Türk Silahlı Kuvvetleri”nden ihraç Aykut Coşkun, Emre Ateş ve Mustafa Durak tarafından kurulan Kanat Arkadaşım YouTube kanalı yayına başladı. Kanal ilk videosunda Çiğli 2. Ana Jet Üssü’nün eski Komutanı Tümgeneral Kubilay Selçuk’un mahkemedeki savunmasına yer verdi.
”TSK’YA 41 YIL HİZMET ETMİŞ BİR ASKER OLARAK HİÇBİR ŞEYCİ DEĞİLİM”
‘‘Bugün savunmama, son söyleyeceğim hususları başta söyleyerek başlamak istiyorum. Türk Silahlı Kuvvetleri’ne 41 yıl gönülden bağlanarak hizmet etmiş bir eski asker olarak hiçbir şeyci değilim. Kurgu Konseyi Üyesi de değilim. Hayatta hiçbir şeyci de olmadım. Darbeci de değilim. Siyasi bir nedenle tutuklanmış ve aynı delilsiz mesnetsiz nedenlerle yargılanan biriyim.
Ben de mecburen istemesem de bu siyasi kumpas seviyesinde geçmiş olan vahşetin ve kıyımın siyasi arka planını ve nasıl bir geleceği olacağını değerlendireceğim.’’
”15 TEMMUZ’DAN ÖNCE TOPLUMU KAMPLARA AYIRMA FAALİYETİ BAŞLADI”
İsim listelerinin önemli bir kısmının iletimini Balyoz ve Ergenekon davasının meşhur şaibeli isimlerinden bu işlerde doğasının gereği olarak gerçekten becerikli, aşırı derecede muhteris ve kindar birini maşa olarak kullanarak sağladılar.
”BALYOZ VE ERGENEKONCULARA ‘BUYRUN MEYDAN’ SİZİN DEDİLER”
Bu şahsa kısaca biz ‘listeci’ diyelim. Marifetleri çok çünkü. Bütün medya ve basın yayın yoluyla ilk olarak; Türk Silahlı Kuvvetleri’nin en az yüzde 30’u F…cü’ propagandasıyla başladılar.
Evet en başta Genelkurmay Başkanı dahil kimseden ses çıkmıyor. Balyoz ve Ergenekonculara ‘buyurun meydan sizindir’ denilen yer. Milletin kandırılarak evlatlarını yiyeceği sürecin başladığı yer.
Baktılar ki ortam müsait, ellerini tutan da yok, bu yüzde 30’u süratle geliştirerek yüzde 80’lere kadar çıkarttılar. Ama yine ses yok, kimseden ses çıkmıyor. Kumpası olgunlaştırmaya, kurgulara ve iftiralara devam.
”SAVCI NECİP İŞÇİMEN 57 DAKİKADA 171 GENERALİN TUTUKLANMASINI TALEP ETTİ”
İlave olarak akla hemen tahmin edebileceğiniz şu soru geliyor;
15 Temmuz gecesi Savcı Necip İşçimen 22.08’de Ankara üzerinde uçan uçakları algılayıp 57. dakikada yani saat 23.05’de 171 general hakkında hemen nasıl bilgi, belgeler buldunuz ve listelerini yapabildiniz ki hemen hepsinin tutuklanmasını isteyen listeleri yayınlayabildiniz? Bu 171 kişinin büyük bir kısmı o gece hiçbir aktif alanda değil.
Örneğin adam kampta, ilgili bakanlar ve bürokratlar ile temas bile ediyor, yardım istekleri var mı? diye soruyor. Ve ne oldu? Al sana da müebbet hapis.
Diğer yandan dönemin Genelkurmay Başkanı Hulusi Akar elinde türbin düşmanın taarruza başladığını görüyor ama ne yazık ki ne hikmetse yanındaki birlik komutanlarına ve özellikle de Başkomutana bilerek, isteyerek ihbar var şeklinde bilgi vermiyor.
”BUNUN İZAHI MÜMKÜN DEĞİL”
Kuvvet Komutanlarına bile ‘bakın böyle bir ihbar var’ demiyor. Bunun izahı hiçbir şekilde mümkün değil.
