin, milletvekillerinin şikayetlerini dikkate alarak partinin yenilenmesi lazım. Bizim yenilenmeye ihtiyacımız var. Elbette yenileneceğiz. Şu anda mahalle delege seçimleri yapılıyor. 1 milyonu aşkın üye mahalleden başlayarak delegeleri seçiyor. Çok güçlü bir altkültürümüz var.
“BEN HİÇBİR DELEGEYE TELEFON AÇMAM”
Kurultay yapıyorsunuz. Biz hukukun üstünlüğüne inanan partiyiz. Dün kurulan bir parti değiliz. Geçmişte nasıl genel başkanlar değişti ise yine genel başkanlar değişir. Örneğin ben hiçbir delegeye ‘bana oy verin’ diye telefon açmam. Bunu dediğiniz an genel başkanlık yapamazsınız. Biz gelenekleri, kurumları olan bir partiyiz. Sıradan bir parti değiliz. Genel başkan elbette ki değişir. Benim genel başkan olduğum dönemde de genel başkan adayları çıktı, demokratik yarıştık. Bunların olması demokrasinin gereğidir.
“KURULTAY SEÇİM ÖNCESİ YAPILMALI”
Geçen yerel seçimlerde başarı kaydetmedik mi? Belli ki başarı elde ediyoruz. Niye her seçimde yenilgi? Yerel seçimlerde başarı elde ettik. 11 büyükşehir belediyesi CHP tarafından yönetiliyor. Bunu yenilgi olarak anlatıyorlar. Eleştiriye hep saygım vardır. Seçimi kazanırsınız, kazanmazsınız ayrı bir şey. Biz bakarız, kendi içimizde hesaplaşırız, oturur tartışırız. ‘Neden kazanamadık’ masaya yatırırız. Hangi koşullarda kazandık, bunu masaya yatırırız. Ben şunu söyledim; bu geminin kaptanı ben miyim? Kaptan gemiyi dalgalı ortamda denize bırakmaz. Sağlam limana yanaştırır. O liman kurultaydır. PM karar verecek ‘şu tarihte kurultay olsun’ diyecek. Benim yaklaşımım yerel seçimlerden önce kurultayın yapılması.
“BÖYLE DERSENİZ DELEGE SİZİ DİNLEMEZ”
Ben hiçbir delegeyi seçmem. Ben hiçbir il başkanına ‘şunları delege yap, şunları delegelikten çıkar’ diyemem. Bunları derseniz il başkanına hiçbir şey diyemezsiniz. Böyle derseniz örgüt, delege sizi esir alır. CHP’nin geleneklerinde genel başkan çok yukarıdadır. ‘Şu seçim şurada olsun, delege şuraya gelsin, delege bana oy versin’ gibi bizim geleneğimiz yoktur. Mahallede üyelerimiz var. Sandığımız konuluyor, gidip oy kullanıyorlar. Onlar delegeleri seçiyorlar. Sonra ili seçiyorlar. Orada yarışma oluyor. Şu anda Türkiye’nin bütün mahallelerinde heyecan var. Şikayetler geliyor, kimi kazandım diye seviniyor, kimi kaybettim diye üzülüyor.
“KİMSE SÜRECİN ÜSTÜNE GÖLGE DÜŞÜREMEZ”
Arkadaşlar ‘ben genel başkan olacağım’ derse alana çıkarlar. İl il gezerler. Daha bu süreç başlamadı. Hiçbir kısıtlama olmaz. Özgürce insanlar çıkarlar. Bunlar demokrasinin gereği zaten. Bu konuda hiç kimse sürecin üstüne bir gölge düşüremez. İl başkanlarının görevden alınmasının her birisinin gerekçesi var. Hangi gerekçe ile aldığımız PM’ye aktaracağız. PM bu kararı denetleyecektir. Göreve iade de olabilir, kabul de edebilir. Biz ayrıca bütün illere ikişer milletvekili gönderdik. CHP’de genel başkan yanlış bir şey söylediği zaman ertesi gün kıyamet kopar. Bizde tek adam rejimi yok; demokratik kurallar vardır. Ben PM’de MYK’yı veya beni eleştirecek arkadaşların sözünü kesmem. Onlara bu esnekliği sağlarım. Onu da örgütümüz gayet iyi bilir.
