Diken’en Ayşegül Kasap’ın sorularını yanıtlayan Canan Kaftancıoğlu, “Erdoğan kaybetse bile gitmez” endişesi taşıyanlaraysa şöyle seslendi: “Erdoğan o kadar çok korkuyor ki. Bunu hissetsinler. Bunu hem bir siyasi olarak söylüyorum hem bir hekim olarak söylüyorum. Zaten bu kadar korktuğu için zulmünü artırıyor. Yani asıl korkan o. Seçim sonuç açıklandığında gitmek istemeyeceği kesin. Onu biliyoruz. O koltuktan kalktığında neyi kaybettiğini görecek ama gitmek zorunda olacağını biliyor. Hiç endişelenmesinler, halkın iradesi kaç Erdoğan’ı götürür.”
Diken’in soruları ve Kaftancıoğlu’nun yanıtları şöyle;
Ev ev gezdiğinizi biliyorum. Vatandaşla sürekli temas halindesiniz. Sahada gördüğünüz ne? Seçim ilk turda bitecek mi?
Seçimin ilk turda bitmesi için hiç olmadığı kadar bir fırsat aralığımız var. Bu fırsat aralığı sandığa yansıdığı zaman seçim ilk turda bitecek. Sahada bunu çok net görüyorum.
Anketlerden bağımsız mı bu söylediğiniz ?
Objektif anketler ne şekilde yapılırsa yapılsın, o günün fotoğrafını çekiyor. O günün fotoğrafı üzerinden ileri tarihte yapılacak bir seçime dair kesin kanaat belirtmek yanıltıcı olur. Anketler doğru değerlendirildiğinde siyasi partilerin sahada nasıl çalışması gerektiği konusunda fikir verir.
Seçimi anketlere bakarak yorumlamak eksik olur. Çünkü Türkiye’de seçmenin oy verme davranışı son iki ayda son bir haftada hatta sandığa giderken bile şekillendiği yerde sadece anketler üzerinden yorum yapmayı doğru bulmam.
Hem anketlerde gördüklerimiz hem sahada deneyimlediklerimiz hem de bütün seçim deneyimleri üzerinden yaşadıklarımızla birlikte, üçünü bir arada değerlendirdiğimde, toplumun, vatandaşın bu seçimi birinci turda bitireceğini hissediyorum.
Nasıl bir farkla alır?
Vatandaş seçime giderken tahminde bulunabilir ama bizim tahminden ziyade hedeflerimizi gerçekleştirme sorumluluğumuz var. O nedenle net bir tahmin yapmayacağım. Ama birinci turda Kemal Kılıçdaroğlu yüzde 50’yi geçecek ve Erdoğan da yüzde 50’ye yaklaşamayacak diye düşünüyorum.
Vatandaşın seçim güvenliği konusunda kaygıları var. Gerek ‘oyların çalınması’ gerek ‘YSK üzerinden başka hamlelerin yapılması’ iddiaları üzerinden… CHP sandık güvenliği için ne yapıyor?
Vatandaşlar seçim güvenliği konusunda kaygılanmakta haklı. Bizler iktidara karşı oyları ve vatandaşın iradesini korumaya çalışıyoruz. Yani çalmayı fırsat bulduğunda niyetli olan yapı iktidardaki yapı. Fakat vatandaşlarımıza şunu demek isterim: Kaygılanmakta haklısınız ama o kaygıyı korkuya evirmeyin. Çünkü tam da zaten bunu yapmak istiyor iktidar. Yani vatandaşlarda korku yaratıp sandığa gitmelerini engellemek istiyor. Ya da nasıl olsa ‘Bunlar seçimi vermez’ düşüncesiyle vatandaşı manipüle etmeye çalışıyor.
Kaygıları yok etmek için İstanbul’da ve tüm Türkiye’de CHP ve millet ittifakı olarak, demokrasiye sahip çıkan, o sandığa giren oyu doğru bir şekilde çıkarmaya kararlı bütün STK’larla yapılarla gece gündüz çalışıyoruz. Bunun önüne geçeceğiz.