”ASKER SAĞDUYULU VE İTİDALLİ OLMASA ÇOK DAHA BÜYÜK FELAKET YAŞANIRDI”
Tertemiz bir vicdanla açık açık ifade ediyorum ki; o gün kaosun içinde kendini bulan 7-8 bin asker daha 15 Temmuz’dan 1 ay önce Genelkurmay Başkanı’nın ‘‘Sana ucunda kesin ölüm olacağını bildiğim bir emir versem sorgusuz, sualsiz mutlak itaat ederek gözünü kırpmadan gereğini yapar mısın?’’ sorusuna ‘‘Evet’’ cevabı verdikleri gibi, o gece de sorgusuz sualsiz emre mutlak itaat göstererek harekete geçmiş, ancak belirli emareler ortaya çıkınca da ‘acaba’ sorusunu bakınız en kritik yer burası; 7-8 bin asker ‘acaba’ sorusunu sormuş ve durumu kavrayınca da sağduyulu ve itidalli davranarak olağanca güçleriyle kaosun minimum zayiatla indirgenmesini ve sönümlenmesini sağlamışlardır.
‘‘7-8 BİN ASKERİN YER ALDIĞI SİLAHLI BİR KALKIŞMAYI KİMSE ÖNLEYEMEZDİ’’
Sağduyulu ve itidalli davranarak olağanca güçleriyle engel olmayıp bu kaosa katkı sağlasalardı yani suçlandıkları gibi darbecilik yapsalardı, mevcut silahlarıyla 7-8 bin askerin yer aldığı silahlı bir kalkışmanın tahmini asker zaiyatının çok daha yüksek sayılara ulaşabileceğini herkes değerlendirebilir. Yani o gün çok daha büyük tarifsiz bir felaket yaşanabilirdi. Bu kalkışmayı kimse önleyemezdi.
‘‘BUNU ÖNLEYEBİLDİĞİM İÇİN ONUR DUYUYORUM’’
Bugün bu karşı duruş görünmek ve bilinmek istenmese de bunu başaranlardan ve kaosu önleyebilenlerden biri olmak benim onurumdur.
‘‘MİLLETİN ÖZ EVLATLARI KUMPAS İLE KIYIMA UĞRATILDI’’
Yakın gelecekte bu halk kandırıldığını ve vatan millet için canını seve seve feda edeceğini defalarca ispatlamış, yıllarla beraber yetiştirebildiği kendi öz ve öz muharip evlatlarının büyük bir kumpas ile kıyıma uğratılıp hapislere düşürüldüğünü anlayacaktır.
‘‘GENELKURMAY PERSONELİNİN SİLAHI İLE ŞEHİT OLAN MAKTUL OLMADIĞINI GÖRDÜK’’
Hep itidalli davranmaktan bahsettim, şimdi zamanınızı fazla almadan bazı itidalli davranış örneklerine bakalım.
Malum toplumda linç girişimleri bir hastalık halinde yayılır hale geldi. 15 Temmuz kaos ve kumpas gecesi de Genelkurmay Başkanlığı’na linç maksatlı giren bir kitle oldu. Genelkurmay personelinin ise böyle büyük bir kaosa nasıl sağduyu ve itidalle yaklaştıklarını, kendi savunmalarına ilave olarak sanık Murat Korkmaz’ın incelemesinde de hep beraber gördük. Genelkurmay personelinin silahı ile şehit olan maktul olmadığını gördük.
Diğer kaos alanlarına bakacak olursak ağır silahlarla hareket ettirilmiş zırhlı birlik ve tank konvoyları hafif silahlarla donatılmış kolluk kuvvetleriyle veya vatandaşlarla karşı karşıya geldiklerinde kurulan iletişim sonucunda hiçbir çatışmaya mahal vermeden birliklerine dönmüşlerdir.
‘‘MEDYA GERÇEKTEN KOPARILMIŞ KARELERİ YAYINLADI’’
Ancak televizyon kanallarından gerçeklerden koparılmış kareler yayınlandı. Bu şekilde gerçekleri saptırma ihtiyacında olanların olay yeri inceleme sonuçlarını gösteren matrisi açıklama ve yayınlama cesaretleri olacak mıdır?
Şu anda bile yapılması mümkün olan örneğin balistik incelemelerin yapılmıyor olmasına, tanıkların çağrılmıyor olmasına, özel celselerle kaçırılan tanıklar olmasına izah getirebilecekler midir?
‘‘TSK TAM BİR TASFİYEYE UĞRAMIŞ VE ÇÖKERTİLMİŞTİR’’
Bundan daha fazla bir şey söylemeye sanırım gerek yoktur. 50 bin civarında personelinin tutuklanması, ihraç ve emekli edilmesiyle TSK tam bir tasfiyeye uğramış ve çökertilmiştir.
Artık zihinlerde yavaş yavaş da olsa ‘ne yapılmaya çalışılıyor’ sorusu her gün biraz daha belirgin hale gelmektedir.”