“BİZ SIRADA BİR SEÇİM YAPMADIK”
Seçim sonuçlarını yenilgi olarak kabul etmiyorum. Seçim sonuçlarını biz kazanamadık. Kazanamamamızın birden çok nedeni var. Küçük köylerde veya kasabalarda oyumuz düşük. Biz buralara gitmemişiz yeteri kadar. Bu kusur bize ait. Buradaki yurttaşlar enflasyonu kentte yaşayan vatandaşa göre yeteri kadar hissetmemiş. Büyük kentlerin hemen hemen büyük kısmında zaten birinci partiyiz. Biz sıradan bir seçim yapmadık. Mâkul, demokratik ölçüler içinde bir seçim olmadı. Bütün bakanlar devletin araçlarını kullanıyorlar mıydı? Bakanlar devletin imkanlarını kullanarak vatandaşa gidiyorlar mıydı? Bu ahlaki midir, değil midir? Bir seçimin ahlâki, yasal, hukuk temelleri üzerine inşa edilmesi lazım. Bir seçimde sahtekârlık yapılıyorsa ve seçim meydanında gösteriliyorsa. Başta Yeni Şafak gazetesinin yaptığı gazetecilik midir, ahlâk mıdır? Daha sonra Erdoğan sahte videolar yaptı. Bütün seçim meydanında gösterdi. TRT günlerce gösterdi. Sahtekârlık yapan bir insandan Cumhurbaşkanı olur mu?
“25 MİLYON İNSANIN OYUNU ALDIK”
Biz devletin kullandığı bütün imkanlara, yapılan sahtekârlıklara rağmen 25 milyon insanın oyunu aldık. 25 milyon insanın kullandığı oyu yenilgi olarak tanımlayamazsınız. 25 milyon insan insan haklarından, demokrasiden yana oyunu kullanıyorsa demek ki orada bir umut vardır. Tabii ki başarı iktidar olmaktır. Demokratik olmayan ortam içinde seçim yapıldı, insan haklarına aykırı uygulamalar yapıldı. Devletin imkanları, parası ve bürokrasisi kullanıldı. Devletin 25 milyon insanı demokrasiden yana oy kullandı. Yüzde 48 demokrasiden yana oy kullanırsa yenilgi olarak kabul edebilir misiniz? Vicdan bunu kabul eder mi? Siz kalkıp da CHP gibi partiyi, kurtuluş savaşı veren partiyi nasıl terörle bir araya getirirsiniz. Bunun ahlakla bir ilgisi var mı?
“ÇADIR MAHKEMELERİNİ BEN Mİ KURDUM?”
Kandil’den yapılan açıklamada ‘Kılıçdaroğlu’nu destekliyorum’ dendiğinde Erdoğan’ın işine yarar değil mi? Erdoğan’ın Kandil’le bir ilgisi yok muydu? Cumhuriyeti kuran parti terör örgütü ile yan yana getirilir mi? Terör örgütünün saldırısına uğrayan genel başkan nasıl terör örgütü ile yan yana getirilir. Çadır mahkemeleri kuran ben değilim. Erdoğan ‘montaj. montaj’ diye itiraf etti. Bir parti terör örgütüne ‘sizin desteğinizi istemiyoruz’ diye bir şey söyler mi? Muhatap alır mı? Terör örgütü ismi daha fazla zikredilsin diye yapar. Bütün terör örgütlerine karşıyız biz. Terör bir insanlık suçudur. Terör örgütü ile yan yana gelemezsiniz. Yan yana olan suçlanan biziz. Saldırıya uğrayan biz yine suçlanan biziz. Devletin bütün imkanları, parası kullanıldı, gayet iyi biliyoruz. Yüzde 48 oy olmamız çok güzel bir şey otoriter yönetimde ve bütün olumsuz koşullara rağmen.
