İsmail S. Gülümser: Ülkenin her yeri suç örgütüne teslim edilirken, her gün bir başka birimden iflas haberleri gelmekte, tüm kaynakların yutulup yok edildiğine dair bilgiler dünya medyasında yer almaktadır.
İyiliklerin toplumda yayılması isteniyorsa, herkesin bulunduğu çevrede yaşanan olayları seyirci kalmaması, yapabildiği ölçüde güzel hizmetlerin geliştirilmesi ve hataların düzeltilmesi konusunda sorumluluk üstlenmesi şarttır. Her yerde az veya çok sayıda insan zaaflarından kaynaklanan kusurların işlendiği olur. Ancak, batıda geçerli mevzuatın yaptırım gücü ve caydırıcılığı fazla olduğundan kimse bunu devam ettirme şansı bulamaz. Büyük ahlaki erozyon yaşadığı zannedilen gelişmiş ülkelerde vatandaşların topluma zarar vereceğini gördüğü hiçbir hataya seyirci kalması düşünülemez.
Kuralların işlediği gelişmiş toplumlarda bireylerin hakkı olmayanı alma anlamına gelecek davranışlara girmesi çok zordur. Çünkü sistem hataya izin vermeyecek şekilde düzenlendiği gibi, yetkililerin gözünden kaçanlarda her vatandaş uyarı görevi üstlenir. Tespiti halinde ömür boyu alnında kara bir leke olarak kalabilecek, gittiği yerlerde dışlanmasına vesile olabilecek caydırıcı bir cezayı kimse göze alamaz. Ölüm kalım meselesi bile olsa buna göz yumulmaz, ileride karşısına çıkması muhtemel bir hatayı işlemeye yeltenenlerin çoğu bir baraja takılır.
Hatayı yapanlar hangi konumda olursa olsun ikaz edilir ve bir şekilde yanlıştan uzak durması sağlanır. Sürdürmeye kalkanları engelleyecek otokontrol mekanizmaları anında devreye girer ve suçların önü kesilir. Bütün bunların arka planında, eğitim sisteminde görev yapanların hemen hepsinin kendilerini aynı etik ve ahlaki ilkelere bağlı hissetmesi ve yeni nesillerin ortak ahlaki sorumluluk duygusuyla yetiştirilmesinde aranmalıdır.
Eğitim sistemindekilerin, ortak değerler etrafında bir araya gelemedikleri yerlerde, ahlaki erozyon içten içe toplumları kemirir. Doğu toplumlarında, sıradan gibi görünen ama ahlaki ve etik açıdan gençlerin hakkı olmayana el uzatma alışkanlığı kazanmasıyla toplumda derin tahribatlara sebep olan (mesela; küçük menfaatler için yalan söyleme, başkasındakine göz dikme, aldatma vb.) davranışlara göz yumulması daha büyük kusurlara zemin hazırlar. Bu yüzden, İslam toplumlarında da din bireylere hayrı tavsiye etme, yanlışları eliyle diliyle müdahale edip önlemeye çalışma sorumluluğu yüklemiştir. Buna güç yetiremeyenlerden ise kötülüğe kalben taraftar olmaması ve uzak durmak suretiyle arasına mesafe koyması istenmektedir.
Müslüman ülkelerde güçten korkanların haksız/hukuksuz eylemleri seyretmesi, bazen görmezlikten gelmesi ya da pay kapma yarışına katılması toplumlarda büyük yıkımlara yol açmaktadır. Bu türden toplumlarda hataları engelleyecek mekanizmalar, zayıflara karşı kullanılır, onların en küçük bir kusuru büyütülüp suçlu ilan edilerek hayatı karartılır, güçlüler ise:
-Kendilerini hiçbir kural ve kaideye bağlı hissetmez.
-İstediği gibi suç işleme özgürlüğüne sahip olduğunu zanneder.
-Cezasızlık onların cesaretini artırır ve her geçen gün suç çıtalarını yükseltirler.
Böyle yerlerde bir süre sonra kötülükler sıradan hale gelirken, kimse güç sahiplerinin işlediği yanlışa dur deme cesareti gösteremez.
Bu psikolojiden dolayı, Türkiye’de din adına yola çıktığını iddia eden bir grup hırsızlıkları ortaya çıkınca utanç duyup cezalarına razı olmaları beklenirken, onlar cesaret çıtalarını daha da yükselttiler. Tüm ceza mekanizmalarını yıkarak, suçları tespit eden hâkim-savcı-polisleri tutuklayarak aklanacaklarını zannettiler.
