Fethullah Gülen’in yeğeni televizyoncu Kemal Gülen ‘Bir Asude Mekan bir Yiğit İnsan‘ başlıklı bir yazı kaleme aldı.
”İki gündür bir vesile ile sosyal medyanın gündemine gelen konu Fethullah Gülen Hocaefendi’nin yıllardır yaşadığı Kamp’tan bir süreliğine ayrılmasıydı. Bu muvakkat ayrılığın üzerinden fırtınalar kopartanlar oldu. Bu gündem üzerinden prim yapmak isteyen ve dostların gönlüne hüzün, düşmanlara sevinç taşıyanlar, farkında olmadan nifak tohumlarını büyütüyor hiç akla hayale gelmedik senaryolarla şer odaklarına can suyu taşıyorlar.
Ramazan’ın son günü rutin kontroller çerçevesinde birkaç günlüğüne hastaneye giden Hocaefendi, doktorların tavsiye ve takipleri doğrultusunda bir süreliğine Kamp’ın dışında müstakil ve daha havadar bir mekanda kalmaya karar verdi. Hastaneden çıktığı gün bayram ziyareti için ben de oradaydım. O bahçede kahvesini yudumlarken birkaç yakın talebesi de onu rahat ettirmek için her zaman olduğu gibi etrafında pervane olmuştu.
Ders halkasından bir kardeşimizin yakında bir çocuğu olacağı müjdesini alan Hocaefendi bir kalem-kâğıt istedi ve bizzat kendi el yazısıyla isim yazdı ve dualar etti.
Hocaefendi onlarca hastalığıyla barış içinde yaşayan bir insan. Bazen hastalıklarından biri öne çıkıyor, onu tedavi ederken diğer bir rahatsızlığı tetikleniyor. En azından doktorların söylediği böyle. Dünyanın dört bir tarafında sevenlerinin duasının yanı sıra yıllardır yanında bir veya birden fazla uzman ve vefalı doktor bulunuyor; gece gündüz uzaktan yakından O’nu takip edip ilaçlarını düzenliyor, daha sağlıklı bir hayat sürmesi için bütün bilimsel yenilikleri ve verileri kullanıyorlar. O doktorlara da minnettarız.
Necip Fazıl’ın Reis Bey’e söylettiği gibi dünyanın neresinde bir suç işlense onu kendi vicdanında duyan, bütün mağduriyetleri ve mazlumiyetleri sinesinde hisseden, günün 24 saatini ibadet, sohbet, istişare, dert dinleyip ve çözüm üreten, iman ve İslam hizmetlerine ve insanlığın ortak sorunlarına kafa yoran Asrın Dertlisi, hakkında çıkan benzer tartışmalardan uzak, arkadaşlarına ve Ümmeti Muhammed’e dua ediyor; kendi günlük gündemini titizlikle uygulamaya devam ediyordu.
Bu kez de öyle oldu. Bazı sağlık değerlerinin normal seyretmemesinden dolayı hastaneye giden muhterem büyüğümüz hastane sonrası doktorlarının da gözlem ve ifadesiyle değerleri normale döndüğünden o da yeni mekana avdet etti. Eve döndü ama gündeminde yine “arkadaşlar nasıl, hizmetler devam ediyor mu, insanlar bu gurbeti Allah adına değerlendiriyor mu, mağdur ailelerle ilgileniliyor mu” gibi yürek yakan sorular vardı. Kısa çay-kahve sohbetlerinde yanındaki birkaç kişiye ‘aman ha başarıları kendinizden bilmeyin, mağduriyetler için çok dua edin, Allah sizi yalnız bırakmayacaktır’ mesajı veriyordu. Bizim ‘hastadır, dinlensin’ dediğimiz anlarda bile o, bizim yaralarımız için yine çareler üretiyordu.
Biraz önce ifade ettiğim gibi doktorların tavsiyeleri ve kendi kararıyla geçici bir süreliğine farklı bir mekana geçmiş oldu. Bunu daha önce de yapardı. Bazen Ankara’da kalır oradan İzmir’e gider bir bakarsınız İstanbul’a doğru yola çıkmış yolda eşi dostu ziyaret edip bazen herkesin bildiği 5. katta bazen de çok az insanın bildiği bir dost evinde misafir olurdu. Bugün de olan aynısıydı.
Hastaneden çıktığı ilk gün yanında otururken yeni mekanın ona ne kadar iyi geldiğini yüzünde gördüm. O da mekânın ferahlığını ifade sadedinde ‘ne kadar asude bir mekân’ deyiverdi. Karşı tepelerde bahara yeni uyanmış tabiatın, masmavi gökyüzü ve hafif bir rüzgârın O’na iyi geldiği görülüyordu.
Kamp’ın misafirleri eksik olmuyor biliyorsunuz. Hocaefendi her gelenle özel ilgilenmek, hâl-hatır sormak ve onlarla hasbihal etmek istiyor ama buna vakti ve sağlığı izin vermiyor dolayısıyla bir mahcubiyet yaşıyor ve stres yükleniyordu. Bunu herkes bilir. İşte stres de vücudundaki bütün rahatsızlıkları tetikliyor. Stresten uzak kalması başta kalbin, vücudun ve bütün sair uzuvların dinlenmesi için bu kez doktorlar eskisinden daha kesin ve net konuşmuşlar. Bu yüzden bir süre kalabalık misafirler ve ziyaretlerin kabul edilmeyeceğini öğrendim.
Elhamdulillah, Hocaefendi, arkasında dua edenleri önünde Selef-i Salihin’in ışığı hizmetine devam ediyor. Şu otuz yıllık meslek hayatımda kaç kez onun hakkında benzer şayialar çıkardılar, kaç kez öldüğünü yazdılar ama o hep hayattaydı ve Allah’ın izniyle ölü ruhlara hayat dağıtıyordu. Ne yazık ki bazen mum dibine ışık vermediği de oluyor. Bugün yaşanan da buna benzer bir şey.
Hala öyle çok şükür, yaş almış ama yaşlanmamış bir Kutup Yıldızı’nın ışığı altında yol yürüyen insanlara selam olsun.”