“BİZİM BİRİNCİ ÖNCELİĞİMİZ DEMOKRASİDİR”
Avrupa Parlamentosu’nda ‘dünyanın bütün demokratları birleşin’ diye çağrı yaptım. Önce demokrasinin, insan haklarının gelmesi lazım. Hapishaneler tıka basa dolu. Açlık var. Adalet arayan insanlara her türlü adaletsizlik yapılıyor. Önceliğimiz demokrasiyi getirmek. 6 liderin bir araya gelmesinin temel hedefi bu zaten. Şeffaf ve adaletli toplumu yeniden inşa etmek. Biz elbette sosyal demokrat bir partiyiz. Emekten, alın terinden yanayız. Gelir dağılımın eşit olmasından, vergilerin adaletli olmasından yanayız. Seçim ittifakıydı. Seçim bitti, liderler olarak zaman zaman konuşuyoruz tabi.
“PARTİ TÜZÜĞÜNÜ DEĞİŞTİRECEĞİZ”
Parti yönetiminde yüzde 20 gençlik kotası var. Milletvekilleri olarak özel bir kotamız yok. Parti tüzüğünde düzenleme yaparsak gençlik, cinsiyet kotası gibi. O zaman doğal olarak yer alacaktır. Uzun süreli parlamentoda bulunmanın bir yararı yok. Bir süre sonra heyecanınızı kaybediyorsunuz. 3 dönem, 2 dönem olabilir. Şu anda parti tüzüğünde yapılacak değişikliklerle ilgili bir sayfa açıldı. Oraya örgütlerden görüşler geliyor. O görüşler yoğunluklu olarak ne olsun derlerse o düzenlemeleri yapacağız. Kurultayda parti tüzüğünü değiştireceğiz.
ABD VE YURTDIŞI ZİYARETLERİ…
Amerika’ya gittim. İngiltere’ye, Almanya’ya gittim. Osmanlı sanayi devrimini kaçırdığı için battı. Şimdi her saniye başka buluş var. Şimdi teknoloji çağı var. Türkiye bunun neresinde? Eğer iktidar olduğumuzda Türkiye kökenli dünyanın en saygın bilim insanları getiremezseniz, üniversiteleriniz bilim üretmiyorsa teknoloji üretme şansınız yok. Amerika’da bilim insanları ile görüştüm. Nano teknoloji merkezini gezdim. İngiltere’de bilim merkezlerinde, yapay zeka merkezlerini gezdim. ‘Acaba bunu kendi ülkemizde hayata geçirebilir miyiz’ diye.
“ABD’DE YAPILAN 35 KATLI GÖKDELENİ GÖRDÜM”
New York’tan Washington’a geldik arası 8 saat. New York’ta Erdoğan ailesinin kurduğu gökdeleni gördüm. Araçla gittim. Benim yanımda devletin polisi de vardı. Bu bina nasıl yapıldı, paralar nasıl gönderildi. 35 katlı gökdeleni niye yapıyorsunuz? Bunu sormayacaksam niye siyaset yapıyorum. Hazır ABD’ye gitmişim. Bir ülkenin üniversiteleri teknoloji üretmiyorsa bir şey yapamazsınız. Boğaziçi Üniversitesi neden bu hale geldi? Bilim insanlarımız neden yurt dışına gidiyor? Bir ülkeyi geleceğe taşıyan yüzde 2,5-3’dür. Yani üstün zekâlı kişiler. İngiltere bunları topladı. İngiltere ile ABD arasında kavga yüksek yetenekli insan savaşıdır. Bizim ise en yetenekli evlatlarımızı bütün dünya kapıyor.
“İMAMOĞLU HABERİNİ ALINCA HEMEN GELDİM”
Bilirkişi raporu var alınan raporlar var. Ben Almanya’ya gidip akşam geldim zaten. Bir miting daha yaptık sonra. Bu sefer mitinge 6 lider büyükşehir belediye başkanına destek verdik. Sizin yurt dışı seyahatiniz kendi iradenizle olmuyor. Gideceğiniz üniversitelerde önceden programlanması lazım. Yoksa telefon açıp ‘yarın geliyorum’ derseniz sizi kabul etmezler. Üniversitenin kendi kuralları var. Mahkumiyet kararı aldığımızda uçak kiralayıp hemen geldim zaten. “Benimle misiniz?” lafını bir grup toplantısında ifade etmiştim. Genel başkan bütün grubun çalışmasını ister. Bunu dillendirmek için söyledim.
