İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu, AKP’li Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın ‘çılgın proje’ olarak duyurduğu Kanal İstanbul’un inşa edileceği bölgedeki arsaların Araplar tarafından alındığını açıkladı.
İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı (İBB) Başkanı İmamoğlu, son dönemin en tartışmalı konularından “Kanal İstanbul” ile ilgili basın toplantısı düzenledi. Kanal İstanbul’un ihanet projesi olduğunu savunan İmamoğlu, projenin çevresindeki arsaların yabancılar tarafından alınmasına da dikkat çekti.
Kanal ile ilgili kuşkularını, neden karşı olduklarına dair gerekçelerini ve itirazlarını sıralayan İmamoğlu’nun açıklamaları şöyle:
İHANET, CİNAYET, FELAKET PROJESİ
Geçtiğimiz pazartesi günü, İBB olarak Kanal İstanbul protokolünden çekildiğimizi ilan ettim. Çünkü bilim insanlarıyla konuştukça ortaya çıkıyor ki, Kanal İstanbul bir ihanet projesi değil, ne yazık ki bir cinayet projesidir. 16 milyonun varlığına, 82 milyonun güvenliğine yönelik bir felaket projesidir. Kimlere ne söz verilmiş olursa olsun. Kimlere ne rant vaat edilmiş olursa olsun, derhal vazgeçilmelidir.
İSTANBUL SUSUZLUĞA MAHKUM OLACAK
Kanal İstanbul projesi yapıldığı takdirde, 8 bin 500 yıldır var olan İstanbul, sonsuza kadar yer altı ve yer üstü su kaynaklarını kaybedecek. Raporlar, projenin inşa edilmesi halinde karşılaşılacak felaketin boyutlarını tek tek anlatıyor. Projenin getirdiği en büyük tehlike, Terkos Gölü’ne karışacak tuzlu su ile gölün, ebediyen su kaynağı sıfatını yitirecek olması önemli bir ihtimalidir. Terkos Gölü havzası, İstanbul ve çevresi için bir depolama alanıdır. Kanal İstanbul inşa edilirse, her şeyden önce bu muazzam su kaynağı yok olacak. Kaybedilecek su kaynağının alternatifi de yakın bölgede bulunmamaktadır.
DEPREM RİSKİ TETİKLENECEK
İstanbul var oldukça, var olmaya devam edecek önemli sorunlardan biri de deprem. Bilindiği gibi Küçükçekmece Gölü’nden 3 sığ fay hattı geçiyor. Kanal güzergahı boyunca yapılacak yapılaşma, insan yaşamı için büyük risk yaratıyor. Çünkü deprem, bu bölgenin değiştirilemez bir gerçeği. Zemin yapısı heyelanlara müsait. Bu bölgede büyük mühendislik projeleri için pek çok geoteknik sorun söz konusu. Bilim insanları, Kanal İstanbul Projesi’nin, yeryüzü ve yeraltı gerilme dengelerini bozacağını söylüyor. İnşaat ile ortaya çıkacak aşırı yüklemelerin, yeni depremleri davet edeceğini, depremlerin şiddetini artıracağını söylüyor.
EKO-SİSTEM ZARAR GÖRECEK
Üçüncü madde, Kanal İstanbul demek İstanbul’un doğasını sonsuza kadar katletmek demek. Katrilyonlar harcayarak milli ve stratejik su kaynaklarımızı kurutacaksınız. Milyonlarca İstanbulluyu susuz bırakacaksınız. Peki çevreye ve eko sisteme nasıl bir zarar vereceksiniz? Kanalın etrafında 50-60 katlı dev gökdelenler, dizi dizi dizilmişler. Ticaret alanları, lojistik alanlar ve donatılar gelecekmiş. Yine beton, yine rant, yine çevre katliamı. İnşa edilecek kanal çevresindeki yapılaşma, kısa zamanda sıcaklık-nem-rüzgar rejimini değiştirerek, İstanbul’u bir ısı adasına çevirecek. Felaket üstüne felaket gelecek. Bu, benim sözlerim değil, bilim insanları söylüyor.
ÇEVRE KATLİAMI YAPILACAK
Kanal projesi ile, projenin inşaatıyla, 23 milyon metrekare orman alanı, 45 kilometre uzunluğunda ve ortalama 150 metre genişliğinde 136 milyon metrekarelik çok verimli tarım ve orman alanı, sonsuza kadar ortadan kaldırılmış olacak. Yok edeceğiniz su, tarım ve orman alanları, bu şehrin yaşam destek sistemi. Kanalın inşa edilmesiyle; Küçükçekmece Lagünü’nden Sazlıdere Barajı’na kadar olan sulak ve bataklık alan, yok edilecek. İstanbul’daki manda popülasyonu kalmadı. Bunu arttırmak zorundasınız ama yok ediyorsunuz. Bölge kuşların göç yolu, üreme ve dinlenme bölgesi. Küçükçekmece Lagünü, yarı tuzlu suya sahip olduğu için, deniz canlılarının üreme noktası. Deniz canlıları, lagün boğazından dereye ulaşıp, yumurtalarını bırakıyorlar. Yok olacak ormanlık ve sulak alanlar yaban hayvanlarının yuvası.