Nasıl geçeceksiniz?
Hep şu cümleyi kuruyorum. Yapacakları kötülüklerin sınırı yok. Ama bizlerin de aklının ve azminin sınırı yok. Dolayısıyla seçim günü tüm Türkiye’deki sandıklarda mutlaka ve mutlaka demokrasiye sahip çıkmak isteyen, halkın iradesini koruyacak ya bir CHP’li ya bir millet ittifakı paydaşı ya da demokrasiden yana olan kişiler, bizler hep birlikte ıslak imzalı tutanakları aldığımız sürece YSK ne yaparsa yapsın, interneti ne kadar kapatırlarsa kapatsınlar hiçbir şey yapamayacaklar. En fazla yapacakları şey bir kutuplaşma yaratmak olabilir ama toplum kutuplaşma istemiyor. Bunu çok hissederek diyorum. Yaratmak istedikleri kutuplaşma toplumun geneline yayılamaz. Bir iki münferit olay olarak kalır.
İkincisi de bizim sonuçların vatandaşlara ulaştırmamızı geciktirip, “Teşekkürler Türkiye” diye tüm Türkiye’de “Kazandık” diye pankart açabilirler. Vatandaşlarımız şunu bilsinler, biz olabildiğince seçim sonuçlarını doğru bir şekilde erken vermeye çalışacağız ama daha büyük sorumluluğumuz seçim sonuçlarını doğru vermek. Vatandaşlarımız o yüzden bizden sonucu duyuncaya kadar iktidar cenahının söylediği ve yaptığı hiçbir şeye dikkate almasın. Bizim ne diyeceğimize baksınlar. Biz ıslak imzalı tutanaklarla birlikte seçim sonucunu vatandaşlarımızla buluşturacağız. Hiç endişe etmesinler.
İsmail Saymaz’ın bir haberi var. Haberde diyor ki ‘Sandık sonuçlarını polis ve jandarma toplayacak excel tablosu haline getirilerek, GAMER’e gönderilecek.’ Bu hamleyi nasıl değerlendiriyorsunuz? Seçim güvenliği açısından ne anlama geliyor?
Parti devleti! Hiçbir şey yapamazlar. Zaten daha önceki seçimlerde de polis ve jandarmalar oy sandıklarını eşlik ediyorlardı. Burada bunu yine korku yaratmak için yapıyorlar. Ama şunu engelleyemezler, seçimlerde güvenliği siyasi partile sağlar. Dolayısıyla polis ve jandarma taşıyacak olsa da orada bütün siyasi partilerin temsilcileri olmak zorunda. O çuvallara, biz toplumun iradesine sonuna kadar sahip çıkacağız. Hiç merak etmesinler.
Seçimin ikinci tura kalması durumunda vatandaşlar iki temel başlıkta endişeli. Birincisi ‘kargaşa’, ikincisi ‘oyların daha rahat çalınması.’
Kaygı çok yerinde. Çünkü bu seçimi kaybetmemek için her türlü kötülüğü, kutuplaştırmayı, şiddeti gerginliği yapacak bir iktidar var. İki seçim arası bu topluma iyi gelmez. O nedenle bu kaygıyı taşıyan vatandaşlar sandığa gitsin ve birinci turda bitirsin. Hem de 86 milyonun hizmet almaya, iktidarın artık toplum yararına çalışmaya ihtiyacı var. Özellikle deprem bölgesi. Bunu her yerde vurguluyorum. Deprem bölgesindeki vatandaşlarımızın kaybedecek bir günü bile yok. O yüzden birinci turda seçimi bitirsinler. Hep birlikte 15 Mayıs’tan itibaren çalışmaya başlayalım. Çünkü vatandaşın sorunlarının ne olduğunu ve nasıl çözüleceğini biliyoruz. Hangi adımların hangi periyotta hızlıca atılacağını biliyoruz. Birinci turda bitirelim o zaman.
Erzurum’daki provokasyonu nasıl değerlendiriyorsunuz?