“BU TOPLANTI ETİK OLARAK RAHATSIZ EDİCİ”
Sabahleyin cep telefonuma gelen mesajla gördüm. Doğrusunu isterseniz tamamını seyretmedim. Gerek duymadım. Sadece beni değil partiyi ilgilendiren konu. Sonuçta partiye uzun yıllar emek veren arkadaşların yaptıkları bir toplantı olarak düşünebiliriz. Etik olarak rahatsız edici bazı uygulamalar var. Parti içi konuları televizyonlarda konuşmayı doğru bulmam. Parti içinde bir kişi genel başkanlığa aday ise gelir başımın üstünde yeri vardır. Kendisini destekleyen arkadaşlarıyla hareket edebilir. Bu bizim geleneğimizde var. Herke AK Parti’yi gördüğü için orası gibi zannediyorlar biz öyle değiliz. Bu AK Parti’de olsa suç. Adamı linç bile edebilirler. İhraç bile edebilirler. Çünkü orada demokrasi yok. Biz demokrasiyi içselleştirebilen bir partiyiz. Parti meclisi üyeleri genel başkanı eleştirebilirler. Bizim partide hiç kimse eleştirilmez diye bir kural yok. Sağlıklı bir eleştiri siyasetçinin en çok ihtiyaç duyduğu şey. O çerçevede eleştirilere bakarım. Eleştirilerin haklı yönü de olabilir, haksız yönü de olabilir. Konuyu disiplin kuruluna sevk etmeyi düşünmüyorum. Ekrem İmamoğlu Bey’in İstanbul Büyükşehir Belediyesi başkanlığına yeniden aday olmasını isterim.
“TEKRARLANDIĞINDA GEREĞİNİ YAPARIM”
Zaman zaman bu tür olaylar olur; kriz olarak görmeyiz. Su mecrasını bulur. Buradaki temel sorun şu. Ülkenin bu kadar ciddi sorunu varken, insanlar perişan halde iken, ekonomi bu halde iken, zamlar almış başını gidiyorken CHP’nin iç sorunlarının tartışma konusu olması beni rahatsız ediyor. Bu konuda bütün arkadaşlarımı uyardım. Elbette eleştirilerini dile getirebilirler. Ama hepsinin ortak hedefi; bu ülkede çok dar bir grup hariç zamlardan perişan oldu. Parti içi tartışmaları toplumun önüne getirme kadar yanlış bir şey yok. Kurallar içinde mücadele edersiniz. Tekrarlandığında, kuralın dışına çıkıldığında gereğini yaparım. Her toplantının etik kurallar içinde yapılması lazım. Söylediğim odur.
TANJU ÖZCAN’IN İHRAÇ EDİLMESİ…
Beni değiştirecek olan kurultay. Ben nasıl kendi kendimi değiştireyim? Bir partinin genel başkanını kurultay belirler. 100 yıldır bu böyle. Kendi kendimi genel başkanlığını bitirmem doğru değil. Bir partiyi yönetiyorsunuz. Kurallarına göre ilkelerine göre yöneteceksiniz. Partinin tüzüğü. hukuku, gelenekleri vardır. Tanju Özcan’ı parti yönetim kurulu yüksek disiplin kuruluna sevk etti. Yüksek Disiplin Kurulu 1 yıl süreyle ihraç ediyorum dedi. Tanju Özcan’a kişisel olarak kırgınlığım yok ama parti olarak yapılan yanlış.
“DAHA FAZLA YERE GİDEBİLİRDİK”
Seçim kampanyası başarılıydı. Ekrem Bey zaten Cumhurbaşkanı yardımcısıydı. Hiç eksiğimiz olmadı dersem doğru da olmaz. Daha fazla yere gidebilirdik. Belki 6 liderin bir arada konuşması daha az olabilirdi. Daha fazla farklı yerlere ayrı ayrı gidebilirdik. Biz bir aradayız. Arkadaşlar var. Tek başıma durum değerlendirme yapmam. Görüşümü en son açıklarım. Arkadaşlarımız düşüncelerini daha rahat ifade etsinler diye. Milletvekili arkadaşlarımız ‘genel başkan böyle söyledi, aykırı bir şey söylemeyeyim’ duygusuna kapılmasın diye. Partinin güçlü bir dayanışma kültürü var.