TARİH TALAN EDİLECEK
Kanal İstanbul demek İstanbul’un tarihini talan etmek demektir. Öyle bir şey ki tarihi yapıyı korumak gerekçe olarak anlatılıyor. Birkaç kazayı referans gösterip, bunu gerekçe gösterip kanalın bitmesiyle boğaz trafiği azaltılacakmış. Bahaneye bakar mısınız? O da boğazdaki tarihi dokunun korunmasını sağlayacaktır. ÇED başvuru dosyasında iddia edildiği gibi yıllara göre boğaz trafiğinde bir artış yok, son 10 yılda yüzde 22 oranında azalış var. 17 milyon metrekarelik sit alanı Kanal İstanbul ile etkilenmektedir. Tarihe ve tarihi değerlere niçin zulmediyorsunuz? Her yüzyıl, bu şehre katkı sunarak kadim denmiştir o yapılara. İhanete fırsat tanımayacağız.
TRAFİK ÇİLESİ KATLANACAK
İstanbul Ana Ulaşım ve İstanbul Lojistik planlarında henüz Kanal İstanbul yer almıyor. Planlarda yer almadığı için, Kanal İstanbul’un, İstanbul ulaşımına olacak etkisini kestirmek mümkün değil. Ama kanal çevresinde planlanan konut alanları, kanal nedeniyle kopacak ve sonra köprülerle tadil edilmeye çalışılacak ulaşım hatları, yeni ulaşım talepleri demektir. İstanbul yarımadası, Trakya’dan ayrılacağı için yeni bağlantı köprülerine ihtiyaç duyulacak. İnşaatın başlamasıyla TEM ve E5, sık sık trafiğe kapatılacak. 6-7 yıllık inşaat sürecinden bahsediyorlar. İstanbul trafiğinde yaşanacak problemlerin boyutu belirsiz.
50 YILLIK HAFRİYAT ÇIKACAK
Kanal İstanbul demek 50 yıllık hafriyat demek. Bunun ulaştırma uzmanları simülasyonu bile yapamazlar. Simülasyonu yaparken bile o kamyonlar birbirlerine çarpar. Benim gibi milyonlarca Karadenizli hırçın dalgaları bilir. Neymiş dolgu alanın üzerinde lojistik açacaklarmış. Karadeniz’de. Bunları yapanlar hafriyat mevzuatlarına uygun olarak nasıl bertaraf edilecek raporda bunlar yok. Hafriyatın 2 milyar metreküpe ulaşmasını bekliyoruz. İstanbul’un yıllık hafriyat kapasitesi 40 milyon metreküp. Kanal İstanbul’da 2 milyar metreküp. İstanbul’da 50 yılda çıkabilecek hafriyatın toplamı sadece kanaldan çıkıyor ve bunu denize dökmekten başka çare yok.
DEPREM SORUNLU BİNALAR YENİDEN İNŞA EDİLİR
Bu bütçe ile İstanbul’daki bütün okulları yeniden yaparsınız. Kanal İstanbul için harcanacak alan Çevre Bakanlığının kentsel dönüşüme ayırdığı paranın yedi katı. Bu bütçe ile en az 9 tane daha Marmaray yaparsınız. İstanbul’daki o okulları yeniden inşa edersiniz. Deprem sorunlu ne kadar bina varsa yeniden yaparsınız. 150 yataklı tam 1056 tane hastane yaparsınız. Bu tümüyle israf, haram, ülke kaynaklarını har vurup haram savurma projesidir. Yanlışın neresinden dönerseniz kârdır.
ARAZİ ALAN İLK 3 ŞİRKET ARAP ŞİRKETİ
2011’den bu yana arsa hareketi tam 30 milyon metrekareyi bulmuştur. 30 milyon. Ne oluyoruz? Ben bu konulara girmedim farkında mısınız? Önemli ama detay, daha önemli konular var. Tarım alanları olan bu yerlere bu ilgi niye? Daha acı bir şey söyleyeyim mi size, en büyük, kökten aileden gelen birkaç alan hariç, en büyük arazisi olan ilk üç şirket de Arap şirketi. Bizden detay isterlerse bizde bütün detaylar var.