Herkesin gözü önünde cereyan eden böyle büyük bir cürümün kimseden saklanması mümkün değildir. Sadece vatandaşlar yöneticilerin hırsızlık yapmasını kabullenmiş göründü. “Çalıyorlar ama çalışıyorlar” gibi hiçbir ahlaki sistemin kabul edemeyeceği toplumları çökertecek bir anlayış telkin edildi. Ondan sonra, başta 5’li Çete diye bilinen büyükler olmak üzere, güçlülerin etrafında toplananların açıktan ülke kaynaklarını kendi aralarında bölüştükleri örgütlü bir suç şebekesi ülkeyi esir aldı, vatandaşın kaynakları bir grup tarafından yağmalandı.
Yönetim gücünü ele geçirenler, kendilerini hiçbir ahlaki kurala bağlı hissetmedikleri gibi devletin geçerli kanun ve mevzuatı da onlar için bir engel olmaktan çıktı. Suçlarını sorgulayanlar cezalandırıldı, ekmekleri ve hürriyetleri ellerinden alındı. Şimdi suça bulaşmış bu grup her türlü kötülüğü rahatça işlerken kimse onları yargılamaya cesaret edemiyor. Devlet görevlileri kanunun suç saydığı eylemleri örgütlü olarak yapan, ülkenin kaynaklarını üzerine geçiren bir mafya örgütünün elemanları gibi çalıştırılıyor.
Maliye bakanlığı vergi sistemini suç örgütünün eline teslim etti.
-Halk, dünya ortalamasının üzerinde ağır vergiler altında ezilirken, suç ortakları vergiden muaf tutuluyor.
-İhale kanunları suç örgütünün menfaati doğrultusunda yüzlerce kez değiştirilip adrese teslim ihaleler ya da ihalesiz işlemlerle halkın vergileri yandaşlar arasında pay ediliyor.
Devlet hazinesi suç örgütünün eline geçti.
-Kısa bir dönem içinde Hazine’deki 128 milyar dolarlık büyük bir servet el altından dağıtıldı.
-Hazine’ye ait olduğu söylenen İngiltere’deki altınların 400 tonu şebekenin kirli hedefleri için kullanıldı.
-Halen Hazine’ye zorunluluk gereği yatırılmış emanet dövizler örgütün lüksünü sürdürmesi için harcanıyor.
Güvenlik birimleri suç örgütüne teslim oldu, kendilerine biat etmeyenleri sindirmede kullanılıyor.
-Haksızlıklara itiraz edenler uydurma bahanelerle kolluk kuvvetlerince tutuklanıp susturuluyor.
-Ordunun imkân ve kaynakları SADAT gibi silahlı örgütlere terörist yetiştiren bir yapının emrine veriliyor.
-Emniyet kadroları hırsızların işini kolaylaştırmak, itiraz edenleri tutuklayıp sesini kesmek için çalışıyor.
Hukuk sistemi suçlulara hizmet ediyor, ortak olmayanları ezerek biate zorluyor.
-Yargıtay Canan Kaftancıoğlu’nu 10 yıl önce attığı bir twitter mesajıyla cezalandırılmasına hizmet ediyor.
-Mahkemeler 14 yaşında emirle köprüye götürülen öğrencileri 18 yaşında tutuklamak için pusuda bekliyor.
-Yargı cüppesini giymiş örgüt militanları boş dosyalar üzerinden dilediğine müebbet hapis cezaları yağdırıyor.
Devletin personel sistemi suç örgütüne teslim edildi.
-En kritik yerlerden biri olan askeri personel alımı SADAT militanlarının tercihine bırakıldı.
-Emniyet teşkilatı geçmişte büyük suçlara karışmış kullanmaya müsait zayıf karakterli insanlara teslim edildi.
-Alınan hâkim ve savcıların çoğunun örgüt bağlantıları ortaya çıkarıldı, sistem suçluların hizmetine verildi.
-Mülakatla memur alımları devlet birimleri dışındaki yapılardan devşirilen silahlı eylemlere katılmışlara açıldı.
Devletin otokontrol mekanizmaları örgüte teslim edildi.
-Anayasa mahkemesi, Yargıtay, örgütün direktifleri doğrultusunda kararlarla dilediği hakkında suç üretiyor.
