Cumhuriyet yazarı Barış Terkoğlu, cezaevinde ziyaret ettiği Kavala’yla yaptığı söyleşiyi bugün köşesine taşıdı.
Kavala’nın verdiği yanıtlardan öne çıkanlar şöyle;
”Cezaevi, hukuksuzluğun yol açtığı eziyetleri daha canlı biçimde hissetmeme yol açtı. Toplumun bir bölümünün olanları onaylaması, onaylamayanların bir kısmının da ses çıkarmaya çekiniyor olması da üzücü.
Umudumu canlı tutarak ruh sağlığımı korumaya gayret ediyorum.
Benimle ilgili güçlü önyargıların olduğu bir gerçek, ancak Gezi ile birlikte düşünüldüğünde cezalandırılmamın takıntıdan ibaret olmadığını, bir işlevi de olduğunu düşünüyorum. Benim Sorosçu ilan edilip hapiste tutulmam Gezi protestolarının arkasında dış güçler olduğu şeklindeki protestoları kriminalize etmeye yönelik propagandaya dayanak olarak da kullanılıyor. Malum, dış güçlerin iktidarı devirmeye çalıştıkları söylemi yaygınlaştı. Bir de tabii Gezi’ye katılmış, Gezi’yi desteklemiş sivil toplum aktivistlerine ve iş insanlarına bir daha böyle bir davranışta bulunmamaları mesajı verilmiş oluyor.
Ofisimin yakınlığından dolayı protestolar sırasında Gezi Parkı’na sık sık gittim. Bunu da ifadelerimde belirttim. Eğer parkta düzenlenecek konser türü bir etkinlik için benden destek istenecek olsaydı yardımcı olamaya çalışırdım, bunu da saklamak ihtiyacı hissetmezdim.
Bugüne kadar gizli tuttuğum hiçbir faaliyetim olmadı. Ancak, Gezi’nin finansörü suçlaması yapılırken Soros’un fonlarını kullanarak çeşitli örgütleri protestolara katılmaya yönlendirdiğim, protestocuların ihtiyaçlarını karşılayarak onları eyleme teşvik ettiğim kastediliyor. Bunlar protestolara katılan yurttaşlarımızı itibarsızlaştırmaya, Gezi protestolarıyla ilgili şaibe yaratmaya yönelik çirkin iddialar. Bu nedenle bana yöneltilen Gezi’nin finansörü olduğum suçlamasındaki kötü kastın, ideolojik amacın anlaşılmasının önemli olduğunu düşünüyorum.
Şunu da ekleyeyim. Bildiğim kadarıyla Açık Toplum Vakfı’nın hiçbir protestoya, kitlesel eyleme fon desteği olmadı. Böyle bir talebin vuku bulmuş olduğunu da sanmıyorum.
Tutuklanmamdan takriben bir yıl öncesinde birdenbire başta Hilal Kaplan olmak üzere iktidar yanlısı köşe yazarları beni hedef gösteren yazılar kaleme aldılar ve bunlar uzun süre devam etti. Tutuklanmamdan kısa süre önce de Pelikancılar olarak bilinen grubun kurduğu Boğaziçi Küresel adlı yapılanmanın internet sayfasında karanlık işler çevirdiğimi iddia eden, çeşitli oklarla önemli bilgiler içerdiği izlenimi yaratan uzun yazılar yayınlandı. Tutuklanmamdan sonra da Henri Barkey’le 93 saat telefonla konuşmuş olduğum gibi uydurma haberler bu gazetelerde manşet oldu. Bunlara içişleri bakanının suçlayıcı açıklamalarını da eklemek gerekir. Terör faaliyetlerini finanse ettiğimin ortaya çıkarılmış olduğunu iddia etmişti. Bir yurt dışı gezisinde de Fethullah Gülen’e mektup yollamış olduğumu söylemiş. Malum MHP genel başkanı da sık sık beni Sorosçu olarak suçlayan açıklamalarda bulunuyor. Bu kolektif tavırdan dolayı hapiste tutulmamın fraksiyonlar üstü, hatta partiler üstü bir hedef haline geldiğini anlıyorum.
Bu durum, Soros’dan söz edilmesinin, bana yöneltilen Sorosçuluk suçlamasının, tamamen propaganda amaçlı olduğunu gösteriyor. Zaten, malum, Gezi protestolarını bir kalkışma olarak planladığı ve finanse ettiği iddia edilen Soros’un ismi iddianamede şüpheliler arasında bulunmuyor.
Gezi protestoları sonrasında Soros’un Erdoğan’ın danışmanlarıyla normal şekilde görüştüğünü biliyoruz. Ancak, 15 Temmuz’dan sonra durum değişti. Yeni bir bulgu ortaya çıktığı için değil, hükümeti devirmek isteyen dış güçler söylemi resmî görüş haline geldiği için. Bu yönde herhangi bir delilin bulunmadığı ortamda halk ayaklanmalarını desteklediğine dair yaygın inanıştan dolayı Soros’un isminin kullanılması elverişli bulundu. Böylece yargıda ve emniyette Gülenciler tasfiye edildikten sonra onların hazırlamış olduğu delile dayanmayan mantık dışı kurgudan faydalanılmasına karar verildi.”
2005 yılında bir grup arkadaşla bir metin yayınlayıp PKK’ya yeniden başlattığı silahlı eylemlere son vermesi, hükümete de demokratik siyaset alanının önünü açması çağrısında bulunmuştuk. Bu çağrı sonrasında, Gençay Gürsoy’un sözcüsü olduğu bir heyetle, Diyarbakır ziyaretinden önce Erdoğan ve çalışma arkadaşlarıyla bir görüşme yaptık. Olumlu izlenimlerle ayrıldığımız bu toplantı sırasında kendisiyle kısa bir diyaloğum olmuştu.”