Seçimle gelmiş otoriterleşmiş bir yapı var. Topluma artık verecek bir vaadi yok, bir sözü yok. Yarına dair, çocuklara dair, gençlere, kadınlara, işçiye dair yapabileceği hiçbir şey yok. Sözü olmayanın klasik yöntemidir bu. Bu sadece bugünün iktidarı için değil dünyadaki bütün otoriter yönetimleri için geçerlidir.
Bir tarafta da sözü vatandaşla buluştuğunda karşılık bulan bir siyaset anlayışı var. Yani Ekrem İmamoğlu Erzurum’a gittiğinde o umut ve sevgi dili toplumda karşılık buluyor. Cumhurbaşkanı adayımız, diğer adaylarımız buluştuğunda karşılık buluyor. Karşılık bulduğunu görünce “Biz ne yapar da bu toplumla karşılık bulan siyaseti engelleriz” diyorlar. “Nasıl olur gerginlik yaratır da biz bu provokasyonlardan oturduğumuz koltuklarda devam etmemiz için lehimize fayda çıkarırız” diyorlar.
Bu 10 sene öncesi için tutan bir siyasetti. Toplum bu kutuplaşmayı satın alıyordu. Ama fark etmedikleri toplumun bunu artık satın almadığı. Ya da fark etseler bile başka çareleri olmadığı için yapmak zorunda oldukları şey bu kutuplaşmayı artırmak.
Bu olayda Erzurumluların hiçbir sorumluluğu yok. Erzurumluların da bir mağduriyeti var. Orada toplumun satın almadığı eylemi üç beş kendi militanları eliyle hayata geçirmeye çalıştılar. Ama toplum neyin ne olduğunu görüyor. Ben dört yıllık saha deneyimimde bunu çok net görüyorum.
“Erdoğan kaybetse bile gitmez?” diyen vatandaşlar da var. Ne demek istersiniz bu kaygıyı taşıyanlara?
Bir tarafta tek adam var. Bir tarafta halkın çoğunluk iradesi var. Bu kaygısı olanlara şunu demek lazım; halkın iradesinin karşısında dünya siyaset tarihi boyunca hiçbir güç duramadı, duramaz. Bu Erdoğan’ı zaman içinde zihinlerinde mitleştirmelerinden kaynaklanıyor. Hiç gerek yok. Erdoğan, sistemi kötülük çetesi haline getirmiş, parti devleti olarak ülkeyi yönetmiş, devletin bütün kurumlarını çökertmiş bir kişi.
Erdoğan o kadar çok korkuyor ki. Bunu hissetsinler. Bunu hem bir siyasi olarak söylüyorum hem bir hekim olarak söylüyorum. Zaten bu kadar korktuğu için zulmünü artırıyor. Yani asıl korkan o. Seçim sonuç açıklandığında gitmek istemeyeceği kesin. Onu biliyoruz. O koltuktan kalktığında neyi kaybettiğini görecek ama gitmek zorunda olacağını biliyor. Hiç endişelenmesinler, halkın iradesi kaç Erdoğan’ı götürür.
İktidarın deepfake videolar hazırladığı iddiası ve Kemal Kılıçdaroğlu’nun Cambridge Analytica uyarısı var. Seçime beş gün kaldı, olası böyle bir duruma karşı bir teyit mekanizması var mı?
Yalan bilgilere karşı parti için teknik teyit mekanizmamız var. Ama yaptıklarında bizim en büyük gücümüz “Yeter ki doğru olmasın” sihirli cümlesidir. Doğru olmayan bir şey kendi fanatik çekirdekleri haricinde karşılık bulmaz. Çünkü fanatikler için doğru olup olmamasının önemi yoktur. Rahatlıkla aktaracağız.
Burada asıl mesele şu: Bunları yapacağız diye yabancı istihbarat elemanlarının tuzağına düşüyorlar. Onlar gidecek, mesele değil. ama Türkiye Cumhuriyeti devleti yabancı istihbarat elemanlarının tuzağına düşürülecek bir devlet olmamalı. O daha büyük bir sıkıntı.
Seçime beş gün kala bu tür manipülatif şeyler seçimin sonucunu değiştirmez.