-TUİK, istatistiklerle oynayarak dar gelirlerin maaş artışını engelliyor, örgütün suçlarını örtmede kullanılıyor.
-TRT, örgütün emrinde yanlışa itiraz seslerini kesmek için çaba harcıyor, kirli işleri saklamak için cezalar veriyor.
-Hazine, vatandaşların parasını örgüte aktarmak için çalışıyor, el altından devletin kasasını boşaltıyor.
-YSK, seçimleri çalıp yönetimi suç örgütüne aktarma amacıyla hileli entrikalar çeviriyor.
-Nüfus idaresi, suç örgütlerine para karşılığı vatandaşlık dağıtıp, silahlı militanlara TC pasaportu veriyor.
-Tapu birimleri, plan ve proje değişiklikleri ile rantı yüksek arazileri imara açıp örgüte aktarıyor.
-YÖK, seçkin akademisyenleri harcayıp, yerlerini örgütün yetersiz kadrolarıyla dolduruyor ve bilimi bitiriyor.
Bakanlıklar aslı görevlerini unutup suç örgütüne hizmet etmek için çaba harcıyor.
-Maliye Bakanlığı halkın parasını çalıp örgüte aktarmanın bir aparatı gibi görev yapıyor.
-Dışişleri Bakanlığı örgütlü suçlara bulaşmışların yurt dışına taşmış pisliklerini temizlemede kullanılıyor.
-Adalet Bakanlığı suç örgünü aklamak, hiç suça bulaşmamışlar hakkında emirle cezalar yağdırmak çin çalışıyor.
-İçişleri Bakanlığı suçlularla ortak olup, biat etmeyenlere sahte suç üretmek için kirli ilişkiler ağı kuruyor.
-Çevre-Şehircilik ve İklin Değişikliği Bakanlığı, Hazine’ye ait arazileri suç örgütüne peşkeş çekmek için imar planlarıyla oynuyor.
-Turizm bakanlığı mafya örgütleriyle işbirliği içinde turistik tesis ve bölgelerin paylaşımı rolünü üstleniyor.
-Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı büyük sanayi tesislerinin örgüt mensuplarınca paylaşılmasına hizmet ediyor.
-Gençlik-Spor Bakanlığı büyük kulüplerin yönetimini ve sporun para kaynaklarını ele geçirme yollarını arıyor.
-Eğitim Bakanlığı öğrencilerin ilgi gösterdiği okulları kapatıp yerine örgüt organı görülen din okulları açıyor.
-Ulaştırma Bakanlığı havaalanı-yol-köprü-deniz taşımacılığı gelir musluğunu mafya örgütlerine bağlıyor.
-Tarım Bakanlığı, rantı yüksek ekili/orman arazilerini yağmalanmasına aracılık edip çevre talanına katılıyor.
-Çalışma Bakanlığı dar gelirlinin işini alıp, ülke imkânlarını yeni türeyen örgüt zenginleriyle paylaşıyor.
Ahlaki kriterler yoksunu bir grup, suç örgütleriyle ortaklıklar kurup ülkeyi mafya örgütleri gibi yönettiğinden:
-Ülkenin iyi yetişmiş karakterli ve donanımlı kadroları tasfiye edilmekte yeri suçlularla doldurulmaktadır.
-Gözbebeğimiz büyük sanayi tesisleri iş bilmezlerin elinde yok olup gitmektedir.
-Dünya markası haline gelmiş binlerce eğitim kurumunun içi boşaltılıp binaları örgüt bağlılarına verilmektedir.
-AB ölçütlerine uygun yargı sistemi isteyenler atılıp, hukuku yok etmeye yatkınlar getirilmektedir.
-Emniyeti ülkenin en güvenilir kurumuna dönüştürenler gönderilip, suça müsait kadrolar yerleştirilmektedir.
-NATO eğitiminden geçmiş, yüksek donanımlı askerlerin açığı suç örgütlerinin seçtikleriyle kapatılmaktadır
Ülkenin her yeri suç örgütüne teslim edilirken, her gün bir başka birimden iflas haberleri gelmekte, tüm kaynakların yutulup yok edildiğine dair bilgiler dünya medyasında yer almaktadır.
Hayatlarını kötülük yapmaya bağlamış bu şebeke ile toplum kesimlerinin tek başına mücadele dönemi geride kaldı. Belki bütün toplumun birbiri hakkındaki zanları terk edip, birleşmesiyle ülke kötülerden geri alınabilir.
İsmail S. Gülümser