Nuri Gökhan Bozkır’ın 4 sayfalık dilekçesinin son sayfası kayıptı. O kayıp son sayfaya TR724 ulaştı. İlker Doğan’ın haberi şöyle;
Nuri Gökhan Bozkır, Türkiye’den Suriye’deki cihatçı gruplara ve IŞİD’e silah göndermekle suçlanıyordu. Silah yüklü MİT TIR’ları davasının gizli tanığı bir üsteğmenle birlikte 2015 yılında patlayıcı madde yüklü soğan kamyonuyla yakalanmıştı. Olayla ilgili 9 şüpheli hakkında hazırlanan iddianame, IŞİD’e soğan kamuflajıyla infilaklı fitil taşındığını ortaya çıkarmıştı. İddianamede Arif İzzet isimli kişinin, şüphelilerden Yalçın’a yükün IŞİD’e gittiğini açıkça söylediği ifade ediliyordu. Bozkır, söz konusu skandalın ardından Türkiye’yi terk etmişti.
Bozkır’ın kayıp olan 4. sayfadaki ifadesine bakılınca, bu işleri ‘AKP rejimi’ adına yaptığı sonucu çıkıyor.
Gökhan Nuri Bozkır, 19 Ekim 2022’de savcılığa gönderdiği dilekçesinde, ‘bazı hususları düzeltmek istediğini’ söylüyordu. Daha önce cinayet silahının Mogan gölüne atıldığı yönündeki ifadesinin doğru olmadığı, ayrıca tetikçi olmakla suçlanan eski MİT’çi Tarkan Mumcuoğlu’nu olay yerine kendisinin götürüp, getirdiği ifadesinin de ‘yalan’ olduğunu anlatıyordu. Bunu yapmasının sebebi olarak ise Türkiye’ye iadesinden sonra 24 gün boyunca MİT tarafından kendisine işkence yapılmasını göstermişti.
Sorun şu ki Nuri Gökhan Bozkır, daha önce verdiği ve dilekçesinde yalanladığı ifadelerini 2015 ve 2017 yıllarında vermişti. İşkence eylemi ise Türkiye’ye teslim edildiği 26 Ocak 2022 tarihinden sonra yaşandı! Dolayısıyla Nuri Gökhan Bozkır’ın dilekçesinde geçen, kendisine günlerce işkence yapıldığından dolayı MİT’ten intikam almak için bazı isimleri verdiği yönündeki beyanın tutar yanı yok!
Gökhan Nuri Bozkır’ın savcılığa gönderdiği 4 sayfalık dilekçenin ayrıntıları dehşet verici. Ukrayna’dan Türkiye gayri resmi tesliminden sonra 24 gün boyunca MİT’te işkence gördüğünü anlatıyor. İşkenceciler, Bozkır’a, “Tarkan Mumcuoğlu’nun adını ifadenden çıkaracaksın. Yoksa seni burada yine getiririz. Bu sefer eşini anneni ve oğlunu yok ederiz.” diyerek tehdit ediyor.
Nuri Gökhan Bozkır’ın 4 sayfalık dilekçesinin son sayfası kayıptı. O kayıp son sayfaya TR724 ulaştı. Nuri Gökhan Bozkır, son sayfaya ‘düzeltmek istediği hususlardan’ ikincisi ile başlıyor. Ardından da cinayetin failinin ‘bilinmediğini’ söylüyor. Halbuki daha önce verdiği ifadesinde cinayetin ÖKK’da görevli Tamer Mumcuoğlu tarafından işlendiğini, kendisinin de tetikçiyi olay yerine götürüp-getirdiğini ifade etmişti.
İadesinin ardından MİT’teki işkencenin ardından bazı konularda ‘fikir değiştirdiği’ anlaşılıyor. Ancak şu da önemli; cinayetin birinci derecede tanığı ve sanığı olan Bozkır, bugüne kadar verdiği hiç bir ifadede Hizmet Hareketi’ni suçlamadı.
Ayrıca son sayfada ‘silah, mühimmat ve malzeme’ sevkiyatıyla ilgili de önemli bir cümle yer alıyor. “Türkiye’deki ülke savunmasına büyük katkılar sağlayarak, malzeme, mühimmat ve silah sağladım.” diyor.
Söz konusu ifade dikkat çekici zira Nuri Gökhan Bozkır, AKP rejimiyle Suriye’deki cihatçı grupların, IŞİD’in arasında silah ve mühimmat sevkiyatını sağlayan ‘köprü’ olarak tanımlanıyordu. 2015 yılında soğan kamuflajıyla IŞİD’e gönderdiği mühimmat deşifre olmuş ve hakkında iddianame düzenlenmişti. Nuri Gökhan Bozkır’ın bu ifadesi, silah sevkiyatı işini ‘rejimin’ bilgisi ve emirleri doğrultusunda yaptığı anlaşılıyor.
Nuri Gökhan Bozkır’ın soy sayfadaki ifadeleri şöyle:
”Bir devlet görevlisi ve TC vatandaşı olarak faili bilinmeyen ama bu konuda bilgisi, görgüsü ve tahminleri olduğu için, özellikle çok saygı duyduğum milliyetçi ve cumhuriyetçi bir akademisyenin öldürülmesi olayının aydınlığa kavuşturulmasını görev bildiğimden, mutlaka bu hususu yargıya taşımak inancını her zaman taşıdım ve halen taşımaktayım. (…)
Ülkem aleyhine hiç bir eylemim olmamıştır. Çünkü Türkiye’ye karşı gizli bir silah ambargosu olmasına rağmen savunma sanayiine ve Türkiye’deki ülke savunmasına büyük katkılar sağlayarak, malzeme, mühimmat ve silah sağladım. Bundan hiç bir zaman çıkar elde etmeyi amaçlamadım ve hiç bir zaman çıkar elde etmedim.
Amacım, kim tarafından işlenirse işlensin, bu önemli cinayetin ülke prestiji de dahil, bir çok milli ve manevi değerlere katkı olması bakımından aydınlanmasıdır.”