SEÇİM GECESİ ‘KAZANDIK’ İFADESİ
Basın toplantısına girdiğimizde salon doluydu. Masanın etrafına toplanmış vaziyetteyiz. Sayın İmamoğlu, sayın Yavaş oradaydı. Faik Bey ilk açıklamayı yapmıştı. Sonra sayın Yavaş ve İmamoğlu açıklamaları yapası yönünde görüş belirlendi. Aşağı yukarı ortak karardı bu. İlk gelen veriler öyleydi, açıklamaları yanlış bulmuyorum. Kamuoyuna o çerçevede açıklandı.
“SES KAYDINI SAVCILIĞA VERDİK”
Bir seçime girdik kazanamadık, ama yenilgi değil. Siyasette bir mücadele eşit koşullarda olursa onu bir şekliyle yenilgi olarak kabul edersiniz. Koşullar eşit ve ahlâki değil. Benimle ilgili ses kaydı yasa dışı işlem, savcılığa verdik, araştırıyoruz. Savcılık rahatlıkla bulabilir. Saray zamların tartışılmasını istemiyor. Bir partinin içindeki tartışmayı manşetlere taşımak, internet sitelerinde birinci haber yapmak. Bu kadar zam normal mi? Niye onlar manşetlere taşınmıyor?
“TRT’Yİ AİHM’E KADAR GÖTÜRCEĞİZ”
Devletin aygıtları, devletin televizyonu bizim CHP’ye ayırdığı süre 10 dakika ise AK Parti’ye ayırdığı süre 1,5 saat. Bu adil mi? TRT diyorum. MHP’ye ayırdığı süre bizim 4-5 katımız. TRT kendi yasasına göre tarafsız yayın yapmak zorunda. Onu da mahkemeye verdik. Bunu AİHM’e götüreceğiz. Benim vergilerimle yayın yapacak, yasasına aykırı davranacak. Devletin değil sarayın televizyonu şu anda. Orada ahlaki kurallara, yasalara uyulmuyor. Kırsal kesimde en çok izlenen televizyon kanalı TRT. Başka kanal izleyemiyor, çekmiyor çünkü.
“HİÇBİR ZAMAN ‘BEN ADAYIM’ DEMEDİM, DEMEM”
Biz tek adam partisi değiliz. Toplum öyle bir hale geldi ki, demokratik bir ortamı bile kaos olarak görmeye başladı. İnsanlar genel başkanlarını eleştirebilir, ne var bunda? Karşı tarafa bakıyorlar orada tek adam rejimi var. Neden siz öyle yapmıyorsunuz diyorlar. Biz düşünce özgürlüğünü savunuyoruz. Cumhuriyeti kuran partiyiz. Bizi hiçbir vatandaşımız diğer partiler gibi değerlendirmesin. Hiçbir zaman ‘ben adayım demedim’. O günün koşullarda aday olmam istendi. İmzalar yapıldı aday oldum. Ben kimseye gidip ‘Beni aday gösterin’ demem, diyemem. Ahlâkıma, partinin geleneklerine uygun değilim. Başka bir genel başkan adayı çıkarsa, partinin iyi yönetileceğinden, gelenekleri derinleştireceğinden, demokrasi kültürü geliştireceğinden, eleştirilere saygıyla bakacağından emin olunursa öyle bir aday çıkarsa elbette saygı duyarım.
“YENİ ŞAFAK KEŞKE BENİMLE RÖPORTAJ YAPSA”
Yeni Şafak’ta köşe yazarlarına şunu sormalı, ‘bu gazete neden sahte videolar yayınlıyor, neden gelip de Kemal Kılıçdaroğlu ile röportaj yapmıyor’. O zaman gelip benimle konuşurlarsa neden bu sahtekârlığı yaptığı sorma şansım olacak. Keşke gelseler. Bunları sorarım. Devletten nasıl nemalandıklarını da onlara sorarım.”